YORUM | ALPER ENDER FIRAT
14 Mayıs’ta Türkiye, kendisi için yine ölüm kalım meselesi olan bir seçime gidecek. Ülke her anlamda tarihin en kötü günlerini yaşamasına ve bunun de en büyük müsebbibinin hükümet olmasına rağmen seçimleri muhalefetin kazanacağına kimse emin olamıyor. Bu kadar kötülüğe ve kötü yönetime rağmen iktidar, seçimlerin en azından yine ortağı durumunda. Bu durumu; halk cahil, iktidarın dini kullanan politikalarına kanıyorlar da böyle oluyor gibi söylemler de açıklamaya yetmiyor, iktidarın bütün medyayı kontrol ediyor olması da.
Hiç kuşkusuz bu iktidarın en iyi bildiği şeydir çalmak, en iyi çaldıkları şeylerden birisi de oy. İktidar dokuz yıldır girdiği her seçimde çalıyor ve muhalefet bu oyunların üstesinden gelmek için tecrübe ve bilgi birikimi yapmıyor. Her seçime sanki hiç kazık yememiş gibi geriyor.
17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarından sonra bir güvenoyu mahiyeti taşıyan 30 Mart 2014 mahalli seçimlerinin yapıldığı gün bütün Türkiye’de elektriklerin nasıl kesildiğini ve iktidarın bunu büyük bir yüzsüzlükle trafolara kedi girdi diyerek açıkladığını hatırlayın. Elektriklerin olmadığı bir ortamda yapılan sayımlarda iktidarın nasıl çaldığı, özellikle büyükşehirlerde AKP’nin bu çalmalar sayesinde süreci kendi lehine nasıl çevirdiği daha dün gibi aklımızda. O seçimdeki çalmaları ve muhalefetin de buna itiraz etmemeleri sayesinde AKP kendince güvenoyu aldı ve bugünkü zalim ve otoriter ülkenin temellerini attı. Ondan sonra yapılan tüm seçim sonuçlarının tamamı şaibeliydi.
Saray, sadece oy hırsızlığı değil, muhalif hırsızlığı da yapıyordu. 2014 tarihindeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Recep T. Erdoğan’ın rakibi olan Ekmeleddin İhsanoğlu sonraki süreçte iktidar destekçisi oldu, tıpkı muhalefet partisi sandığımız Devlet Bahçeli gibi. Bugüne kadar Erdoğan’ın rakibi zannettiğimiz herkes seçimlerden sonra ona çalışmaya başladı. Son seçimlerdeki rakibi Muharrem İnce de bugün artık açık açık ona çalışıyor. Zaten 24 Haziran 2018 de hırsızlığın zirve yaptığı seçimler olarak kayda geçti. Adamın nasıl kazandığı hala açıklığa kavuşmamış büyük bir muamma olarak öylece duruyor.
Recep T. Erdoğan 14 Mayıs 2023 seçimlerine yine aynı rahatlık ve soğukkanlılıkla gidiyor. İnsan ister istemez bunca beceriksizlik ve kötülüğe rağmen onu bu kadar rahat ettiren şeyin ne olduğunu merak ediyor. Herkes biliyor ki AKP iktidarının bu seçimden de istediğini alabilmesi sadece ve sadece çalma yoluyla olabilir. Erdoğan’ı rahatlatan şey muhtemelen çalabileceğine olan güveninden başka bir şey değil.
Seçimleri çalma yolu olarak bugüne kadar birçok konu gündeme geldi. Ancak deprem bölgesindeki muhtemel çalma potansiyeli neredeyse hiç konuşulmuyor. Hükümet depremde ölenlerin sayısını 49 bin açıklamış olsa da 300 bin GSM abonesinin telefonlarını bir daha hiç kullanmadıkları, 183 bin kredi kartıyla depremden sonra bir daha işlem yapılmadığı bilgisi göz önüne alındığında ölü sayısının söylenenin en az dört katından daha fazla olduğunu anlamak zor olmaz. Resmi kayıtlara öldü olarak girmeyen her kişiyi iktidarın muhtemel seçmeni olarak görmek yanlış olmayacaktır. Yani depremde ölen kişilere AKP lehine oy olarak kullandırmaları neden mümkün olmasın? Daha da önemlisi bölgeden milyonlarca kişi başka şehirlere gitti ve büyük çoğunluğu gittikleri yerde tutunabilmek, bir düzen kurabilmekle uğraştıkları için seçmen kayıtlarıyla ilgilenmeleri mümkün görünmüyor. Bütün bunların oy hakkının AKP’liler tarafından kullanılmayacağını kim garanti ediyor?
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***