Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Noel Baba’yı bekleme, Robin Hood ol

Noel Baba’yı bekleme, Robin Hood ol


Sürekli ‘köşe’ yazalı yirmi yılı geçti. Özel günler için, yazılmışlardan daha iyisi olmuyor, bazen. Mesela ‘Sevgililer günü’ klasik yazımı bilirseniz, muhtemel, Cambridge’de bir lüks restoranda garsonluk hikayesi. Bunun gibi bir de ‘Yeni yıl- Noel Baba’ yazım var ki, bundan da kaçınamıyorum ve ne yazık ki hiçbir şey değişmediği için size bu yazıyla, hep birlikte çok güzel eylemli yıllar diliyorum…

‘İki otomobil lastiğini çevire çevire götürüyorduk. Bir tane de boynuna takmıştı Pedro. İki davul vardı. Çocuklar omuzlarda, kucaktaydılar. Biraz büyük olanlar, pankartlı, bayraklı annelerin, babaların bacakları arasında koşturuyordu. Yol kesmeye gidiyorduk. Bir bidon benzinle geldi Fran. Önce lastikler atıldı yola. Şöyle bir yuvarlanıp düştüler. Bir iki araba telaşla aralarından geçti. Geridekiler sıkışıp kaldı.

Herkes Arjantin’de Piqete-Barikat’ın anlamını biliyordu. Bir hak talep etme yöntemiydi. Barikatın gerisinde kalan arabalar, sağdan soldan kaçmaya, geri geri gidip bir yoldan geçmeye çalıştılar. Biz asfalta oturduk. Bir et fabrikasının önündeydik. Lastikler yanıyor, davullar çalıyordu. Polis arabaları yerlerini aldı. Piquteros-Barikatçılara alışıktılar. Gecekondudan gelen 35 ailenin adına Maria konuştu. “Bütün aile buluşup yeni yıl yemeği yiyeceğiz ama soframız bomboş. Bu yoksulluğun sorumlusu biz değiliz. Biz de ailemize, çocuklarımıza en azından yeni yıl yemeğinde et yedirmek istiyoruz. Bu fabrika bize, 35 aileye yılbaşı gecesi için yeterince et vermezse yolu açmıyoruz.”

Polisler not alıp, telsizle bildirdiler. Klasik bir işlemdi. Barikat ve talep. Fabrika yetkilileri geldi. Yılbaşına 6-7 gün vardı. En çok et sattıkları günlerdi. Maria onlara “Yıllardır Noel baba gelsin diye bekliyoruz nedense bize hiç gelmiyor” diyordu. Yolda lastikler yanıyor, davullar çalıyordu.

Geçen hafta, bir başka, daha doğrusu yüz binlerce başka Noel Baba da Güney Kore’de, Seul sokaklarındaydı. Güney Kore Devlet Başkanı Park Geun-Hye’yinin yolsuzluklarını protesto eden Güney Kore halkı, Noel Baba kıyafetleriyle sokakları doldurunca devlet başkanı istifa edebileceğini açıkladı. Parlamentonun başkanı zaten azletmişti ama anayasa mahkemesinin kararına ihtiyaç vardı. Anayasa mahkemesi bu kararı verecekti artık. Yüz binlerce Noel Baba’nın, şenlikli bir şekilde sokakları doldurmasına, anayasa mahkemesi nasıl karşı koyabilir ki?

Kore’de Noel Baba belki onun hediyelerini çalan devlet başkanını da yolsuzluklarıyla birlikte, çuvalına koyup gidecek.

NOEL BABAYI BEKLEME…

Noel Baba haberlerinden biri de Türkiye’dendi. Kafasına silah dayamışlardı. Temsili Noel Baba çok çaresiz görünüyordu fotoğrafta. Benim merak ettiğim, temsili Noel Baba’yı nasıl ikna ettiler? Daha önce Erzurum’du galiba, kimse ‘Ermeni milis olmak istemedi’ haberini okumuştum. Bu sadece ‘sağ’a özgü bir şey değil aslında. Ben de bir filmimde askeri oynayacak kimseyi bulamamış, lahmacun getiren çocuğu oynatmıştım. Çok iyi de oynadı. Askerden yeni dönmüştü.

Bir de bu Noel Baba da dikkatimi çeken, şu kafaya silah dayama pozisyonu… Eskiden silah sadece kafanın bir tarafına dayanırdı, özensiz. Şimdi dikkat ediyorum da bilek şöyle yukardan aşağı doğru hep bükük. Bir cinayet estetiği! geliştiriyor silah kafaya dayamacılar. Fakat herhalde Kore’deki yolsuzlukları protesto eden Noel Baba ile ilgisi yoktu bu eylemin. Hem burada yolsuzluk yok zaten, kesinlikle yok…

Buenos Aires’de bir gün sonra barikatı fabrikanın ön kapısına taşıdık. Uzun bir et kamyonu kuyruğu oldu içeride. Müdür geldi, “Tabii ki haklısınız” dedi. “Niye önceden söylemediniz. Hemen verirdik.” Biraz kilo pazarlığı oldu. Biraz etin hangi kısmından verileceği tartışması. Aile başına 15’er kilo et aldık. Pirzola ve biftek. 500 kilo kadar etti.

O yılbaşı yemeğinde gecekondu mahallesinin bütün evlerinden et kokusu geliyordu. “Bir dahaki sene de bira fabrikasının önünü kessek” dedim. Herkes başını salladı. Herkesin ağzı doluydu.

Herkese iyi yıllar ve Noel Baba’yı bekleme Robin Hood ol!


Metin Yeğin: Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah… CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200’e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye’de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; Gazeteduvar, dünyada, Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10’dan fazla kitaba sahip. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti.

Metin Yeğin

Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version