Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Anladım ki arkamızda kimse yokmuş!

Anladım ki arkamızda kimse yokmuş!


YORUM | MAHMUT AKPINAR

Altı yıl yattıktan sonra cezaevinden çıkan dostumdan haber aldım. Ruh ve beden sağlığının yerinde olduğunu öğrendim, mutlu oldum. Diğer siyasi tutsaklar gibi masum olduğunu adım gibi biliyorum. Sadece okur yazar olduğu, kalemini satmadığı için hedef yapıldı. İktidar gibi düşünmediği, kendisini kullandırmadığı için ömrünün en verimli yıllarını gasp ettiler. 

Eli kalem tutan pek çok insana teklif edildiği üzere 17/25 sonrası ona da yandaş olma, yolsuzların safına geçme teklifi yapılmıştı. Boyun eğmeyince etiketlediler, fişlediler, hapsettiler. Hüseyin Gülerce gibi satın alabildiklerini saflarına çektiler ve halkı ikna için kullandılar. İktidara teslim olmayanlara düşman hukuku uyguladı ve cezalandırdılar. Bu insanların karıncayı incitmediğini, karakola dahi yollarının düşmediğini bütün Türkiye biliyor. Lakin AKP kendi pisliklerini örtmek için katil bir güruhla işbirliği yaptı. Masumları etiketledi ve kamuoyunun önüne attılar. Uydurma ithamlarla hapislere doldurup milyonların hayatını alt üst ettiler. 

15 Temmuz olduktan sonra kitleler halinde yüzbinlerce insanı sorgusuz sualsiz hapislere doldurdular. Bu arkadaşımı unutmadılar. Herkes acaba neler sorulacak, neyle suçlanacağız diye merak içinde. Arkadaşa: “Ergenekon ve Balyoz davaları hakkında neden yazdın, konuştun?” “O bilgileri nereden buldun?” diye soruyorlar. 15 Temmuz, Darbe, Cemaat vb. gibi konular gündeme dahi gelmiyor. Mesele darbe, darbeye destek verme, karışma değil. Öyle bir ihtimal kimse için söz konusu değil zaten. Gazetecilerin, aydınların kaldığı koğuşta herkes meselenin “15 Temmuz”, “Cemaat AKP kavgası” olmadığını, konunun Ergenekoncuların intikamından ibaret olduğunu anlıyor. Nitekim bazı Ergenekoncu paşalar daha hapiste iken: “Eğer biz buradan bir çıkarsak dışardakilerle çok ciddi bir hesaplaşma olacak, Aç kalacaklar. Bir iki sene içerisinde bu manzara tam tersine dönecek. Rövanşı çok farklı olacak. Çok kişinin canı yanacak!” demişti. (ses kaydına bu videodan ulaşılabiliyordu, şimdi ulaşılamıyor)

Hapisten çıkan dostumun geldiği son nokta: “sorgulamalardan, işkencelerden, hapislerden ve yaşatılanlardan sonra anladım ki Hizmet’in arkasında kimse yokmuş! Çok açık şekilde gördüm ki Hizmet bağımsızmış, Hizmeti destekleyen bir devlet, bir güç, organizasyon yokmuş!” demek oluyor. Sanırım aynı yalnızlığı, kimsesizliği, korumasızlığı yaşayan, bunca ağır zulüm ve baskı karşısında çaresizlik yaşayan herkes aynı sonuca vardı. Hizmet’in ve Hizmet insanların Allah dışında kimsesi yoktu. Ömrümüzü, imkanlarımızı feda ettiğimiz “çocukları daha iyi yetişsin, iyi insan olsun!” diye harcadığımız Anadolu insanı da iftiraların etkisinde kalmış, kimi vurmayı, kimi susmayı tercih etmişti. 

