Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

“Kadere boyun eğerim kansere eğmem!”

“Kadere boyun eğerim kansere eğmem!”


YORUM | AHMET KURUCAN

Ne kadar saçma bir söz diyeceksiniz değil mi baştaki cümleye? Evet öyle. Çünkü kader insan hayatının bütününü içini alan bir kavram ve kanser de o bütünün bir parçası. Ama burada kastedilen mana şu; kanserle mücadele ederim. Tedavisi için elinden geleni yaparım. Tıbbın sunmuş olduğu imkanları sonuna kadar kullanırım. Ona teslim olmam.

Kim bunu diyen? Pankreas kanserine yakalanmış bir insan. İnsanlığa hizmet deyip yola düşmüş, yıllarını gece gündüz bu uğurda harcamış sonra da “Türkiye’de, AKP iktidarında hiçbir iyilik cezasız kalmaz” deyimine somut örnek olarak hapse atılmış ve şimdilerde kronik rahatsızlıklarının yanı sıra kanser ile de mücadele etmek zorunda kalan 70’inde bir insan söylüyor bunu.

Telefonla görüştüm. Kendisi açtı bana durumunu. Ama bir gariplik vardı ortada benim anlam veremediğim. Öylesine pürneşeki benimle konuşurken sanki müjdeli bir haber veriyor gibi. İnsanız son tahlilde. Kanser gibi öldürücü bir hastalıktan söz ediyor. Ölümün yüzü de soğuktur malum. Belki bu soğukluğu aşanlar ölüme her an hazır olanlardır. Rabbin huzuruna çıktığında hesabını veremeyeceğim bir şey yok diyenlerdir. Sorumluluk şuuru ile hayatını yaşamış ve bildiğim kadarıyla iradi olarak Rabbime hiç muhalefet etmedim diyenlerdir.

Şaşırdım tabii. Şaşırdığımı yüzümden okuyan o arif kişi döndü önce başlıktaki cümleyi söyledi: “Kadere boyun eğerim ama kansere boyun eğmem.” Ardından pürneşe halinin sebebini şu cümlelerle özetledi: “Allah’a hamd ediyorum. Bana eşin en güzelini verdi. Arkadaşların en güzelini verdi. Dertlerin de en güzelini verdi. Eşimi seviyorum. Arkadaşlarımı seviyorum. Derdimi seviyorum.” Son söylediği iki kelimelik cümle ise beni can evimden vurdu: “Çilemi seviyorum.”

Telefonu kapattıktan sonra düşündüm. Önce hastalığı ile alakalı Sezai Karakoç’un “Geceye yenilmeyen her insana, ödül olarak bir sabah, bir gündüz ve bir güneş vardır” sözü aklıma geldi. Bu cümlede geçen kelimelerle oynadım. Hastalığa yenilmeyeceğim ümidini ve inancını taşıyan, bu inanç ve ümitle derdine derman arayan herkese yolun sonunda Allah şifalar ihsan eder dedim. Rabbime bu temennimin bir dua olarak kabul etmesi için niyaz ettim. Şafii ismiyle tecelli et Allah’ım dedim. Dualarımı Alvar İmamının bu sözü söyleyebilecek ne o makamın ne de o halin insanı olmasam da “Ne olur Ya Rab, ne olur Ya Rab. Neyin noksan olur Ya Rab!” nidalarıyla bitirdim.

Sonra diğer cümlelerine geçtim. “Eşimi seviyorum. Allah bana eşin en güzelini verdi.” 70’ine gelmiş dayanmış en azından 50 yıllık hayat arkadaşı için bunu diyebilmesi ne kadar güzel bir şey diye düşündüm. Birlikte geçen 50 yıllık maddi ve manevi sıkıntılarla geçen bir ömür. Hani nikah akdi esnasında söylediği gibi hastalıkta sağlıkta, zenginlikte fakirlikte kelimenin tam anlamıyla bir yastığa baş koymanın hakkını verme. İmrenmemek elde mi? Duygulanmamak mümkün mü?

Ve sonra “Arkadaşlarımı seviyorum. Bana arkadaşların en güzelini verdi.” Ben de nice zamandır bunun üzerinde düşünüyordum. Zaman zaman telefon rehberimde kayıtlı olan isimleri sırf bu nazarla üzerinden geçiyorum. “Hangisine kötü diyebilirim? Ne tür bir kötülük gördüm ondan?” Size garip gelebilir ama zaman zaman yapıyorum bunu. Hatta bazı konuşmalarımda dile de getirdim ve tavsiye ettim insanımıza. Size de tavsiye ederim. Gözden geçirin bütün arkadaşlarınızı bu gözle. Hangisine kötü diyebilirim diye sorun kendinize. Ne türlü ahlaksızlığına, namussuzluğuna, hırsızlığı ve arsızlığına, vurdumduymazlığına, hainliğine…Daha uzatmamım bir anlamı yok. Meramım gayet net anlaşıldı. Gerçekten yapın bunu. Daire içinde yerini alan belki de herkes bu testen geçecektir. O zaman siz de diyeceksiniz bu sözü: Bana arkadaşların en güzelini veren Allah’a hamdolsun.” Hamdolsun gerçekten.

Niçin yazdım bu yazıyı? Şundan dolayı; ismini bilmediğiniz bu değerli dosta dua etmeniz için. İsmini bilmenize gerek yok. Hatta bilmemeniz duaların kabulü adına belki daha da önemli. Malum Allah Resulü (sas) mü’minin mü’min kardeşine gıyabında yaptığı duadan bahseder. Allah’ın işte bu ikisi arasındaki sevgi, muhabbet ve samimiyet bağından dolayı o duaları kabul ettiğini vurgular. 

Son sözüm; yaptığınız kavli dualarınızda bana göre Allah’a, onun takdirine ve tabiat yasalarına teslimiyetinin göstergesi olan “Kadere yenilirim ama kansere yenilmem” diyen dosta dualarınızda yer vermeniz ricasıyla.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version