Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Ali Babacan’ın Anayasa’nın 66. maddesi ile ilgili çıkışı

Ali Babacan’ın Anayasa’nın 66. maddesi ile ilgili çıkışı


Anayasa’nın 66. maddesinin ilk cümlesi ve özü aynen şöyle: “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.”

Babacan’ın itirazı bu maddede kullanılan “Türk” ifadesine, izleyebildiğim kadarıyla Babacan yerde göğe kadar haklı.

Neden mi haklı, ben burada kendi görüşlerimi aktaracağım.

Konuyu tartışabilirsiniz ama vatandaşlık tamamen hukuki bir statüdür, oysa “Türk” ifadesi belirli bir tarihsel aidiyeti işaret eder, Türk kelimesinin vatandaşlık sıfatı olarak, “Türk vatandaşı”, kullanımı vatandaşlık statüsünü olması gereken hukuki statüsünden çıkarır.

“Türk ordusu iki bin yıllık bir ordudur” derken kullanılan Türk kelimesinin hukuki bir kelime olduğunu düşünen var mıdır?

Aynı kelime, Türk kelimesi, “duruma bağlı olarak?” iki farklı anlamda kullanılmaktadır anayasamızda, bu duruma bir çözüm gerekmektedir.

“Türk ordusu iki bin yıllık bir ordudur” ifadesi muhtemelen doğrudur (tarihçi değilim), yanlış olan “Türk vatandaşı” ifadesidir, doğrusu Türkiye devleti vatandaşıdır.

İlginçtir, 66. maddenin hemen başında “Türk Devleti” ifadesi kullanılmıştır, oysa aynı Anayasanın birinci maddesi Türkiye Devleti diye başlamaktadır; keza, ikinci madde de Türk Cumhuriyeti diye değil, Türkiye Cumhuriyeti diye başlamıştır, birinci maddede kullanılan Türkiye Devleti ifadesinin 66. maddede, vatandaşlık maddesi, neden “Türk Devletine” dönüştüğü en azından benim için izaha muhtaç bir durumdur.

Bazı arkadaşlar Anayasa’nın 66. maddesinde kullanılan “Türk” kelimesinin hukuki bir kelime olduğunu ve bu bağlamda Türkiye Devletinin vatandaşlık tanımının tamamen bir anayasal vatandaşlık tanımı olduğunu iddia etmektedirler.

Ancak, Anayasanın başlangıç bölümünün “Hiçbir faaliyetin…” diye başlayan paragrafında “Türklüğün tarihi…” diye bir ifade de vardır; bu “Türklük” ifadesinin, Türk kelimesinden türediği aşikar, hukuki bir içeriğinin olduğunu söylemek çok gerçekçi olmayacaktır doğrusu.

Aynı anayasal metinde hem “Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinden” bahsedilecek hem de vatandaşın sıfatı “Türk” olduğu zaman da bu sıfatın hukuki bir tanım olduğunu söyleyeceksin, kolay anlaşılabilir bir hukuksal pozisyon değildir.

YEGANE UNSUR ANADİLDİR

Türkiye devletinin vatandaşları arasında hiç kuşkusuz Türkler vardır, Kürtler vardır, Ermeniler, Araplar vardır, başka kültürel aidiyetler vardır ve bu aidiyetleri belirleyen kanımca yegane unsur anadildir, anadiliniz Türkçe ise Türksünüz, mesela bendeniz, anadiliniz Kürtçe ise, mesela Selahattin Demirtaş, Kürtsünüz, anadiliniz Ermenice ise, mesela rahmetli Hrant Dink, Ermenisiniz, bu kadar basit.

Bu çerçevede özel alan kapsamında değerlendirilmesi gereken Türk, Kürt, Ermeni ve başka aidiyetler yatay ilişki içindedirler, bir aidiyetin diğerine bir üstünlüğü tanımlanamaz, vatandaşlık ise kamusal alanın, hukukun konusudur.

Peki bendeniz, Selahattin Demirtaş, rahmetli Hrant Dink arasındaki ortak hukuki payda nedir?

Bu ortak hukuki payda hiç kuşkusuz üçümüzün de Türkiye devleti vatandaşı olmasıdır ve burası da kamusal alanın tam da kendisidir.

Ancak, bu ortak hukuki paydanın sıfatına Anayasanın 66. maddesinin öngördüğü gibi “Türk” derseniz tüm kültürel aidiyet sıfatlarından sadece birini vatandaşlık sıfatı yapmış olursunuz ve böylece Anayasa’nın vatandaşlık maddesinin artık hukuki bir tanıma tekabül ettiğini söylemek çok zorlaşır, başınıza gereksiz bir sorun almış olursunuz, özel alanın bir kavramı olan Türk sıfatını kamusal alana sokmuş olursunuz, yanlıştır, o zaman ve haklı olarak başka aidiyetler de kendi aidiyet sıfatlarının vatandaşlık sıfatı olarak benimsenmesini isteyebilir.

Peki, vatandaşlık sıfatı olarak ne benimsenmelidir?

Bence, bu soru yanlış bir sorudur.

Bir devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan vatandaşın bir sıfatının olması hiç de şart değildir, “Türkiye devleti vatandaşı” ifadesi neyimize yetmemektedir?

Ya da, hiçbir tarihsel, etnik, kültürel aidiyete tekabül etmeyen bir vatandaşlık sıfatı benimsenebilir ama hemen yukarıda belirttiğim gibi bu da şart değildir, üstelik zordur.

ABD Anayasası “We, the people” diye başlar ve bilebildiğim kadarıyla anayasanın herhangi bir yerinde “ABD Federal devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Amerikalıdır” diye malumun ilamı anlamına gelecek bir madde yoktur; bu bağlamda bizim 66. madde de gereksizdir, malumun ilamıdır, durup dururken siyasal sıkıntı çıkarmaktadır.

Birleşik Krallığın yazılı anayasası yoktur ama ülkenin otokton dört halkı, İngilizlerin, İskoçların, Gallilerin, İrlandalıların taşıdıkları pasaportun üzerinde bir kavmi kültürel aidiyete tekabül eden bir kelime değil, British yazmaktadır.

Türkiye devleti vatandaşlarının hiç azımsanmayacak bir bölümü vatandaşlık sıfatı olarak Türk kelimesinden rahatsızlık duyduklarını ifade etmektedirler, Babacan da bir siyasetçi olarak bu rahatsızlığı dile getirmiştir, bu değerlendirme üzerine fırtınalar koparmanın hiç anlamı yoktur.


Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor

Eser Karakaş

Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version