Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Başarı karnesi!

Başarı karnesi!


YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN

Seçim süreci ve kabine heyecanı bitti. Bakanlar görev değişimlerini tamamladı ve artık gerçeklerle yüzleşme zamanı geldi.

Ama siz o gerçeklerle yüzleşemeyeceksiniz

Hatta yüzleşme ihtimaliniz bile kalmadı. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kurduğu tek adam rejimi ve istihbarat devletinde ancak ve ancak Saray’ın duyulmasını istediği şeyleri duyabileceksiniz. 

Bir başka ifadeyle Erdoğan ve propaganda bakanı Fahrettin Altun’un kurduğu paralel evrende oyalanacaksınız

Abarttığımı mı düşünüyorsunuz? Buyrun hemen sağlamasını yapalım

Özgür ve adil olmadığı herkesin malumu olan şaibeli seçimden galibiyetle çıkan Erdoğan yeni kabinesini açıkladı.

Bırakın gelişmiş medeni bir ülkeyi, demokrasi ve hukukun kırıntısının bile olduğu bir toplumda gazeteciler, aydınlar, muhalefet partileri ve kanaat önderleri kabineyi masaya yatırır, eksileri artıları değerlendirir. 

Peki bizde ne oluyor?

Ortalık Hakan Fidan güzellemesinden (siz yalakalık diye de okuyabilirsiniz) geçilmiyor. Hem de ne güzellemeler. 

Nasıl olsa dilin kemiği yok. Ortada gazeteci de kalmadığı için kimse çıkıp yalanlamayacak yada yalanları yüzünüze vurmayacak. 

Hem ne kadar yalakalık o kadar parlak bir kariyer demek. 

Hal böyle olunca ‘uçmanın’ da hesabı yok. Hakan Fidan dünyaya nizamat vermiş, çığır açmış, herkesin korktuğu bir istihbarat başkanı olmuş… Dediğim gibi, dilin kemiği yok sonuçta. 

O yüzden gelin sözde muhalif (!) medyada bile okuyamayacağınız ‘başarı listesi’ne bir daha bakalım. 

Öncelikle şunu hatırlatalım. Dışişleri Bakanlığı’na getirilen Hakan Fidan, MİT Başkanı yapılan İbrahim Kalın ve Savunma Bakanı olan Yaşar Güler zaten karar masasında olan isimlerdi.

Şimdi sadece oturdukları yerler değişti. Sadece bu durum bile içinde bulunduğumuz trajikomik durumu özetlemeye yetiyor. 

On yılı aşkın süredir sahada olan oyuncular saha içindeki dizilimlerini değiştirip yeniden maça çıkıyorlar ve tribünler çılgınca alkışlıyor! 

Bu bir sezon boyunca gol atamayan forvetten gol kralı olmasını beklemek gibi bir şey. 

Dönelim ‘başarı karnesi’ne. 

Erdoğan’ın ‘sır küpüm’ dediği ve 2010’dan bu yana istihbaratın başında olan Hakan Fidan’ın karnesi aslında kırıklarla dolu. 

Mavi Marmara gemisinde yaşananlar ile MİT’in ilişkili olduğunu bilmeyen yok sanıyorum. Hemen ardından PKK ile Oslo’da yapılan görüşmelerin sızması da Fidan’ın hanesindeki kırıklardan.

Bu arada o görüşmenin sızması hala büyük bir muamma.

Çünkü o dönem bu konuyu bizzat kendine sorduğumda başka şeyler söylemişti. Ancak 2013 büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası söylemlerini değiştirdi. 

Tahmin edilebileceği gibi dönemin ruhuna uygun bir söylem geliştirdi.

Suriye’de cihadistlerin desteklenmesi, IŞİD’in büyütülmesi, TIR’lar dolusu silah gönderilmesi de ‘başarı listesi’nde geniş yer tutuyor.

