Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Deprem filmlerinden bir seçki: Perdedeki zelzele!

Deprem filmlerinden bir seçki: Perdedeki zelzele!


Cement? wall? concrete textured background? abstract? grey? color? material? smooth surface

YORUM | M. NEDİM HAZAR

Dünya sinemasında kayıtlara geçmiş deprem içerikli film sayısı bin 300’ü buluyor. 

Sinema tarihindeki ilk deprem filmi gerçek bir depremin olduğu yıl: San Francisco: Aftermath of Earthquake.

Sinemanın keşfinden sonraki birkaç yılda çekilen belgesel kısa filmler sınıfına giren bu filmin süresi 1 dakikaydı. (Filmi şuradan izleyebilirsiniz) Aynı depremi konu alan bir diğer film ise aynı yıl çekilen San Francisco Earthquake & Fire: April 18, 1906 isimli yine bir dökümanterdi. Bu filmin uzunluğu daha fazlaydı: 13 dakika. 

Bu deprem daha sonra pek çok filme konu olacaktı. Örneğin 1936 yapımı enteresan bir D. W. Griffith filmi olan San Francisco ve 2007 yapımı son derece enteresan bir film olan 1906. (Birincinin deprem sahnesini şuradan, ikincisini Amazon Prime’de izleyebilirsiniz)

“Evakuasi Mama Emola – Mama Emola’nın Tahliyesi” ise çekilen en yeni deprem kısa filmi. Endonezya yapımı filmin konusu da ilginç; Tsunamiye yol açacak kadar büyük bir deprem esnasında bir köyde mahsur kalan annesini bir kadın gardiyan ile beraber kurtarmaya çalışan bir mahkumun şartlı tahliyesini anlatıyor

2022 yapımı Bir Netflix belgeseli olan “Aftershock: Everest and the Nepal Earthquake” ise en taze deprem filmi. 2015 yılında Nepal’de yaşanan çok büyük depremin şahitleri yaşadıklarını gerçek deprem görüntüleri fonunda anlatıyorlar.

En yeni deprem draması ise İncil efsanesine dayanan bir distopya filmi: “4 Horsemen: Apocalypse”

Efsane malum; Hristiyanlıkta Kıyamet alameti olarak ortaya çıkacağına inanılan dört atlı. Yeni Ahit’teki -Vahiy Kitabı olarak da bilinen- Apokalips bölümüne göre, Kıyamet felaketlerini getirecek olan yedi mührün açılması ile birlikte ortaya çıkacaklardır. Ancak film bu temayı alıp günümüze taşıyor ve küçük bir bilim insanı grubu kıyametin geleceğini işaret eden bir dizi felaketi durdurmak için büyük mücadele vermektedir.. Üstelik zaman giderek daralmaktadır vs.

Sinemanın keşfinden hemen sonra ve günümüzden birkaç örnek verdikten sonra dilerseniz Hollywood’un akıllarda kalan 10 deprem filminden bahsederek bir deprem seçkisi yapmış olalım. 

Öncelikle belirtelim ki, Hollywood, yoğunluklu olarak otuz ve kırklı yıllardan beri felaket filmleri çeker. Sebebi, Amerikan seyircisinin, gerçeklikten ilham aldıkları için doğal afetleri araştıran filmlerine olan merakıdır. Aslında ülkemizdeki deprem uzmanlarına birer kahin muamelesi yapılmasından çok farklı bir durum değildir. Bizdeki medya bilim insanları ile halkın ilgisini çekmeye çalışırken Amerikalılar bunu sinema ile yapar.

