Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Yapay zeka ve diktatörler

Yapay zeka ve diktatörler


YORUM | YÜKSEL DURGUT

Son zamanlarda eğer dünya basınını ve özellikle batı medyasını takip ediyorsanız, sıklıkla Yapay zekanın (Artificial Intelligence -AI) ortaya koyduğu riskler ve potansiyel faydaları hakkında haberlere rastlayacaksınız. Bir haber ya da yorum köşesinde yapay zeka uzmanlarının üretken yapay zekanın her iş koluna nüfus eden etkileri hakkındaki tartışmalarına şahit olacaksınız. 

Yapay zeka, insan zekasını taklit eden ve topladıkları bilgileri yineleyerek kendilerini geliştirebilen sistemler olarak tanımlanır. Yapay zekayı günümüz teknoloji sistemlerinden ayıran en önemli özellik insan zekasını kendisine uyarlayabilmesidir. 

Yapay zeka (AI) destekli sohbet robotu ChatGPT piyasaya sürüldüğünden beri, gazeteciler de bunun haber endüstrisi üzerindeki potansiyel etkisini tartışıyor. “ChatGPT’yi bir meydan okuma mı yoksa medya endüstrisinin karşılaştığı bazı sorunları çözmek için bir fırsat olarak mı görmek gerekiyor?” sorusunun cevabı aranıyor. 

Financial Times okuyucularına ilk yapay zeka editörü Murgia’yı tanıttı bile. Murgia, kendisine yöneltilen sorulara karşılık görev tanımını şu şekilde özetliyor: “Özellikle yapay zeka teknolojisinin iyisiyle kötüsüyle günlük yaşamlarımız üzerindeki etkisiyle ilgileniyorum. İnsanların unutmayacağı harika hikayeler anlatmak istiyorum.”

Murgia’nın açıklaması şu soruyu akla getiriyor; “Gazetecilerin yerini tamamen ChatGPT gibi yapay zeka sistemleri alabilir mi?” Bünyesinde Bild, Die Welt gibi medya kuruluşlarını barındıran 15 bin çalışanı ile Avrupa’nın en büyük medya şirketi Axel Springer’ın CEO’su Mathias Doepfner çalışanlarına gönderdiği mektupla bu soruya cevap veriyor. Yapay zekanın, bağımsız gazeteciliği her zamankinden daha iyi hale getirme veya onun yerini alma potansiyeline sahip olduğunun altını çizen Doepfner, işten çıkarmaların olacağı sinyalini veriyor.

Yapay zeka diktatörlerin korkulu rüyası mı olacak?

Son 20 yılda dünya üzerinde 1668 gazeteci görevi başında hayatını kaybetti. Yükselişte olan diktatör rejimlerin hedefindeki gazetecilerin yerini alan yapay zeka ileride tek adamların başına büyük bir dert olacaktır. Skandalları, rüşvetleri, yalanları ortaya dökecek olan Yapay Zeka (AI), otokratik rejimlerin korkulu rüyası olacak. Umarım diktatörler bununla birlikte ellerine daha fazla gazeteci kanı bulaştırmazlar.

Yapay zeka (AI) ile ilk tanışmamda merak ederek sorduğum soru; “Erdoğan bir diktatör müdür?” oldu. Bana şu cevabı vermişti: “Diktatörlük terimi karmaşık ve tartışmalı bir konudur ve farklı insanlar arasında farklı yorumlara yol açabilir. Bu nedenle, Erdoğan’ı bir diktatör olarak nitelendirmek veya nitelendirmemek konusunda farklı görüşler bulunmaktadır.

Erdoğan, 2003 yılında Türkiye’nin Başbakanı olarak göreve başlamış ve 2014 yılında Türkiye’nin ilk doğrudan seçilen Cumhurbaşkanı olmuştur. Bazı eleştirmenler, Erdoğan’ın siyasi yönetim tarzını otoriter veya diktatoryal olarak değerlendirebilirken, destekçileri ise onun Türkiye’yi güçlendirmek ve istikrar sağlamak için gerekli liderlik özelliklerine sahip olduğunu savunmaktadır.

