Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Yarım kupalar



Bir spor müsabakası berabere bittiğinde ne olur? Cevabı çok basit. Birçok branşta uzatmalara gidilir ve sonunda bir galip ortaya çıkar. Futbol deseniz puanlar paylaşılır, birisinin mutlaka kazanması gereken durumlarda nefesler tutulur, seri penaltı atışlarına gidilir. O beyaz nokta kimi için rüya olur, bazıları için kâbus…

Peki ya bunlar yapılmazsa, nokta konamazsa…

Türk spor tarihinde yarım kupalı takımlar olduğunu biliyor muydunuz? Evet, kimi zaman bir galip olmadığında veya hakkaniyet endişesinin dimağları kapladığı hallerde bulunan formül hakikaten dikkat çekiyor. İlk parkelerde başlayan bu uygulama, 1958’den sonra çim sahalarda adeta bir gelenek haline gelmişti. Tabii bir süreliğine…

Müsaadenizle biraz turnike atalım…

1955’te basketbol şampiyonluğu için Galatasaray ile Moda çekişiyordu. Ezeli rakibi Fenerbahçe ile karşılaşan sarı-kırmızılılar maçı yedi sayıyla kazansa kupanın sahibi olacaktı. Mücadelenin son anlarına 10 sayı önde giren Aslan, bitime 40 saniye kala Kanarya’nın sahadan çekilmesiyle parkede tek başına kalmıştı. Aslında basketbolcular oynamak istediyse de yöneticiler çoktan karar vermişti. Tribündeki izleyicilerin yoğun protestoları altında müsabaka tamamlanamamıştı.

Hükmen galibiyet tescil edilse, Moda şampiyon olacaktı. Zira hükmen galibiyette o zaman skor 3-0 olarak tescil ediliyordu. Dönemin İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay’ın başkanlığında toplanan sportif oyunlar federasyonu, çareyi kupayı ikiye bölmekte bulmuş, iki takım mutlu sona ulaşmıştı. Sarı-lacivertli kulübe para cezası veriliyor, idareciler disiplin kuruluna sevk ediliyordu. Modaspor karara itiraz etse de sonuç değişmiyor; Galatasaray ile şampiyonluğu paylaşıyorlardı…

2014’te Galatasaray, Fenerbahçe ile oynayacağı son maça çıkmayarak kimilerinin aklına bir ömür evvel yaşananları düşürmüştü. 25 Nisan 1955’te sahada olan sarı-kırmızılı oyunculardan efsane Yalçın Granit ise yönetimin 59 yıl sonra aldığı karara ateş püskürerek “kaybedeceklerse sahada kaybetsinler” demişti.

Neyse futbola dönmeli, bir zamanlar 24 karat olan dostlukların altını çizmeli.

Galatasaray’ın 1955’te basketbolda kazandığı yarım kupa…

YARISI FENERBAHÇE’DE, YARISI GALATASARAY’DA

30 Mart 1958’de oynanan Başvekil Kupası’nda yine ezeli rakipler buluşmuştu. Bu randevu devlerin başkentteki ilk kapışmasıydı. Sadece Ankaralılar değil, çevre illerden de her iki takımı izlemek isteyenler tribünlerde yerini almıştı. Zemin deseniz berbattı. Büyük usta Halit Kıvanç Milliyet gazetesinde şunu yazmıştı: “Aslında böyle mühim bir maçı böyle talaş-balçık karışımı sahada oynatmak futbolculara, böyle derme çatma tribünlü bir statta seyrettirmek de futbolseverlere eziyetti.”

Beklenenden daha sakin bir atmosferde ilk düdük planlanandan daha geç çalıyordu. Kupanın sahibi dönemin Başbakanı Adnan Menderes ancak teşrif edebilmişti. Şirzat Dağcı ile Metin Oktay’ın karşılıklı golleriyle 90 dakikanın sonunda eşitlik bozulmamıştı. Seyirciler mücadelenin uzamasını isteyedursun, hava ziyadesiyle kararmıştı. Ancak küçük bir sorun vardı, stadyumda ışıklandırma yoktu.

