Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

İnşaat lobisi

İnşaat lobisi


YORUM | ALPER ENDER FIRAT

(Teşbihteki hatalardan dolayı yazının en başından özür dilerim.)

Arkasına bir de ‘Uyuşturucuyla Mücadele’ diye bir şey ekliyorsunuz ve bakanlığın ismi Aile, Sosyal Politikalar ve Uyuşturucuyla Mücadele Bakanlığı oluyor. Böyle bir bakanlığın görevi isminden de anlaşılacağı gibi ailenin ve aile yapısının korunmasını sağlamak, darda zorda kalmış kesimlere yardım elini uzatacak faaliyetlerde bulunmak ve toplumu temelden yıkma potansiyeli taşıyan uyuşturucu ve kötü alışkanlıklarla mücadele etmek olur doğal olarak.

Temel görevi aile, kadın ve uyuşturucuyla mücadele olan bu bakanlığın başına Korkmaz Karacan gibi bir ismi getirdiklerini düşünün. Nuri Alço, Tecavüzcü Coşkun gibi isimleri bakanlığın en yetkili en kritik görevlere atandığını, bununla da kalmayıp kamuoyunda uyuşturucu baronu olarak nam salmış kişilerin de çok önemli görevlere getirildiğini hayal edin. Ama adınız Aile, Sosyal Politikalar ve Uyuşturucuyla Mücadele Bakanlığı.

Böyle bir yönetici kadrosunun en etkin görevlerde bulunduğu bir yerde aile ve kadının koruma altına alınacağını düşünür müsünüz? Memleket ve gençlik için büyük bir bela olan uyuşturucuyla mücadele mi edilir yoksa Nuri Alçoların, Tecavüzcü Coşkunların ya da Uyuşturucu Baronlarının önündeki engeller devlet eliyle bir bir kaldırılır mı?

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının ismini her duyduğumda bu metafor gelir aklıma. Bakanlığın isminde her ne kadar çevre, şehir, iklim gibi kelimeler olsa da, aslında fiiliyatta tam karşılığı ‘İnşaat Bakanlığı’dır. Ne kent kültürü, şehir kimliği umurlarındadır ne de tabiatın hunhar bir katliama maruz kalması.

Çevrenin ve iklim değişikliğinin bu bakanlığın içine katılmasının tek bir amacı vardır o da çevre ve iklim gerekçesiyle inşaatların önüne çıkacak engellerin bertaraf edilmesinden başka bir şey değildir. Bu durum kümesin bütün yetkilerinin tilkinin eline verilmesinden başka bir şey değildir.

Söz konusu bakanlık bugüne kadar çevreyi olumsuz etkileyen ya da etkileyeceği tahmin edilen tek bir AKP projesine engel olmuş mudur? İnşaatla, çevrenin karşı karşıya kaldığı tek bir projede bile çevreden yana tercih kullanmışlar mıdır? Cevap, elbette kullanmamışlardır.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının isminin bile AKP iktidarının bütün zihin haritasını deşifre eden bir tarafı var. Çabuk yoldan zengin olmak isteyenler için inşaat ve imar değişiklikleri petrol kuyusundan farklı değildir ve ülkedeki hiç bir iş, hiç bir yatırım bunun kadar kılçıksız büyük para bırakmaz.

Her neyse aslında bu yazının asıl amacı Çevre ve Şehircilik Bakanlığını konuşmak değildi. Konumuz, AKP sonrasında Türkiye’nin nasıl bir yola evrileceği sorusuna cevap aramaktı.

AKP aslında çalan ama çalışan bir parti değildi, çalmak için çalışıyor görünen bir partiydi. Bunu sağlayan en önemli şey de inşaat yapmaktan geçiyordu. Yol, köprü, stadyum inşaatlarının, kanal projelerinin, TOKİ’lerin, imar değişikliklerinin, kupon arazilerin tamamı yolsuzluğa ve vurguna endeksliydi. Özellikle son on yılda çok büyük bir yolsuzluk çarkı kuruldu.

Peki Recep T. Erdoğan’dan sonra her şey alt üst mü olacak? Bu tatlı paralar, bu hesapsız zenginleşmeler sona mı erecek?

Recep T. Erdoğan’ın beraber çok büyük vurgunlar yapıp, karun kadar zengin ettiği müteahhitler, ondan sonra her şeyin alt üst olmasına göz mü yumacaklar? Üstelik harcayabilecekleri bu kadar çok paraları varken! Karun kadar zengin olan derken sadece beşli müteahhit çetesinden bahsetmiyorum. AKP müteahhitliğiyle ve vurgunlarıyla büyük paralar kazanmış geniş bir kesim var.

İktidar değişikliği kaçınılmazsa, bu kesimler için en uygun aday İmamoğlu’ndan başkası değil. En azından inşaat konusunda Recep T. Erdoğan’dan hiç farklı düşünceleri olduğunu sanmıyorum. İçinde bulunduğu ve yetiştiği çevre başka bir düşünceye sahip olmasına imkan vermiyor. Zaten AKP’ye inşaatçılık ruhunu da İmamoğlu’nun doğup büyüdüğü Doğu Karadeniz vermiyor mu?

Türkiye’nin çevresel ve ekonomik olarak iflas etmesinin, şehirlerin tamamının kimliksiz birer beton yığınına dönüşmesinin en büyük sebebi olan inşaatçılığı Türkiye bir dönem daha kaldıramaz. Ülkeyi distopik bir filme dönüştüren bu inşaatperestliğin, tek başına, İmamoğlu’nun adaylıktan elenmesine yeter diye düşünüyorum.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version