Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Çocuğun cinsel istismarı: Maruz kalanların yaşadığı sorunlar


İstatistikleri okumayı pek sevmem ama çocuğun cinsel istismarı konusunda sayılardan bahsetmek artık bir zorunluluk. Avrupa Komisyonu’nun verilerine göre her beş çocuktan biri cinsel istismara maruz kalıyor. 8 milyarlık dünya nüfusuna oranladığımızda 1,6 milyar insan. 84 milyonluk Türkiye nüfusuna oranladığımızda ise 17 milyon insan… Bütün algılarımızı açmamız için yeterli bir sayı sanırım.

Fotoğrafı daha netleştirmek için, sayılardan bahsetmeye devam edersek… Fail % 90 çocuğun tanıdığı biri. %30-40 aile içinden biri. Türkiye nüfusuna oranladığımızda 6 milyon çocuk aile içi cinsel istismara maruz kalıyor demek. Bu sorunu kadınlar erkeklerden 3-4 kat daha fazla yaşıyor. Failin cinsiyeti % 85-95 erkek. İstatistikleri detaylandırmak sorunun çözümü için çok önemli.

Bu sayıların ardından şunu sormadan edemiyor insan. Her beş çocuktan biri bunu yaşıyorsa benim çevremde kaç arkadaşım çocukluğunda cinsel istismara maruz kalmış olabilir? Kaç tane tanıdığım kadın bu sorunu yaşamış olabilir? Kaç tane erkek?… Peki bu kadar mağdur varsa, bu kadar da fail mi var? Benim tanıdığım kaç tane fail var?… Bu kadar fail ve mağdurun olduğu bir toplum nasıl bir toplumdur? Sayıların bu kadar büyük olduğu bir dünya nasıl bir dünyadır? Bu dünyada yaşamaya nasıl katlanır insan?…

CEVAPLARINDAN KORKTUĞUMUZ SORULAR

Bu soruları korkutmak için sormuyorum. Çocuğun cinsel istismarının görünür olmasının önündeki en büyük engel zaten cevaplarından korktuğumuz sorular. Ama korkmak, kaçmak bu sorunu ortadan kaldırmıyor ve bizi tehlikeden korumuyor. Gerçeklikten kaçarak tehlikeden kendimizi koruyabileceğimize olan inanç çok safça. Biz bu inanca tutunmaya çalıştıkça her dakika dünyada, onlarca çocuk cinsel olarak istismara maruz kalmakta…

Dünya Sağlık Örgütü, çocuğun cinsel istismarını şöyle tanımlıyor: “Çocuğun* tam olarak anlamadığı, onay vermesinin mümkün olmadığı ya da gelişimsel olarak henüz hazır olmadığından onay veremeyeceği ya da toplumun yasalarını veya sosyal tabularını ihlal eden bir cinsel aktivite içinde yer almasıdır.”

Çocuğun aile içi cinsel istismarı ise ensest kavramıyla tanımlanmaya çalışılmaktadır. Ensestin latince köken anlamı; pis, kirlenmiş, temiz olmayan demektir.** Ensest, aile içinde ya da yakın aile üyeleri arasında gerçekleşen cinsel eylemlere denir. Psikolojide ya da modern hukukta ise ensest, aile içinde anne baba gücü ve otoritesine sahip birinin, çocuğu cinsel olarak istismar etmesidir. TCK’da ise ensest; evlilik yasağı olan reşitler arasındaki, rızaya dayalı cinsel ilişkidir. Yasadaki tanımı, ensest yasağının çıkış sebebine daha uygun. ÇCİ’de (Çocuğun Cinsel İstismarı) rızadan bahsedilemeyeceği için yasadaki tanımı bizim için uygun değildir. Rızaya dayalı olmayan ensest dediğimizde de (on sekiz yaş üzeri) sınırları çizmek zor. On sekiz yaşından sonra çocuklar üzerinde ebeveyn ya da aile üyelerinin hiçbir tahakkümünün olmadığı iddia edilemez?

Aile içinde ÇCİ’yi ensest kavramıyla tanımlayamamamızın nedeni, aile kurumunu ve kamu yararını korumaya çalıştığımız bir kavramı çocuğu korumaya çalışırken kullanmamızdır. Gerçek hayatta da süreç böyle işliyor, ÇCİ’nin her aşamasında önce korunan aile ve kamu yararı oluyor. Bizim çocuğa öncelik vereceğimiz tanımlamalara ihtiyacımız var.

