Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

MİT ne kadar milli?

MİT ne kadar milli?


YORUM | MAHMUT AKPINAR

Rusya uzmanı, araştırmacı ve yazar Kerim Has Rus medyasından Türkiye hakkında iki makaleyi paylaşıyor. Bu makalelerin Rusya’nın istihbari ve askeri analizi olduğunu ifade ediyor.

Makaleler 15 Temmuz’un üretilmiş bir operasyon olduğundan, sonrasında TSK’nın büyük güç kaybettiğinden, münhasıran hava kuvvetlerinin uçakları uçuracak pilot ve yer elemanı dahi bulamadığından bahsediyor. Kerim Has’ın aktardığı asıl bilgi şubat ayında büyük yıkıma ve can kaybına neden olan Maraş depremi hakkındaydı. Rus medyasındaki analiz, iktidarın deprem eleştirileri nedeniyle yıpranmamak için MİT koordinasyonunda algı operasyonları yürüttüğünü iddia ediyor. Makaleye göre MİT, Erdoğan’dan eleştirileri uzaklaştırmak ve hedef saptırmak için Diyanet’i, Ümit Özdağ’ı ve Doğu Perinçek’i organize edip bir dizi kampanya yürütüyor. Bunun sonucunda Ümit Özdağ deprem sonrası göçmenleri hedefe koyarak, hırsızlık, yağma söylemlerini öne çıkarıyor. Böylece iktidarı yıpratacak eleştiriyi, nefreti Suriyeli göçmenlere yöneltiyor. Diyanet ve alana sürülen (bazı) cemaatler sorumluluğu kadere yükleyerek, dini söylemler kullanarak iktidara perdeleme yapıyor. Doğu Perinçek ise “cambaza bak!” yöntemiyle afet için yardıma gelen ABD gemisini hedef yapıp iktidar eleştirilerini engellemeye, öfkeyi manipüle etmeye çalışıyor. Düşündüğümüzde olaylar, söylemler iddialarla örtüşüyor. MİT’in organizesiyle, muhalif görünenlerin desteğiyle depremde iktidarın beceriksizliğinin kapatılmak istendiği anlaşılıyor.

MİT dış istihbarattan sorumludur. Görevi ülkeyi ve toplumu diğer istihbarat teşkilatlarının operasyonlarından, manipülasyonlarından korumak, ülke güvenliğine yönelik bilgi toplamaktır. Bunun için içte istihbarata karşı koyma yöntemleriyle yabancı unsurları takip eder, dışarda ise ülke güvenliği adına istihbarat toplar.

Adında “Milli” olan MİT hemen hiçbir zaman milletin çıkarlarını ve güvenliğini öncelemedi, yasal sınırları içinde kalmadı. Memleket her dönem her tür ajanın kaynadığı, fink attığı, operasyonlar çektiği bir alan oldu, ama MİT hep kendi vatandaşlarını takip etti, fişledi. MİT’in personeli, etki elemanları ve imkanları her daim üretilmiş “iç düşmanlar!” ve siyasi muhalifler için seferber edildi. Dün MİT’in en önemli misyonu “irtica ile mücadele” adı altında dindar insanları rahatsız etmekti. Bugün baş gündemi Hizmet Hareketiyle ve biat etmeyen kesimlerle uğraşmak, iktidarın siyasi rakiplerine operasyonlar çekmek. Hakan Fidan’ın kurumu sivilleştirip, hukuka, demokratik değerlere uygun hale getirmesi ümit edildi. Ama o, kurumu Erdoğan ve kirli iktidar için çivili sopa gibi kullandı, işkence merkezi haline getirdi. En olumsuz dönemlerde dahi yargıçlar MİT etkisinde kalmadan bağımsız kararlar verebilirdi. SIR KÜPÜ’nün yönetimindeki MİT başta yargı olmak üzere bütün kurumlar üzerinde vesayet kurdu, kamu görevlilerinin, vatandaşların korkulu rüyası oldu. Erdoğan, Hakan Fidan üzerinden Esed’in muhaberat devletini aratmayan bir rejim inşa etti. MİT tarihinin en illegal, kanlı, karanlık operasyonlarına imza attı. Kendi halkına psikolojik harekât yapan, TSK’ya tuzak kuran, yargıçlara talimat veren, siyasi muhalif diye masum vatandaşları gündüz gözü kaçırıp Ankara’nın göbeğindeki Orman Çiftliğinde aylarca işkenceden geçiren bir yapıya dönüştü. 

MİT eskiden de yasal çalışan, harika bir kurum değildi. Ama artık açıkça milleti ayrıştıracak, ülkenin insanlarını ve imkanlarını heder edecek kirli politikalara alet oluyor. İlginçtir, MİT’in bütün arşivi, hafızası PKK’nın eline geçti, iki daire başkanı beceriksizce terör örgütüne esir düştü, hukuksuz onca işe imza atıldı, kurum illegal silah sevkiyatında yakalandı, cihadist grupları himaye ettiği ortaya çıktı ama Hakan Fidan hala bazı merkezler tarafından kollanıyor, parlatılıp pazarlanıyor. 

Hakan Fidan, MİT’i hiç olmadığı kadar kirli ve karanlık bir yapı haline getirdi. Çünkü Fidan’ın temayüz eden vasfı Erdoğan için sır küpü olmak. Milletin güvenliğini sağlamak, devletin çıkarlarını korumak, anayasal düzeni, demokrasiyi, hukuku korumak onun ajandasında yok. Dolayısıyla deprem gibi çok ağır bir felaket yaşanmışken bile MİT ülkeyi, milleti değil, Erdoğan’ın siyasi kariyerini düşünüp, başarısızlıkları örtmekle meşgul oluyor. Yalan haberlerle, etki ajanlarıyla, güdümlü gazeteci ve siyasetçilerle ülkeyi karıştırıyor, milleti manipüle ediyor.

MİT hiç milli olmadı hep millete karşı operasyonlar yaptı. Hep milleti fişledi, aydınları, gazetecileri takip etti, tehdit etti. Satın alınmış gazetecilerle, aydınlarla gündem oluşturdu. Güç ve imkanlarını milleti yüceltme, milli çıkarları koruma değil, halkı ezme, yönlendirme noktasında kullandı. Kemalist rejim döneminde MİT derin devletin aparatıydı, karanlık kutusuydu. Özal döneminde kısmen sivilleştiğini gördük. AKP’nin ilk dönemlerinde MİT’in sivilleşeceğini, kirli işlerden uzak tutulacağını ummuştuk. Aksine kurum Erdoğan’ın tek adam rejimi kurma sürecinde en büyük destekçisi, senaristi, kara kutusu oldu. Ülkenin ekonomik kaynaklarının iç edilmesine, insan kaynaklarının biçilmesine araç oldu.

Böyle bir MİT’i “Milli” olarak anmak milletle dalga geçmektir, Türkiye’ye hakarettir.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version