Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Hüsran Çağı ve kurtulacaklar!

Hüsran Çağı ve kurtulacaklar!


 YORUM | M. NEDİM HAZAR

Ramazan Yazıları 6

“İman edip salih ameller işleyenlere gelince, 

Allah onların mükâfatlarını tastamam verecektir. 

Allah zalimleri sevmez.”

Al-i İmran- 57

Kur’an-ı Kerim’de sıklıkla kullanılan kelimelerden en çok vurulduğumdur; Salihler ve Salih Amel. 

Salih amel kavramını incelerken, buna paralel olarak zalim kavramına da bakmamız şart. Çünkü birbirinin simetrisi.

Şu; salih amel varsa zalim olamazsınız ya da zalimler salih amel işlemezler. Salih amelle alakaları yoktur. 

Hemen anlaşılacağı üzere, salihlik ve salih amel mümin arketipinin özelliğidir. 

Ali İmran 114 bunu net şekilde vurgular: 

“Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emrederler. Kötülükten men ederler, hayır işlerinde birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar salihlerdendir.”

Önce meselenin ana kaynağına, (Kur’an’a) bakarak kavramımızı biraz inceleyelim isterseniz. 

En vurucu olan ayetlerin ilki belki de Asr suresinde geçer:

“Asra yemin olsun ki, hiç şüphesiz, insan hüsrandadır. Ancak, iman edip, salih amel işleyenler, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna.”

Bir çağdan bahsediyor mübarek kitap ve yemin ediyor o çağa, diyor ki “İnsanlar hüsrandadır…”

“Hepsi mi isyanda?” sorusunu soracağımızı biliyor ve cevabı hemen veriyor; İman edip, salih amel işleyenler ve birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna!”

Demek ki hüsran çağının şiddetinden ve yok oluşundan 4 zümre ya da özelliği taşıyan kitle kurtulacak. 

Bu noktada şu soru akıllara gelecektir:

“Salih amel ile amel arasındaki fark nedir?”

Öyle ya, bir ameli salih yapan hususiyetler ne olabilir ki?

Hz. Bediüzzaman tam bu noktada enfes bir cevap verir: “Salih amel; ruhun ihlasıdır!”

Demek ki bir ameli salih yapan en önemli husus, o ameldeki samimiyettir. Eğer bir amel, dünyanın en büyük iyilik de olsa, eğer samimi değilse anlamsızdır!

“Amel, cins-i cezadır. Ceza, cins-i ameldir.” Diyen Hz. Üstad, pek çok alimin “es” geçtiği bir sınıflandırmayı da yapıp salih ameli ikiye ayırıyor: “Biri müspet ve iradi, diğeri menfi ve çaresizlik içinde zaruri. Bütün elemler ve musibetler, menfi ve zaruri salih amellerdir. (Sadeleştirerek yazdım yoksa orijinali şöyledir: “Biri müsbet ve ihtiyarî, biri menfî ızdırarî. Bütün âlâm, mesaiba’mal-i sâlihadır; lâkin menfîdir, ızdırarî.” (Sözler-Lemaat)

Burada bir parantez açıp, hayret ve hayranlığımı vurgulamam şart. 

Said Nursi, Risale-i Nur’un genelinde “Amel ve A’mal” meselesini incelerken muazzam bir teşhiste bulunur: 

“Mütekellim-i vahde olsa eğer bir zâtta: Müsamaha, hamiyet. Fedakârlık; bir haslet, bir amel-i sâlihtir.

Mütekellim-i maalgayr olsa eğer o zâtta: Müsamaha, hıyanet. Fedakârlık; bir sıfat, bir amel-i tâlihtir.”

Yani; “Yani hukuk-ı şahsiye ile hukuk-ı umumiye arasındaki farkı nazara almakta hassasiyet gerek.”

Biz devam edelim. 

Bazı alimler salih amel sahiplerini son derece müstesna bir yere koyar. Pek çok insana göre bu derecelendirme hem sıra dışıdır ve hem de insan-melek çizgisinin geçişkenliğine dair mühim bir ipucudur:

“Sana yakın olan büyük meleklere ve salih kullarına salat ve salam ederiz..”

Salih kul…

Şüphesiz öncelikle peygamberlerin en önemli özelliği. 

‘Salih kul’luk bir prototip özelliği. 

Bu özellik sadece tek prototipe de ait değil. 

Misal Hz. Bediüzzaman şöyle izah ediyor: 

“Eğer mahpus, zulümle, haksız yere mahkum olmuşsa, farz namazını kılmak şartıyla, her bir saati bir gün ibadet yerine geçer. Hapis onun için inzivaya çekildiği bir çilehane olur. 0 mahpus, eski zamanlarda mağaralara girerek ibadet eden münzevi Salihlerden sayılabilir.” (13. Söz)
Kur’an-ı Kerim Tahrim Suresinde Salih kulların çok enteresan bir özelliğini vurgular. 

Salih ameli artık karakterinin ve ruhunun bir parçası haline getirmiş müminler, sadece kendilerine fayda sağlamazlar, bir şefaatçi de oluyorlar. Buyrunuz: 

“Yok, eğer hislerinize mağlup olup peygambere karşı birbirinize arka çıkarsanız bilin ki, Allah da onun yardımcısıdır. Cebrail de, salih müminler ve melekler de ayrıca onun yardımcılarıdır.” (Tahrim 4)

Gerçi ana surenin bu kısmındaki ana konteks peygamber eşleridir ama biraz önce söylediğimiz meleklerle neredeyse aynı zümreye aidiyet meselesine bir katkı da yapar bu ayet. 

Aslında yüce yaratıcı insanlığa indirdiği son ve tek hakiki mesajın daha başında bu salih amel, salihlik meselesini izah etmektedir. Bakara suresi önce kitabın (Kur’an’ın) en önemli özelliğini vurgular “Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir.” (Bakara 2) Ardından açılışı bununla yapar: 

“Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar. Onlar sana indirilene de, senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete de kesin olarak inanırlar. İşte onlar Rablerinden (gelen) bir doğru yol üzeredirler ve kurtuluşa erenler de işte onlardır.’ (Bakara 3,4,5)

Ve hemen akabinde başta da belirttiğim gibi, simetrisini yani zalimleri ve küfre sapanları tanımlamaya başlar.

Böylece çok iyi anlıyoruz ki, Salih Amel aynı zamanda mü’min arketipinin birinci özelliğidir. 

Salih amel sahiplerinin bir başka özelliği ise ayrıcalıklarıdır. Cehab-ı Hak, Salihleri daha dünyadayken ahireti garantileyenlerden sayar: “Kurtuluşa erenler de işte onlardır.” Vurgusu bir tür senettir. 

Bir diğer salih kul özelliği ise, tabiri caizse bast-ı zaman konusunda mesafe kat’etmeleridir. 

“Sultan-ı Ezelî’ye iman ile intisab eden ve amel-i sâlih ile itaat eden bir insan, şu misafirhane-i dünya menzillerinden ve âlem-i berzah ve âlem-i mahşer dairelerinden ve hâkeza kabirden sonraki bütün âlemlerin geniş hududlarından berk ve burak sür’atinde geçer.” (32. Söz)

Mevzu uzadı yoksa bir miktar da “Selef-i Salihin” meselesine girmek isterdim. 

Başka sefere artık.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version