Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Kılıçdaroğlu rejimin psikolojik etkisini kırabilecek mi? 

Kılıçdaroğlu rejimin psikolojik etkisini kırabilecek mi? 


YORUM | PROF. DR. MEHMET EFE ÇAMAN

Rejimin siyaset gündeminde Kılıçdaroğlu’nun seccade üzerine ayakkabılarıyla basması, iktidardan giderlerse erkeklerle erkeklerin, kadınlarla kadınların evlenmesine olanak tanınacağı, ekonominin IMF’ye teslim edileceği, ülkenin etnik sınırlarla bölüneceği, Diyanet’in kapatılacağı, “FETÖ’yle mücadelenin” akamete uğrayacağı falan var. Muhalefetin gündeminde Kürtlere ve Alevilere eşit vatandaşlık ve kimliksel haklarının verilmesi, dünyayla bütünleşmek, ekonominin düzeltilmesi, hukuka geri dönüş, AB sürecinin yeniden başlatılması falan var. Erdoğan ve taifesi bir taraftan ona buna ayar verirken, diğer taraftan 12 ay doğalgazı bedava yapacağız diyorlar. Bir yerlerde doğalgaz bulunmuş yine, e tabi el yükseltmeleri normal diyor, geçiyoruz! Karamollaoğlu, Akşener, Babacan, İmamoğlu falan sürekli birlik-bütünlük mesajları veriyor. Kılıçdaroğlu mülayim ve düzgün adam imajının salt şekil olmadığını, cidden düzgün bir adam olduğunu her gün yeniden, hem de birkaç kez ispatlarken, Erdoğan nasıl bir karakteri olduğunu zaten son on yıldır gözümüze sokuyor da, özellikle şu son birkaç ayda işin şirazesini tümden yitirmişe benziyor. Etrafındaki batkın tiplere girmiyorum bile. Daha düne kadar sokaklarda meydanlarda Erdoğan’ı sabah akşam eleştiren anırmaları kulaklarımızda daha da, buna inanmayan balık hafızalı kim varsa Google üzerinden kolayca ulaşabilirler bu videolara. Seçimler yaklaştıkça her iki kanadın aralarında sadece siyasi değil, ahlaki farkların da ne derece keskin olduğu gün be gün ortaya çıkıyor. 

Erdoğan ve avanesi, MHP, derin yapı sürekli öcülerle, kaba kuvvetle korkutuyor, arada maddi olarak vergi paralarını savurma vaatleriyle ortalığı şenlendirmeye çalışıyor. Kılıçdaroğlu ve Altılı Masa ise seviyeyi koruyor, provokasyonlardan kaçınıyor, mülayim ve çözüm odaklı bir tutum izliyor. 

Buraya kadar aradaki fark gündüz ve gece gibi! 

Gel gelelim ortada bir “FETÖ” meselesi var ki, bu konuda rejimin oturttuğu diskur, Cumhur İttifakı kadar Millet İttifakı’nca da kullanılıyor. Elbette Millet İttifakı KHK’lıların potansiyelinin farkında. Bu mağdurlar aileleriyle beraber çok ciddi bir rakam oluşturuyor. Bu insanların oyunu almak son derece stratejik önemde! Bu nedenle sıklıkla “masumiyetini kanıtlayanların görevlerine iade edileceği” vurgulanıyor. Ne diyorlar? “Takipsizlik” ve “beraat” alanlar iade edilecek diyorlar. Kim bunlara takipsizlik veya beraat verecekmiş? Rejimin süper bağımsız ve süper tarafsız yargısı! E hani bunlar kendileriyle alakalı bir mevzu oldu mu rejimin mahkemelerinin Saray’dan talimat aldığını söylüyorlardı? Bu nasıl iş? Bakın oraları karıştırmayın. 

Korka çekine, sürekli “bunu demeyelim, halk bize oy vermez”, “aman şu mevzulara girmeyelim, tepki çekeriz”, “sakın filancanın hukukunu savunmayın, Erdoğan’a yarar” mantığıyla hareket ettiklerinden, muhalefetin dozajını bir türlü arttıramıyorlar. Okumuş etmiş kesimin sosyal medyada onayını alan ve takdirini kazanan çıkışların yanında, somut programlarla ve cesur vaatlerle Erdoğan ve suç ortaklarını köşeye sıkıştırmak yerine, onlar tarafından üretilmiş diskurun sınırlarına kendilerini hapsediyorlar. Mahkemelerden beraat alacaksınız. Sonra? Takipsizlik de var! Başka? Masum olacaksınız. Bak sen! Ayrıca törörö mörörö durumlarınız olmayacak! Nasıl yani? Suça bulaşmamış olacaksınız! Banka önünden geçen, kermeste kuru köfte ve börek satan, kızını dershaneye, oğlunu üniversiteye, torununu liseye yazdıran? İltisak ve irtibat! 

KHK Platformları denen yapılar var. Elbette örgütlülük önemli ve desteği hak ediyorlar. Fakat! Kocaman bir fakat var! Bu platformlar bir türlü net olarak “Bakın kardeşim, bize hiç öyle beraat almış olmak, takipsizlik almış olmak gibi abuk sabuk koşullarla gelip sonra da oy moy istemeyin!” diyemiyorlar. Oysa net olup dik dursalar, her şey çok farklı olabilir. Bu momentumu kaçıracaklar. Seçim yarışında muhalefeti rejim diskurundan çekip almak, bu net ve dik duruşa bağlı. O duruş yok! 

Bir diğer sorun, dış politika yönelimi. Hala antiemperyalizm, Batı bilmem ne diye söze başlıyorlar, bildiğin Avrasyacı derin yapı söylemleriyle anti-NATO, anti-AB, anti-ABD jargonunu kullanmaya devam ediyorlar. Oysa Erdoğan ve taifesi seçtiği Rusya ve Çin yanlısı dış politika ve güvenlik politikaları tercihleri yüzünden Türkiye’ye büyük zarar verdi. Dahası Ortadoğu bataklığına gırtlağına kadar batmış, İslamcı-cihatçı manyaklarla halvet halde oraya buraya saldıran, etrafına zarar veren bir aktör oldu Türkiye son 10 yıldır. Bu konularda muhalefetten net bir tutum bekliyorsunuz, ama yok. NATO üyesi Türkiye’de muhalefet “ne var kardeşim, elbette ki Rusya-Çin-İran karşısında NATO’yu destekliyoruz, çünkü biz NATO’yuz, neden mi, çünkü üyeyiz de ondan!” diyemiyor. Ya da “evet yahu, AB diyoruz, ne diyelim, sizin gibi IŞİD, El-Nusra, Hamas, El-Kaide mi diyelim!” meydan okumasını yapamıyor. 

Muhalefet, psikolojik olarak hala Erdoğan rejiminin etkisi altında! Bundan kurtulması lazım! Bu nasıl olacak? Kılıçdaroğlu bu konularda da dobra çıkışlar yapabilecek mi? Biliyoruz ve anlıyoruz ki, Kılıçdaroğlu yumuşak gücü ve mülayimliğiyle halkı ikna edebiliyor. Acaba ülkenin normalleşmesi için daha fazla adım atabilecek mi? 

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version