Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Dinini kaybeden devlet vicdanını kaybeden halk 

Dinini kaybeden devlet vicdanını kaybeden halk 


YORUM | AHMET KURUCAN

Başlığı okur okumaz birçoklarının zihninde beliren ülke isminin Türkiye olduğunu zannediyorum. Doğrudur. 22 yıldır ülkesinden uzak diyarlarda yaşayan bir insanım. Devlet politikalarını, hükümetin kısa, orta ya da uzun vadede sonuçlar alacak siyasi, ekonomik, askeri, dini vb hemen her alandaki kararlarını konvansiyonel ve sosyal medya ile takip ediyorum. Halkın bütün bunlar karşısındaki tavırlarını da hakeza. İşte bu iki ana noktada yapageldiğim uzaktan takip bana da bunu söyletiyor: Türkiye şu an itibariyle belki de tarihinde hiç görülmediği kadar dinini kaybeden bir devlet vicdanını kaybeden bir halkın yaşadığı ülkedir.

Vicdanını kaybeden halkı anladık da devletin dini nedir diye bir soru akla gelebilir. Hemen belirteyim; hak, hukuk ve adalet. Bırakın Türkiye tarihini dünya tarihine şimdi olmasa da yakın bir gelecekte mal olacak o meşhur sözü hatırlayın; “Yargı siyasetin köpeğidir.” Vicdanlarının en duyarlı ve en canlı olması gereken yargı mensupları bu sözü nasıl içlerine sindiriyor bilmiyorum ama malesef yargı mensuplarının bir çokları nice zamandan beri kendi vicdanları ile değil tasmalarını ellerine verdikleri siyasi figürlerin emirlerine göre karar veriyorlar. Devlet ve hükümet el ele yargı eliyle adaleti bir tokmak gibi kullanarak vatandaşına orantısız  güç kullanarak resmen zulüm ediyor. Çoklarının dediği gibi hapishaneler masum insanlarla dolu. Milyonlarca insan terörist ve vatan haini suçlaması ile hüküm giymiş durumda. Yıllardır hapishanelerde çürüyorlar. Daha ötesine gerek var mı bilmiyorum, şu söz her şeyi açıklamaya yetiyor aslında: “Dünyada hırsızların dışarıda, hırsızları yakalayanların hapishanede olduğu tek ülke Türkiye’dir şu anda.”

Benim bu söze iki itirazım var. Evet, bu gerçekle beraber onun sebebiyet vermiş olduğu olumsuzlukların en yoğun ve en kapsamlı biçimde yaşandığı ülke dünya genelinde Türkiye’dir. Değişik alanlarda yapılan istatistik sonuçları bunu ispatlamaya yeter. Siyasi davalar sayısı, hapishanelerin doluluk oranları, yerel, Yargıtay ve Anayasa mahkemelerindeki dosya sayısı ve iş yoğunluğu, enflasyon oranı, özgürlük indeksindeki yerimiz, işsizlik, dinin siyasete eklemlenmesi, rüşvet, yolsuzluk, uyuşturucu kullanımı ve satışı, mafya devlet birlikteliği, hapiste olan gazeteci sayısı, ifade özgürlüğü indeksindeki yerimiz vs. Kalemimi serbest bıraksam yazımda bana ayrılan yerin sonuna kadar yazabileceğim daha nice başlıklar.

Pekâlâ itirazım neye? İki şeye. Sadece Türkiye değil dünyanın özellikle üçüncü dünya ülkeleri diye adlandırılan kategorideki ülkelerinde de var bu tür uygulamalar. İkincisi ise sadece bugün ve bu seviyede değil ama dün de böyleymiş Türkiye. Bu vesile ile şimdiye kadar değişik platformlarda yaptığım itirafı bir kez daha yapayım, ben bu gerçeği son yıllarda idrak ettim. Devlet; beni ve insanlık, ülke, din adına yaptığı yararlı işlerden dolayı ait olduğum sosyal yapıyı düşman kategorisine koyup tasmasını bıraktığı insanları üzerime/üzerimize saldığı zaman anladım.

Evet, dün de böyleymiş dedim benim güzel ülkem. Bu ülkede devletin makbul vatandaş kategorisi içine koymadığı herkese ve her kesime aynı tarzda muamelede bulunmuş devlet erki. Kürtlere, Alevilere, Ermenilere, solculara, dini azınlıklara ve şimdi cemaate.

Sosyal medyada gördüğüm bir kaç kare fotoğraf bu yazıyı yazmaya itti beni. İstanbul’da hasta ve infazı yakılan tutukluların ailelerinin Adalet Nöbeti’ne polisin yaptığı müdahalede 70’ini aşmış Kürt Zeynep anneye gösterilen şiddet vicdanı ölmemiş herkesin yüreğini burktuğu gibi benim de burktu. 6 yıldır böbrek kanaması geçmeyen tutuklu KHK’lı Kamil Acar’ın sağlık durumu kötüleşmesine rağmen denetimli serbestlik hakkı verilmemesi herkesin vicdanını kanattığı gibi benim de kanattı. 85 yaşındaki 28 Şubat generallerinden Vural Avar’ın cezaevinde vefat etmesi herkesi üzdüğü gibi beni de üzdü. Basına ve sosyal medyaya yansımayanlar bir kenara yansıdığı kadarı ile hergün onlarcasını izlediğimiz, duyduğumuz, okuduğumuz bu haberler başlıkta okuduğunuz tespiti yaptırdı bana: Türkiye dinini kaybetmiş devlet ve vicdanını kaybetmiş halkların yaşadığı bir ülke maalesef şimdi.

Son sözüm; Türkiye dün de böyleymiş ama bunun şiddetinin artırılması, kapsamının genişletilmesi kendilerini muhafazakar Müslüman olarak adlandıran sözde İslamcı ama özünde hırsız, arsız ve yolsuz olan insanlara düştü. Bu şeref de onlara dünya ahiret yeter! Ne diyeyim, zalimler için yaşasın adalet ve “zalimler için yaşasın cehennem!”

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version