Mete Elçi (ADDP Sekretarya Üyesi)
6 Şubat depremleri sadece 11 ilde çok büyük çaplı bir yıkıma yol açmadı, aynı zamanda “büyük, güçlü devlet” söyleminin, efsanesinin içinin ne kadar boş, kof olduğunu da ortaya koydu. Hayatın tüm alanlarını ve doğayı rantın, talanın ve sömürünün alanı haline getiren, geniş kitleleri yoksulluğa ve borç batağına mahkum eden, çürük çarık evlere doluşturan kapitalist sistem, doğal afetleri katliama dönüştüren koşulları da yarattı. Neoliberal devlet, bir çıkar, rant ve suç şebekesinin bekçiliğini yapan, kamunun (topluma ait olan birikimlerin ve kurumların) tüm imkanlarına çökmüş, tüm hizmet ve yardım alanlarını/kurumlarını ticarileştirmiş, merkezi ve otoriter bir aparat sadece. Çok soruldu ya, ‘devlet nerede?’ diye; aslında tüm yalın gerçekliği ve çıplaklığı ile devlet karşımızdaydı; dayanışma tırlarına el koyarken, deprem dayanışma merkezlerine kayyum atarken, eldeki ekip ve imkanları seferber etmeyip tek adamın direktiflerini beklerken…
Rantın, denetimsizliğin, rüşvetin ve kent suçlarına karşı afların getirdiği ve on binlerce insanımızın hayatını kaybetmesine, yüz binlercesinin yaralanmasına ve milyonlarcasının da barınma, gıda, giyecek, sağlık gibi temel ihtiyaçlardan mahrum kalmasına yol açan bu büyük yıkım ve büyük acı, devletin ne denli gereksiz, örgütlü toplum ve dayanışmanın ise ne kadar gerekli ve elzem olduğunu ortaya koydu.
ADDP’Yİ KURDUK
Depremin ilk gününden itibaren hepimiz, örgütlerimizle, kurumlarımızla, sivil inisiyatiflerimizle, birey olarak, toplum olarak, kurtarma çalışmaları, hayatta kalanların sağlık, barınma ve temel ihtiyaçlarının karşılanması konusunda seferber olduk ve yardım çalışmalarını organize ve koordine etmeye başladık. İşte tamda bu koşullarda, her birimizin tekil olarak yapmakta olduğu desteklerin çok kıymetli ve hayati olduğu, ancak bu ağır yükü hiç birimizin tekil olarak kaldırma kapasitesinin olmadığının farkındalığıyla, imkanları, kapasiteleri, dayanışmayı ortaklaştırma, organize ve koordine etme amacıyla, Ankara yerelindeki parti, kurum, oda, sendika, dernek ve sivil inisiyatiflerin bir araya gelmesiyle Ankara Deprem Dayanışma Platformunu (ADDP) kurduk.
Bir yandan deprem bölgelerindeki acil ihtiyaçlara yetişmeye çalışırken bir yandan da Ankara’ya gelen depremzedelerin barınma, eşya, gıda, hijyen, giysi, psikososyal destek, sağlık, hukuki danışmanlık, eğitim gibi temel ve insani ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz. Mülteciler, LGBTi+lar, KHK’lılar, Engelliler, çocuklar ve kadınlara yönelik ayrımcılık, hak ihlalleri, taciz ve şiddete karşı farkındalık yaratmak ve dayanışmayı örgütlemek için çalışmalar yapıyoruz.
TOKİ EVLERİ
Talep ve ihtiyaç çok fazla, özellikle barınma alanında. Tüm bunları platform olarak tek başına bizim karşılamamız ise imkansız. O nedenle, özellikle TOKİ’ye ait Yapracık ve Saraycık gibi henüz oturuma açılmamış ama sadece çevre düzenlemesi kalmış binlerce konuttan oluşan toplu yaşam alanlarının depremzedelere tahsis edilmesi ve hak sahiplerinin mağdur olmaması için devletin depremzedelere ödemeyi vaat ettiği kira yardımlarının hak sahiplerine verilmesi gibi çözümlerin hayata geçmesi için gerekli görüşmeleri yapıyor ve kamuoyu baskısı yaratamaya çalışıyoruz.
