YORUM | Av. NURULLAH ALBAYRAK
Deprem felaketi nedeniyle binlerce insan hayatını kaybetti onbinlerce insan göçük altında kaldı. Acı o kadar büyük ki acının bir nebze olsun giderilebilmesi için yurtiçinden ve yurtdışından neredeyse herkes tüm benliğiyle bir şeyler yapmak için çabalıyor. Bir taraftan da felaketin sonuçlarının büyümesinin nedenleri ve failleri sorgulanmaya çalışıyor. Tablonun dehşeti anlaşılmış olmasına rağmen ölü ve göçük altında kalan kişi sayısı halen tam olarak bilinmiyor ya da açıklanmıyor.
Afet denildiğinde herkesin ilk aklına gelen kurum olması nedeniyle Kızılay’ın yaşanan deprem felaketiyle ilgili neler yaptığı ya da yapmadığını bilmek hem herkesin hakkı hem de beklentisi. İnternet sitelerinde yer alan bilgiye göre ‘ülke çapında yaygınlaştırdığı afet müdahale ve afet lojistik sistemleri ile dünyanın en iyi afet örgütlenmelerinden birine sahip’ Kızılay’ın Başkanı Kerem Kınık da toplumu bilgilendirmek amacıyla Fatih Portakal’ın YouTube yayınına katılarak sorulara cevap verdi.
Fatih Portakal’ın sorularından birisi “155 yıllık Kızılay’ın görevleri neden AFAD’a devredildi?” şeklinde oldu.
Kınık’ın bu soruya verdiği cevap, “Maalesef bizim bu sivil savunma mekanizmamız FETÖ tarafından çökertildi, sivil-asker işbirliği mekanizmamız FETÖ tarafından çökertildi” şeklinde oldu.
Fatih Portakal araya girerek “Kızılay’ı da mı FETÖ çökertti?” diye sordu. Kınık’ın bu soruya cevabı ise, “Çökertemedi, tahliye ettik hepsini” şeklinde oldu.
Fatih Portakal’ın sorusu karşısında normal bir insandan beklenen cevap ne olması gerekir? Tabii ki AFAD’ın kuruluş amacından bahsederek Kızılay’ın görevlerinin neden devredildiğinin anlatılmasıdır. Kınık ise neden devredildiğini anlatmak yerine tam anlamıyla saçmalayarak cevap verdi. Bir insanın bu şekilde cevap verebilmesi için gerçekten ahmak olması gerekir. Büyük bir felaket yaşandı, kurumların eksiklikleri, yanlışları olabilir. Sürecin gerginliği nedeniyle yöneticilerin yorgunluğu da olabilir. Ancak, bırakın bir yöneticiyi aklı başında bir insanın bile vereceği cevap ya da yapacağı izahat bu olamaz.
Cevabın saçmalığını bir kenara bırakarak dünyanın en iyi örgütlenmelerinden birine sahip kurumun başındaki kişi beceriksizliğini gizlemek için ahmakça cevap verebiliyorsa bu kişi için andaval demek hukuken de ahlaken de meşrudur.
Yaşanılan felaket karşısında insanların gündemi bu ahmakça cevap olmamalıydı ancak hesap vermesi gereken yöneticilerin rahatça yalanlar söylemesi ve söylediği yalandan medet umması yaşanacak başka felaketlerin habercisi olduğu için göz ardı edilmemeli.
Kızılay tartışması ilk defa bugün gündeme girmedi. Kuruluşundan 132 yıl sonra yaşanan 99 Yalova depremi ile ilk kez kamuoyunda tartışılan Kızılay ve o dönemin Genel Başkanı Kemal Demir’ e karşı yöneltilen eleştiriler şu şekildeydi. ‘Japonlar Uzak Doğu’dan 24 saatte deprem bölgesine ulaşırken, Kızılay, Ankara’dan Adapazarı’na ekmek, ilaç ve çadır kamyonlarını 24 saatte ulaştıramamıştır. Vatandaşları, bu kez derin devlet yerine serin devletle karşı karşıya bırakan Kızılay, bir sahra mutfağı, çadır kent, sahra hastanesi kurmak için ancak depremin 3’ncü günü harekete geçebilmiştir.’
İktidar partisi milletvekili DSP Ankara Milletvekili Uluç Gürkan da o gün yaptığı değerlendirmede: “Kızılay’ın hazırladığı senaryolarda bir deprem olasılığında en az 200 bin, en çok 500 bin çadıra gereksinim duyulacağı belgelenmiştir. Bu bilginin resmi olarak elde bulunmasına rağmen Kızılay’ın çadır stokunu, çadırların ilkelliği bir yana, 25 binde tutması, bu konuda bir süre önce açtığı ihalenin yolsuzluk ve usulsüzlük nedeniyle gerçekleştirilememesi en hafif deyimiyle gaflet ve delalettir. Deprem felaketinden sonra ise hıyanete dönüşmüştür. Kızılay’ın kaşarlanmış yöneticilerinin değiştirilmesi için toplumsal seferberlik gerekiyor”.
Deprem felaketinin ardından bölgeye gönderdiği çadırlar ve yardımların yetersizliği nedeniyle eleştirilen Kızılay’ın ‘Akraba ve Hemşeri Çiftliğine’ dönüştürüldüğü de depremle gün yüzüne çıkmıştı. Kızılay’ın personelinin neredeyse yarısının, üst düzey yönetimin ve bazı milletvekillerinin akraba ve hemşerilerinden oluştuğu söylenmişti. Şimdiki Kızılay kadrosunun belki tamamına yakını iktidar partisi mensuplarının yakınlarının istihdam edildiği bir kuruma dönüştüğü gibi.
99 depreminde Kızılay Başkanı olan Kemal Demir yapılan eleştirilere karşı: “Hiçbiri bu depremle mukayese edilemez. Depremlerin tamamı bile 17 Ağustos depreminin yanında hafif kalır” diyerek kendini savunmaya çalışmıştı. Kerem Kınık da selefi Demir gibi meydana gelen depremin ‘asrın depremi’ olduğunu iddia ederek sorumluluğu üzerinden atmaya çalışabilirdi. Ancak ahmakça savunma yapmayı tercih etti.
Gelecekte, Kızılay Başkanı Kerem Kınık yaptığı faaliyetlerle değil de bu ahmakça savunmasıyla ve tabii ki de utançla anılacaktır.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***