RESMİ RAKAMLAR BUZDAĞININ GÖRÜNEN YÜZÜ

ÇCİ olayları yargıya intikal ettiğinde, davanın bütün taraflarının çocuğu değil, aileyi ve kamu yararını korumaya çalıştığını, dolayısıyla failden taraf olduğunu görüyoruz. 2021 yılında ÇCİ nedeniyle açılan 20.459 dosyanın % 54,2 mahkumiyetle sonuçlanması bunu gösteriyor. Türkiye’de ÇCİ’nin yaygınlığı ile ilgili net sayılar olmadığı için her yıl yaşanan istismarların yüzde kaçının yargıya taşındığı bilemiyoruz. Yapılan çoğu çalışmanın sonucu resmi rakamlar buzdağının görünen kısmı.

2021 yılında görülen 5804 ÇCİ dosyasında, failde çocuk. Çocuk fail sayısının gün geçtikçe arttığı görülmektedir. Çocukların suça sürüklenmesi çok ciddi bir sorundur. Çocuk istismar eden olsa da aynı zamanda mağdurdur. İstismarcı çocuk açısından da yargılama süreci de çocuğa göre bir adalet sistemiyle yürütülmelidir. İstismar eden çocuk olduğunda Türkiye’de yasalarda yaklaşım net değildir.

Yapılan araştırmalarda, çocuk fail tarafından istismara uğrayan çocukların yaşadığı sorunlarla, yetişkin failler tarafından istismara uğrayan çocukların yaşadığı sorunlar arasında bir fark görülmemiştir.

ÇCİ sorununu inkar eden, çocuğu görmeyen genel ahlak bakışının yansımasını yasada da görürüz. TCK’da ÇCİ suçları, çocuk haklarıyla ilgili bir başlık altında değil, “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı İşlenen Suçlar” başlığı altında değerlendirilir. Bizim çocukların haklarını koruyabilmemiz için yaşamın her alanında olduğu gibi hukukta da çocuğa özgü bir adalet sistemine ihtiyacımız var.

Çocuğu merkez alan bir bakış açısıyla kovuşturma sürecini işletemediğimiz durumda, çocuğun yeniden yeniden istismarı kaçınılmaz olur. Bu konuda çok içimi acıtan bir örnektir. 2016 yılında failiyle aynı duruşmaya çıkarılmak zorunda bırakılan, 9 yaşındaki çocuk kalp krizinden ölmüştü. Olayın daha da acı tarafı fail serbest bırakıldı. Fail 3 yıl sonra başka bir şehirde, iki çocuğu istismar etmekten tutuklandı. Bu olaydaki her gelişme ÇCİ’deki en önemli sorunlarını bize gösteriyor. Çocuk odaklı yaklaşmadığımız için, çocuğu kaybettik, fail serbest kaldı. Adaleti sağlamadığımız için, başka çocuklarda mağdur oldu.

Mağdurlar yetişkin olup adalet arayışına girdiklerinde de zamanaşımı kavramıyla karşılaşıyor. TCK’da cezası 5 yılı geçen cinsel suçlarda zamanaşımı ortalama 15 yıl. Suçun niteliğine göre süre 22 yıl altı aya kadar uzuyor. Aile içi cinsel istismarda zamanaşımı hesaplanırken, olayın gerçekleştiği tarih değil çocuğun 18 yaşını doldurduğu tarih baz alınıyor. 18 yaş sınırı sadece üst soylar akrabalar için geçerli. Anne, baba, babaanne, anneanne ve dede. Üvey ebeveynler ve diğer akrabalar üst soya dahil olmuyor.

Ben çocukluğumda yaşadığım aile içi cinsel istismarla yüzleşme gücü ve cesaretini bulduğumda otuz beş yaşındaydım. Dava açma gücü ve cesaretini bulduğumda ise kırk. Yaşadıklarımı hatırladığımda*** ve anlamlandırdığımda benim adalet aramaya artık hakkım yoktu. Çocukluğunda cinsel istismara maruz kalan birçok yetişkinde benzer sorunlarla karşılaşıyor. Özellikle bizim gibi ÇCİ’nin hala tabu olarak görüldüğü, yetişkin mağdurların hiçbir şekilde desteklenmediği ülkelerde, yüzleşme çok daha ileri yaşlarda oluyor.

Madde madde zamanaşımının görüşü (1) şunları söylüyor bize;

Fail vicdan azabı ve her an yakalanma korkusuyla manevi olarak cezasını çekmiştir.

Zamanaşımı süresince suç işlemeyen kişi artık ıslah olmuştur. Cezanın amacı da zaten ıslah etmektir.

