Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Neden ya da niçin şiir okumalıyız – 7

Neden ya da niçin şiir okumalıyız - 7


Şiir olmasa ne olurdu? Şiir okumayınca ne oluyor? Art arda çoğaltılacak sorular silsilesi… Neden ya da niçin şiir okumalıyız sorusunun karşılığını ararken şiiri ilgilendiren başka soruların da oluşması kaçınılmaz.

Dizi soruşturmamızı takip edenler, elbet farkına varmışlardır. Neden ya da niçin şiir okumalıyız sorusuna yanıt veren şairlerin açıklamalarında şiirin ne olduğuna, günümüzde nasıl anlaşıldığına, hatta nasıl okunması gerektiğine, yönelik bir perspektif de sunuluyor. Bir yandan da gündemdeki şiirin birçok başka sorununa ışık tutuluyor.

Şiirin okurla buluşmasının ve okurun şiirle bağ kurup ilişkisini kalıcılaştırması açısından yapıtın “yayın” olması artık yeterli değil.

Şiir oltası

Kültür endüstrisi nihayetinde sanat yapıtını, dolayısıyla şiiri de kendi dolaşım ağı içinde ticari bir metaya dönüştürdü. Şiirin reklam, pazarlama, tanıtım gibi araçlar kullanılmadan okurla buluşması imkânız hale geldi.

Pazarda, tezgâhta, rafta yer almadan şiirin dolaşıma girebilmesi için yeni bir imkân gibi görünen internet ortamında da durum iç açıcı değil. Sanal âlemde şiir, adeta yayımlanacak reklamlar için “olta” olarak kullanılıyor.

Her şeye rağmen şiirin metalaşması sürecine radikal diyeceğimiz tarzda karşı çıkanlar da var. Çok yönlü sanat pratiğiyle tanınan şair Turgay Kantürk de o isimlerden biri. Kantürk’ün şiirin okurla buluşması için alternatifler arayan biri olması dikkat çeken özelliklerinin başında geliyor diyebiliriz. Bu vesileyle sorumuzu bu defa Kantürk’e yönelteceğiz. Soruya geçmeden önce onu tanıtmaya gerek yok ama kısa bir hatırlatma yapmak amacıyla özgeçmişini özetleyelim.

Turgay Kantürk

İlk kitapla Necatigil ödülünü aldı

Turgay Kantürk, 1961 İstanbul doğumlu. 1990’da MSÜ Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü Oyunculuk Ana Sanat Dalı’ndan mezun oldu. İlk şiirleri 1981’de Oluşum dergisinde yayımlandı. Gösteri, Argos, Şiir Atı, Sombahar, Yasak Meyve, Varlık, Kitap-lık gibi birçok dergide yazı ve şiirleri çıktı.

1991’de ilk kitabı “İlk Gibi Son” yayımlandı. Aynı yıl ilk kitabıyla Behçet Necatigil Şiir Ödülü’ne değer görüldü. 1994’te “Siyah Eşya”, 1996’da iki kitap birden yayımladı: Şenol Yorozlu’nun desenleriyle “Ay için Küçük Şeyler” ve “Öteki Sahne”. 1997’de “Göl Felaketleri” adlı şiir kitabının yanı sıra ressam İbrahim Çiftçioğlu ve tasarımcı Savaş Çekiç’le birlikte hazırladıkları disiplinler arası çalışma olan “Alfabe Meleği” okurla buluştu. 1999’da yayımlanan “Seçme Şiirler”ini, 2000’de “Tuzak Kitap” takip etti. 1999-2004 yılları arasına TRT 2’de Okudukça adlı programı sundu. 2004’te kısa öyküleri “Hayat Siyah Ölüm Beyaz” yayımlandı. 2017’de yazılarını topladığı ilk kitabı olan “Yanlış At” yayımlandı. Aynı yıl “Ve Şah” ve Juliette Bastard’dan çevirdiği “Saklanmak” okurla buluştu. 2019’da “Övgüler Kitabı” çıktı. İlk sayısı 15 Şubat 2021’de yayımlanan Kod Adı: Maske 2021 adlı mevsimlik PDF şiir dergisini Enver Topaloğlu ve enderemiroğlu ile birlikte yayına hazırladı. Ayrıca Eski’z, No, NoEdebiyat, Şiirsel ve No Yirmiyedi Yayıncılık’ın editörlüklerini üstlendi.