Amerika öyle enteresan ve geniş bir coğrafyadır ki, her an bir gelgit dalgası, bir kasırga, bir kasırga veya bir deprem meydana gelebilir. Seyircinin bir felaket filmindeki karakterlerle ilişki kurması kolaydır çünkü kendilerini karakterin yerine koyduğunu hayal edebilirler. Hatta benzer bir felaketi kendileri de yaşamış olabilirler. Deprem filmlerinin çoğu Güney Kaliforniya’da geçer. Bunun nedeni, devletin ‘Büyük Olan’ı (The Big One) beklemesidir. (Bizdeki beklenen İstanbul Depremi gibi) Büyük Olan, San Andreas fayı boyunca meydana geleceği tahmin edilen 7.8 veya daha yüksek bir deprem. Bu fay, aynı zamanda Pasifik Plakası ile Kuzey Amerika Plakası arasındaki sınır. Pek çok sismolog, San Andreas Fayı’nın bir gün yıkıcı bir depreme neden olacağını tahmin ediyor. 

Birazdan listeleyeceğimiz filmleri izlerken şöyle düşünmenizi isteriz: Elbette depremler ciddi tahribatlara neden olmakta. Binaları devriliyor, evleri yıkılıyor ve koskoca şehirler yerle bir oluyor. Her doğal afet gibi depremle ilgili belgesel izlemek zor olsa da, onlar hakkında kurgusal bir filmi sindirmek daha kolay oluyor. Öte yandan bu filmler seyircide sadece heyecan uyandırmıyor, aynı zamanda yaşadığı evren ve gezegen hakkında da yeni şeyler öğreniyoruz. 

Her neyse biz listemize geçelim…

S.O.S. Tidal Wave – S.O.S Gelgit Dalgası (Tsunami) (1939)

1933 yapımı bir başka bilim kurgu distopya filmi olan Deluge’den (Tufan) bahsetmemiz gerekiyor, zira bu film Deluge’den ciddi (ve son derece zeki bir şekilde) şekilde ödünç görüntü alan bir yapım. (Filmi buradan izleyebilirsiniz) 

 Tufan, Film, S. Fowler Wright’ın 1928 tarihli aynı adlı romanına birebir bağlı kalmadan (Romanda olaylar İngiltere’de geçerken, Amerika’ya taşınmış) uyarlama. New York şehrini sular altında bırakan devasa bir tsunami de dahil olmak üzere, dünya çapında bir dizi açıklanamayan doğal felaketin patlak vermesi ve medeniyeti tamamen yok etmesinden sonra hayatta kalan küçük bir grubu konu alıyor.

S.O.S Gelgit Dalgası filmi ise bir seçim gününde geçiyor. Haberlerde sahte felaket görüntüleri kullanarak vatandaşların oy kullanmasını engellemeye çalışan bir grup kurnaz politikacının sinsi planı, herkesi New York’un büyük bir gelgit dalgası tarafından vurulduğuna inandırmaktır. Film etkileyici bir yolsuzluk, yozlaşma ve ayrışmaya dair muazzam şeyler söylüyor. 

Earthquake  – Deprem (1974)

1974 yılı özellikle felaket filmleri furyası açısından oldukça bereketli bir sene olmuştur. The Towering Inferno (1974) ve Airport 1975 (1974) gibi yapımlar büyük gişe yapmıştı. 

Deprem, kült olma sınırını zorlayan bir klasik deprem filmi. Charlton Heston ve Ava Gardner gibi büyük yıldızların başrolünü oynadığı filmin çekimlerinin ilk ve son günü gerçekten deprem olmuş. 

Film, Los Angeles, California’yı vuran hayal edilemeyecek büyüklükte bir depremi anlatıyor. Bir bakkal müdüründen bir polis memuruna ve bir dula kadar hayatta kalmaya çalışan birçok insanı konu alıyor. Filmin unutulmaz sahnesi ise kahramanlardan bazılarının 30 katlı bir gökdelende kapana kısılması. Deprem filmi özellikle görsel efektin inandırıcı şekilde kullanıldığı ilk filmlerden biri olmasıdır. (Fragman şurada)

Zendegi va digar hiç – Ve Hayat Devam Ediyor (1992)

İran, depremden yana talihsiz ülkelerden biri. Tıpkı ülkemiz gibi İran’ın da tarihi acı dolu depremlerle tepeleme dolu. Ve Hayat Devam Ediyor, İran sinemasının usta yönetmeni rahmetli Abbas Kiarostami’nin Köker Üçlemesi’nin ikinci filmi. Köker Üçlemesi’nden de bahsedeceğiz ancak, bu filmi anlayarak izleyebilmek için ilk filmi izlemek şart değil, bunu kaydedelim.  

