Merve Bozcu’nun kısa filmi Plastik Rüya, ödüllü festival yolculuğundan sonra MUBİ’de gösterime girdi.
37 yaşındaki bir kadının, Belma’nın (Nihal Yalçın) dermatolojik bir sebepten muayene olduğu bir hekimin (Tuğrul Tülek) kadına telkinleri üzerinden bir hikâyenin içine çekiliyoruz. Belma’nın kocasını Salih Bademci oynuyor. Belma, moda olan bir güzellik müdahalesini yaptırmak istemese de bir şekilde ayakları onu estetik kliniğine tekrar götürür ve bir kadının pek kimselerle paylaşamadığı güzellik kaygıları trajik bir hale bürünür.
Yaşam sürmekte, evrim de. Yaşam kendini sürdürebilmek için her dönemin modasına uyum sağlamaya çalışır. Tıpkı son birkaç yılımızın başat belirleyicisi covid virüsünün hayatta kalmak için, konakladığı canlıyı öldürmeyecek kıvama gelmesi gibi. Biz virüse, virüs bize, aşılar, virüsler yoluyla uyumlandı.
Çağrışım serbest; birbirinin mizaç olarak zıddı iki insanın zamanlamada aynı anda birbirinin odağında olamayışı veya sadece akışta öyle gittiği için, adlandırılamayan bir tutkunun esiri olması gibi. İlişkinin başlarında yoğun çekim kadar yoğun agresiflik de barındıran aşklardan bahsediyorum. Öylesi aşkın bir versiyonu olarak ve teşbihte hata olmaz, covid virüsü, yaşamını sürdürebilmek için konağının hayatta kalacağı noktaya geldi, sakinledi, yaşamam için yaşaması gerekir dediği bedenlerde, aşkın sadece ben diyen düşüncesiz kıvamından, uzlaşmacı, sarih düzleme geçti. Faydacı olduğu kadar akıllıca bir hamle.
FİLM KISA, KONU UZUN…
Plastik Rüya’da, oyunculuklar çok iyi, yönetmen, önermesini filme aktarırken de öyle. Sadece, hekimin, Belma’ya botoks uygulaması önerdiği ilk sahnedeki replikler, yönetmenin önermesini haklı çıkarma kaygısıyla söyleniyormuş gibi bir his uyandırdı bende.
Güzellik algısı her cinsin etkileşimde olduğu, insan türünden bakış söz konusu olduğunda, (çünkü hayvanlar aleminde durum tersi; dişisine kendini beğendirmek için süslenen genellikle erkek oluyor) dönemin modası üzerinden geçerli olanın belirlendiği bir mayınlı tarla… Moda deyip geçmemeli, kavram olarak moda, genellikle solda popülist-lümpen ya da bohem-burjuva olarak kutuplara ayrılır ve bir şekilde sol adına haklı çıkılacak bir dudak bükmeye, küçümsemeye neden olur.
GÜZELLİK, PİYONERLER, GRETCHENLAR
Güzellik algısının, dönemin modası ne demekse ve neyi gerektiriyorsa o olduğu bir zamandayız. Tanımlar ve beğeniler, maruz kalınan ve çoğunluğun onay verdiği bir “seçici kurul”dan geçerek yayılıyor. Üstelik artık sadece çizilen haritalarla değil, sosyal medyaya sahip herkesin erişebileceği kıtalararası bir kabulle…
Geçmişte olanlar bugünkünden farklı değil. Uğruna, kız çocuklarının ergenlikten az önce bedenlerinin sıkıştırıldığı korseler, sakatlanmış, işlevsizleştirilmiş uzuvlar (bkz. lotus ayak), meme sarkmasının tek engeli olarak anne sütüne muhtaç yeni doğanları işaret eden hazır mama şirketleri… liste uzar gider. İnsanlık tarihinin güzellik algısında gürbüz Piyonerler, gürbüz Gretchenlar oldu. SSCB’nin ideal, güzel yeni nesil piyonerleri, Nazilerin doğurgan, sağlıklı, sarışın Gretchenları ile eşzamanlı olarak Türkiye’deki gençlik bayramı kutlamalarında akrobasi yapan gençlerin kılık kıyafeti de hep bu gürbüzlüğe vurgu yapar. Dönemin ruhu budur.
“O günün koşulları bunu gerektiriyordu” ezberini, insan canını toplu katliamlardan geçiren rejim ve diktatörleri aklayacak biçimde değil, bugün ne yapıyoruz, ne yapmalıyız üzerinden yapıcı bir noktaya getirebilmek için antropoloji, sosyoloji ve psikoloji başta, uzun uzun düşünmemiz gerek. Kendi bedenimizi, güzellik algımızı nasıl beslediğimizse hepimizin ödevi. Soru işaretleri kadar cevapları da bizde. İçimizdeki estetik diktatör, geçmişte ve şimdi var olmuş her bir diktatörden daha kalıcıdır.
Ceren Gündoğan: 1983 İstanbul doğumlu. İBBŞT TAL’de ve Akademi İstanbul Tiyatro bölümlerinde oyunculuk, Kocaeli Üniversitesi GSF/ Sahne Sanatları Dramatik Yazarlık bölümlerinde öğrenim gördü. İstanbul Devlet Tiyatroları’nda oyuncu ve reji asistanlığı, Asis Yapım’da proje tasarım asistanlığı ile dizi ve belgesel senaristliği yaptı. İlk romanı Yaralı Rüzgâr, 2022 Mayıs ayında Eksik Parça Yayınları etiketiyle yayınlandı. Artı TV’de Artı Sahne programı sürdürüyor
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***