Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Şanlı bir mücadelenin fotoromanı ya da Nebati Destanı!

Şanlı bir mücadelenin fotoromanı ya da Nebati Destanı!


YORUM | M. NEDİM HAZAR

Deprem sonrası birkaç gün şaşkınlık yaşayan Tayyip Erdoğan, bölgenin kontrol altına alınmasından sonra afet lokasyonuna doğru yola çıktı ve depremin üzerinden 3 gün geçtikten sonra Adana’dan başlayan seri ziyaretler gerçekleştirdi. 

Tamamen halkın algısına yönelik olan bu ziyaretlerde, öyle detaylar vardı ki, büyük dram yapımlarında bile yoktu. 

Adana, Antep, Osmaniye, Kilis, Adıyaman, Malatya, Diyarbakır ve Urfa…

Bütün bu illerde kendisi için hazırlanmış kurgu sahnelerde yer aldıktan bir gün sonra da Katar Emiri Şeyh Tamim ile bir araya geldi. 

Siyaset kulisleri Erdoğan’ın seçimleri kazansa bile ekonomi ekibiyle devam etmeyeceği konusunda hemfikirler. 

Yani gelişi ve konuşmalarıyla tarihi bir şahsiyet olan Nurettin Nebati en fazla 5 ay sonra yok anlayacağınız. 

Nurettin Nebati belki de nafile olarak siyasi kaderini değiştirebilmek adına çok çabalıyor. Bir gazeteci olarak buna şahidim. 

Ve bugün size Nebati’nin büyük mücadelesine dair bir fotoroman hazırladım. 

Nurettin Nebati’nin, bu yazıda ona kısa NN diyeceğiz, mücadelesi Cumhurbaşkanı daha yola çıkar çıkmaz başlamıştı. 

NN, hemen memleketi olan Urfa’ya hareket etti. 

Niyeti belliydi, Erdoğan Urfa’ya gelmeden önce ortamı oluşturmak. Allah muhafaza istenmeyen bir hareket, arzu edilmeyen bir ses duyulsa, sonunu erkene alabilirdi çünkü!

Recep Tayyip Erdoğan’ın hemen her gezisinde yaşanan bir mücadele vardır, kadraja girme kavgası. Bazı siyasiler bunu o kadar abartırlar ki, biliyorsunuz işte birbirlerine dirsek atan, çelme takan, çimdiren bile oldu. 

NN, ne kader ki yaradılış olarak çok iri bir yapıya sahip değil. Dolayısıyla bu kadraj savaşlarında pek şansı olmuyor ne yazık ki!

O da, fiziğinin minikliğinin avantajını kullanarak aşağıdan aşağıdan taktiği ile ön saflara girmeyi başarıyor kimi zaman. 

Erdoğan Maraş’ta iken kürsünün önüne bir grup çocuk yerleştirildi. 

Hava eksi 3 dereceydi ve kocaman adamlar bile kalın paltolar, kaşkoller ile sıkı sıkıya sarmalanmışlardı. Hatta bazı şehirlerde Binali Bey bere bile taktı. 

Kafayı üşütmemek lazım. 

Ne ki Maraş’ta çocukları görüntü olsun diye kürsünün önüne koyanlar, küçücük eşofmanlı kızın tir tir titremesini umursamadılar bile.

Çocuklar o soğukta o kadar bekledi ki, yüzlerinden okumak mümkündü ruh haletlerini!

Neyse bu yazımızın, daha doğrusu fotoromanımızın konusu bu değil. NN’nin destansı mücadelesi. 

Cumhurbaşkanı Urfa’ya ayak basar basmaz karşısına dikildi maliye Bakanı. 

Ancak dedim ya, fiziği biraz küçüktü ve bu böyle durumlarda ciddi dezavantajdı. Erdoğan daha on metre gitmeden Nebati kayıplara karışmıştı. Kalabalıkta onu ancak kırlaşmış saçlarından fark etmek mümkündü!

Bilir misiniz bilmem; Kabe’yi tavaf esnasında “Metaf dalgası” denilen bir olay vardır. Bir anda Kabe duvarına eliniz değmişken, bir adım sonra öyle bir dalga gelir ki sizi en dış halkaya atıverir. Üstelik ayağınız da yerden kesilmiştir. 

Erdoğan ziyaretlerinde de böyle dalgalar çokça yaşanıyordu ama NN fizyolojik bahtsızlığını bir türlü aşamıyordu. 

Partinin yerel yöneticileri, il, ilçe elemanları birbirini ezerken maliye bakanının pek şansı olmuyordu. 

