YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN
Türkiye seçim sürecinde olduğu için haberler doğal olarak sandık endeksli.
Ancak bu gürültünün arasında yüzbinlerce insanın hayatını doğrudan etkileyen/etkileyecek çok kritik bir gelişme yaşandı.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu önceki gün yayınlanan bir kararı ile Cemaat davalarında yüzbinlerce insanın beraat etmesinin önünü açtı.
Hem de tartışmasız bir biçimde.
Haklı olarak “Peki ama bir yandan yeni operasyonlar yaparken öbür taraftan davaları boşa düşüren içtihat kararları nasıl geliyor” diyebilirsiniz ama bu karar bir adalet arayışının değil aksine güç mücadelesinin sonucu.
İşledikleri suçlardan yargılanmamak için formül üretirken mağdurları kurtarmanın önünü açmış oldular.
BİR DAVA – ÇOK YÖNLÜ MÜCADELE
Hep söylerim; gazetecilikte fikri takip önemlidir.
Ben de bu konudaki gelişmeleri daha önce hem yazı hem de videolarla anlatmıştım.
Bu yazıda son gelişmeleri anlatacağım.
Ancak konu hukuki ve karmaşık olduğu için biraz kapsamlı özet yapacağım. Çünkü alınan kararın kendisi kadar hangi süreçlerden geçtiği ve kimlerin nasıl müdahil olduğu da çok önemli.
Adalet Bakanlığı eski müsteşarı, HSYK üyesi ve eski Personel Genel Müdürü Birol Erdem, Cemaat davalarında ‘yöneticilik’ suçlamasıyla Yargıtay 9.Ceza Dairesi’nde yargılanmış ve beraat etmişti.
Yargıtay Başsavcılığı karara itiraz edince konu Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na geldi ve Birol Erdem burada da beraat etti.
Aslına bakılırsa Birol Erdem’in beraatinden çok ‘Cemaatçi’ suçlamasıyla yargılanmasına şaşıranlardanım. Çünkü Ankara’da çalıştığım yıllardan kendisini tanırım ve özellikle 2013 sonrası yargıda yaşanan büyük çöküşün mimarlarındandır.
İstihbarat ve Saray ile işbirliği yapıp meslektaşlarını fişleyen, Yargıda Birlik Platformu’nun kurulması sürecinde aktif olarak çalışan birisiydi.
Yine de Saray rejimine yaranamadı ve kendini hakim önünde buldu. Ancak yargılama esnasında ‘hizmetlerinin karşılığı’nı verelim dediler ve beraat ettirdiler.
Buraya kadar her şey normal. Asıl kıyamet Birol Erdem’in hangi maddeye dayandırılarak beraat ettirildiğinde koptu.
Çünkü Birol Erdem’in Cemaat geçmişi saklanamayacak kadar açıktı. Ayrıca birçok tanık ifadesi de var.
Doğrudan beraat veremediler.
Böyle olunca ‘dahiyane’ bir yöntemle Birol Erdem’in kariyerini üçe böldüler.
Dediler ki “Birol Erdem’in üç dönemi var; 1992-2004, 2004-2010 ve 2010 sonrası. 1992 ile 2004 arasında örgüt hiyerarşisine yer aldı ama sonrasında bu örgütle mücadele etti”.
Hal böyle olunca da ya delil yetersizliğinden beraat ya da ‘suçun manevi unsurunun yokluğu’ nedeniyle beraat vermek durumunda kalacaklardı.
Peki ‘manevi unsur eksikliği’ ile ‘delil yetersizliği’ nedeniyle beraat arasındaki fark ne? İşte ‘milyon dolarlık soru’ burada karşımıza çıkıyor.
Eğer ‘manevi unsur’ yani nihai amaçtan habersiz diye Birol Erdem’i beraat ettirirseniz onun gibi kritik bir görevde bulunan kişinin bilmediği nihai amacı ev hanımı, memur, esnaf, gazeteci, akademisyen, kısacası sıradan Cemaat mensubunun bilmesi mümkün olamaz.
Yani tüm Cemaat davaları düşer.