Köker, Kuzey İran’da bir köyün ismi. 

Burada geçen üç farklı hikayeyi Kirostami (Literatürde böyle geçer ama kendisi bizzat “Kiyarüstemi” dememi istemişti) kendine özgün bir epik sinema diliyle ele alır. Bu filmler: Arkadaşımın Evi Nerede? (1987), Ve Hayat Devam Ediyor (1992) ve Zeytinlikler Altında (1994). 

İran’ın bu derinlikli yönetmeninin üç filmi de kurgu ile gerçek hayat arasındaki incecik bir çizgide muazzam bir dengede duruyor. Bu üç film yönetmenin sinematografisinin en iyileri sayılır. 

Eleştirmenlere göre bu filmler Kiarostami’nin doğrudan dünya algısını vurguluyor ve sinemasını “şemasal” olarak tanımlıyor. Köker Üçlemesindeki ünlü zikzak çizen yol gibi, manzaraya kazınmış gerçek “diyagramlar”, “yaşamın ve dünyanın güçlerinin bir geometrisini” gösteriyor. Anlatılmak istenilen ise şudur; bu güçler ne tam bir düzen ne de tam bir kaostur, daha ziyade bu kutuplar arasında yatan şeydir. 

Kökler köyünün akıbetinden de bahsedelim. Ne yazık ki, bu köy depremden sonra kendi haline bırakıldı ve son otuz yılda çok fazla değişim geçirdi. Ancak yine de tüm dünyada film severler ve sinemaseverler için bir cazibe merkezi olarak kabul edilip oldukça fazla yerli yabancı ziyaretçi alıyor. 

Gelelim depremi anlatın Ve Hayat Devam ediyor filmine…

1990 yılında İran’ın yüreğini yakan ve resmi rakamlara göre 30 bin insanın canına mal olan büyük bir deprem yaşandı. 

Film bir belgesel gerçekliğiyle paramparça olmuş hayatları anlatıyor. 

Yıkıcı depremin kalıntıları arasında yolculuğa çıkan bir baba-oğulun arayışını anlatan film, Kiyarüstemi’nin sükunetli, abartıya kaçmayan, ajitasyona başvurmayan, saf sinema anlayışının en şahane misallerinden biri. Anlattığı hikayenin doğası gereği kasvetli olması gereken yapım, aksine mebzul miktarda umut barındırıyor. 

Ve Hayat Devam ediyor, açıkçası bir belgeselden beklenecek atmosfere sahip yapısıyla sahicilik etkisini zirveye taşıyor. Eser, yönetmenin görsel zekası ve fikirsel derinliğinin müthiş etkilerini taşıyan senaryosuyla da sinema tarihinin yapıtaşlarından biridir. 

Escape From LA (1996) – Los Angeles’tan Kaçış (1996)

İşte bir aforizma ve distopya başyapıtı. 

1981 yapımı New York’tan kaçış’ın devamı niteliğindeki bu olağanüstü ironik filmde , Steve Buscemi , Stacy Keach , Bruce Campbell , Peter Fonda ve Pam Grier gibi usta oyuncular rol alıyor. Ve elbette Snake Plissken rolünde Kurt Russel var. Russel bu filmde sadece oyuncu değil. Senaryoya, yapıma ve hatta müziğe bile katkıda bulunmuş. Finaldeki “Hepiniz fişlerinizi prizlerden çekin” tiradı da ona aitmiş. 