Hatta Fidan’ın Suriye’deki icraatları o kadar dikkat çekici ki dönemin ABD Başkanı Barack Obama Beyaz Saray’daki meşhur görüşmede Fidan’ın yüzüne bakarak “Suriye’de neler çevirdiğinizi biliyoruz” demişti. 

Devam edelim.

Hakan Fidan’ın da dahil olduğu meşhur ses kaydı mesela. Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun başkanlığında yapılan Suriye toplantısının kayıtları internete sızmıştı.

Toplantıya katılanlardan birisi de bugünün Savunma Bakanı Yaşar Güler’di. 

Hala Youtube’da dinlenebilen bu ses kaydına göre Hakan Fidan Suriye’ye 2000 tır dolusu silah ve mühimmat yollamıştı. Dahası Fidan’ın ve tabii ki AKP’nin ‘iş yapma tarzı’nı gösteren “karşıya üç adam gönderir, bu tarafa beş füze attırıp savaş gerekçesi çıkarırım” sözleri hafızalarda.

Fidan’ın kariyerinin geride kalan yıllarına baktığımızda ‘üç adam gönderip beş füze attırma’ gibi kumpaslarda ne kadar mahir olduğunu gördük. 

Mesela Fidan’dan bizzat dinlemiştim

Odatv ve Soner Yalçın’dan çok rahatsızdı. Bununla ilgili Erdoğan’a bilgi notu sunduğunu, Odatv’de yabancı istihbarat örgütlerinin parmağının olduğunu vs. anlattı.

Dosyayı hazırlatan kendisiydi ama her zaman olduğu gibi faturayı Cemaate çıkardı.

Gerçi bu noktada Fidan’ı takdir ettiğimi de ifade etmeliyim. Öyle ki Soner Yalçın, Toygun Atilla ve Nedim Şener’i troliçe Hilal Kaplan’ın tabiriyle ‘Nuh’un köpekleri’ haline getirdi. 

Biz yine ‘başarı karnesi’ne dönelim.

2014’te Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğunun basılıp 49 kişinin rehin alınması da Fidan’ın üstün başarılarından birisiydi. IŞİD’le yapılan pazarlıklara dair inanılmaz şeyler konuşulmuştu.

Roboski katliamına neden olan “Bahoz Erdal bir grupla Türkiye sınırına doğru ilerliyor” istihbaratını verip aralarında çocuklarında olduğu 34 kişinin ölümüne neden olan da bir bakıma Hakan Fidan’dı. 

Benzeri süreçler Türkiye içinde eksik olmadı. Ankara Gar Katliamı, Suruç patlaması, İstanbul İstiklal saldırısı, IŞİD’in Türkiye’nin muhtelif yerlerinde yaptığı saldırılar, Reyhanlı katliamı… 

Liste uzayıp gidiyor.

Fidan göreve geldikten sonra MİT’in bütçesi ve personeli inanılmaz arttı, Türkiye’nin elektronik istihbaratını üreten GES komutanlığı MİT’e bağlandı ama istihbarat başarısızlıkları birbirini izledi. Yani başarılı olması için her türlü imkan emrine verilmişti. 

En büyük tartışma şüphesiz 15 Temmuz’da yaşandı

Eğer 15 Temmuz’un gerçekten bir darbe olduğunu kabul edersek Fidan’ın büyük bir başarısızlık örneği gösterdiği açık.

İddiaya göre darbe var ama MİT’in haberi yok! Üstelik ihbar gelmiş. 

Sözde darbe ihbarını alan Fidan, MİT karargahında Diyanet İşleri Başkanı ve Suriyeli muhalif liderle yemek yiyor. Kendisini arayan başbakanın telefonuna çıkmıyor, Erdoğan’ı bilgilendirmiyor.

Hatırlanacağı gibi dönemin başbakanı bu konudan rahatsızdı ve bunu açıkça ifade etti. Hatta Binali Yıldırım bu konuyu Erdoğan’a aktarınca “İşine bak Binali ! Bir daha 15 Temmuz’u karıştırma” fırçasını yemişti.