Eğer ‘delil yetersizliği’ nedeniyle beraat verilirse sadece Birol Erdem’in işine yarar. Çünkü Bylock ya da Bank Asya gibi zorlama deliller Birol Erdem’de yoktu.
Birol Erdem’e beraat verip kararı hiçbir yerde yayınlamadılar.
İşte tam bu noktada çok kritik bir gelişme oldu. Sabah gazetesi 5 Aralık’ta Birol Erdem kararının ‘manevi unsur yüzünden beraat’ gerekçesiyle bozulduğunu yazdı.
Sabah’ın ‘habercilik’ yapmak gibi bir kaygısı olmadığı malum.
Haberin her satırı ince bir işçilik ürünüydü. ‘Manevi unsur yönünden beraat’in aleni olup olmaması çok kritik çünkü Birol Erdem kararına imza atanlar bu kararı saklamayı planlıyordu.
Karar alenileşti.
Bir başka gelişme ise ertesi gün yaşandı; enteresan bağlantıları ve ilişkileri nedeniyle şaibeli bir isim olan Zihni Çakır, seri tweetler atarak Sabah’ın haberini teyit etti.
Dahası Çakır karardan pasajlar paylaşıp 21 kişiden 19’unun Birol Erdem lehine oy kullandığını ve kararın hangi gerekçeyle onandığını yazdı.
ORTAKLARDAN KARŞI HAMLE!
Ankara’nın ‘karanlık koridorları’nda ilginç bir güç mücadelesi yaşanıyordu ve bu kez devreye bir diğer şaibeli isim; Nedim Şener girdi.
Şener, 8 Aralık’ta yazdığı yazıda kararın onandığını ancak gerekçeli kararı görmek gerektiğini yazdı. Bu dikkat çekici çünkü Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kararı Ankara’da bazı güç odaklarını rahatsızlık etmişti.
Kararın değiştirilmesi yönünde girişimler olduğu alenileşti.
Tam da bu noktada devreye yine istihbarat ve yüksek yargı ile içli dışlı bir isim; Habertürk’ten Yasemin Güneri girdi.
Güneri, 13 Aralık’ta yayınlanan haberinde Sabah’ın aksine Birol Erdem’in ‘delil yetersizliği’nden beraat ettiğini iddia edip gerekçeli kararın da Ocak ayı içinde yayınlanacağını yazdı.
İktidarın gazetesi tarafından duyurulan karar yine iktidarın bir başka cenahı tarafından yalanlanmaya çalışılıyor. Üstelik yine iktidarın önemli kalemlerinden birisi sanki karar toplantısına girmiş gibi detaylar vererek karardan görseller paylaşıyor.
Gelelim işin bam teline.
Birol Erdem’in TCK 30/1’den beraat ettirilmesi hukuksuz tüm yargılamaların bizzat kendi elleriyle çöpe atılması demek.
Çünkü Birol Erdem’in bilemeyeceği ‘nihai amacı’ başkaları da bilemez.
Eğer Birol Erdem’i delil yetersizliğinden beraat ettirseler ki bu çok zor, o zaman da gelecekteki muhtemel yargılamalarda yeni sorunlar çıkacak.
Yapmak istedikleri şuydu; Birol Erdem’i öyle bir şekilde beraat ettirecekler ki, gelecekte benzer durumda olan AKP’liler (Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yakın kurmayları dahil) sorumlu tutulamasın, yargılanamasın.
İşte önceki gün yayınlanan Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararı böyle bir arka plana sahip.
MÜCADELEYİ KİM KAZANMIŞ OLDU?
Detaylara geçmeden ifade edeyim mücadele eden tarafların adaleti tesis gibi bir amacı yoktu, hiç olmadı. Tek dertleri kendilerini garantiye almaktı.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun ocak ayı içinde açıklaması beklenen kararı önceki gün yayınlandı.
Kararın teknik detaylarına dair şurada kapsamlı bilgiler var. Ben doğrudan yorumuna ve bundan sonra ne olacağına dair konulara geçeceğim.
Söz konusu karar Yargıtay CGK’nın son yıllarda verdiği en önemli karar ve on binlerce kişinin beraat etmesinin önünü açtı. Uzun uzun özetlediğim Birol Erdem kararı üzerinden güç mücadelesini şimdilik yargıdaki Hak Yol grubu kazanmış oldu denebilir.
