Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Dünya Kupası’nın iki yüzü

Dünya Kupası’nın iki yüzü


YORUM | YÜKSEL DURGUT

Benim gibi futbol sevdalılarını kısa süreliğine de olsa Dünya Kupası heyecanı ekran başına kilitledi. Futbol izlemesi büyüleyici bir oyun. Heyecanı sürükleyici bir senfoninin müzik notaları gibi. Kolayca geçiştirilemeyecek bir spor. Dünya starlarını bir arada izleme fırsatını 4 yılda bir yakalayabiliyoruz. Ancak Katar’da oynanan Dünya Kupası da dahil olmak üzere bu güzelliğin görünmeyen başka bir yüzü daha var. 

1930’daki ilk Dünya Kupası’na ev sahipliğini, 1928 yılında gerçekleştirilen Olimpiyat oyunlarını şampiyon olarak bitiren Uruguay yaptı. II. Dünya Savaşı sebebiyle 1942-1946 yıllarında ara verilen Dünya kupası dört yılda bir düzenleniyor. 

Alman televizyon kanallarında dünya kupasıyla ilgili haberlerin arasından dolanırken bir belgesele rastladım. Belgesel Katar’da gerçekleşen Dünya Kupası’nın ekranlardan izlediğimiz kramponlu yıldızlarını değil de gerçek kahramanların hikayesini anlatıyor. Belgeselin ilk sahnesi Nepal’in başkenti Katmandu Havalimanı’na Katar’dan gelen onlarca cenaze görüntüsü ile başlıyor. 

Katar’ın geçen hafta Doha’da başlayan futbol şovuna ev sahipliği yapmasında göçmen işçilerin ağır sömürüsüne yönelik ciddi eleştiriler yapıldı. Suçlamalar sadece buzdağının görünen yüzü. Dedikoduların hemen hemen hepsi doğru hatta fazlası var. 

Dünya Kupası, çok az futbol geçmişi ve hatta spor altyapısı dahi olmayan Katar’a 2010 yılında verildi. 12 yıldan beri, fikstürlere ev sahipliği yapan stadyumların neredeyse tamamı sıfırdan inşa edildi. Katar, turnuvaya ev sahipliği yapmak için tarihin en yüksek rakamı olan 200 milyar dolar harcadı.

FIFA Başkanı Gianni Infantino, sömürülen işçiler için timsah gözyaşı dökerek 2022 FIFA Dünya Kupası öncesinde Katar’a yönelik eleştirileri “riyakarlık” olarak nitelendirdi. Dünya medya devleri BBC ve CNN, Infantino’nun öfkesini eleştirdi ve yapılan açıklamanın göçmen işçilere yönelik “kaba bir hakaret” olduğunu söyledi. Hatta BBC, açılış töreni sırasında tören yerine bültenini Körfez Emirlikleri’nde yaşanan emek hırsızlığı ve LGBTQ+ hakları haberlerine ayırdı. 

Körfez’deki göçmen işçilere, ortaya koydukları muazzam işçilikleri göz önüne alındığında, yürekleri burkacak bir meblağ ödendiği sır değil. İşçi sömürüsü Katar’ın bir futbol turnuvasına ev sahipliği yapmasına da özgü değil. Arap yarımadasındaki ülkelerin hepsinde çalışma koşulları hep aynı.

BİNLERCE İŞÇİ HAYATINI KAYBETTİ

Nepal’den götürülen işçilerin yaşamlarının anlatıldığı belgeselde Katar’a çalışmak için aracı simsarlara binlerce avro kaptıranların yürek burkan görüntüleri de ekrana yansıtılıyor. Sadece Nepal’den 10 bin işçinin çalışmak için Katar’a gittiği kaydediliyor. 30 milyonluk nüfusunun yüzde 40’nın fakirlik sınırının altında olması, bu sayının neden bu kadar yüksek olduğunu kanıtlar durumda. 

Hindistan’dan sonra Katar’a en fazla işçi gönderen ikinci ülke Nepal ve inşaatın başladığı 2010’dan beri binlerce Nepalli işçi aylardır maaşlarının ödenmesini bekliyor. Hatta ülkeye ayak bastıkları günden itibaren kaçmasınlar diye pasaportlarına bile el konulmuş. 

