Yüzyıldır devinen, değişik uğraklardan geçerek gelişimini sürdüren bir yapısı ve birikimi var modern Türkçe şiirin. Yeni yılda da hem gelişmesini, değişimini sürdürmesini hem de üzerine daha çok araştırma, daha çok inceleme yapılmasını, tartışılmasını, konuşulmasını umduğumuzu belirterek başlayalım 2023’ün ilk yazısına.
Bir haftalık gecikme, yeni yıla ilişkin umutlarımızı, dileklerimizi, beklentilerimizi dile getirmek için önemli olmasa gerek. Ayrıca kolay mı ki bir dakika içinde bir yılı geride bırakıp yeni bir yıla girmek. Bir dakikada mümkün değil de bir saatte, bir günde gerçekleşecek şey mi böylesi bir değişim… Neyse deyip geçelim. Amacımız ne yeni yıl, eski yıl kıyaslaması yapmak, ne de konuyu ve perspektifi genişleterek zaman kavramı üzerinde durmak.
KALANLAR
Masanın üstünde, geçen yıldan kalan okuduğumuz, ancak değinmeyi düşündüğümüz, tasarladığımız halde daha önce bunu gerçekleştirme imkânı bulamadığımız şiir kitapları var. İçlerinde uzun süredir, nerdeyse bir yıldır bekleyenler bile söz konusu. Bu arada şunu da kaydedelim: Yayımlanan her şiirin, her şiir kitabının modern Türkçe şiir için hem tarihsel, hem güncel açıdan önemli olduğunu düşünüyoruz. Şiir için konulan bir ‘virgülü’ dahi üzerinde durulmaya, konuşulmaya değer bulduğumuzu da belirtelim. Bu anlayış ışığında bize ulaşan, “elimize geçen” kitapları okumaya, üzerinde düşünmeye, mümkün olduğunca değerlendirmesini yapmaya ve tanıtmaya gayret ediyoruz.
Okuduğumuz halde masanın üstünde duran ve okurken notlar aldığımız kitaplardan biri, Cevat Çapan’a ait. Çapan’ın Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan kitabının yayın tarihi Şubat 2022. Kitap için, şairin doksanıncı yaşının bir nişanesi de diyebiliriz.
DOKSANINCI YAŞIN DOKUZUNCU KİTABI
Cevat Çapan, ellili yılların başında şiire başlar. İlk şiiri 1952’de Varlık dergisinde yayımlanır. Ancak uzun süre ara verir. Seksenli yılların başında şiire tekrar döner ve ilk kitabı 1985’te okurla buluşur. Çapan’ın o tarihten günümüze kadar yayımlanmış şiir kitapları şunlar: “Dön Güvercin Dön” (1985), “Doğal Tarih” (1989), “Sevda Yaratan” (1994), “Ne Güzel Yolculuktu Aklımdan Çıkmaz” (2001), “Ara Sıcak” (2009), “Su Sesi” 2013, “Son Duraktan Bir Önce” (2017) ve “Bir Başka Coğrafyadan” (2020).
Cevat Çapan, aynı zamanda Türkçe için çok önemli bir şiir çevirmeni. Dünyanın birçok dilinden çevirdiği şiirlerle Türkçede adeta bir şiir okyanusu yaratmış olduğunu söylersek hiç de abartmış olmayız. Onun modern Türkçe şiir için, tek başına bu özelliğine bakarak bile önemli bir köşe taşı konumunda olduğu söylenebilir.
Cevat Çapan’ın hayata, dünyaya bir “geniş boşluktan” bakarak konuştuğu şiirlerini toplandığı dokuzuncu kitabının adı “O Geniş Boşlukta”.
Kitap üç bölümden oluşuyor: “Sessizliğin Uğultusu”, “Duvar Yazıları” ve “Sis Dağılırken”. İlk bölümün “Her Mevsim Bir Cehennem” başlıklı ilk şiirinden bir betik okuyalım:
O bin pınarlı dağlarının eteklerinde
yıkık bir ören yerinde rastlarsan
başı, kolları koparılmış bir tanrıçaya,
oturup bir zeytin ağacının altına
ona kurban edilen başka canlıları
ve o görkemli törenleri düşün.
Her zaman yağmalanıyordur Troya
ve yanıyordur bir Kartaca, uzakta.
Geçmiş uygarlıkların mirasının, bilhassa turistik değeri yüksek kültür, sanat ürünlerinden ibaret olmadığının vurgulanması boşuna değildir. Tarih denilen yaşanmış zamanı çok yönlü algılamanın ve düşünmenin bugüne olduğu gibi geleceğe de tuttuğu ışığın önemi yadsınamaz.
