YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Şimdi Silivri’de tutsak olan Sevgili Mustafa Ünal ile yıllar önce Turgut Sunalp’i Moda’daki evinde ziyarete gitmiştik. Hani şu 1980 darbesinden sonra askerlerin kurdurduğu Milliyetçi Demokrasi Partisi’nin Genel Başkanı olan, Ege Ordusunun kurucu komutanı, emekli Orgeneral Turgut Sunalp’ten söz ediyorum. Ölümünden birkaç sene önce yaptığımız o görüşmede hiç unutamadığım birkaç mesele olmuştu. Bunlardan birisi Milli Görüş’ün kurucusu Necmettin Erbakan’ın Türkiye’ye getirilip parti kurdurulması konusunda söyledikleriydi. Ama yazının konusu milli görüş olmadığı için o konuya girmeyeceğim.
Sunalp Paşa o görüşmede askerlik hatıralarını, MDP’nin kuruluşunu, Kenan Evren’in kendisi hakkında söylediklerini uzun uzun anlatmıştı. Siyasetten nasıl büyük hayal kırıklıklarıyla ayrıldığını kendisinden dinlemiştik.
Askeri geçmişinde kendince hatırı sayılır işler yaptıktan sonra, sivil hayatta başarısızlıklar yaşamanın insan ruhunu nasıl hercümerc ettiğini, onda bizzat gözlemlediğimi hatırlıyorum. Hatta o günkü konuşmadan aldığım notlar içine bunu da yazmışım. Askeri hatıralarını anlatırken “bir zamanlar, yüz binlerce asker iki dudağımdan çıkacak söze bakıyordu, şimdi apartman kapıcısına söz geçiremiyorum” demişti. Sunalp Paşa’nın konuşurken sözlerindeki öfkeyi daha dün gibi hatırlıyorum.
İnsanoğlunun en büyük sınavı bu olmalı diye düşünüyorum. Önem yitirmek, insanın iç dünyasında hazmetmesi, kabullenmesi, ortaya çıkan travmayı atlatabilmesi en zor sınav olmalı.
Ahmet Davutoğlu’nun altılı masayla ilgili söylediklerini siyasi hesaplardan çok, kendi iç dünyasının patlaması olarak görüyorum. Bir zamanlar ülkedeki en önemli koltuğa oturup, herkesin dikkatle dinlediği bir makamdan, şimdi neredeyse kimsenin ciddiye almadığı, altılı masada konuşurken bile kimsenin kulak kesilmediği bir insan durumuna düşmek sanıyorum Davutoğlu’nun atlatamadığı bir travmadır.
Hele de hayatınız boyunca kendinize fazlasıyla inanmış, hatta çok önemli işler yapmak için ‘seçilmiş’ biri olduğunuzu düşünüyorsanız; bugünkü statünüzü kabullenmek, bu durumla baş edebilmek hayli zor olmalı.
Bence Davutoğlu o sözleri herkesten önce kendine söylüyor, yani aynadaki Ahmet’e! Bir kenara atılmanın büyük hayal kırıklığını yaşayan o çok önemli kişisine. “Sakın üzülüp kendini değersizleştirilmiş zannetme biz (kendisiyle, aynadaki Ahmet) hala önemli adamız, lafım dinlenmezse öyle bir kriz çıkartırım ki, hükümet iş göremez hale gelir, seçimler yenilenmek zorunda kalır.”
Derdim bir Davutoğlu eleştirisi değil, bir tespit yapmaya çalışıyorum; çünkü bu hepimizin sorunu. Benzer travmayı yaşayan sadece Ahmet Davutoğlu ya da falanlar filanlar değil; büyük çoğunluğumuz aynı psikolojiyi yaşıyoruz.
Apoletleri, makamları, bilgiyi, başarıyı taşıyabilmek çok zordur ama asıl ölümcül olan ondan ayrılmaktır. Apoleti terk etmek zorunda kalıyorsunuz ve herkes gibi sıradan bir insan haline geliyorsunuz.
Bazen hak yolunda yürüdüğümüzü düşünürken bile egonun dondurucu soğuğu insanı mışıl mışıl bir ölüm uykusuna yatırabiliyor.
“Bu süreçte öyle zorluklar yaşadım ki bulaşıkçılık bile yaptım.” İçinde kibir saklı bir tevazu cümlesi. Oysa bulaşıkçılık yapmak basit insanların işi, benim gibi şu kadar eğitimli, bu kadar birikimli, böyle apoletli, şöyle önemli bir adam, bu basitliklerde dolaşmaması gerekirdi fakat doğru istikamet uğruna sabrettim, hepsine katlandım.
Turgut Paşa gibi bir zamanlar şu kadar önemli ve büyük işler iki dudağımın arasından çıkacak söze bakarken, bugün önemsiz, değersiz, bir kenara atılmış sıradan birisiyim.
Bunları ne kadar söyledik kendimize.
Makamın verdiği imkanlarla önemli hale gelen insanlar, makamın gitmesiyle kolayca bir hiçe dönüşebiliyor. Zaten dünyada her şey bir gün mutlaka gelip geçer. Önemli insanlar vezirliğin ve rezilliğin arasında gidip gelir.
Aslolan değerli ve demli adam olmak. Değerli adamların üzerine ne urba geçirilirse geçirilsin, hangi makamda oturursa otursun kıymetini asla kaybetmez. Tıpkı altının çamurda ya da baş köşede olmasıyla kıymetinin değişmediği gibi. Her şey bir sınamaydı… İmkanlar da imkansızlıklarda Allah’ın imtihan süreçleriydi.
Ne mutlu bu sınanmalardan ders çıkaranlara..
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***