Şiirleri İngilizceye, Fransızcaya, İspanyolcaya ve Sırpçaya çevrildi. Halen İstanbul ve Bodrum’da yaşıyor.

Sorumuzu yanıtlayan şairlerin özgeçmişlerinin yanı sıra yapıtlarından örnek vermeyi de sürdürüyoruz. Turgay Kantürk’ten de ilk kez yayımlanan bir şiir sunacağız. Kantürk’ün sıcağı üzerinde şiiri “Rimbaud İçin Şarkı” başlığını taşıyor:

Koskoca bir çukurum ben

içinde kendinden başka her şey olan

bataklıktayım ben ya da tarladaki korkuluk

en koyusundayım ıssızın.

Şiirinden kovulmuş bir dize gibi

denizden çok uzaktayım

taşra diyorum ya yazıya

içim dışım hep o taşra

çölde gemiler yüzdürüyorum

silah yüklü gemiler
çekince tetiği çimen fışkıran.

Her gün tepetaklak düştüğüm

koskoca bir uçurumum ben

en kuytunuzdayım bacanızdan süzüldüğüm

evinizin en hırsızıyım.

Yükselirken gece sisleri

uzaklarda yankılanan bekçi düdüğüyüm

aşka ve yalnızlığa çalınan

başıboş köpekler gibi arka sokaklarda

gelen geçene havlayan

ansızın nefes nefes

ansızın kuytuda ağlayan.

Sözün arzıyım ben…

– Turgay Kantürk, bilindiği üzere şairsiniz. Ancak sadece şair değilsiniz. Şiir için, şiirin yayılması, daha çok okura ulaşması, elbette okunması için de birçok girişimin içinde oldunuz ve olmaya da devam ediyorsunuz. En son şiirden dergisine gönüllü şiir editörlüğü yaptığınızı biliyoruz.

No27 ve Sel Yayıcılık’ın “Şiirsel” dizisi başta olmak üzere şiir yayıncılığında fark yarattığını söyleyebileceğimiz yayın tecrübeleriniz var. Öte yandan fırsat buldukça dergi çıkarıyor (en son Kod adı: Maske 2021), yayınevi kuruyor (en son No Kitap, ) şiir kitapları yayımlıyorsunuz.

No Kitap girişimi, şiir yayıncılığını hem başka bir boyuta taşması açısından hem de şiirin metalaşmasına karşı, Ece Ayhan’ın deyişiyle “sıkı” bir tavrın somutlanışı olarak da tanımlanabilir. Başka türlü yayıncılığa işaret eden manifestosunda yer alan “şiirin raf ömrü yok saf ömrü var” sloganı No Kitap’ın ne olduğunu ve amacını tek cümleyle çarpıcı ve açık biçimde dile getiriyordu.

Dizinin önceki bölümlerinde de belirttiğimiz gibi soruşturmamızın konusunu oluşturan soruyu, şair olmakla kalmayıp şiir için farklı mecralarda emek ve zaman harcayan, uğraşı içinde olanlara yöneltiyoruz. Yukarıda saydığımız etkinliklerin kimi zaman başlatıcısı, kimi zaman yürütücüsü oluşunuz nedeniyle size de soracağız: “Neden ya da niçin şiir okumalıyız” Neler söyleyeceksiniz…

Zaman zaman, her şair gibi ben de, kendinin dergicisi ve yayıncısı olma yolunda adımlar atmadan duramayanlardanım. Ama daha çok tasarım yönüyle gelişmiş ve disiplinlerarası ilişkilere önem veren, kısmen ‘şekilli ve şık’ şiir kitaplarının ve dergilerin yayımlanmasına aracı oldum diyebilirim. Yani klâsik anlamda, bir sonraki kitap için gelir ve kâr elde etmek zorunda olan yayıncı modeline hiç mi hiç uymuyorum. En azından bugüne kadar yaptığım işler bu yönde oldu.

