HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY
Bugün ülke gündeminden uzaklaşıp kuzeye gidelim. 11 aydan bu yana devam eden Rusya-Ukrayna savaşına, oradan gerilere gidip yeniden günümüze dönelim. Biraz tozlanmış bilgileri açığa çıkarıp SSCB döneminden bugüne ve Türkiye’yi yönetenlere bakalım.
Kendini Yeni Çar olarak gören Rus diktatör Vladimir Putin, Ukrayna’yı kana bulamaya başladığı günden bu yana dünya hızla değişti.
Putin, Ukrayna’yı işgale giriştiği 24 Şubat 2022’de, kısa sürede sonuca varacağını hesaplamıştı. Bunu da kullandığı ifadeler ve uyguladığı stratejiyle belli etmişti.
Buna karşı Batı dünyası farklı bir yöntem uygulamaya koydu. Ukrayna’ya savaş araçları desteği vererek Rusya’nın hesaplarını bozma yoluna gitti. Bu Ukrayna’yı bir tür ikinci bir Afganistan bataklığına çevirme süreciydi.
Afganistan bataklığı Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) sonunu getirdi. Batı dünyası Ukrayna savaşını, yayılmacı Rusya Federasyonu’nu dağıtmaya giden yola dönüştürme çabasında.
Putin’in Rusya’yı saldırgan bir sürece sokması, dünyanın yarısını kendisine düşman haline getirdi. 2021 yılında Rusya’yı düşman olarak gören ülke sayısı bir-iki civarında iken, bir yıl sonra gelişmiş ülkelerin tamamına yakını Rusya’yı “dost olmayan ülke” olarak görmeye başladı.
Ukrayna savaşının ortaya çıkardığı bir gerçek daha vardı. Putin döneminde ülke küresel bir aktör olma yolunda önceleri ciddi bir mesafe alırken, bu bir yıl içerisinde hızla önceki konumundan çok gerilere gitmiş oldu.
Rus ekonomisinin temeli, doğal kaynaklara, özellikle de petrol ve doğal gaza dayanıyor. Batılı ülkeler, bir taraftan Ukrayna’nın direnişini güçlü tuttu, öte yandan da Rusya’ya duyulan ihtiyacı hızla azaltma yoluna gitti.
Bunun en başarılı örneğini Almanya gerçekleştirdi. “Kalkınmışlığı ucuz Rus doğal gazına bağlı” olmakla suçlanan Almanya, bir yıl içinde bu ülkeden aldığı doğalgazı, yüzde 60’lardan sıfıra indirmeyi başardı.
This is how Germany stopped buying Russian gas in 2022.
It’s time to cripple to Russian economy and we should all do it together. pic.twitter.com/Q3GqGE2sNa
— Visegrád 24 (@visegrad24) January 11, 2023
İşgalin ilk günlerinde, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu pek çok ülkenin yöneticileri, Rusya’nın sahip olduğu doğal gaz ve öteki kaynakları bir silah olarak kullanacağı ve bununla Batı’nın elini kolunu bağlayacağını var sayıyordu.
Beştepe Sarayı, planlarını Batı’nın çaresizliği üzerine yaptı. Başlarda izlediği tarafsızlık politikasını, Putin’in uzattığı havuçlarla (belki de bazı köşeye sıkıştırmalarla) hızla Rusya’dan yana politikaya çevirdi.
RUSYA’NIN KISMİ SEFERBERLİĞİ DE İŞE YARAMADI
Batı’dan silah ve mühimmat desteği geldikçe, Ukrayna direnme gücü buldu. Rus birlikleri, ilk haftalarda işgal ettiği Ukrayna topraklarının önemli bir bölümünden çekilmek zorunda kaldı.
Batı, Rusya’nın planlarını bozmaya başlayınca Putin’in, geçtiğimiz Eylül ayında ülke genelinde kısmi seferberlik ilan etmesiyle savaş yeni bir aşamaya girdi. Putin, girilen yeni aşamayı nükleer savaş tehdidi yaparak ilan etti.
Batılı ülke liderleri, Ukrayna’ya verdikleri desteği kamuoyu önünde bu konuda konuşmamaya çalışarak Putin’i tahrik etmeden yaptı.
Putin, Rusya’nın Ukrayna’daki birliklerinin komutanı Sergey Surovikin’i hafta başında görevden aldı. Ukrayna’daki Rus birliklerinin gerilemesinin önüne geçmek amacıyla bu kez cepheye en üst düzey komutanını gönderdi.
Gidişata dur demek için Rus Genelkurmay Başkanı Valeri Gerasimov’u cephe komutanı yapan Putin, bir anlamda “Git pisliğini temizle” dedi.
Putin üç ay önce de önceki komutanı başarısız bulup “Armageddon” lakaplı Surovikin’i cepheye sürmüştü.
Rus lider, gerekli bedeli ödememek amacıyla zorunlu askerlik yaşını da (halen 18-27 yaş) yeni düzenlemeyle 30 yaşına çıkarıyor.
Putin’in komutan değiştirmeleri ve aldığı öteki önlemler, stratejik gördüğü hedeflere ulaşamadığı anlamını taşıyor.
UKRAYNA’NIN TANK KAYIPLARI TELAFİ EDİLİYOR
Savaşın başladığı dönemde Ukrayna’nın elinde farklı modellerde toplam 2 bin 370 tankı bulunuyordu.
Çok eski tanklar olan T-64: 1264 adet vardı – 680 adet kaldı.