Osman Kavala‘nın, Gezicilerin, Can Dündar’ın arkasında Batı bütün kurumlarıyla dururken, bazı kişiler için devletler, ülke liderleri devreye girip onları kurtarırken ve Türkiye ile kötü olmayı göze alırken, ağır ve kitlesel kıyım yaşayan Hizmet Hareketi’nin arkasında ne batıdan, ne doğudan hiçbir güç yoktu. Ne ABD’den, ne Avrupa’dan, ne Rusya’dan ne de Çin’den herhangi bir sahiplenme görmedik. Türkiye’nin içinde de sahiplenme ve savunma yoktu. Bireysel çabalarla bu boğucu atmosferde mücadele veren, ses olan cesur insanları elbette takdirle anıyoruz. Ama ne içerde ne dışarda Hizmet Hareketi’nin maruz bırakıldığı ağır ve yaygın zulme “bu kadar da olmaz, ayıptır günahtır, zulümdür!” diyen kesim görmedik. Vicdanı rahatsız olan bazıları önce AKP ağzıyla sövüp, sonra iki kelam etmeyi tercih etti.

Hizmet insanlarına yaşatılanlar Hizmet’in Anadolu halkından, ülke  kaynaklarından beslendiğine dair inancımızı bir defa daha teyit etti. Her sözünde “yerli ve milli” ifadesi kullananlar ise Yahudi cesaret ödülü aldı. Katar’a yalvardı, Rusya’dan Çin’e, ABD’ye kadar öpmediği el kalmadı. Kendisini milli, milliyetçi diye tanımlayanların ne kadar kirli, kanlı ve karışık olduğunu öğrendik. Hizmet’i “hain” “ajan” ilan eden siyasal İslamcı güruhun içerde ve dışarda bütün suç örgütleriyle kirli işlerinin olduğunu gördük. Kendisine “dindar”, “muhafazakar” diyen pek çok grubun küçük karşılıklar mukabili güce nasıl vagon olduğuna şahit olduk. Bu süreç aslında Hizmet Hareketi’nin ne kadar temiz ve nezih kaldığını, bağımsız ve yerli olduğunu ortaya çıkardı. Devletin bütün gücüyle irdelediler, incelediler, kurcaladılar ama bir şey bulamadılar.

Elbette insanlardan oluşan bir sosyal hareketin hataları, kusurları olacaktır. Ama ben tanıştığım 1985 yılından bu tarafa Hizmet içinde Anadolu insanının alınterinden, emeğinden, helal kazancından, fedakârlığından başka bir şey görmedim. Her biri ülkesine aşık, vatanı ve insanlık için çabalayan, fedakar, hasbi, cömert, dürüst, çalışkan, bilim ve eğitim aşığı, vicdanları diri kimseler gördüm. Çalanları görmedim, verenleri gördüm. Kendisi için değil başkası için yaşayanlar gördüm. Alanları değil, paylaşanları gördüm. Öldürenleri değil, yaşatanları gördüm. Silah kullananlar değil, kalem tutanlar gördüm. Dünyasını değil ahiretini, kendini değil, toplumu önceleyen kişiler gördüm.  Çatı Davasında yargılanan, arananlar listesinde olan biri olarak Hizmet’in herhangi bir dış güçten, herhangi bir destek aldığına dair en küçük emare görmedim, duymadım, sezmedim.

İçimdeki en büyük teessüf, elem iktidarın yaptıkları değil. Onlar Siyasal İslamcı ve fırsatçı. Erdoğan her şeyi yapabilecek tıynette bir adam. Ama Anadolu insanının daha vefalı olmasını, bazı konularda “hayır öyle değil!” demesini bekliyordum. Muhafazakar mahallenin, dindarların bu kadar vefasız olacağını ummuyordum. Muhalefet zaten Erdoğan’a kuyruk oldu ve zulmün, kıyımın devlet politikası haline getirilmesine katkı verdi. İstisnalar hariç Kemalist ve sol kesimler yaptıkları nedeniyle Erdoğan’a minnet bile duydular. 

Hizmet insanları hep Türkiye’nin gelişmesinin, kalkınmasının, dünyada etkili olmasının rüyasını görmüştü. Her birimiz her köşesiyle bu coğrafyanın erdemli, çalışkan, çağını anlayan ve eğitimli nesillere sahip olmasının hayallerini kurmuş ve bunun için didinmiştik. Ama bu süreç bize Hakkın ötesinde, halktan bile beklenti içinde olmamak gerektiğini öğretti. 

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version