Şiirin tüketilmesi gerekiyor

Senin soruna gelirsek; neden yayınlıyorsak, neden okuduğumuz da iç içe geçen sarmal bir durumu çıkarıyor karşımıza. Yaratılan ve paylaşıma sunulan her şeyin tüketildiği gibi şiirin de tüketilmesi gerekiyor bana kalırsa. Ancak tüketim nesnesi olarak fiyatlandırılan ve raf ömrü belirli olan tüm metalaşmış ürünler karşısında şiir yaratılış, sunuş ve duruş açısından oldukça farklı bir yerde duruyor. Ama ne yazık ki sunuş, duyuru ve satış yöntemleri olarak aynı sektörel muameleye maruz kalıyor, sonuçta da ‘satmadığı’ söyleyerek ötekileştirilmeye çalışılıyor; en azından büyük yayın ve dağıtım ağlarında yer alamıyor şiir. Ama şiir bambaşka biçimlerde, dergilerde, etkinliklerde, şiir gecelerinde, sesli ya da sessiz okunarak, kulaktan kulağa da olsa okunmaya devam ediyor; yani şiirin saf ömrü sürüyor. Bu da bize şiirin ‘raf ömrünün değil, saf ömrünün olduğunu’ bir kez daha kanıtlıyor.

Bir avuç kısmen ufak ve butik yayınevi şiir yayımlamayı sürdürüyorlar inatla.

Buradaki ‘inatla’ sözcüğü bir anahtar sözcük aslında. Şiir tam da doğası gereği böyle bir şey işte; nasıl düzene, düzenin işbirlikçilerine, zorbalığa ve onun gönüllü bekçilerine, yobazlara, tutuculara, değişime ve dönüşüme direnenlere, farklılıklara ve çok sesliliğe kulaklarını tıkayanlara, hayatı savunmanın dönüştürmekten geçtiği gerçeğini kabullenmekte direnenlere nasıl ‘inatla’ karşı çıkıyorsa, bizler gibi şiiri yazarak ve okuyarak hayatı güzelleştirmek, yaşamı kutsamak için şiirin dolaşımda olmasına, okunmasına ve tüketilmesine katkı sunmayı elimizden geldiğince destekleyerek sürdürmeliyiz.

Şiir yazmaya ve okumaya devam

Ağaçların, kuşların, bulutların, dağın taşın ve toprağın bu içten içe gürüldeyen sesini duymaya devam ettiğimiz sürece, insanın aşkla soluk aldığı unutmadan, güzelliğin ve inceliğin sularında yıkanmak için şiir yazmaya ve okumaya, daha çok okunması için çaba göstermeye devam etmeliyiz. Hep söylediğim gibi; birileri bir gün hayatı değiştirecekse bu birileri şairler değil, şiir okuyanlar olacaktır…


Enver Topaloğlu: Türk dili ve edebiyatı öğrenimi gördü. Birçok sanat edebiyat dergisinde şiirleri yayımlandı. Altı şiir kitabı bulunuyor. Cumhuriyet gazetesinde 1993 – 2015 yılları arasında düzeltmen olarak çalıştı. Gazete Duvar’de yazarlığa başladı. Beş yıl süreyle cumartesi günleri modern Türkçe şiiri odak alan yazılar yazdı. 10 Eyül 2022 tarihinde Artı Gerçek’te başladığı köşe yazarlığını sürdürüyor. Topaloğlu 2017’den bu yana İzmir’de yaşıyor.

Enver Topaloğlu

Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version