Sabahtı. Guatemala’nın küçük bir kasabasıydı. Oldukça çok turist geliyordu. İspanyolca öğrenmek için çok ucuz bir yerdi ve hemen biraz ilerde birkaç piramit vardı. ‘Belediye’ meydanında oturuyordum. Hemen iki adım ötede, bir kadın, termosla kahve satıyordu, içine karıştırılmış bol şekerli. Beni bekliyordu, ikincisini almam için.
Her gün böyle yapıyordum. Gezgin bir aidiyet duygum vardı. Hiçbir yerde bir mülkiyetim yok ama mesela Guatemala’da bir kahvecim vardı, iki bar, bir lokanta, bir çamaşırhane bazen ve çok arkadaş, Nikaragua’da, El Salvador, Venezuela ya da Kolombiya’da filan ve Brezilya’da ve Bolivya’da büyük toprak sahiplerinden işgal edilmiş toprak, içinde siyah naylondan iki ev, kalanlar var tabii ki ama benim sayılır, birlikte işgal etmiştik ve hiç kimse toprak işgal etmeden MST-Topraksız işçi hareketine katılamıyordu. Önemli bu yüzden.
Çok şekerliydi kahve ama ondan başkasından satın alamazdım. İyi bir şey gezici aidiyet. Mesela Karakas’ta çamaşırhane, unuttuğum tişörtü saklamış bana vermişti bir kere, 2 yıl kadar sonra. ‘Ne zamandır uğramıyorsun’ dedi. ‘Yoktum’ dedim, bir bardak sabun satın alıp, içine boca ettim çamaşır kazanının. Yandaki bara gidip, bira içerek çıkmasını bekledim. Hep böyle yapıyordum, garson kız değişmişti ama sahibi aynıydı barın. Yuka cipsi getiriyorlardı yanında ince dilim ve bira her zaman soğuk oluyordu.
Dükkanlar yeni açılıyordu Guatemala belediye meydanının etrafında. Uykulu güvenlik görevlileri, namlusu kısa kesilmiş pompalı tüfeklerle kapısında beliriyordu önce, sonra açılıyordu dükkanlar. Bütün dükkanların özel güvenliği vardı. Bakkalların mesela ya da turistlere tişört satan konfeksiyoncunun. Sonra banka zırhlı aracı geliyordu. Onların tüfekleri otomatikti, siyah gözlüklü dört güvenlik, ikisi aracın kapalı yerinde, ikisi önde ve şoför. Her gün kaçta geldiklerini yazıyordum kafamın bir tarafına. Belki lazım olur diye düşünüyordum ama daha çok alışkanlıktı herhalde. İyi bir şey yararlı alışkanlıklar edinmek, hayat kurtarır.
Sonra bira kamyonu geldi. İki tüfekli koruması vardı onun da, pardon üç, ikisi kasada biri içerde. İkisi aşağı atladı, şoför bara doğru kasaları taşımaya başladı. Banka arabası gibiydi bira kamyonu. ‘Hah dedim biranın gerçek hakkını veren bir ülke Guatemala’. Tüfeklerini sıvazlayıp, yeniden kasaya atladı güvenlik elemanları, boş şişeler ile birlikte.
İkinci kahveyi istedim, daha çok tatlıydı kahve, termosun dibine çöküyor galiba şeker…
Neoliberalizmi anlatırken, bu Guatemala bira kamyonundan sıkça bahsediyordum. Herkes hayretle yüzüme bakıyordu.
Biraya gelen son zamlardan sonra Guatemala’lıların ne kadar haklı oldukları ortaya çıktı. Kaçta geçiyorlar acaba bira kamyonları…
Hele rakı…
Metin Yeğin: Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah… CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200’e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye’de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; Gazeteduvar, dünyada, Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10’dan fazla kitaba sahip. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***