Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Derin bir toplumsal yara!

Derin bir toplumsal yara!


YORUM | MAHMUT AKPINAR

Yedi yıldır yaşadığım Batı’nın neden gelişmiş olduğunu analiz etmeye çalışıyorum. Binlerce sebep sayılabilir, ama en önemlisi olumsuzlukların üstünü örtmeyip tekrar etmemesi için tedbirler almaları. Buna dair “gelişmiş ülkeler neden gelişmiş?” diye bir makale de yazmıştım. 

Medeni dünya, bir trafik kazası oldu ise onu analiz ediyor, sebeplerine iniyor, hataları düzeltiyor. İngiltere’de 20-30 yıl önce ırkçılık nedeniyle yabancıların dayak yemeden çıkamadığı ırkçı mahalleler olduğu anlatılır. Yemek dağıtan şoförler belirli bölgelere gitmekten korkarmış. Zira yemeği ve paralarını alır, üstüne de dayak atarlarmış. Ama Birleşik Krallık (UK) ırkçılıkla etkin mücadele için düzenlemeler yapmış, ayrımcılığı ağır şekilde cezalandırmış ve vakalar bitirilmiş. İngiliz holiganların ne kadar fanatik olduğunu, ölümcül kavgalar çıkardığını tüm dünya bilir. Ama futbolun ülkesi İngiltere sonuç getirici tedbirlerle holiganlığı bitirmiş. Hayatımın ilk profesyonel maçına UK’de gittim. Staddaki hoşgörü tablosuna, maçın aile etkinliğine dönüştürülmesine, rakip takımın alkışlanmasına hayran oldum. En ilginci, kocaman stadyum 10-15 dakikada izdihamsız, telaşsız boşaltıldı. 

Avrupanın ders çıkardığı önemli konulardan birisi de Hitler tecrübesidir. Bir daha kanlı savaşlara girmemek için Avrupa Birliği (AB) projesini uygulamaya koydular. Uzlaşarak, hukuk ve insan haklarına saygı içinde kıtanın refahını, huzurunu yükselttiler. Artık zulüm gören herkes Avrupa’ya gelmek için can atıyor. AB fikrinin mimarlarından Konrad Adenauer, Nazilerin yıkılışı sonrası: “Bir daha Hz. İsa bile gelse tüm yetkiyi bir kişiye verecek kadar aptal olmayacağız!” demişti.

Medeni dünyadan ders alacağımız konulardan birisi de kadın ve çocuk hakları. Buralarda kimse bilmediği çocuğu fiziki temasla sevmeye yeltenmez. Zira bir çocuğu taciz etmenin ne kadar büyük suç olduğunu, sicilinin ömür boyu kirli kalacağını bilir. O nedenle de kadın ve çocuklara karşı yanlış anlaşılacak davranıştan çok korkarlar. Bir taciz, tecavüz olduğunda -aile dahil- kimse olayı örtemez, örterse başına büyük bela alır. Zira çocuklara ve kadınlara karşı suçlar tolere edilmez. İlkokuldan itibaren bireyler cinsel suçlara karşı bilgilendirilir. Mahremiyete saldırı olduğunda 8-10 yaşındaki çocuklar ne yapacağını bilir.

Geleneksel kesimlerde cinsel suçlarla karşılaşınca yanlış müdahale, ne yapacağını bilememe yaygın. Muhafazakar mahalle taciz/tecavüz olduğunda vakayı örtme, mağduru susturma, suçluyu açık etmeme eğiliminde oluyor. Eğer taciz/tecavüz bir yakından ise mağdur “aile onuruna”, “aşiret itibarına” feda ediliyor. Bir dini grup içindeyse “kol kırılır yen içinde kalır!” yaklaşımıyla suskunluk tercih edilip fatura yine mağdura kesiliyor. Böylece güya grubun lekelenmemesi sağlanıyor. Bu yaklaşımın temelinde geçmişte radikal laikçi kesimlerin dindarları linç etmek ve karalamak maksadıyla hukuk, ilke, masumiyet karinesi dinlememelerinin etkisi büyük. Ama AKP döneminde tecavüzlerin her zamankinden fazla olduğu, suçluların iktidar ve yargı tarafından da korunduğunu aşikar.

