Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Ölüm Perileri!

Ölüm Perileri!


İrlandalı yazar ve yönetmen Martin McDonagh’ın son filmi The Banshees of Inısherin, “Aran Adaları Üçlemesi”nin sonuncusu. Üçlemenin ilk iki eseri Inıshmaan’ın Sakatı (1996) ve Inıshmore’lu Yüzbaşı (2001) gibi tiyatro oyunu değil, film olarak enfes bir hikâye anlatıyor bize The Banshees of Inısherin (2022).

1923 yılında İrlanda açıklarında, Inısherin adasındayız. İrlandalı aktörler, Collin Farrel ve Brendan Gleeson, yönetmenin 2008 yapımı uzun metrajlı ilk filmi In Bruges’dan sonra tekrar karşımızda. Padraic (Farrel) ve Colm (Gleeson) yakın iki arkadaştır. Film başladığında, Colm, Pádraic’le arkadaşlığını sonlandırır, “artık senden hoşlanmıyorum” diyerek… Pádraic gibi biz de bu tuhaf ve açıktan söylendiğinde nezaketsiz gerekçe yüzünden derin düşüncelere dalarız ve kendi kişisel tarihimizin sonlandırılmış arkadaşlık ilişkilerini anımsarız.

ÜLKEDE VE İLİŞKİLERDE BAĞIMSIZLIK

McDonagh’ın dahiyane bir sadelikle ördüğü hikâyede, İrlanda’nın bağımsızlığı ile Colm’un Padric’den ayrılma isteği iç içe geçiyor. Toplumsal yaşamda olan her şey bireysel hayatları da etkiliyor. Anakarada patlayan bombalar, ilişkilerde de patlıyor.

Colm, keman çalar ve ölümsüzlük yolunda yaptığı besteyi tamamlamaya çalışırken, Padraic’le olan rutin meyhane arkadaşlığından sıkılmıştır. Alışkın olduğumuz bir sudan bahaneyle kavga çıkarıp küsme yoluna gitmeyen bu tuhaf adamın dolaysızlığı irkiltici bir sahicilik içeriyor. Karakterin tek irkiltici hamlesi bu değil üstelik!

Padraic, dostunun arkadaşlıklarını sonlandırma isteğine bir türlü anlam veremez. Meyhanede başkalarıyla neşe içinde keman çalıp şarkılara eşlik eden Colm’a hüzünle bakar. Bize grotesk gelen bir gurura sahip olan Colm, anlamlandırmaya çalıştığı yaşamında belki de bir dramatik aksiyona ihtiyaç duymuştur ve bunu “benden uzak dur” dediği Padraic’i, kendisini rahatsız eden her bir davranışında parmaklarından birini kesmekle tehdit ederek sağlar. Kara komedi de, eski dostlar arasındaki kan davası da burada başlıyor.

DOMİNİC VE HAYVANLAR

McDonagh’ın oyunlarından aşina olduğumuz, büyük ideallerin basit güdüler yoluyla ortaya çıktığı saçma durumlar karmaşası film. Kendi ifadesiyle, “Irish-Londoner” yönetmen, İrlanda toplumunu her yönüyle ele alıyor. Taşranın irinleşmiş çözülemeyen sorunları, sıkıcılığı ve sıkıcı insanı filmde karşımıza çıkıyor. Polis babasının cinsel istismarına maruz kalan yarı akıllı Dominic, (Barry Keoghan etkileyici bir performansla karşımızda) Padraic’in Colm’la ilgili üzüntüsünü gidermesinde ona arkadaş olur. Filmin en masumları Dominic ve Padraic’in çok sevdiği eşeği Jenny ile Colm’un köpeğidir.

YENİLİĞE GİDEN YOL

Erkeklerin dünyasında kan, şiddet, taciz, kalp kırma temalı olaylar yaşanırken filmin umudu tüm bu taşra saçmalığından uzaklaşan Padraic’in kız kardeşi Siobhan’dır (Kerry Condon). Bu ücra adanın sıkıcı yaşantısında, çalışmak ve yeni bir hayat kurmak için harekete geçen Siobhan olur.

Filmin bir diğer boyutu, yönetmenin, neredeyse 200 yıl boyunca zihinlerimize yerleşmiş toplum-bilimsel kavram ve klişeleri zorlayan, tamamen farklı, sıra dışı bir bakış açısı getirmesidir. Örneğin, bireyin, “gelişmiş” toplumların ürünü olduğu kalıbını, yatak odalarında hayvanlarıyla birlikte yaşayan, “ölümsüzlüğü” kültürel yaratımdan çok, basit köy insanının nezaketinde bulduğunu söyleyerek yıkan Padraic…

Martin McDonagh, çok iyi bildiği hikâye anlatımını ustalıkla örmüş. Ve her biri çok başarılı oyuncularının yönetimini de lâyığıyla yerine getirmiş.

Bir arkadaşlık cinayetini yer yer dehşetle, yer yer kahkahalarla ama mutlaka çok düşünerek izliyorsunuz. İrlanda’nın muhteşem doğasının içinde geçen iyiliğin sıkıcılıkla, fedakârlığın, kendine haksızlıkla paralel düşünüldüğü The Banshees of Inısherin, Altın Küre’de Komedi-Müzikal kategorisinde En iyi Film, En İyi Yönetmen, En iyi Senaryo, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, En İyi Özgün Müzik ve En İyi Erkek Oyuncu olmak üzere toplamda 8 kategoride adaylıktan En İyi Film, En İyi Senaryo ve En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini kazandı. Ödüllerin devamı gelecektir.


Ceren Gündoğan: 1983 İstanbul doğumlu. İBBŞT TAL’de ve Akademi İstanbul Tiyatro bölümlerinde oyunculuk, Kocaeli Üniversitesi GSF/ Sahne Sanatları Dramatik Yazarlık bölümlerinde öğrenim gördü. İstanbul Devlet Tiyatroları’nda oyuncu ve reji asistanlığı, Asis Yapım’da proje tasarım asistanlığı ile dizi ve belgesel senaristliği yaptı. İlk romanı Yaralı Rüzgâr, 2022 Mayıs ayında Eksik Parça Yayınları etiketiyle yayınlandı. Artı TV’de Artı Sahne programı sürdürüyor

Ceren Gündoğan

Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version