Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Bekleyiş

Bekleyiş


Aslı Akdağ, Türkiye’de bekâr bir annenin hamileliği süresince yaşadıklarını anlattığı belgeseli Bekleyiş’le otobiyografik tarihini olduğu kadar, ülke toplumsal yapısının tarihini de kayıt altına alıyor.

1998’de bir genç kız, kamera elinde, anne, baba ve kardeşinden oluşan çekirdek ailesini çekiyor. Sıçramalarla genç kızın üniversite mezuniyet törenini, yaz tatillerini görüyoruz. Akdağ ailesinin nostaljik görüntüleri, kameraya gülümseyen genç kızın ileride bu görüntülerden yola çıkarak başka bir hikâyeyi ortaya çıkarmasının, kurgucu literatürüyle “hikâyeyi bağlamasının” da habercisi…

“SİNGLE MOTHER^

2021’de seyirciyle buluşan ve Altın Portakal Jüri Özel Ödülü’nü kazanan Bekleyiş, hamile olduğunu öğrenen bir kadının, bebeğini “bekâr anne” (single mother) olarak doğurma ve yetiştirme kararını, hamileliği süresince annesi, erkek kardeşi ve anneannesinden başlamak üzere arkadaşları ve komşularıyla süren bir iletişim çeperinde aldığı ve alamadığı desteği anlatıyor.

Hamileliğini ve bekâr anne olarak bebeğini büyütme kararını haber vermek için Denizli’deki aile evine giden Aslı, anneannesinin tenkit ve sitemleriyle, bu cesaret gerektiren yolda ilk tepkiyi alır. Bana kalırsa, yönetmenin belgeseliyle işaret etmek istediği toplumsal muhafazakârlığın sert tonu belgesel boyunca en çok “eski dünyanın sesi” etkisiyle anneannenin tepkisiyle gösterilebilmiş.

NORMLAR

Bekleyiş, “doğmamış çocuğa görsel bir mektup” olduğu kadar Türkiye toplumsal yapısına ve bu toplumsal yapıyı organize eden devletin kanalında “hamile kadının sokakta gezmesi uygun değil.” buyuran erkek zihniyetine bir cevap niteliğinde.

Akrabaların beklentilerine, çoğunluğun ayıplamalarına karşı bebeğini babası olmadan doğurma ve büyütme kararını sanatın meydan okuyan yapıcı kibriyle harmanlamış Aslı Akdağ.

Doğum yaklaştığında destek için yanına gelen annesi Kerime’den Aslı’yı doğurduktan sonra yaşadıklarını dinleriz. Bazı geceler eve gelmeyen babasından neden boşanmadığını sorar Aslı, annesine.

Bir dönemin normal kabul gören davranış biçiminin bir dönem (40 yıl) sonra bakıldığında insanı şaşırtan bir durum olduğunu da bu sahnede görüyoruz. Yani bugün kabul etmediğimiz birçok davranış biçimi dünün yadırganmayan ve genellikle kadının toplumsal rollerindeki yükünü arttıran normlardır. Bugünün normlarının da yarın miadını dolduracağını düşünerek, norm kabul edilen her şeye karşı uyanık olmanın gerektiğini de görüyoruz.

Annesiyle Aslı, doğuma hazırlık alışverişi yaptıktan sonra İstanbul’un güzelim manzarasına karşı oturup eski günlerden konuşur. Aslı annesine sizin zamanınızda nasıldı diye sorar. Sempatik ve sıcakkanlı Kerime, kocasının o zamanki tavrını, onun kendisi loğusayken Bodrum’a tek başına tatile gitmesini anlatır. Loğusalığı sırasında annesinin misafirleriyle dolup taşan evde misafir ağırlamak zorunda kaldığını da… “O zaman öyleydi” der. Bazen suçlamamak en büyük sitemdir.

ANNEANNE VE DOULA

Kerime’yi sık sık mutfakta yemek yaparken görürüz. Bir modern zaman kadını olarak Aslı, arkadaşı Damla’nın doğum koçu “doula” desteğiyle doğuma hazırlanır. Doula, doğumdan sonra ev içi yaşantıyı planlarken, Kerime’ye, “siz de çok yorulacaksınız, yemek yapamayacağınız zamanlar olabilir, o zamanlarda yemek nereden söylenecek?” gibi soruları vardır. “Ben aç bırakmam onları” der, deneyimli anne Kerime. Aslı, “ekip olarak size daha çok iş düşüyor. İşte böyle baba yok, elimden tutacak…” Annesi keser sözünü Aslı’nın. “Biz seni dört elle tutarız…”

Bekleyiş, kentli, çalışan, seküler aileye mensup bir kadının muhafazakâr bir toplumsal koşullanmada şerit dışına çıkıp kendi rotasını, ailesinin de desteğiyle belirleyebilmesinin otobiyografik bir anlatısı.

TEMELE İNMEK

Diğer gerçeklikte olanlarsa belgeseldeki kadar umut verici değil. Büyükçekmece’de, iki yıl önce tuvalette ailesinden gizli doğurduğu bebeğini camdan atması sonrası ölümüne sebep olduğu için, genç bir kadın müebbet hapse mahkûm edildi. Karar birkaç gün önce açıklandı. Bu korkunç olayın nedenleri konuşulmadı, çözülmedi. Muhtemelen konuşulmayacak, çözülmeyecek. Benzer başka örneklerde de olduğu gibi. Toplumsal yaşamda bastırılarak, gizlenerek yaşanan cinselliğin her kötülüğün nedeni olduğunu söylemek çok mu indirgemeci bir yaklaşım olur bilemem ama dövülen, şiddet gören, öldürülen, mahkûm edilen kadınların hikâyelerini toparladığımızda toplumun büyük bir kesiminin cinselliğe bakışındaki genel geçer normların ve çarpıklığın izlerini görürüz.

2023, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı… Toplumsal alt yapısıyla üst yapısı sıklıkla çarpışan laik Cumhuriyet iki ileri üç geri hareketini sürdürüyor. Sekülerinden muhafazakârına değişen dinamikleriyle yaşantının içinden geçip gidiyoruz. Hayvan, çocuk ve kadınların canlarının güvenlikte olması önceliğiyle herkese iyi seneler dilerim.


Ceren Gündoğan: 1983 İstanbul doğumlu. İBBŞT TAL’de ve Akademi İstanbul Tiyatro bölümlerinde oyunculuk, Kocaeli Üniversitesi GSF/ Sahne Sanatları Dramatik Yazarlık bölümlerinde öğrenim gördü. İstanbul Devlet Tiyatroları’nda oyuncu ve reji asistanlığı, Asis Yapım’da proje tasarım asistanlığı ile dizi ve belgesel senaristliği yaptı. İlk romanı Yaralı Rüzgâr, 2022 Mayıs ayında Eksik Parça Yayınları etiketiyle yayınlandı. Artı TV’de Artı Sahne programı sürdürüyor

Ceren Gündoğan

Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version