Film yönetmen John Carpenter’in çektiği tek devam filmi. Usta yönetmen çektiği bir filmin devamını çekmemesiyle meşhurdur. (fragman şurada

Volcano – Volkan (1997)

Yönetmen Mick Jason, Whitney Houston ve Kevin Costner’ın oynadığı 1992 yapımı The Bodyguard’an hatırlayan vardır. Jason’un yönettiği adrenalin dolu bu filmin başrollerinde Tommy Lee Jones, Anne Heche ve Don Cheadle yer alıyor. Tek cümleyle özetleyecek olursak; Volkan, Los Angeles şehir merkezini vuran ve şehrin altında bir volkanın oluşmasına neden olan bir depremi anlatıyor.

Oyuncuların üzerindeki küller gazeteden, oluk oluk akan lavlar ise aslında Milkshake’den yapılmış.

Enteresan bir ayrıntı, filmde kullanılan lav, milkshake’leri kalınlaştırmak için kullanılan metilselülozdan yapılmış. Daha ilginç olan ise tonlarca kül olarak görünen malzeme ise aslında topraklanmış gazete. Volcano, 1997’de vizyona giren ve volkanik patlamayı konu edinen ikinci filmdi. Birincisi ise Dante’s Peak (1997) Dante Yanardağı’ydı ve o film bilim dünyası tarafından çok daha gerçekçi bulunmuştu. (Fragman)

Dante’s Peak – Dante Yanardağı (1997)

Leslie Bohem’in yazdığı bu filmin başrolünde Pierce Brosnan var.

Bu felaket filminin adı, cehenneme bir yolculuğu anlatan Dante’nin Inferno’sundan esinlenmiş. Dante’s Peak, her an patlayabilecek, hareketsiz bir yanardağ keşfeden bir volkanologu konu alıyor. Tüm krater sahneleri St. Helens Dağı’nda çekilmiş. 

ABD Jeoloji Enstitüsü  ve Maryland Üniversitesi dahil olmak üzere bilimle ilgilenen öğrencilere ulaşmak için özel “bilgi sayfası” oluşturmak üzere jeologların dikkatini çeken film, bilim dünyasında  “filmin patlama tehlikelerini tasviri, her açıdan olmasa da birçok açıdan hedefe yakın” şeklinde bir karşılık bulmuştu. 

Ancak işin sanat ve estetik acısından aynı yıl çekilen Volcano’dan farklı yönü yoktu. Rotten Tomatoes, filme 32 incelemeye dayalı olarak %28 puan verdi ve şöyle eleştirdi: “Dante Yanardağı, adrenalin ve aksiyon açısından nispeten iyi ancak diyalogdan karakterlere kadar her şey çok kötü!” 

Bununla birlikte, Under The Lens’ten eleştirmen Byron Lafayette, filmi “Pratik efektleri sergilediği ve küçük bir kasabada bir Volkan patladığında ne olacağına dair gerçekçi bir yaklaşım olmak için elinden gelenin en iyisini yaptığı” için övmüştü. 

7 Şubat 1997’de 2.657 sinemada gösterime giren film, Star Wars’un özel edisyon yeniden sürümünün ardından gişede 2 numaradan giriş yapmıştı. Açılış haftasonu hasılatı (üç gün) 18 milyon dolar, vizyonda kaldığı 8 haftada ise Amerika Birleşik Devletleri’nde 67,1 milyon dolar ve yurtdışında 111,0 milyon dolar hasılat yaparak dünya çapında toplam 178 milyon dolar hasılat elde etmişti. (fragman)

Aftershock: Earthquake in New York – Artçışok: New York’ta deprem (1999)

19 Mart 2020’de New York’ta bir deprem meydana geldi. Aslında dünyanın kalbi sayılan bu şehirde deprem riski çok çok düşük bir ihtimaldi. Aslında, Manhattan’dan altı fay hattı geçiyor. Bunlardan biri, East River Fayı olarak adlandırılan, Central Park’ın batı tarafında, 32. Cadde’ye dönüp Doğu Nehri’ne gitmeden önce bulunan fay. Ancak bu fayların büyük deprem üretmesi mümkün görünmüyor. . Her ne kadar şiddeti 2,6 olsa da, sinema bir kez daha haklı çıkmış ve hayatın önünde gitmişti. Zira 1999 yapımı New York’ta deprem gösterildiği yıllarda en çok bu yönden eleştirilmişti.