Karşılaşmanın bitirilmesi, tekrarlanması gibi türlü öneriler sunulduysa da kaptanlar Turgay ile Naci kim bilir bugün aforoz edilmelerine neden olabilecek bir teklif ortaya atmıştı. Onların kupa ikiye bölünsün çağrısına, Adnan Menderes ve kulüp başkanları evet demiş, bir anda iki galip ortaya çıkmıştı. Seremonide zamanın başbakanı, iki takımın kaptanı ve onların beraberce aldıkları bir kupa vardı. Sonradan ikiye bölünecekti…

Bu maçtan yaklaşık 52 yıl sonra İstanbul’da açılan Only A Game sergisinde futbolseverlerle buluşan yarım kupalar, ezeli rakipler arasındaki ebedi dostluğun sembolü gibiydi.

Peki futbol tarihimizde aynı filmi izlemiş miydik? Evet, hem de defalarca…

30 Mart 1958’de Başvekil Kupası’nda Galatasaray’la Fenerbahçe 1-1 berabere kalınca, kupa ortadan ikiye bölünmüştü.

BÖLENLER, BÖLÜŞENLER

Yine aynı yıl Trabzon’da yapılan Türkiye Amatör Futbol Birinciliği’nde Trabzon İdmangücü ile Ankara Havagücü aynı puan ve averaja sahip olunca ortalık karışmıştı. Karadeniz tarafı seyircisiz bir maç yapılsın derken, asker kanadından başka bir şehirde buluşulması önerisi geldi. Taraflar anlaşamayınca, federasyon Erken Sanat Lisesi’ne başvurmuş, kupa ortadan eşit iki parçaya ayrılmıştı. Bu karara en çok, askerlik görevi nedeniyle Havagücü formasını giyen İdmangücü’nün en iyi futbolcusu, Trabzonspor’un efsanelerinden Ahmet Suat Özyazıcı sevinmişti. İdmangücü sonradan Karadeniz fırtınasına hayat veren takımlardan biri olduğundan yarım kupa, bordo-mavili camianın müzesine gitmişti.

1959’da yarım kupa modası yine Ankara’yı sarmıştı. Ankaragücü ile Gençlerbirliği dönemin önemli bürokratlarından vali Abdullah Dilaver Argun’un adına düzenlenen turnuvanın finalinde buluşuyordu. Veli Necdet Arığ’ın MKE Ankaragücü Belgeseli adlı kitabında da bahsedilen randevunun normal süresi 1-1, uzatmaları 2-2 bitmişti. O tarihlerde seri penaltı atışları keşfedilmediğinden, uzatmalar uzatılıyor; bu sefer de tabelada 3-3 yazıyordu. Hava kararmıştı. Işıklandırma olmadığından bir çözüm aranıyordu. Haftaya ligler başlayacağından, mücadelenin tekrarı söz konusu değildi. Taraflar kura atışına karşı çıkınca, hakem Ziya Ozan son sözü söylemiş, kupa ortadan ikiye ayrılmıştı.

1973’te yarım kupa modası İzmir’e sıçrıyordu. Eski futbolculardan Reşat Selamioğlu adına düzenlenen dörtlü futbol turnuvasının finalinin rengi sarı-kırmızıydı. Göztepe’yi 3-2 yenen Galatasaray yöneticileri, bugün kıyamet alameti olarak nitelendirilebilecek bir harekete imza atmıştı. Hakemin kötü yönetiminden dem vuran İstanbullular, galibiyeti İzmirlilerin hak ettiğini söyleyerek kupayı rakiplerine vermek istemişti. Bu jeste ev sahibinin karşılığı da benzerdi. Maç sahada oynanmış, Aslan kazanmıştı. Onlar taçlanmalıydı. Kemeraltı’ndaki hızar sorunu çözdü, kupanın bir yarısı bugün İstanbul, diğer yarısı ise İzmir’de.

Peki aynı şey sizce bugün yaşanabilir mi? Cevabınızı duyuyor gibiyim. Bakmayın istisnalarına, kıyasıya rekabete rağmen bir zamanlar kupalar yarım, dostluklar tamdı. O günler çok geride kaldı.


Ali Murat Hamarat: Spor tarihçisi, spor yazarı. BirGün gazetesi yazarı. İstanbul Üniversitesi’nde hukuk okuyup bir dönem asistanlık yaptıktan sonra gazeteciliğe Taraf’ta başladı. Eurosport’un internet sitesinde genel yayın yönetmenliği yaptı. Radyo ve televizyona programlar hazırladı. 2017’den beri tarih Dergisi’nde yayın kurulu üyesi.

Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version