Belediyelerin depolama ve nakliye gibi lojistik imkanlarını kullanımımıza açılmasını sağlıyoruz. Altyapısını belediyelerin sağlayacağı (elektrik, su, foseptik alımı gibi) karavan parklarında depremzedelere geçici barınma alanları oluşturmaya uğraşıyoruz. Dayanışma kermeslerinde depremzedelerle bir araya geliyor, yaralarına dokunuyor, acılarına ortak oluyor ve bir parça dertlerine ve ihtiyaçlarına derman oluyoruz.
HER İLDE, BENZER PLATFORMLAR KURULMALI
Yıkım çok büyük, çok geniş bir alanı ve nüfusu etkiledi. Böylesi bir yıkımın etkilerinin ve sonuçlarının çok uzun erimli olacağı, zamana yayılacağı ve bunun için de gerekli hazırlıkları, ekipleri ve altyapıyı kurmamız gerektiği çok açık. ADDP benzeri dayanışma platformlarının her ilde kurulması, birbirleriyle bağlantılarının ve koordinasyonunun sağlanması ve bu platformların toplumun öz savunma örgütleri olarak yapılanması çok önemli ve hayati.
Kalkınma, büyüme, rant ve kar maksimizasyonu üzerine kurgulu, kamuyu/müşterekleri yok etmiş merkezcil kapitalist talan sisteminin, kendi eliyle yarattığı küresel iklim krizi, çarpık yapılaşma ve kentleşme, doğal afetlerin sıklığını, şiddetini ve yıkıcılığını artırıyor ve kitlesel katliamlara yol açıyor. Öncelikle bu gerçeklikle yüzleşmek, deprem ve doğal afetlere dayanıklı şehirler ve yaşam alanları kurmak, rant ve karı değil insan hayatını öncelemek gerekiyor. Mahalle mahalle, sokak sokak örgütleyeceğimiz, arama kurtarma ve kriz koordinasyonu oluşturma eğitimlerinden geçmiş, temel ekipman ve depolama alanlarını oluşturmuş toplumsal dayanışma ve savunma meclisleri, hem bir yıkım oluşmaması için gerekli tedbirlerin alınması hem de olası yıkım hallerinde anında ve yerinde, organize ve koordineli bir arama, kurtarma ve yaşatma faaliyetini yürütme açısından hayatidir.
Doğal afetlerin bir katliama dönüşmesinin müsebbibi olanların, sorumluluklarından kaçmak için bütün bu yıkımı ve acıyı kader planına bağlamasına, rüşvetle alınan depreme dayanıklı raporlarına, tarım ve mera alanlarına rant için koca binalar, siteler yapılmasına, enkaz altındaki binlerce insana moloz muamelesi yapılmasına, sulak alanlara ve çadır/koyteyner kentlerin dibine asbestli molozların dökülmesine, binlerce insanımızın göz göre göre gelen bir depremde öldürülmesine karşı ve bunların bir daha yaşanmaması için bir araya gelmek, güçlerimizi birleştirmek, toplumsal fail ve politik özne olarak yaşadığımız hayata müdahil olmak zorundayız. Deprem dayanışması, tıpkı Ankara’nın merkezindeki tekel direnişinde, Gezi direnişinde olduğu gibi, tüm ezberlerin, önyargıların yıkıldığı, kollektif emek, dayanışma ve örgütlülük ile tüm zorlukların aşılıp, özgür, demokratik, katılımcı, eşit ve barışçıl bir yeni yaşamın kurulmasının ne kadar mümkün olduğunu ortaya koydu.
Seçimlerin yaklaştığı son dönemeçte, değişim yönünde çok güçlü bir toplumsal enerji ortaya çıkmış durumda. Toplumun fail ve politik özne olarak devreye girdiği ve ağırlığını koyduğu iki önemli momenti yaşadık: 1. Deprem dayanışması ve örgütlenmesi, 2. Akşener’in ve İyi Parti’nin altılı masaya geri dönmek zorunda kalması. Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olduğu seçimler sonucunda, cumhuriyetin 2. yüzyılına 2. Kemal’in devletçi restorasyonuyla mı, yoksa toplumcu bir yeniden kuruluşla mı gireceğimiz sorusunun yanıtı, biriken toplumsal enerjiyi nasıl örgütleyeceğimizde.
RANT ÖLDÜRÜR, DAYANIŞMA YAŞATIR!
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***