Bu film genellikle 1998 Fox televizyonu için yapılmış film New York’ta Deprem ile karıştırılmaktadır.

New York’ta Deprem, Amerika Birleşik Devletleri’nde CBS’de iki bölüm halinde yayınlanan, (170 dakika uzunluğunda) iki bölümlük bir mini dizi aslında. Esas popülerliği ise VHS video ve DVD sürümlerinde kazandı. Film haber spikeri Chuck Scarborough’un kitabından uyarlamadır ve New York şehrini yerle bir eden büyük bir depremin ardından beş grup insanı konu alır. (Film şurada

Özel efektleriyle Emmy Ödülü’ne aday gösterilmesine rağmen eleştirmenler tarafından özel efektleri ve oyuncu kadrosunu övülürken, mantıksız senaryosu, öngörülebilirliği ve gerçekçilikten yoksun kalmasıyla yerin dibine sokulmuştu. 

10,5: Apocalypse – 10.5: Kıyamet (2006)

Yönetmen John Lafia 2004 yılında Washington’da geçen (Seattle’daki, DC değil) güçlü bir depremi anlattığı filmi 10,5 (iki bölümlük mini dizi olarak çekilmişti) eleştirmen ve jeologlar tarafından yerin dibine sokulmuştu. Ancak buna rağmen film büyük ilgi odağı oldu. O kadar ki, Amerika’nın reklam pastasına yön veren Nielsen TV sıralamasında lider oldu. Ve iki yıl sonra devamı niteliğindeki 10,5: Kıyamet çekildi. 

Hikaye serinin öncekini devam ettirir; Seattle’daki deprem önce san Francisco’yu, ardından Los Angeles’i tetikler. Sarsıntılar, yarılmalar, dev dalgalar, yanardağ patlamaları filan derken ülke adeta harabeye döner. 

Bu kadar olaydan sonra film yine de alay konusu olmaktan kurtulamadı. Eleştirmenlerin sitesi olarak bilinen Metacritic filme 100 üzerinden 23 verdi. 

Wall Street Journal’den Dorothy Rabinowitz, şöyle yazdı : ” 10.5: Apocalypse görsel olarak göz kamaştırıcı, acımasızca histerik ve aynı zamanda bir devam filmi, bu da onu izlemek için oturan çoğu izleyicinin neye bulaştığını bildiği anlamına geliyor. Beklentilerinizin hiç birini, misal inandırıcı bir karakterin ortaya çıkması veya akla uygun bir diyalog parçası, bulunmayacağınızdan emin olabilirsiniz.” (Hala merak ediyorsanız film şurada)

Tidal Wave – Gelgit Dalgası (2009)

Genelde Hollywood’ın başka ülke sinemalarından adaptasyon yaptıklarını biliyoruz. Özellikle de Kore Sineması’ndan. Ancak bu film için tam tersi söz konusu. Tidal Wave 1974 yapımı Hollywood filmi Deprem’in Kore versiyonu. Filmin orijinal ismi Haeundae, Güney Kore’deki bir tatil beldesinin ismi. Ancak film uluslararası alanda Tsunami ismiyle gösterildi. 

Güney Kore yapımı Tidal Wave, erkek arkadaşıyla Busan’da yaşayan bir kadının yaşanan tsunami sonrasında kaçmak için sadece on dakikaları olduğunu anlatıyor.