Delilleri elde etmenin ve tanıklara ulaşacak olmanın zorlaşması failin suçunun ya da suçsuzluğunun zorlaşacağını göstermektedir.

Failin psikolojik yapısının zaman içerisinde değiştiğini. Faille fiil arasında bir bağ kalmadığını iddia eder.

Zamanın kuvveti ceza ihtiyacını siler. Toplumun hatta mağdurun bile suçu zamanla unuttuğu bir durumda cezadan bahsedilmemelidir.

Suç nedeniyle bozulan kamu düzeni zamanla yeniden kurulmuştur. Bu durumda failin cezalandırılmasına yer yoktur. Hatta suçun uzun zaman sonra kovuşturmaya başlanması kamuoyunda kurumlara karşı güvensizlik yaratır.

ÇCİ’de zamanaşımına, “acımasızlığın yasalarla korumasına alınması” diyorum.

Çocuğun görülmediği, çocuğun görülmesinin engellendiği bir yasal düzenleme. ÇCİ’de yaşanan deneyimlere bakıldığında hiçbir madde doğru değildir. Zamanaşımı görüşü üzerine fazla yorum yapmayacağım ama “unutma görüşü”ne değinmeden geçemeyeceğim. Benim çektiğim acının en büyük nedeni unutmaya çalışmaktı. Benim iyileşebilmek için hatırlamaya ihtiyacım vardı. Unutma çabası yeni travmatik olaylara neden oluyordu.

Çocuk haklarının daha fazla korunduğu ülkelerde zamanaşımı süresi daha uzun. Fransa’da zamanaşımı 30 yıl. Fransa’da #MeToo Hareketinden sonra devletin oluşturduğu Ensest ve Çocuk Cinsel İstismarı Bağımsız Komisyonu (devlet ve toplum olarak, ÇCİ’yle yüzleşme konusunda çok iyi çalışmaların yanı sıra) zamanaşımını kaldırmayı tartışıyor. Demokratik ülkelerde ÇCİ aynı zamanda insanlığa karşı işlenmiş suç olduğu düşüncesiyle de zamanaşımının kaldırılması tartışılıyor.

MAĞDURLARIN YAŞADIĞI SORUNLAR

İngiltere ve Galler bölgesinde, çocuğu cinsel istismardan korumak için çalışma yürüten “Çocuğun Cinsel İstismarına İlişkin Bağımsız Soruşturma (IICSA) ”nın 2017 yılında hazırladığı raporda, çocukluğunda cinsel istismara maruz kalan yetişkinlerin istismarla ilişkili yaşadığı sorunları göstermektedir.

IICSA tablosu ekte

Fiziksel sağlık

– Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar nedeniyle ya da penetran suistimalden kaynaklanan genital bölgede oluşan akut fiziksel yaralanmalar.

– Genel popülasyona oranla 5 kat fazla ve uzun süren hastalık ve sakatlık şikayetleri.

– Artan vücut kitle endeksi, kalp hastalıkları.

– Doğumla ilgili sorunlar.

– Epileptik olmayan nöbetler ve kronik ağrıyı içerebilen “tıbbi olarak açıklanamayan” semptomlar.

Duygusal esenlik, ruh sağlığı ve içselleştirme davranışları

– Düşük benlik saygısı ve özgüven kaybı.

– Depresyon, anksiyete bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu, bir dizi başka akıl sağlığı sorunları.

– ÇCİ’ye maruz kalanların yüzde 57’sinde depresyon görülmüştür. Yüzde 37’sinde anksiyete bozukluğu, yüzde 58’inde ayrılık anksiyetesi bozukluğu ve yüzde 73’ünde travma tonrası stres bozukluğu.

– ÇCİ’ye maruz kalanların yüzde 49’unda kendine zarar verme davranışı görülmüştür.

– İntihara teşebbüs etme riski genel nüfusa oranla altı kat daha fazla.

Dışsallaştırma davranışları

– Alkol, uyuşturucu madde, sigara gibi zararlı madde kullanımı.

– Uygunsuz veya riskli cinsel davranışlar. Anti-sosyal davranışlar ve suç işleme.

– Suç nedeniyle polisle temas kurma olasılığı 1,4 kat daha fazla.

Kişilerarası ilişkiler

– ÇCİ maruz kalanların yalnızca yüzde 17’sinde insanlar arasında güçlü duygusal ve güvenli bir bağlanma görülmektedir.

– Zayıf ilişki istikrarı. Kişilerarası şiddetin mağduru veya faili olmak. Cinsel işlev bozuklukları.

