Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Muhalefet, Soylu’ya karşı Erbakan yöntemi mi, Erdoğan yöntemi mi kullanacak

Muhalefet, Soylu’ya karşı Erbakan yöntemi mi, Erdoğan yöntemi mi kullanacak


YORUM | M. Ahmet KARABAY

İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Süleyman Soylu, bugüne kadar millet iradesini kutsayan AK Parti kurmaylarının söylemlerini bir kalemde silip attı. Soylu, 14 Mayıs 2023 seçimleri için, “Batı’nın siyasi bir darbe girişimidir” çıkışını yaptı. Şimdi söz ve görev muhalefette. Bu çıkış karşısında muhalefetin tavrı Erbakan tavrı mı, yoksa Erdoğan yöntemi mi?..

Türkiye, tarihi boyunca darbeler gördü. Darbelerin yalnız Cumhuriyet tarihi ile sınırlı olduğunu sananlar, düne ilişkin hiç dönüp bakmamışlar demek ki. Bizim tarihimiz darbelerle dolu. 

Konumuz darbeler tarihi değil. Tarihimizdeki bilinen son darbe girişimlerinden ikisine bakıp hızla bugüne döneceğim. Biri “Post Modern Askeri Darbe” olarak nitelenen 28 Şubat 1997 muhtırası, diğeri de “e-Muhtıra” denilen 27 Nisan 2007 Genelkurmay Bildirisi.

Bu muhtıraların ikisi de Milli Görüş geleneğine sahip partilere karşı verildi. 28 Şubat Muhtırasında iktidarda Necmettin Erbakan vardı, 27 Nisan’da Tayyip Erdoğan

Türkiye’nin 28 Şubat sürecine nasıl sürüklendiğine ilişkin çok sayıda çalışma yapıldı. Bunların kimi kitaplaştırıldı, kimi görselleştirilip televizyonlarda yayınlandı.

Başbakanlık koltuğunda oturan Necmettin Erbakan, 28 Şubat Milli Güvenlik Kurulu toplantısında yüzüne yapılan ithamlara karşı sessiz kalmış, tek tepkisi hazırlanan bildiriye “üzerinde çalışalım” demek olmuştu. 

Gazeteci Nazlı Ilıcak, takip eden günlerde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i arayıp niçin Erbakan’a destek vermediğini sorduğunda, “Kendisi hiçbir direnç göstermedi” cevabını alır. Erbakan, daha sonra parti liderleriyle, “Bildiriye karşı ortak tavır alalım” temaslarına girdiğinde, muhatapları “Sen önce toplantıda tepki gösterecektin” der.

27 NİSAN e-MUHTIRASI VE AK PARTİ

Aradan 10 yıl geçtikten sonra iktidarda olan AK Parti bu kez askeri bir muhtıraya muhatap oldu. 27 Nisan 2007’de cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunun yapıldığı gece askerler, Genelkurmay internet sitesinden siyasi süreci etkilemek amacıyla bir bildiri yayınladı. 

Bildiri, oylama sırasında Meclis’te 367 milletvekilinin hazır olması gerektiği tartışmaları gölgesindeki ilk tur seçiminin yapıldığı günün akşamında yayınlandı. 

AK Parti, bu adımı Abdullah Gül’ün seçilmesine engel olmak şeklinde değerlendirdi. Ertesi gün Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, iktidarın bildiriye cevabını okudu.

Hükümetin, Çiçek aracılığıyla “Başbakan’a bağlı bir kurum olan Genelkurmay Başkanlığı’nın herhangi bir konuda hükümete karşı bir ifade kullanması demokratik bir hukuk devletinde düşünülemez” yaptığı açıklamayla e-muhtıra hedefine ulaşamamış oldu. 

SÜLEYMAN SOYLU’NUN 14 NİSAN SİYASİ DARBE GİRİŞİMİ ÇIKIŞI

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Erdoğan bunları istiyor” diye düşünerek bir takım adımlar atıyor, çıkışlar yapıyor. Önceki yıl muhtarlara, “Metruk binaları yıkın, mahkeme kararı arkamızdan gelsin” talimatı vermişti. Bunun üzerine dönemin Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, hukuk devletini hatırlatmış ve “Biz yapalım hukuk arkadan gelsin değil hukuk önden yürüsün biz ona göre kendimizi ayarlayalım” diye karşılık vermişti.

Bu tartışma sonunda görevde kalan Soylu, bakanlıktan ayrılıp giden Gül olması akıllarda haklı olarak “Erdoğan, Soylu’nun arkasında duruyor” yargısını oluşturdu. 

Süleyman Soylu, önceki gün bir toplantıda 14 Mayıs’ı iktidara karşı “siyasi darbe” girişimi olarak niteledi. Soylu bu açıklamasını Risale-i Nur Cemaati’nin iktidara en yakın duran kolunun vakfında yaptı. 