Yurt dışında ağır emeklerle kazandıkları kazançlarını biriktirerek ailesinin geçimini sağlamaya çalışan işçilerin bazılarından bir daha haber alınamadığı da aileleri tarafından onaylanıyor. Ülkelerinde kazanacaklarından daha fazlasını hayal ederlerken, farkında olmadan kendi geleceklerini tehlikeye atan birçok yitirilmiş hayat var. Petrol zengini Körfez ülkelerinde, servetlerine servet katmalarının kayıt altına alınmadığı ve kimsenin kontrol edemediği, kendi yasalarını oluşturmuş tek adam rejimleri var. Ancak bu düzenin yöneticileri uyguladıkları sömürü girişiminde elbette yalnız değiller.

Neredeyse tamamı insan hakları savunucusu olan Batılı şirketler, Körfez ekonomilerine hizmet eden ucuz emekle çıkarılan petrolü kullanıyor. Hem Batı hem de Körfez ülkeleri, Hindistan, Sri Lanka, Pakistan, Bangladeş ve çok uzaklardaki Filipinler gibi ülkelerden sağlanan ucuz iş gücünden doğrudan yararlanıyor.

Gerçek şu ki, Pakistanlı, Hindistanlı, Nepalli veya Filipinli çoğu işçi tamamen işverenlerinin kaprisine göre yaşıyor. Tüm Körfez ülkeleri iki paralel dünyaya sahip. Doha’nın alışveriş merkezlerinde dolaşan Katarlılar yılda 20 bin € kazanırken, diğer tarafta ailelerine birkaç yüz avro bile gönderemeyen bir kitle var. 

Katar’ın İngiltere’deki en büyük onuncu mülk sahibi olduğu tahmin ediliyor. Mülkiyetleri, Claridge’s, Connaughts ve InterContinental Park Lane gibi gözde Londra otellerinden Harrods gibi önemli mağazalar ve birçok yatırım gösterilebilir. Sadece Katar değil elbette. Hatta BAE ve Suudi Arabistan, Batının en yüksek kademelerine erişim sağlama konusunda daha da usta. 

Durumu daha vahim hale getiren ise, farklı ülkelerdeki işçiler arasında onlarca yıldır hüküm süren ve dolayısıyla birbirlerinin pazarlık gücünü baltalayan büyük rekabetler yaşanması. Hindistanlı ve Pakistanlı işçilerin arasındaki rekabeti istismar eden yine Körfez ülkelerindeki işverenler. Bu rekabeti zaten çok düşük olan günlük yevmiyeleri azaltma noktasında pazarlık unsuru olarak kullandılar. Ayrıca rekabet içinde olan ülkelerin hükümetleri, kendi vatandaşlarının sömürülmesine göz yumarak büyük ölçüde fayda sağlamaya çalıştı.

Çalışma koşullarının hiçe sayılması sadece Körfez ülkelerindeki işçi koşullarından ibaret değil. Hindistan ve Pakistan’daki şartlar da Körfez ülkelerini aratmayacak türden. Dünya Kupası’nda kullanılan futbol topları çocuk işçileriyle dünya gündeminde olan Pakistan’da yapıldı. Pandemi döneminde Hindistan’dan dünyaya yansıyan görüntüler de unutulmamalı. 

Olimpiyatlar ya da Dünya Kupası fark etmiyor, tüm ülkeler “win- win” anlayışında buluşuyor. Batılı şirketler her alanda kazanç sağlıyor, paralı ülkeler kasasında biriken paraları ucuz insan iş gücüyle harcıyor.

Körfez’deki Asyalı kadın işçiler daha kötü şartlarla karşı karşıya. En büyük yaşadıkları zorluk cinsel istismar. Güney Asya’dan ithal edilen ucuz işçi emeği, Infantino’nun açıklamalarına rağmen Batı basını tarafından yerden yere vurularak belgelenmiş durumda. Human Rihgts Watch’un elinde kesin bir rakam olmamasına rağmen statların inşası sırasında binlerce kişinin öldüğü belirtiliyor. Katar işçi ölümlerini sıcak çarpması ve doğal ölümler gibi göstererek gerçek ölüm rakamlarını saklıyor.