Busan yakınlarındaki zengin bir tatil yeri olan Haeundae Plajı’ndan çekilen Gelgit Dalgası’nda özellikle CGI sekansları , Indian Jones and the Kingdom of the Crystal Skull (2008) filminden kalan su depolarında çekilmiş. 

Bu film genellikle Amerikan yapımı 1997 yapımı Tidal Wave: No Escape ile karıştırılır. Daha da ilginci ikinci bahsettiğimiz filmin yönetmeni Georg T. Miller ile ünlü Mad Max filminin yönetmeni George Miller de birbiriyle karıştırılır. İkisi de (her ne kadar biri İskoç kökenli olsa da, Avusturalyalıdır!) (Filmin can alıcı tsunami sahnesi ise şuracıkta)

Hereafter – Öteki Dünya (2010)

Özellikle yaşlandıktan sonra neredeyse her çektiği film kaliteli olan Clint Eastwood’un vaktinde kıymeti pek bilinmemiş filmi: Öteki Dünya, yani Ahiret. 

Her ne kadar deprem filmde dolaylı olarak yer alsa da, özellikle deprem sonrası yaşanan tsunamiyi anlatmadaki becerisi hayranlık uyandırıcı.

Eastwood yönetmenliğindeki film, ölüm ve öteki dünya tecrübesiyle bağlantılı birtakım insanların iç içe geçmiş hayatlarını inceliyor. Spielberg’in yapımcı koltuğunda oturduğu filmde, Amerikalı bir işçi, Fransız bir gazeteci ve İngiliz bir öğrenci yaşadıkları dünyada henüz birbirlerinden haberdar değillerdir. Ancak onların ortak bir noktası vardır: Ölüm etraflarında kol gezmektedir.

Filmle ilgili ilginç bir anekdot: Film Japonya’da 19 Şubat 2011’de vizyona girdi. 11 Mart 2011’de Japonya’da gerçekleşen tsunami felaketinden sonra film gösterimden çekildi. Filmin bazı sahneleri, bu dönemde gösterilmeye uygun bulunmadı (Fragman)

San Andreas (2015)

Filmin yönetmeni Brad Peyton, bu filmde özellikle başrol oyuncularının dublör kullanmamasını istemişti. Öyle de oldu. Sıkı bir aksiyon filmi olan San Andreas, San Francisco Körfez Bölgesi’ndeki büyük bir depremin ardından geçiyor. Dwayne Johnson’ın canlandırdığı, eski karısıyla birlikte kızlarını kurtarmak için eyaleti baştanbaşa dolaşan bir babayı anlatan film, ismini örümcek ağı gibi deprem faylarıyla dolu Kaliforniya’nın Güney San Andreas’tan alıyor.

 Filmin yayınlanmasından sonra özellikle bölge insanları filmdeki baraj yıkılma ihtimalinden çok etkilendiği için deprem uzmanları ekranlara çıkıp böyle bir ihtimalin imkansız olduğuna dair garanti vermişlerdi. (Fragman)

The Quake – Deprem (2018)

Skjelvet, bu Norveç felaket filminin orijinal adı.

Tsunamiden sonra büyük bir sel baskınını konu alan The Wave’in (2015) devamı niteliğinde olan Skjelvet, karısını ve çocuğunu kurtarmak için zamana karşı yarışan bir adamın hikayesini konu ediyor. 

1904 yılında Oslo’da meydana gelen bir deprem, şehrin neredeyse yok olmasına neden olmuştur. Zamanla yeniden inşa edilen şehir, aradan geçen onca yılım ardından yeniden aynı tehlike ile karşı karşıya kalır. Jeologların elinde bulunan argümanlar, yıllar önce meydana gelen depremin bir benzerinin yaklaşmakta olduğunu gösteriyordur. Bu kez daha büyük bir felaketle karşı karşıya olan insanlar, savunmasız bir şekilde başlarına gelecekleri beklemeye başlar. Depremin belirtileri ortaya çıkmaya başladığında, karısı ve çocuğunu kurtarmaya çalışan bir jeolog, zamana karşı yarışmaya başlar. The Quake, film tamamen kurmaca olmasına rağmen, 1904’te orada meydana gelen gerçek bir depreme dayanıyor. (Fragman)