Nispeten yeni model sayılan T-72 tankları: 750 adet vardı – 560 adet kaldı.
Modern T-80 tankları: 300 adet vardı – 220 adet kaldı.
Ukrayna, 11 aylık savaşta 910 tank kaybetti. Halen elindeki tank sayısı 1460 olarak biliniyor.
Son aylarda Batı başkentlerinde Ukrayna’ya dünyanın en modern tanklarından biri olarak bilinen Alman yapımı Leopard-2 tanklarının gönderilmesini tartışılıyordu. Polonya, elindeki Leopard-2 tanklarından belirlediği bir rakamı Kiev yönetimine teslim etmek istiyor ama Almanya buna ayak sürüyordu.
Almanya, öteki Batılı başkentlerden gelen baskıların sonunda Polonya’ya “tankların lisanslarını iptal ederim” çıkışını askıya aldı. Polonya Başbakanı Andrzej Duda, hafta içinde yaptığı Kiev ziyaretinde ilk etapta 12 adet Leopard-2 tankını göndereceklerini açıkladı. Duda, Ukrayna başkentinde yıldız gibi karşılandı.
Polonya’dan sonra İngiltere Challenger-2 tankları göndereceğini açıkladı. ABD de Abrams tanklarını yola çıkardığını duyurdu. Bu tablo, kısa sürede yüzlerce modern tankın, Ukrayna topraklarını savunmak için kullanılacağı anlamını taşıyor.
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırdığı günlerdeki ilk yazılarımda, savaşın kısa sürede sonuçlanması halinde bundan Moskova’nın kârlı çıkacağını, ancak bir yılı aşması halinde Rusya’nın kaybedeceğini ısrarla vurgulamıştım.
SAVAŞIN RUSYA’YA GÜNLÜK KAYBI 172 MİLYON DOLAR
Rusya’nın temel gelirinin doğal kaynak olduğundan hareket eden uzmanlar, savaşın Moskova’ya günlük maliyetinin 172 milyon dolar olduğunu hesaplıyor. Bunda AB’nin Rus petrolüne koyduğu tavan fiyat uygulamasının etkisi olduğu vurgulanıyor.
Günde 172 milyon dolar ek harcama (ayda 5,2 milyar dolar), ne kadar zengin olursa olsun bir ülke ekonomisinin kaldırabileceği rakamların ötesinde.
Batı, Rusya Federasyonu’nun sonunu getirmek için nihai hedefe odaklanmış görünüyor. Bunu görmeyen ve görmek istemeyen ülkelerin başında Beştepe Sarayı geliyor.
Türkiye, SSCB’nin çöküşünü öngöremediği gibi dağılma sürecinde de ancak takipçi olabilmişti.
Mesut Yılmaz, Dışişleri Bakanı iken ANAP Genel Başkanlığına soyunduğu günlerde gazeteci Taha Akyol’a bakanlık görevine ilk geldiği günleri anlatmıştı. Yılmaz, “SSCB dağılma emareleri gösterdiğinde bizim Dışişleri’nin elinde ne gibi bir arşiv var onları getirmelerini istedim. Önüme konulan bir iki parça gazete küpüründen başka bir şey değildi” diye karşılaştığı tabloyu anlatmıştı.
Benzeri bir aymazlık bugünkü Ankara’da görülüyor. Putin ile menfaat birliği Beştepe’nin gözünü boyamış durumda. Rusya Federasyonu’ndaki Türk unsurlar, Kafkas halkları ve Müslüman toplumlar, Moskova’nın Ukrayna’da hezimetini bekliyor.
Ankara, Rusya Federasyonu’ndaki Müslümanların hepsini Çeçen lider Ramazan Kadirov gibi Moskova’nın kuklası sanıyor.
Müslüman İnguşlar, belki şu an sembolik olabilir ama Rusya’dan bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Провозглашение Декларации сторонников независимости Ингушского народа.
Дал аьтто бойл шу Вежарий pic.twitter.com/2xWnc6xrB8
— Obarg 🇨🇻🇫🇷🇺🇦 (@Obarg1) January 10, 2023
Bildiriyi okuyan İnguş lider, sözlerini “Cezakümüllahı hayran kesira ve rahmetullahı ve berekatühü” diye bitirdi. Dahası, bölgeyi geri isteyen İnguşlar, Moskova’dan aynı zamanda soykırım ve suçlar için de savaş tazminatı istedi.
Kazakistan, Ukrayna’ya desteğini ortaya koymak için Kiev merkezinde ikinci Yurt açtı. Bu sembolik bir anlamdan öte bir şey ifade etmiyor olabilir. Rus karşıtlığında tavır koymada önemli bir anlamı var.
Kazakhs set up a second Yurt of Invincibility in Ukraine, this time in Kyiv. The first in Bucha provoked a furious response from Russia, so they decided to put up a second one. It’s a place for Ukrainians rest and warm up, drink some tea, charge their phones. H/T UkraineNow pic.twitter.com/9inmdtbmdV
— Bakhti Nishanov (@b_nishanov) January 12, 2023
Sözün özü, Batı Rusya’yı ekonomik çöküşe ve oradan siyasi çöküşe sürüklüyor. Bunu da adım adım hayata geçiriyor.
Beştepe Sarayı ise yakın gelecekte yaşanacak gelişmeleri görme yerine, seçimi kazanıp bir dönem daha ülkeye sahip olmanın küçük hesaplarını yapıyor.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***