Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Oyun Erdoğan lehine çünkü oyun Erdoğan’ın oyunu

Oyun Erdoğan lehine çünkü oyun Erdoğan’ın oyunu


YORUM | PROF. DR. MEHMET EFE ÇAMAN

Kemal Kılıçdaroğlu seçimlerin ikinci turunda milliyetçi oylara oynuyor. Sinan Oğan’ın birinci turda aldığı oyu kendi hanesine eklemek istiyor. Bu stratejinin alternatifsiz olduğu yönündeki ortak algıyı görmezden gelemeyiz. Oysa burada çok büyük birkaç hesap hatası söz konusu ve bu hataları telafi etmek imkânsız olacak. 

Öncelikle Kılıçdaroğlu’na Kürt oylarını anımsatmak yararlı olur. Birinci turda aldığı Kürt oyları, Kılıçdaroğlu’nu yüzde kırk bandına çıkardı. Kürtlerin kendilerini paryalığa indirgemiş bir diskura nasıl tepki vereceklerini kestirmek zor değil. Elbette Kürtlerin yine önemli bir kısmı Kılıçdaroğlu’nu destekleyecektir. Çünkü karşımızdaki politize ve organize bir hareket. Sadece Selahattin Demirtaş’ın ve tutsak Kürt vekillerin hapishaneden çıkması bile Kürt oylarının Kılıçdaroğlu’na yönelmesine rasyonel temel oluşturur. Bunu reddetmiyorum. Yalnız Kürtlerin bir kısmının ikinci tura birinci turdakine oranla çok daha az motive olacakları da kesin. Yani Kılıçdaroğlu’nun Ülkücü Oğan’a ve tabanına göz kırpması, sıfır toplamlı bir durum. Kılıçdaroğlu ne kadar Türk üstünlükçü söyleme batarsa, bu ondan o kadar fazla Kürt oyu çıkmasına neden olacak. Diğer bir ifadeyle bir taraftan havuzu doldururken, diğer tarafta havuzu boşaltacak çatlaklar ve kırıklar ortaya çıkacak. 

Diğer bir konu, ne olursa olsun günün sonunda Oğan’a itibar eden seçmenlerin sadece Oğan doğrultusunda söylemini sertleştirdiği için otomatikman Kılıçdaroğlu’na yönelmeyeceği gerçeğidir. Kılıçdaroğlu tabiri caizse ağzıyla kuş tutsa, Oğan seçmeninin desteğini alamaz. En azından seçimin kaderini değiştirebilecek oranda bir yönelim olmayacaktır. Oğan seçmeni büyük olasılıkla ya Erdoğan’a oy verecek ya da seçime gitmeyecek. Bu durum elbette oy oranı – kâğıt üzerinde – daha çok olan Erdoğan’a yarar. Kılıçdaroğlu ise söylemini gereksiz yere sertleştirmekle kalır. 

 Esasında çok daha doğru stratejiler üretilebilirdi. Oy kullanmayan yüzde on beş civarı seçmen kitleye ulaşılmaya çalışılması çok daha doğru bir taktik olurdu. Küskünlerin başat grubu AKP ya da MHP tabanı değil, bilakis sol-seküler eğilimli seçmenler. Bu grubun yüzde beş-altı oranında sandıklara gitmeye karar vermesi durumunda dengeler değişebilirdi. 

Bu analizde hesaba katılması gereken diğer önemli bir husus da, oy sayımındaki düzensizlikler. Elbette seçimlerin masa başında manipüle edildiği bir vaka ve Erdoğan’ın bu sayede ilan edilen oy oranını elde ettiği de sağır sultanın bildiği bir gerçek. Tabii şimdi şunu görüyoruz ki Kılıçdaroğlu ekibi de, okur-yazar birçok muhalif de, Erdoğan’ın bileğinin hakkıyla %49.52’lik oy oranını elde ettiğini kabullendiler. Bu zaten en ciddi strateji hatasıydı ve rejimin işini çok kolaylaştırdı. Oysa yapılması gereken, sonuçta bu oy oranı hukuken kabullenilse bile, seçimlere hile karıştığı söyleminin çok güçlü bir şekilde dile getirilmesiydi. Dahası, YSK’ya baskı oluşturmak adına kitlelerin YSK önünde toplanıp demokrasi nöbeti tutmalarıydı. 

CHP verileri 14 Mayıs’ı 15 Mayıs’a bağlayan gece ani şekilde sistemden çekildi. Oysa ıslak imzalı belgeler ışığında Kılıçdaroğlu %48-49 civarı oy alıyor görünüyordu. Sonrasında nasıl olduysa, bir anda AA verileri kabul edildi. O geçiş uzun yıllar konuşulacak bir şaibe doğurdu. Bunun neden olduğu deprem Kılıçdaroğlu’nun ani bir kararla bu işin sorumlularını cezalandırmasıyla sonuçlandı. 

Rejimin yaptığından ziyade muhalefetin yapamadığı veya yapmadığı çok daha dramatiktir bu tabloda. 

Şimdi bunun tekrarlanmayacağının bir garantisi yok. 

Rejimin aynı şeyi kitabına uygun bir şekilde yapacağı kesin. Yine çalacaklar. Bu konuda son derece deneyimli bir kadroları var ve yine İçişlerini, polisi, istihbaratı, ellerindeki medya gücünü, hukuksuz ortamlarını, YSK’yı ve AA’yı kullanacaklar. Hem de sonuna kadar! 

Daha da önemlisi, Erdoğan psikolojik üstünlüğü ele geçirdi. Kılıçdaroğlu Erdoğan’ın müziğine göre dans etmeye başladı. Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun dengesini bozdu ve seçim kampanyasını kökünden değiştirdi. Halkla kurduğu mülayim ve babacan diyaloğu kesti, yerine Kılıçdaroğlu’nu kendi egemen olduğu kirli siyaset diline çekti. Satranç terimi kullanacak olursak, Kılıçdaroğlu’nun hamle üstünlüğünü sonlandırdı. Yakalamış olduğu muzaffer momentumu çarpmada sıfır gibi yok etti. 

Bir diğer önemli nokta da, Erdoğan’ın bilerek yüzde sıfır nokta beşlik manipülasyonu tercih etmeden seçimi ikinci tura bırakmasıdır. Bunu yapmasının amacı Kılıçdaroğlu ile arasındaki puan farkını artırmak ve dünyaya demokrasinin işlediği Türkiye imajını vermekti. Bunu da başardı. Birçok uluslararası medya bu zokayı yuttu. Dahası, buna muhalefet itiraz etmedi. Türk demokrasisi terimini sıklıkla duyar olduk yine. Yani diktatörlüğe sağlam bir cila çekildi. “Ne canım yani, Türkiye Kuzey Kore mi ki” türü yorumlardan bahsediyorum. Oysa şu bir gerçek ki, Türkiye mutlak otoriter rejime çok yakın bir hibrit rejim ve seçimsel prosedürün gerçekleşiyor olması tek başına demokrasi göstergesi değil. Daha önce onlarca yazımda vurguladığım gibi, seçimler adil ve özgür bir ortamda gerçekleşmedi. Dahası, yine defalarca yazdığım üzere, masa başında çok ciddi bir takım operasyonlar yapıldı. Süleyman Soylu’nun seçimlerden önce Erdoğan’ın %49.5 gibi bir oy alacağını ve seçimin ikinci tura kalacağını söylemesi bunun göstergelerinden biri.

Oyun Erdoğan lehine. 

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version