Gazeteci Rabia Çetin’in anlattığı olay kadın ve çocuklara karşı işlenen cinsel suçlarda ivedi ve etkili tedbirler alınması gerektiğini ortaya koyuyor:

“Bugün bir adliyenin önünden geçerken bir kadın tek başına adliyeye bakıp ağlıyordu. Geri dönüp “iyi misiniz?” diye sorunca hıçkırarak ağlamaya başladı. Sakinleştirmeye çalışıp bir yere oturttum. Kadının öz yeğeni kadının çocuğunu 4 yıl boyunca istismar etmiş. Çocuk yıllar sonra okulda öğretmenine anlatınca ortaya çıkmış. Kadın muhafazakar olduğu için önce “Allah’a havale edelim” demiş ama çocuğun öğretmenleri polise haber vermiş. Dava açılınca çocuğun bir büyüğü tanık olarak dinlenecekken büyük de aynı adamın istismarına maruz kaldığını söylemiş. Böylece ikinci bir dosya açılmış. Kadının 2 çocuğu teyzesinin oğulları tarafından istismar edilmiş ve dava sürüyor. Kadın muhafazakar bir semtte yaşadığı için kimseye bir şey anlatamadığını söyledi. Eşinin ailesine de anlatmamış. Kendi ailesi de tarafsız durmaya karar vermiş. Kadının eşi travmayla başa çıkamadığı için duruşmalara gelmiyormuş ama çocuklara da baskı uygulamaya başlamış. Kadın ısrarla çocuğunun durumunu fark edemediği için kendisini suçluyor. Çocukların tehdit ve korkudan dolayı bu tür istismarı yıllarca anlatamadığını söylemeye çalıştım. Burada çocukların istismara uğraması kadar kadının bu kadar yalnız bırakılması da korkunç. Bunun ağırlığı altında eziliyor, davadan vazgeçmek istiyor. “Allah’a havale ettim!” diyor. Bunu yaparsanız başka çocukları da istismar edebilir, vazgeçmeyin dedim. “Ama çok yalnızım” dedi. Kadın ısrarla kendisini suçlayınca “yapmayın çoğumuz çocukken yaşadık, anlamamız, anlatmamız yıllar aldı” dedim. Bunun üzerine yine ağlayarak “ben de yaşadım çocukken. İlk kez birine anlatıyorum” dedi… Karşı taraf da “muhafazakar” olduğu için Kuran’a el basmış, etrafını bununla inandırmış yapmadığına. Bir kadın ve iki çocuk istismar mağduru o lanet olası toplum baskısından, korkusundan yalnız. Çok üzgünüm, öfkeliyim!” diyor. (Paylaşımda muhafazakarlık ve tecavüz meselesinin sıkça ve yan yana vurgulanması bir önyargı içeriyor mu emin olamadım.)

“Bir defadan bir şey olmaz!”, “küçüğün rızası vardı!”, “aman cemaatimize leke gelmesin, şimdilik örtelim!” yaklaşımları muhafazakar mahalleyi, dindarları maalesef kadın ve çocuk istismarlarının adresi haline getirdi. Yayın yasakları koymak, milliyetçi-muhafazakar saiklerle tacavüzcüleri AKP mahkemelerinde aklamak, din adamlarının itiraz etmemesi gibi sebeplerle ahlaksızlık, taciz, tecavüz bugünün dindarlarına yapıştı. Vakaları yok sayarak din, dindarlık ve İslam’ın onuru korunmuyor! Aksine dini gruplar ahlaksız ve ilkesiz düşkünleri aralarında tutarak, mağduru göz ardı ederek kredilerini tüketiyorlar.

İslam’a ve hukuka göre en ağır suçlardan, ahlaksızlıklardan olan bu tür vakaların üstünü örtmek yeni taciz ve tecavüzlere davetiye çıkarıyor. Muhafazakar aileler güya çocuğun, kızının, eşinin “namusu ayağa düşmesin!” diye konuyu hukuktan kaçırıyor, mağduru susturuyor. Farkında olmadan tacizi-tecavüzcüyü teşvik ediyor. Böyle bir ortamda mağdur yaşadığını anne-babasına dahi anlatma cesareti bulamıyor. Tecavüzcüler ise açığa çıkmayacağını, ceza almayacağını düşünerek suçu daha cüretkar işliyor. Bu tür durumlarda herşeye rağmen mağdurun yanında durmak ve güvenip destek olmak çok önemli. Kız veya erkek çocukların böylesi tehditlere karşı korunması ve uyarılması ebeveynlerin temel görevlerindendir.    

Bu problem bütün toplumlarda var. Geleneksel toplumlar konuyu tabulaştırılıp üzerini örtme eğiliminde oluyor. Ancak dünyanın problemlerini çözme, Müslümanlara ve insanlığa adalet, huzur getirme iddiasındaki dini grupların böylesi iğrenç, ağır suçları örtmesi yüzleşilmesi gereken bir durum. Hangi toplumsal grupta olursa olsun konu adli mercilere intikal ettirilmeli, orada çözülmeli. “Kol kırılır yen içinde kalır!” demek de, suçun şahsiliği ilkesini ihlal ederek bir kesimi toptan suçlamak da bizi buralara getiriyor. Kadın ve çocukları taciz ve tecavüzlere karşı korumak için bu konuları ideolojik çatışma, husumet bağlamından çıkarıp, insan hakları bağlamında ele almak gerekiyor.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇


Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version