SPORUN GÖLGESİNDE YAŞANAN KAVGALAR

Dünya Kupası’na ev sahipliği yapan Katar’a yönelik bu öfke, dünyanın gösterdiği ikiyüzlülüğün diğer yanı. Bugüne kadar sporun gölgesinde daha büyük kavgalar da yaşandı. Özellikle Moskova ve Pekin, geçmişten günümüze taş ocaklarında uyguladıkları insan hakları ihlalleri nedeniyle dünyanın hedefinde oldu. Bu tepkinin ilki SSCB’nin Afganistan’ı işgali üzerine Moskova Olimpiyatları’nın boykot edilmesiydi. Boykot sözde kaldı ve tepki gösteren tüm ülkeler tam kadro olimpiyatlara katılım sağlamıştı. 

Enes Kanter Freedom’ın sıklıkla dile getirdiği gibi NBA’nin en büyük sponsorlarından Çin’in çocuk işçilerin sömürüsüne rağmen batının bu olayı görmezden gelmesi de çarpıcı örneklerden birisi. 

Diğer bir örnek ise 2000 Olimpiyatlarına ev sahipliği yapacak şehrin seçimi sırasında gerçekleştirilen oylama sırasında yaşandı. Sidney ve Pekin dışında Manchester, İstanbul ve Berlin de olimpiyatlara ev sahipliği yapabilmek için rekabet ediyorlardı. Sayım başladığında Çin, Sidney karşısında net bir farkla öndeydi. Pekin, ilk üç turun her birinin ardından liderliğini korudu. Ancak oy kullanan 89 üyenin gerekli çoğunluğunu elde edemedi. 

Son iki turda bir ülke oy kullanmadı. Manchester’ın 11 oy aldığı üçüncü turdan sonra Pekin, Sidney’i 40’a karşı 37 oyla geçmişti. Batılı delegeler, Pekin’i elemek için Manchester’ın oylarının 8’ni Sidney’e yönlendirmişti. Bunun gerekçesi olarak ise Çin’de yaşanan insan hakları ihlalleri gerekçe gösterilmişti. 

Bu oylama sonucuna kadar dünya, Çin’e karşı tek yürek olmuştu. Ta ki 2008 Yaz Olimpiyatları’na ev sahipliği yapacak şehrin seçimine kadar. İnsan hakları ihlalleri bahane edilerek 2000 Olimpiyatları’ndan elenen Çin’in, benim de gazeteci olarak takip ettiğim 2008 Yaz Olimpiyatları’na ev sahipliği yapmasına izin verildi.

Pekin’in 2000 Olimpiyat oylamalarından sonraki öfkesi dinmedi. Ocak 1999’da Avustralya Olimpiyat Komitesi başkanı John Coates’in, 45’e karşı 43 oy ile Sidney’e verilen olimpiyat oylamasından önce 2 Uluslararası Olimpiyat Komitesi üyesine 35 bin dolar rüşvet teklif ettiği ortaya çıktı. 

Katar’daki açılış maçının oynandığı Al Bayt stadyumunun dışında anlamlı bir eser var. Stadyumu inşa eden işçilerin fedakarlıklarını anmak için yapılan büyük bir duvar resmi. Çok yakınına gelmedikten sonra fark etmenin imkânsız olduğu işçilerin küçük fotoğraflarını içeriyor.

Resimlerin arasında stadyumların inşasında hayatını kaybedenler de var. Katar, bu resimlerin asılı olduğu stadyumda Ekvator’a karşı Dünya Kupası açılış maçını kaybeden ilk ev sahibi takım oldu. 

Bir gazeteci arkadaşım Katar’daki FIFA Dünya Kupası maçlarından herhangi birinde “zamanımı boşa harcamayacağımı rahatlıkla ifade edebilirim” diyor ve ekliyor: “Bir oyun sahasında yuvarlak bir nesneyi tekmeleyen bir grup adamın neden bu kadar tutkulu ve fanatik olduğunu anlamak için uzun süredir mücadele ediyorum.” Belki de Katar’daki futbol şovu yuvarlak bir nesneden çok daha fazlasıdır. 

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version