Ne acı ki Erdoğan’ın gezisinin Urfa ayağı NN için iyi başlamamıştı.

Gerilerdeydi ama o da artık az çok bazı taktikler geliştirmişti. 

Hızlı Gonzales kıvraklığıyla rakiplerini birer birer saf dışı bırakarak Reis’e yaklaşmayı başardı. Erdoğan’ın ilk temaslarında kendisi pek görünmüyordu ama biraz daha çabayla nihayet kadraja girmeyi başardı.

Gerçi onun için yolda kadraja girmemek pek sorun değildi. 

Çünkü önceden hazırlanan deprem çadırlarında en yakınında olmayı bekliyordu. 

Nitekim öyle de oldu. 

Erdoğan, ekibinin hazırladığı çadırları ziyaret ederken, çok rahat bir şekilde kadrajdaydı NN!

Ancak, bu görsellerin yeterli olmadığını bilebilecek kadar siyasi deneyimi vardı Nebati’nin. Esas önemli olan Erdoğan konuşma yaparken yanında kadraja girebilmekti!

Erdoğan daha konuşmaya başlarken hamle yaptı NN. 

İlk hedefi Emine Hanım’ın hemen arkasıydı ama Emine hanımın koruması bu duruma itiraz etti ve onu geri itti. 

Hani şair/şarkı diyor la “Ne sen bunun farkındasın, ne de polis farkında!”

Sivil polis farkındaydı ama Erdoğan konuşmasına başlamıştı bile.  

NN, kendisine buradan ekmek çıkmayacağını anlamıştı. Boyu Emine Hanım’dan bile kısa olduğu için, kadrajda görünebilmesi mümkün değildi. Emine hanımı iki de bir sağ koluyla itmek nahoş neticeler doğurabilirdi!

Çünkü bu hamleleri herhangi bir toplu taşıma aracında yapsanız dayak yemeniz mukaderdi!

Yeni bir hamle yapmalıydı. 

Hiç vakit geçirmeden hamlesini yaptı. 

Ancak yeni hedefi yılların deneyimli yer kapıcısı Binali Yıldırım’dı. Üstelik Yıldırım, sadece Urfa’da değil, Erdoğan’ın yaptığı gezideki her şehirde kadrajın kadrolu elemanıydı. 

Kısacası pabuç pahalıydı ama Nebati azimli ve kararlıydı. 

Tayyip Erdoğan’ın arkasından avına yaklaşan Arizona kertenkelesi gibi geçti. 

Bir ara gözden kayboldu. Ancak bu mücadeleden vazgeçtiği anlamına gelmiyordu asla. Daha kararlı bir şekilde hamlesini güçlendirecekti. Tam bu esnada Emine hanımın tam simetrisinde bulunan Binali Yıldırım ya yılların verdiği deneyim ya da hissi kabl-el vuku ile başına geleceği hissetti ve Erdoğan ile arasındaki mesafeyi tamamen kapatıp, safları sıklaştırdı.

Birkaç saniyeliğine yok olmuştu. 

Ancak büyük hamlesiyle eşsiz bir pozisyon almak üzereydi. 

Yıldırım bir ara “neler oluyoruz” dercesine Erdoğan’ın arkasına baktı. Biri ayağına basmıştı. Gelen Nebati idi ve kolay kolay pes edecek biri değildi. 

Binali “La Havle” çekti. 

Nebati asla pes etmeyecekti çünkü!

Ve nihayet amacına ulaştı. 

Zafer inananlarındı!

Binali çok bozulmuştu ama yapacak bir şey yoktu. Başka iller neyse de Nebati’nin memleketinde ona posta koyulmayacağını biliyordu. 

Ve fakat, aceleyle büyük bir hata yapmıştı NN.

Arkadan yılan gibi kıvrılırken Erdoğan’ın ayakkabısının topuğuna basmıştı. 

Erdoğan tam çemkirecekti ki, sadece bakmakla yetindi. 

Nebati ise kabahatini bilen ilk mektep talebeleri gibi masumca bir bakış attı.

Ve kararlı mücadele nihayete ermiş, Nebati istediğin almıştı. Havuz medyası sıralı şekilde karşılarına dikilmişken, propaganda subayları yan tarafta duruyordu ve Nebati kadrajdaydı. 

Büyük taarruz, büyük zaferle sonuçlanmıştı.

İşte Nurettin Nebati’nin nesilden nesile aktarılacak destanı böyle yazıldı sevgili okur. 

NOT: Eğer bu fotoromanın filmini izlemek istersiniz şurada

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version