Erdoğan’ın yönetimi altında Türkiye’de bir dizi olay ve politika değişiklikleri yaşanmıştır. Bu süre zarfında, hükümetin basın özgürlüğü, insan hakları, demokratik kurumlar ve yargı bağımsızlığı gibi konularda eleştirilere maruz kaldığı iddia edilmiştir. Ayrıca, 2016’da Türkiye’de gerçekleşen darbe girişiminden sonra hükümetin olağanüstü hal ilan etmesi ve bazı muhalefet unsurlarına yönelik sert önlemler alması da eleştirilerin odağı olmuştur.

Ancak, diktatörlük terimi genellikle bir liderin sınırsız güce sahip olduğunu ve demokratik kurumları ortadan kaldırdığını ifade eder. Türkiye’de hâlâ birçok demokratik kurum ve süreç mevcuttur, ancak bazıları tarafından bunların zayıfladığı veya baskı altında olduğu iddia edilmektedir.”

AI’e zaman içinde Türkiye’nin yeniden seçilen lideri konusunda sorduğum soruya daha net cevap verecek ve kendisine sorduğum dünya üzerindeki diktatörler listesini güncelleyecektir. 

  1. Kim Jong-un – Kuzey Kore
  2. Alexander Lukashenko – Belarus 
  3. Bashar al-Assad – Suriye 
  4. Paul Biya – Kamerun
  5. Isaias Afwerki – Eritre

Çoğu zaman, tehlikeler kıyamet terimleriyle ifade edilir. Kontrolü zor olan yapay zekanın yazılımcıları da insan neslinin tükenmesine yol hazırlamasından endişe ettiklerini sıklıkla dile getiriyorlar. Bazı teknoloji patronları tarafından imzalanan ve yapay zekayı ilerletmeye altı aylık bir yasak getirilmesi çağrısında bulunulan bir mektup dahi yayınlandı. 

Kanadalı yazar Stephen Marche, bu çağrı üzerine şunu kaleme aldı: “Silikon Vadisi kıyameti pazarlama amaçları için kullanıyor. Size teknolojilerinin ne kadar önemli olduğunu göstermek için dünyanın sonunu getireceğini söylüyorlar.”

Kanadalı yazar Naomi Klein bu tartışmaya şu görüşünü ilave ediyor: “Güçlü bir tahmine dayalı araştırma aracı ve sıkıcı görevlerin yardımcısı olarak yapay zekanın gerçekten de insanlığa fayda sağlamak için kullanılabileceği bir dünya var… Ancak bunun gerçekleşmesi için bu teknolojilerin kullanılması gerekiyor.”

Benim bu yazıyı kaleme alma nedenim ise Google’ın eski bir yöneticisi Mo Gawdat’ın söyledikleri oldu. Birkaç gün önce yayınlanan röportajında Gawdat, AI’nin iklim değişikliğinden çok daha tehlikeli olduğunu ve kesinlikle çocukların bu tehlikeden uzak tutulması gerektiğinin altını çiziyor. 

Batılı hükümetlerin en çok mücadele ettiği konuların başında “İklim değişikliği” geliyor. İnsanlığın kendi yok oluşunu hazırladığı iklim değişiklikleri konusundaki vurdumduymaz tavırları göz önüne alındığında, devrim niteliğindeki hemen hemen her teknolojik yeniliğin önemi artıyor. Ancak bu teknolojik yenilikler, toplumun bir kesimi tarafından dehşet verici olarak karşılanıyor. Diğer kesim ise teknolojiyi bir nimet olarak görüyor.

15. yüzyıldaki Gutenberg matbaasından bugüne kadar her yenilikte halkın arasında ayrışımlar yaşanmıştır. Neredeyse 600 yıl sonra, Türkiye’de 15 Temmuz sonrası olduğu gibi kitaplar toplanıyor, yakılıyor ve bu kitapları okuyanlar tutuklanabiliyor. Yayınlanmış materyallere kızgınlıklar Gutenberg’in matbaa devriminden bugüne sürüyor. Özgürlük kalesi ABD’de bile kitaplar raflardan kaldırılabiliyor.

