Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Kurban neyi hatırlatıyor?

Kurban neyi hatırlatıyor?


YORUM | M. NEDİM HAZAR

Ülkenin galiba daha büyük sıkıntıları olduğu için, bu yıl çok fazla kurban tartışmasına girmedi Türkiye. 

Ya da bize öyle geldi bilmiyorum. 

Muhtemelen bayramda klasik birkaç kaçan kurbanlık ve kan gölü görüntüleriyle eleştirel görüşler ile geçecek bu Kurban Bayramı. 

Bu sene eksik olan birşeyler daha var. 

Yeni nesil, klasik ifadeyle Z Kuşağı bilmez. 

Her bayramda kaçak dana, koç haberlerinden önce kurbanların üzerindeki yazılardan hidayete götüren anlamlar çıkarılırdı eskiden. 

Zafer Dergisi vardı bir zamanlar. Muhtemelen hala vardır. 

İlk onlar başlatmıştı yanlış hatırlamıyorsam. 

Bal peteğinde Allah yazısı.

Ne gürültü koparmıştı ama. 

Fakat benim hatırladığım bir haber daha var. 

Kastamonu’da yaşanmıştı. 

Haberi okuyunca tebessüm etmiştim. Şöyleydi: “Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde pazardan satın alınan kurbanlık dananın sırtında, Arapça Allah yazdığını cami imamı farketti.” 

Tabii uzun sürmemişti haberin sosyal medyaya düşmesi. Kiminin imanını ziyadeleştirdi bu haber, kiminin dudağını bükmüş, alayını artırmıştı.  

Kurbanlıktaki Allah yazısını fark eden İmam Doğannar, ”Cenab-ı Allah her şeyde varlığı hissettirdiği gibi kurbanlıkta da varlığı hissettiriyor. Bu kurbanlığımızda Allah-ü Teala, Arapça çok açık bir şekilde kendi ismini yaratmış. Kurbanlıklar arasından çok nadir görünen bir durum.” diyor ve şöyle ekliyordu: “Bu kurbanlığımızın başka özelliği ise Allah yazısının her iki tarafta da olmasıdır.”

Kurbanlık satıcısı Kasabın ”Üzerindeki Allah yazısını fark etseydik bu kurbanlığı satmazdım” demesini pek anlayamasam da, bu hadise akıllara yıllar öncesinde Zafer dergisinde yayınlanan bir haberi getirmişti doğal olarak.  

Bir bal peteğinin üzerinde ‘Allah’ Lafz-ı Celili olması büyük olay olmuştu. Sonra bolca gördük benzer şeyleri, domateste, patateste, ağaç gövdesinde vs.  

Kanaatimce, her ne kadar samimi olduklarına gönülden inansam da mesele ‘Rabbini bilmek’ meselesiydi bence. 

İnsanoğlu, yaratıcı ile arasına mesafe koydukça ve kendini kaptırdıkça masivaya, bu tür şeyler ona çok enteresan geliyor ve esas mucizeleri ıskalayıp, böylesi boş ve hoş şeyleri abartıyor. 

Bediüzzaman Hazretleri Asa-yı Musa isimli eserinde, Kastamonu’da yanına gelen lise talebelerinin şikayetinden bahseder. Öğrenciler, ‘öğretmenlerimiz bize dini anlatmıyor, hatta tam tersini yapıyor’ diye şikayet etmektedir. Büyük alim şu enfes cümleyi söylüyor: “Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi lisan-ı mahsusiyle mütemadiyen Allah’tan bahsedip Hâlikı tanıttırıyorlar. Muallimleri değil, onları dinleyiniz.” 

Sonra mikro alemden makroya muazzam betimlemelerle evrendeki her şeyin nasıl ‘Eser sahibi’ni anlattığını ifade ediyor.  

Kurbanlık koyunun karnındaki Allah yazısını görüp, imanı ziyadeleşen insan, koyunun iç alemine bakmayı unutmasa, belki binlerce kez hayrete düşecek, milyonlarca kez hamd ve sena edecek! 

Misal, bir küçük baş hayvanın içindeki damar ve sinir ağının uzunluğu 70 bin kilometreden uzunmuş. Yaratılan her canlı gibi, kurbanlık koyunda, her yönüyle yaratıcıyı haykırırken, derisindeki bir lekeye bakarak “cûş-u hurûş’a gelmek bana ilginç geliyor. Koyunun sadece derisi değil, içi dışı, kaşı gözü; her şeyi ayrı bir imza, ayrı bir esma… 

Şöyle buyuruyor kutsal kitabımız: “Deveye bakmazlar mı, nasıl yaratılmıştır! Göğe bakmazlar mı, nasıl yükseltilmiştir! Dağlara bakmazlar mı, nasıl dikilmişlerdir! Yeryüzüne bakmazlar mı, nasıl yayılmıştır! Öğüt ver, sen ancak öğüt verirsin!” Gaşiye /(17-21) 

Sadece hayvanda, bitkide, dağda, bayırda değil üstelik bu imza. Her yerde. Gözümüzü açıp bakmamız yeter. Başımızı semaya kaldırmak kâfi. Yanlış söyledim, gözü açmaya bile gerek yok. Merhum şair; “Ne yalanlarda var ne hakikatta/ Gözümü yumdukça gördüğüm nakış/ Boşuna gezmişim, yok tabiatta/ İçimdeki kadar iniş ve çıkış.” diyor. 

Hayret edilecek milyarlarca şey var iken, bunları unutup, sıradanlaştırma nankörlüğüne saplanıp, bir tosunun karnındaki yazıyla tekrar hayret makamına dönmek de az şey değil ama Niyazi Mısri’nin beliği ifadesiyle: “Arife eşyada esmâ görünür/ Cümle esmada müsemma görünür.” de önemli bir hatırlatmadır.  

Ezcümle; küçücük atom çekirdeğinden devasa nebulalara kadar cümle alem O’nu anlatıp, O’nun imzasını taşırken, bizim ufak tefek şeylere takılıp asıl görmemiz gerekeni göremememiz ancak insanoğlunun gafletiyle izah edilebilecek bir durum olsa gerek. Ve bu gaflet neticesinde bize sermaye olarak verilen bir ömrü heder etmemiz… 

Diyeceğim o ki, ben de kurbanlıklar görüyorum, hepsinde Allah yazısı var.  

Huzur dolu bir bayram temennisiyle…

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version