O GENİŞ BOŞLUKTA KONUŞAN KİM
Behçet Necatigil, aradan geçen yıllara karşın günümüzde de eskimeden varlığını ve yerini korumayı sürdüren şairlerdendir. Necatigil şiir düşünürü olarak da önemlidir. Şiir üzerine düşünceleri de, şairlerle ilgili görüşleri de geçen zamana yenilmemiştir. Ona göre her şair üç burçtan geçer: “Gurbet”, “hasret” ve “hikmet” burcu. Gurbet burcu şairin başlangıç dönemidir. Gurbet burcunda şair kendisini kendi sesini bulmak için terk eder sılayı. Şiir yaşamaya şiirle yaşamaya başlar ya da yaşamını şiire bağlar.
Hasret burcuna giren şair öncelikle, deyim yerindeyse kendi şiirinin özlemiyle yanar tutuşur. Çünkü artık başlangıçta aldığı etkilerin farkına varmıştır. Kısaca söylersek kendisi olma arayışı ve kendisini gerçekleştirme, kabul ettirme sürecidir hasret burcu. Kendini yıkıp yeniden icat etme ya da kurma sürecidir de diyebiliriz. Hikmet burcuysa şairin dünyayı dilediğince bir biçime sokmanın zorluğunu idrak ettiği dönemdir.
Bu dönemi şöyle betimliyor Necatigil: “Zaman geçer, birden görür: Çevreyi, dünyayı dilediğince bir biçime sokmanın zorluğunu görür. Mutluluk (çapı belli bir çevrenin ya da çok geniş bir alanın, diyelim dünyanın mutluluğu) hâlâ gerçekleşmemiştir. Bunu anlar. Anlar ki, kendi küçük özlemlerini bile gerçekleştirememiş, yakın çevreyi bile değiştirememiştir. Gösterdikleri, hatırlattıkları yüzde kaç uygulanmış, sözü ne dereceye kadar geçerli olmuştur; görür, yazdı da ne oldu! O zaman hikmet burcuna girer. Hikmet çapraşıktır ve çok az değişir. Geçmişin büyük şairlerini o zaman anlar. Niçin her biri bir yerde kötümser olmuş, dışımızdaki zamanın içimizdeki vakti nasıl çabuk tükettiğini algılamanın acısıyla niçin her biri Yunus`laşmış, Hayyam`laşmış, Galip`leşmiştir. Şair, hikmet döneminde daha çok, değişmez alınyazısına geçer. Kader ki alın-yazısı değildir, en ileri uygarlık kesimlerinde de vardır. Ve insan bıkar. Özlemiştir, olmamıştır, bıkar. Şimdi neye sığınacaktır: Hikmet burcuna geçer. Şikâyetlerin, isyanın şiiri; zamanla yerini, kabulün, benimsemenin, vazgeçişin şiirine bırakır.
Sözlüklere baksanız, nedir hikmet; Bilgelik, gizli neden, insanlarca Tanrının anlaşılmaz amacı. Ve bütün büyük şairler, bir gün gelmiş, hatta günlersiz aylarsız, önceden, hikmet burcuna girmişlerdir. Ve kalan, galiba daha çok, hikmet burcu ürünleridir. İnsanın en şaşmaz falını hikmet burcu gösteriyor; çünkü gurbetler geçici, hasretler geçici ve ebedi insan hikmet burcunda yaşıyor.”
ŞAİRİN YAŞI YOKTUR
Necatigil’in sıralamasına uyarak diyebiliriz ki şairlerin yapıtlarına hangi burçtaysalar o dönemin düşünceleri, duyguları, duyarlılıkları, farkındalıkları, büyük ölçüde yansır. Öte yandan şairin yaşı yoktur denilebilir, öyledir. Ama şairin edindiği deneyimi de göz ardı etmemek gerekir. Yaşantıdan sağlanan deneyim şiire sızar. Şöyle ya da böyle sızar ki bu, kuşkusuz çok önemlidir. Yıllarını şiire vermiş şairin yenilik arayışı da yıllar içinde harcadığı emeğin, zamanın, şiirle süren yolculuğunun edimini içerecektir, içerir.
Cevat Çapan, “Şiir gençken yazılır. Bu söz doğru mudur bilmem, ama ben bunun doğruluğuna bağlı kalmaya çalışarak yazdım” diyor. Orhan Koçak’a göreyse “Yetmiş yaşına kadar yaşayan şair azdır. Yetmişinden sonra şiire devam eden şair daha azdır. Yetmişinden sonra en iyi şiirlerini yazan şair dünyada tektir: Wallace Stevens. Bu durumda Süreyya Berfe’nin kahramanca çabasına hayran olmamak mümkün değil. Tabii Cevat Çapan ile Hilmi Yavuz’unkine de.” Cemal Süreya’ya göre de kırkından sonra şair olunmaz.
Her sav söz, tartışmaya açıktır. Sav sözlerle dile getirilen iddialarda bazen fil değil, filin bir parçası tarif ediliyor olabilir.