Çünkü Birol Erdem hakkındaki iddiaların birçoğu iktidarın cadı avında kullandığı yargı mensupları için de geçerliydi. Onlar da olası bir iktidar değişikliğinde kendilerini garantiye almak istiyordu.
Yargıtay CGK’nın bu kararı ile Hak Yol grubu istediğini almış oldu.
Peki daha önce 9. Ceza Dairesinin beraat kararıyla şimdi CGK’nın verdiği beraat kararı arasında ne fark var ve bu karar neden çok önemli?
Öncelikle ilk karar yani 9. Ceza Dairesi kararı gereğince “hata” hükümlerine dayanılarak verilen beraat kararında, aslında ortada suç teşkil eden bir fiilin varlığı, ancak sanığın fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmediği için kasten hareket etmediğinin kabulü söz konusuyken; CGK kararı “kast yokluğu” nedeniyle verdiği kararın anlamı, suçun kurucu unsurlarından olan manevi unsuru, yani Yargıtay’ın nihai amaç kabul ettiği darbe teşebbüsünü sanığın bilmemesi ve gerçekleşmesini istememesidir ve bu durumda suç esasen hiç oluşmamıştır.
Kararı önemli kılan ve on binlerce kişi açısından beraat kararlarının önünü açacak nitelikte olma sebebi de, onlarca tanığın 2012 yılına kadar cemaat mensubu olduğunu söylediği (bunlardan 5-6 kişi eski HSYK üyesi) bir kişi hakkında suçun yasal unsurlarının oluşmadığının kabulünün, haklarında çok daha az iddia bulunan kişiler için de benzer durumun geçerli olacak olmasından kaynaklanıyor.
Tekrar vurgulamak gerekirse darbe teşebbüsünü Adalet Bakanlığı müsteşarlığı ve HSYK üyeliği gibi çok önemli görevler yapmış bir kişinin dahi bilmediği bir yerde sıradan vatandaşların bu durumdan haberdar olmalarının beklenmesi mümkün değil.
Ceza Genel Kurulu en üst yargı mercilerinden birisi ve kararları diğer mahkemeler için çok önemli ve yol gösterici. Son karar diğer Cemaat davalarına da emsal teşkil edecek.
Bu karar, AİHM’deki Yalçınkaya dosyası için de çok önemli ve AİHM’in özellikle suç ve cezaların geriye yürümemesi kapsamında dikkate alabileceği bir karar olarak kabul ediliyor.
Seçim sürecinde olduğumuz şu günlerde Yargıtay CGK kararı ayrıca anlamlı hale geldi. Sonuç itibariyle 30 yıl öncesine ait basit ifadelerle bile ceza veriliyordu. Ancak Yargıtay hakkında somut deliller ve güncel ifadeler olan birine bile ‘suçun yasal unsuru oluşmamıştır’ diyerek beraat vermis oldu.
Bu saatten sonra aklı başında hiçbir hakim basit gerekçelerle yada zayıf delillerle masum insanlara ceza veremez.
NEDİM ŞENER TERS KÖŞEYE
Peki bu karar neden Nedim Şener gibileri neden rahatsız ediyor ?
Nedim Şener yada Hilal Kaplan gibiler Birol Erdem hakkında verilecek kararın onbinlerce kişiye emsal teşkil etmemesi için çalışıyordu.
Köşe yazılarında kararın ne yönde çıkması gerektiğini bile dikte etmişlerdi.
Böylece Erdoğan ve ekibi hem kendilerini hem de cadı avında kullandıkları bürokratları koruma kalkanına almış oldu. Nedim Şener ve Ergenekon tayfası ise bir kez daha ters köşeye yattı.
Peki şimdi ne olacak?
Yargıtay kararı açık. Devletin zirvesinde bulunmuş üst düzey bir bürokratla ilgili onlarca tanık beyanına rağmen beraat kararı veren yargı sıradan insanlar için de beraat kararı vermek durumunda kalacak.
Bir başka ifadeyle ‘filler tepişti’ ama bu kez çimenler ezilmek yerine nefes alma imkanı bulmuş oldu.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***