Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Nefret söyleminin arkasındaki vahşet

Nefret söyleminin arkasındaki vahşet


YORUM |  Av. NURULLAH ALBAYRAK

‘Holokost gaz odalarıyla değil, bir azınlığa yönelik nefret söylemiyle başladı.’ Nefret söyleminin sadece ifadelerden ibaret olmadığının en acı tanımlamasıdır bu gerçek. Ve bu gerçek tüm dünyaya nefret söyleminin ‘soykırım da dahil olmak üzere vahşet suçlarının habercisi’ olduğunu anlatmaktadır. 

Nefreti yaymak için sosyal medya ve dijital platformların kullanılması yeni olsa da kamusal söylemin siyasi çıkar için silah haline getirilmesi ne yazık ki yeni değil. Tarihte örneklerini gördüğümüz gibi, nefret söylemi dezenformasyonla birleştiğinde damgalamaya, ayrımcılığa ve vahşet düzeyinde şiddete yol açabilmektedir. 

İşte yakın tarihten örnekler;

Nazi rejimi, Almanya’nın bağımsız medyasını ezmek için yasal düzenlemeler yaptı ve onun yerine nefret söylemi, antisemitik, dezenformasyon ve yalanlar yayan devlet kontrolündeki radyo ve yazılı medyayı getirdi. Medya kampanyaları, vahşet suçlarının normalleştirilmesini sağladı. Bu durum Holokost’u kolaylaştırdı ve tarihin gördüğü en büyük vahşetlerden birisi yaşandı. Yaşanan Holokost gaz odalarıyla değil, bir azınlığa yönelik nefret söylemiyle başladı.

1970’lerde Kamboçya’da Pol Pot’un Kızıl Kmer hareketi, nüfusun kırsal kesimlerini seferber etmek ve iktidarı ele geçirmek için yoğun bir propaganda kampanyası başlattı. Nefret dolu söylem sistematik olarak entelektüelleri, muhalifleri ve şehirde yaşayan halkı ve aynı zamanda Kamboçya’nın etnik ve dini azınlıklarını Kamboçya halkının “düşmanı” olarak adlandırdı. 1975’ten 1979’a kadar Kızıl Kmer rejimi altında 1,5 ila 2 milyon Kamboçyalı’nın öldüğü tahmin ediliyor . Yaşanan bu vahşetin tetikleyicisi de kullanılan nefret söylemi olmuştur.

Ruanda’da uzun zaman devam eden nefret söylemi, asılsız söylentiler yayarak ve etnik Tutsi vatandaşları insanlıktan çıkararak etnik gerilimleri alevlendirdi. Bu durum Hutu çoğunluğunu Tutsi vatandaşlarını öldürmeye kışkırtan, Radio Libre des Mille Collines tarafından yayınlanan nefret propagandasıyla desteklendi . 1994 yılında meydana gelen soykırımda , üç aydan kısa bir süre içinde 1 milyondan fazla insanın sistematik olarak öldürüldüğü tahmin ediliyor. Kurbanlar bebeklerden yaşlılara kadar uzanıyordu ve ezici bir çoğunlukla Tutsi etnik kökenlilerdi ama aynı zamanda ılımlı Hutu, Twa ve soykırıma karşı çıkan diğer kişiler de bu vahşetin mağduru oldular. 

Nefret ve dezenformasyon kampanyalarının savaş suçlarını kışkırtma ve meşrulaştırmadaki kolaylaştırıcı rolü Bosna Savaşında da kanıtlanmıştır. Sırpların çoğunlukta olduğu bölgelerde, parti kontrolündeki medya yoluyla sürekli milliyetçi propaganda, Bosnalı Müslüman nüfusu ve diğer grupları Sırplara karşı komplo kuran şiddetli köktendinci düşmanlar olarak şeytanlaştırdı. Muhalefet de susturuldu. Temmuz 1995’te Sırp güçleri , Bosna’nın doğusunda Müslüman yerleşim bölgesi ve BM koruması altındaki “güvenli bölge” olan Srebrenica kasabasında sadece birkaç gün içinde 8.000 Bosnalı Müslüman erkek ve çocuğu öldürdü. Bosna savaşı 100.000’den fazla insanın ölümüne neden oldu. 

Myanmar’da Rohingya Müslüman azınlığa karşı aşağılayıcı ve insanlıktan çıkarıcı bir dille yürütülen nefret ve yalan kampanyası yaşanan insan hakları ihlallerinin nedeni olarak BM raporlarında yer aldı. Devlet yetkilileri, politikacılar, askeri ve dini liderler tarafından yürütülen nefret propagandası Arakanlı azınlığa karşı öldürme, toplu tecavüz, işkence, zorla yerinden etme ve diğer ağır hak ihlalleri gibi sistematik zulümlerin işlenmesine neden oldu. 

Nefret söylemi kaynaklı bu olaylar ne yazık ki dünyanın gözü önünde yaşandı.

Nefret söyleminin vahşet suçlarının habercisi olabileceğini gösteren bu tarihsel örneklerin tekrar yaşanma ihtimalini ortaya koyacak düzeyde yabancı düşmanlığı, ırkçılık, hoşgörüsüzlük, azınlıklara karşı yürütülen nefret kampanyalarını dikkate alan BM Genel Sekreteri 18 Haziran 2019’da nefret söylemiyle mücadele eylem planı başlattı. 2021 yılında da 18 Haziran tarihi Uluslararası Nefret Söylemine Karşı Mücadele Günü ilan edildi. 

BM’ye göre nefret söylemiyle mücadele kapsamında kişilere düşen sorumluluklardan birkaçı şöyle;

Mümkün olduğunda, hedef alınan başkaları olsa bile sessiz kalmayın. Nefret söylemine karşı sakin ama kararlı bir şekilde konuşun ve ifadenin içeriğine katılmadığınızı açıkça belirtmek için bunu dile getirin. İlgili olduğunda, argümanınızı desteklemek için güvenilir kaynaklar sağlayarak yanlış bilgileri gerçeklerle çürütün.

Nefret söyleminin hedefi olan insanlar için kamusal bir duruş sergilemek ve onlarla dayanışma içinde olmak, nefreti reddetmenin her bireyin sorumluluğu olduğunu göstermektedir.

Nefret söylemiyle mücadele etmenin bir yolu da nefretin hakim söylem olmamasını sağlamak için kendi karşı söyleminizi yaymaktır. Nefretin hedefi olanları savunmak için hoşgörü, eşitlik ve hakikati yayan olumlu mesajlarla nefret söylemi içeriğin altını oyabilirsiniz.

Hem bizim ülkemizde hem de dünya da ne yazık ki nefret söylemi ışık hızıyla daha fazla kitlelere ulaşırken sorumluluk sahibi tüm kişi, kurum ve bizlerin de yeni soykırımların yaşanmaması için tepkimizi hızlandırmamız gerekiyor.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version