Soylu’nun bu talihsiz açıklamayı yapmak için seçtiği yer, Mütevelli Heyet Başkanlığını 25 ve 26. Dönem AK Parti milletvekili olan Sait Yüce’nin yürüttüğü İstanbul İlim ve Kültür Vakfı oldu:

 

15 Temmuz, fiili bir darbe girişimiydi.

14 Mayıs ise Türkiye’yi tasfiye etmeye yönelik hazırlıkların her birini bir araya getirerek oluşturabilecek siyasi bir darbe girişimidir.

Bunu biz değil bugün Amerika’nın başındaki zat, yıllar önce söyledi.
Yıllar önce denedikleri bütün… pic.twitter.com/00OOGFgG1R

— Süleyman Soylu (@suleymansoylu) April 28, 2023

15 Temmuz, fiili bir darbe girişimiydi. 14 Mayıs ise Türkiye’yi tasfiye etmeye yönelik hazırlıkların her birini bir araya getirerek oluşturabilecek siyasi bir darbe girişimidir.” 

MUHALEFETİN VERECEĞİ TEPKİ NASIL OLACAK?

Soylu’nun bu sözlerine karşı muhalefetin vereceği tepki, önümüzdeki seçimin kaderini belirleyecek. Muhalefetten bazı kesimlerin, 14 Mayıs 2023 seçim tarihini Cumhurbaşkanı olarak Tayyip Erdoğan’ın aldığını hatırlatmaları ve sözün asıl muhatabının Erdoğan olduğunu söylemeleri yanlış olmayabilir. 

Ancak bu 28 Şubat Muhtırasına karşı “Muhatabı biz değil, millet iradesidir” diyen Erbakan tavrı olur. 

Erbakan’ın tavrı, hiçbir işe yaramayan, dahası darbe heveslilerinin iştahını kabartan bir tutum idi. AK Parti iktidarı ise benzeri bir muhtıraya muhatap olduğunda, “Haddini bil” tavrını takındı. 

Soylu’nun sözleri, seçimlerini kaybedeceğini anlayan bir iktidarın, “Yönetimi size devretmeyeceğiz” çıkışından ibarettir. Soylu bu sözleriyle halkın oy kullanma hakkını darbe, seçmeni ise darbeye kalkışan kesim ilan ediyor. 

“14 Mayıs siyasi darbedir” demek, Erdoğan yeniden seçilemezse darbeye karşı direnme hakkı doğar diyerek halkı direnmeye çağırmaktır. Soylu’nun yaptığı iktidarın seçim yenilgisi halinde, yönetimi devretmek yerine, nasıl reaksiyon verilmesi gerektiği konusunda taraftarlarını yönlendirme girişimi olduğu unutulmamalı. 

Seçim güvenliğini sağlamakla görevli makamda bulunan birinin bu sözleri sarf etmesi, demokrasimiz için açık bir tehdittir. Evet onuru varsa istifa etmeli yoksa da görevden alınmalıdır. Ancak Erdoğan’ın bunu yapmayacağı kesin.

 “Sen yık, mahkeme arkadan gelsin” tartışmasında, “Mahkeme kararını bekle” diyen Adalet Bakanını yiyen Erdoğan’dan Soylu’yu görevden almasını beklemek, safdillikten öte bir yaklaşım olur.

Muhalefet partileri, bir bütün olarak bu demokrasi düşmanı çıkışa karşı ortak tavır almalı. 

Beştepe Sarayı’nın badigardı olan Soylu, muhtemelen 14 Mayıs gecesi Erdoğan’ın kaybettiği anlaşılmaya başladığında yandaş kanalların ortak yayınına çıkıp şöyle bir konuşma yapacak:

“2013 baharında Gezi Eylemleriyle yıkmaya kalktılar geri püskürttük. 17-25 Aralık’ta hukuk darbesi yapmaya giriştiler tersine çevirdik. 15 Temmuz’da Türk Silahlı Kuvvetleri eliyle yapmaya kalktılar üzerlerine yıktık. Şimdi de seçimi aslında Erdoğan kazandı ama siyasi darbe yapıyorlar.” 

Ellerinde tuttukları Yüksek Seçim Kurulu’ndan da Erdoğan’ın kazandığına ilişkin bir açıklama yaptırmaları halinde, sandıktan çıkan oyların, ıslak imzalı tutanakların tersini göstermesinin ne anlamı kalır. 

Aslında AK Parti Silvan İlçe Başkanı Nimet Aksoy, anons yaparken Süleyman Soylu’nun nasıl bir görev üstlendiğini 24 Mart 2017’de bir yanlışlık sonucu söylemişti:

 

AKP Silvan İlçe Başkanı Nimet Aksoy, “Bölgemizdeki kargaşanın, kaosun, terörün mimarı, Sayın Bakanımız Süleyman Soylu Bey” 😂
İlçe başkanınız diyor bunları 🤔😅 pic.twitter.com/KTquBruwOQ

— Esat Kılıçaslan (@esatklcsln) April 25, 2023

“Bölgemizdeki kargaşanın, kaosun, terörün mimarı, Sayın Bakanımız Süleyman Soylu Bey.”

Oy kullanırken, “darbe girişiminde bulunma” iddiasıyla tutuklanmayız umarım.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇


Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version