– Çocuk sahibi olmanın mağdurlar ve hayatta kalanlar üzerinde olumlu bir etkiye sahip olabileceği gibi ebeveynlik aynı zamanda bir dizi duyguyu harekete geçirebilir ve ebeveyn-çocuk ilişkisine zarar verebilir.

Sosyoekonomik sonuçlar

– Eğitime katılımda genel olarak düşüş. Bazı bireysel durumlarda eğitim başarısı istismarla başa çıkmanın veya zihinsel ve fiziksel olarak ondan kaçmanın bir yolu olabilir

– Daha fazla işsizlik. Kısa süreli istihdam. Düşük benlik saygısı gibi psikolojik nedenlerin etkisiyle, başa çıkmanın bir yolu olarak kariyer başarısı veya fazla çalışma görülebilir.

– Evsizlik veya barınma sorunları.

Dini ve manevi inançlar

– Din ve manevi inançla ilgili hayal kırıklığı yaygındır. Terk edilmiş veya zalim bir tanrı tarafından cezalandırılmış olduğu düşüncesi yaygındır.

– Kilisedeki din adamları tarafından gerçekleştirilen cinsel istismarlarda, istismar öncesi kiliseyle bağları güçlü olan insanların inanç sistemlerinde büyük bir sarsıntı ve sorgulama yaşamalarına neden olur. İfşa sonrası tepkilerle de de (inkar, istismarcıyı affetme…) bu sorunlar derinleşebilir.

– Din ve manevi inanç istismarın deneyimleriyle başa çıkmanın bir yolu olarak da tercih edilebilir.

Yeniden mağduriyete karşı güvenlik açığı

– Yeniden mağdur edilmeye karşı savunmasızlığın artırdığı görülmektedir.

– Yeniden mağduriyet sadece cinsel mağduriyetle sınırlı değildir.

– Yeniden cinsel mağduriyet olasılığı dört kat fazladır.

– Fiziksel istismara uğrama olasılığı iki kat fazladır.

Dipnot: Türkiye’de çocuğun cinsel istismarı konsunda geniş çaplı yapılmış araştırma olmadığı için veriler dünya genelinde ya da bölgesel düzeyde yapılan, uluslararası kurumların raporların ortalaması olarak alınmıştır.

*Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesine göre 18 yaşın altındaki her birey çocuktur.

**On yıl kadar önce ilk terapilere başladığımda arama motoruna ensest yazdığımda en başta bu tanım çıkıyordu. Altında çıkan bütün sayfalar ise ensest içerikli porno sitelerine aitti.

*** Bessel A. Van Der Kolk, Beden Kayıt Tutar kitabında bastırılmış anıları şöyle özetlemiştir; Travma anılarının bastırılmış olabileceği ve yıllar ya da on yıllar sonrasında tekrar ortaya çıkabileceği konusunu belgelendirme ile ilgili yüzlerce bilimsel yayın, neredeyse bir yüzyıldan fazla süredir yapılmaktadır. Hafıza kaybı, doğal afet, kaza, savaş travması, kaçırılma, işkence, toplama kampı, fiziksel ve cinsel istismar gibi deneyimler yaşayan kişilerde rapor edilmiştir. Toplam bellek kaybı, özellikle çocukluk döneminde cinsel istismar yaşayan kişilerde yaygındır, yaygınlığı yüzde 19 ile 38 arasında değişmektedir. Bu konu özellikle tartışmalı değildir. 1980’lerin başında DSM-III, disosiyatif amnezide tanı kriteri olarak travmatik olaylarda bellek kaybının varlığını tanımıştır. “Travmatik ya da stresli doğası gereği önemli kişisel bir bilgiyi hatırlayamama, normal unutkanlıkla açıklanamayan durum.” Bellek kaybı tanısı ilk kez ortaya çıktığından bu yana TSBB içinde bir kriter olmuştur.

(1) Ceza Hukukunda Zamanaşımı – Fahri Gökçen TANER (Yüksek Lisans Tezi)


Meliha Yıldız: 1975’te, cinsel istismar da dâhil birçok ihmal ve olumsuzluğun yaşandığı bir evde doğdu. Kırk dört yaşına geldiğinde, bir video-röportajla yaşadığı cinsel istismarı anlattı, bu onun için mağdurluktan aktivistliğe giden yolculuğun başlangıcı oldu. Türkiye’de, aile içi cinsel istismarın “mağdur” tarafından anlatıldığı ilk kitap olan Kutsal Tecrit’i 2021 yılında yazdı. Çocuğun cinsel istismarıyla ilgili yaptığı çalışmaları https://melihayildiz.org/ sitesinde paylaşmaya devam ediyor.

Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version