Fidan 15 Temmuz’a dair ne savcıya ne meclise ifade verdi. Aksine dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile birlikte terfi etti.

Ödüllendirildi. 

Fidan’ın ‘başarı karnesi’nde adam kaçırma-işkence ve infaz gibi suçlar da bol miktarda var.

Mesela Fidan döneminde MİT’in Ankara Çiftlik’te bulunan yerleşkesi ‘işkence merkezi’ olarak yeniden faaliyete geçti. 

Yurt içinden yurt dışından onlarca kişi -büyük bölümü Cemaat mensubu öğretmen- burada işkence gördü. MİT’in kaçırdığı Yusuf Bilge Tunç ve Sunay Elmas hala kayıp mesela. 

Fidan döneminde MİT’in üst düzey iki ismi PKK’nın eline geçti

Bu iki MİT yöneticisi uzun süre kurtarılmadı. PKK bu iki ismi kameraların karşısına oturtup MİT’e dair yakası açılmadık bilgileri anlattırdı. 

5 yıldan fazladır PKK’nın elindeki rehin siviller MİT’in öncülük ettiği Gare  Operasyonunda hayatını kaybetti

Fidan’ın başarı listesini (!) daha da uzatmak mümkün. Sonuçta görmek isteyenler iddia edileni değil gerçekleri görebiliyor. 

Peki benzeri onlarca maddeyi daha sıralayabileceğim başarısızlık ve skandallar ortadayken nereden çıkıyor bu vıcık vıcık ‘haber’ler.

MİT medyada her zaman etkiliydi ama Fidan döneminde başka bir aşamaya geçti. Öyle ki Nuh Yılmaz’ın göreve getirilmesinden sonra Hakan Fidan Türk medyasının neredeyse hepsinin birden genel yayın yönetmeni gibi oldu.

Haberlerden köşe yazılarına, dizilerden sinema filmlerine… Dolayısıyla günlerdir maruz kaldığımız Hakan Fidan güzellemeleri aslında bir nevi amir memur ilişkisinin yansıması. 

MİT ile doğrudan yada dolaylı ilişkiye girmeyenlerin bir kısmı korkudan bir kısmı da kariyer beklentisinden yukarıda kısaca özetlediğim ve çok daha geliştirebileceğim ‘başarı karnesi’ni görmezden geldi

Sonuca gelirsek; 

Hakan Fidan, Erdoğan rejiminin çok önemli bir aktörüydü. Yeni pozisyonu onu daha da güçlendirdi. Artık Erdoğan sonrası dönemin en güçlü adayı denebilir

MİT başkanı İbrahim Kalın ile birlikte aktif rol alacaklar.Kalın da Fidan gibi sınırsız övgüye muhatap olan isimlerden.

Oysa ki Kalın’da 2006’dan bu yana sahada aktif olarak çalışıyor ve yukarıda özetlediğim ‘başarı karnesi’nin paydaşlarından. 

Suriye ve Arap Baharı sürecinde bizzat özel temsilci gibiydi. Her iki başlıkta da gelinen durum ortada. 

Yani Fidan ve Kalın üzerinden estirilen rüzgar tipik bir Ortadoğu işgüzarlığı. İstisnai birkaç olay hariç ekseriyetle skandallarla dolu bir tablo var.

İktidar medyası ve propaganda aygıtları bu isimlerin sadece oturdukları yerleri değiştirerek mucizeler yaratacağını iddia ediyor. 

Peki tekmili birden tüm Türk medyası Kalın ve Fidan’a övgüler dizerken ben neden kırıklarla dolu bir karneyi önünüze getirdim? 

Herkesin önlerinde eğildiği muktedirlerin yüzüne ayna tutuyorum?

Cevap basit; Gazetecilik bunu gerektiriyor da ondan!  

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version