Underwater – Derin Sular (2020)

Derin Sular, deprem sonucu yeraltındaki laboratuvarları yıkılan araştırmacı bir sualtı mürettebatının, güvenliği sağlamak için verdikleri ölüm kalım savaşını konu ediyor. Bir grup denizaltı ekibi, suyun altındaki laboratuvarlarında araştırma yapmaktadır. Çalışmaların devam ettiği sırada, okyanusun dibinde yıkıcı bir deprem meydana gelir. Deprem, laboratuvarın hasar görmesine neden olunca, araştırmacılar binlerce km denizin altında mahsur kalır. Ölüm kalım savaşı veren ve en büyük korkularıyla yüzleşen ekibin bu süreçte karşılarına ummadıkları zorluklar çıkar.

Filmde Kristen Stewart, Vincent Cassel ve TJ Miller gibi ünlü yüzler rol alıyor.

Bilim kurgu ile gerilimi harmanlayan filmin, su altı sahneleri için oyuncular ve ekip, ışıksız karanlık sahnelerde çekim yapmış. (Fragman)

Evet, deprem filmleri listemiz şimdilik bu kadar. “Hiç Türk filmi yok mu?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Elbette var. Ne yazık ki sayıca az ve kalite yönünden oldukça sıkıntılı bir liste var Yeşilçam’ın depreme bakışında. Ancak ilerleyen zamanda Türk Sinemasında felaket filmleri başlığıyla bir seçki oluşturabiliriz umarım. 

Hala “Bu liste bizi kesmedi” diyenlere kısaca birkaç film daha ekleyip yazıyı bitirelim. İyi seyirler. 

Büyük Los Angeles Depremi (1990): Los Angeles’taki bir dizi sarsıntıyı konu alan bir TV filmidir. Bu sarsıntılar, bir sismologun The Big One’ın California’yı ne zaman vuracağını belirlemesine yardımcı olur.

The Core (2003): Dünya’nın çekirdeği dönmeyi bıraktığında meydana gelen bir dizi doğal afet hakkındadır. Bir grubun onu kurtarmak için gezegenin merkezine kadar sondaj yapması gerekir.

Megafault (2009): Kuzey Atlantik’te sismik bir fayı açığa çıkaran birkaç deprem hakkındadır. Brittany Murphy’nin oynadığı TV için yapılmış bir filmdi.

Artçı Şok (2012): şimdiye kadar kaydedilen en büyük depremin evi olan Şili’de geçen bir felaket filmidir. 9.5 büyüklüğünde atandı.

10.0 Deprem (2014): Los Angeles’ı vuran yıkıcı bir deprem hakkındadır. Jeffrey Jones ve Henry Ian Cusick’i canlandırıyor.

San Andreas Quake (2015): San Andreas (2015) filminin parodisini yapan bir sahtekârdır. Bir depremi tahmin eden bir sismologla ilgili ama kimse onu dinlemiyor.

Kuso (2017): Los Angeles’ta meydana gelen bir depremden sonraki olayları araştırıyor. Sundance’deki bir gösterim sırasında, film çok iğrenç olduğu için çok sayıda insan salonu terk etti.

Turn Around (2017): depremin vurduğu kırsal bir bölgede öğretmenlik yapan bir adam hakkındadır. Gerçek bir hikâyeden esinlenilmiştir.

Deprem Kuşu (2019): eski bir arkadaşı kaybolunca sorgulanan karanlık bir geçmişe sahip bir kız hakkındadır. Bu film, adını Japonya’daki depremlerden sonra şarkı söylemek için çıkan efsanevi bir kuştan almıştır. Ancak bu kuş aslında yoktur.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version