Cevat Çapan’ın dokuzuncu şiir kitabı, şairin aynı zamanda doksanıncı yaşına da bir armağan gibi. Gibisi fazla, öyle. Bir doksanıncı yaş kitabı. Kitabın “Duvar Yazıları” başlıklı ikinci bölümünde yer alan “Ağustos Sonu” başlıklı şiirin ilk parçasını paylaşalım:
Çardağın altında oturmuş
denizi perdeleyen
zeytin ağaçlarına bakıyoruz.
“Bu yaz da bitecek,” diyor,
terkedilmiş yağhanenin
ot bürümüş avlusunda.
Ona bakarken sussam da,
anlıyor aklımdan geçenleri,
bir şenlik odu olmasa da
yaktığım ateş.
Çapan’ın sohbet tarzında, konuşma üslubunun, anlatımcılığın ön plana çıktığı şiirlerinde dikkat çeken önemli bir nokta da farklı zaman kiplerini iç içe geçirerek kullanması. Ayrıca kişisel olanla toplumsal olanın iç içe geçirilerek tarihselleştirildiğini kaydetmek gerek.
Kitabın girişinde yer alan yayıncının notunda belirtildiğine göre “Her Mevsim Bir Cehennem” ve “Çakırkeyf Bir Düş” başlıklı şiirler 17. İstanbul Bianeli kapsamında, danışmanlığını Süreyyya Evren’in üstlendiği “Şiir Hattı” projesi için Ekim, Aralık 2021 tarihleri arasında yazılmış. Söz konusu şiirleri meraklıları nasılsa bulup okuyacaktır. Biz kitabın üçüncü bölümden, başka bir şiirden dizeler aktaracağız. Alıntılayacağımız şiirin başlığında bir tashih söz konusu. Kitabın içindekiler kısmında ve şiirin içinde doğrusu olmasa sözcük oyunu mu acaba diye düşündürtecek bir yazım yanlışı… Yanlış Ünsal Oskay’ın adında olunca tabii daha bir dikkat çekici oluyor. Şiirin düzeltilmiş şekilde adı “Ünsal Oskay’la Bir Uzay Yolculuğu”:
Porsuk’un üzerindeki köprüleri konuşuyoruz,
nehirde dolaşan gondolları. “Eskişehir son günlerde
ne kadar Venedik’e benzedi,” diyor gülümseyerek.
“Biliyor musun, bir pizzacı açmış şehirde,
bizim açıkgöz araştırma görevlilerinden biri,
darphane gibi para basıyormuş her gece.
Bizse kaç zamandır Frankfurt Okulu’nu anlatıyoruz,
bir Adorna köftecisi bile açamadık ömrümüzde.”
KILAVUZLUK BURCU
Cevat Çapan sözünü, şiirini “o geniş boşluk” dediği zamanla mekân arasındaki üçüncü boyuta yerleşen, bugünle yarın arasına giren yaşanmışlıktan çıkarıyor ve yine oraya kaydediyor gibi. Şiirlerde bir yandan zamanın yelpazesi açılırken bir yandan da mekâna hem derinlik hem genişlik veriliyor. Böylece daha önce bir biçimde bulunulmuş, yaşanmış farklı coğrafyalara değişik yerlere, kültürlere, oralarla ilişkilenen anlar, anılar, tanıklıklar, izlenimler sözün, dilin, şiirin kapsama alanına geri çağrılıyor. Şiirde geri çağırmak, şiire geri çağırmak Cevat Çapan için son derece önemli görünüyor.
Çapan’ın, okura “hikmet burcundaki bir şair”in, bulunduğu yerin hakkını vererek neyi, nasıl dile getirebileceğini, şiire aktarabileceğini de deneyimleme olanağı sunduğunu söyleyebiliriz. Ek olarak şairlerin hikmet burcunun, aynı zamanda kılavuzluk burcu olduğunu da kaydedelim. Bununla ilintili olarak hikmet burcundan önceki evrelerde yer alan şairler için bir not: Her şairin, “şair kılavuzlara” da ihtiyacı vardır. Kendisi bir yol bulup yürüse bile…
Bu yazının son sözü şu olsun: Şiir yaz zamana bırak, hiç kimse okumasa bile şairler okur.
Okurlar mı… Okumazlar mı?
Enver Topaloğlu: Türk dili ve edebiyatı öğrenimi gördü. Birçok sanat edebiyat dergisinde şiirleri yayımlandı. Altı şiir kitabı bulunuyor. Cumhuriyet gazetesinde 1993 – 2015 yılları arasında düzeltmen olarak çalıştı. Emekli oldu. Gazete Duvar’de yazarlığa başladı. Beş yıl süreyle cumartesi günleri modern Türkçe şiiri odak alan yazılar yazdı. 10 Eyül 2022 tarihinde Artı Gerçek’te başladığı köşe yazarlığını sürdürüyor. Topaloğlu 2017’den bu yana İzmir’de yaşıyor.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***