Radyo ve televizyon için ise devrim niteliği taşıyan dönem 20. yüzyıldır. Bu devrimden kısa bir süre sonra internetin hayatımıza girmesiyle birlikte dünyanın geri kalanına kolaylıkla erişebilmek mümkün oldu. 

Hem radyo hem de televizyon yıllarca nefret ve yanlış bilgi aracı, bir silah olarak kullanıldı. Sosyal medya, arkadaşlarla iletişim halinde olma aracından çıkıp bir enkaz yığınına dönüştü. Uzun yıllardır, Facebook’un gizemli algoritmaları her zaman merak konusu oldu. Twitter, gazeteciler için önemli bir kaynak haline geldi. Çok sayıda gazete twitlerden alıntıları gerçekliğini araştırmadan haber olarak yayınladı.

Tek suçlu aslında yeni nesil Chatbot’lar değil. Yapay zeka varyasyonları uzun süredir hayatımızdalar. Elbette bu yeni teknoloji konusunda sürekli ilerlemeler kaydediliyor. Yapay zekaya güven artarak devam ederken beraberinde endişeleri de getiriyor.

19. yüzyıl İngiltere’sinde, Ludizm hareketi olarak bilinir, otomatik dokuma tezgahlarının işlerini ellerinden alacağından korktukları için işçiler isyan başlatmışlardı. Ludizm ifadesi, daha sonraları teknoloji düşmanı ya da teknolojiden anlamayanları tanımlamak için kullanıldı.

Yukarıda gazetecilik alanında yapay zekanın birçok iş kolunu tehdit ettiğinden bahsetmiştim. Bunun birçok örneği var ama ücretsiz olarak ulaşılabilen yapay zeka nedeniyle metin yazarlarının işlerinden kovuldukları biliniyor. 

Aslında Luddistlerin başlattıkları isyan, teknolojinin işyerlerinde söz sahibi olmasıyla kapitalizmin geçimlerini sürdürmeleri için kendilerine hiçbir alternatif yol sunmadığı gerçeğinin sonucuydu. Luddistlerin ayaklanmalarından yüzyıllar sonra benzer ayaklanmalar Birleşik Krallık’ta da yaşandı. O dönem yaşananlar, en uzun süre başbakanlık yapan ilk kadın başbakanı Margaret Thatcher rejiminin 1980’lerde İngiliz kömürüne daha ucuz alternatifler bulması sonrasında ortaya çıkan işsizlik sorunundan pek farklı değil. 

İngiltere’nin 1980’leri teknolojik ilerlemelerle ilişkilendirilmemiş olabilir. Fosil yakıt endüstrisi milyarlarca dolar gelir elde etmek için gaz, kömür ve petrole olan bağımlılığı sona erdirdi. Sadece yakıt sektöründe büyük kârlar olduğu sürece yapay zeka konusunda kusurlar bulunmayacaktır. Ancak Google’ın eski yöneticisi Gawdat, üzerine basarak AI konusunda tehlikeli eşiğin aşıldığını belirtiyor. 

Temel insan ihtiyaçlarının karşılandığı bir toplumda yapay zeka, angarya işlerle uğraşanlar için olağanüstü bir fayda sağlayarak hizmet edebilir. Faydasından çok zararının dokunacağına kesin gözle bakılan bu sistemin insanların ekmeklerine göz dikmesi daha da korkunç boyutlar doğuracaktır. 

Unutulmaması gereken şey, insan zekâsı ve hatta dehası ile geliştirilen bu teknolojik yeniliklerin yalnızca bir araç olduğudur. Nesillere fayda sağlayıp sağlamadığı tamamen insanların nasıl kullanıldıklarına bağlıdır. Bu tür yeni teknolojilerin çoğu hem insanlık için faydalıdır hem de her farklı suistimallere açıktır.

Cuma günü akşam Avrupa saati 21:00’de International Journalists Association, “Yapay zeka ve medya alanında kullanımı” konusunda bir konferans verecek. İlgilenenlere duyurulur. 

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version