Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

AK Parti’yi ayakta tutan temel sebepler

AK Parti’yi ayakta tutan temel sebepler


HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

AK Parti’nin iktidara geldiği tarihten bu yana 20 yıl geçti. Bu zaman zarfında tökezlediği, kan kaybettiği dönemler oldu. Ama bir şekilde ayakta kalmayı başardı. 2017 referandumu dışında sandıkta ciddi bir hile yapılmadı, hep halk desteğini arkasına aldı. Peki bunu nasıl nasıl başardı? Asıl soru ise bu kez de başarabilecek mi?

3 Kasım 2002’de AK Parti’yi iktidara taşıyan üç önemli nokta vardı. 

Birincisi, 28 Şubat’ın dindarlar üzerinde kurduğu baskı idi. Toplum kendi değerlerine ters olduğuna inandığı şeylerin dayatılmasından rahatsızdı. AK Parti’nin dindar kadrosu ve özgürlükçü söylemleri seçmene cazip geldi.

İkincisi, 2001 ekonomik krizi çözüm yoluna konulmuş gibi görünse de etkileri halen sürmekteydi. Toplum Kemal Derviş’in uygulamaya koyduğu reçeteye inandırılmıştı, AK Parti kadroları da buna paralel politikalar uygulanacağını dillendiriyordu.

Üçüncüsü; seçmen kitlesinin bölünmüşlüğüydü. 

🟠 3 milyon oy alan Doğru Yol Partisi yüzde 9,54
🟠 2 milyon 635 bin oy alan Milliyetçi Hareket Partisi yüzde 8,36
🟠 2 milyon 285 bin oy alan Genç Parti yüzde 7,25
🟠 1 milyon 960 bin oy alan Demokratik Sol Parti yüzde 6,22
🟠 1 milyon 618 bin oy alan Anavatan Partisi yüzde 5,13

Bu sıraladığım 5 önemli parti, yüzde 10’luk seçim barajını aşamadığı için sandıktan çıkamamıştı. 

Barajı aşan iki parti vardı. Biri 6 milyon 113 bin oyla yüzde 19,39 oy alan CHP, diğeri de 10 milyon 808 bin oyla yüzde 34,28 oy alan AK Parti. Böyle bir tablodan sıyrılıp iktidara gelen AK Parti, 450 sandalyeli Meclis’e 363 milletvekili göndermişti.

O tarihten bu yana da kesintisiz iktidarını sürdüren parti, sanıldığının aksine 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde sarsılmadı. AK Parti, 14 Mart 2008’de kapatma davası açıldığı süreçte ise ciddi sarsıntı geçirdi. 

O dönemde sık görüştüğüm AK Partili tepe isimlerin hallerine yakından şahitlik ettim. “Harç bitti yapı paydos”, “Buraya kadarmış” diyen çok isim hatırlıyorum. Bu sendelemenin artçı sarsıntılarını 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde de gördük. AK Parti’nin oyları yüzde 38,39’a geriledi.

AK Parti’nin esas kökten sarsıntı yaşadığı dönemse 7 Haziran 2015 seçimleri oldu. Tayyip Erdoğan’ın yüzde 51,79 oy oranıyla Cumhurbaşkanı seçilmesinden 10 ay sonra gidilen sandıkta AK Parti oyları yüzde 11 geriledi. 2011 seçimlerine göre ise yüzde 9 kayıp vardı. 

7 Haziran 2015 seçim sonuçları

Bu seçimden yüzde 40,87 oy alan AK Parti 258 milletvekili çıkarabilmişti. Ancak bu tek başına iktidar olmak için yeterli değildi. HDP bu seçimde yüzde 13,12 oy oranına ulaşmıştı.

AK PARTİ OYLARININ ERİMEMESİNİN TEMEL SEBEPLERİ

Ekonominin içine düşürüldüğü durum, komşularla kötü ilişkiler ve toplumsal gerginliğe rağmen AK Parti bugün hâlâ bütün anketlerde birinci parti konumunu koruyor. 

Muhalefet temsilcileri 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Adalet Partisi lideri olduğu zamanlarda söylediği, “Boş tencerenin yıkamayacağı hükümet yoktur” sözünü hatırlatarak AK Parti’nin artık son günlerini yaşadığına halkı ikna etmeye çalışıyor. Ama aynı muhalefet, Demirel’in halkın büyük konularla ilgilenmediğini anlattığı, “Halkın ideolojisi yoktur. Günlük yaşar” sözünü pek hatırlamak istemiyor.

Gelin şimdi AK Parti’yi ayakta tutan nedenlere bakalım. Bunlar ayrı maddeler halinde sıralansa da esas itibariyle birbirinin devamı ya da tamamlayıcısı nitelikteler:

😡 Eğitim seviyesinin düşüklüğü. Aslında öteki bütün nedenleri çıkarıp sadece bu yazılsa bile yanlış olmaz. 

Yapılan araştırmalar bunu ortaya koyduğu gibi, bu noktayı AK Parti yöneticileri de dillendiriyor. Hatırlarsanız dönemin Enerji Bakanı Taner Yıldız, Gezi Protestoları sırasında bunu ekranlarda söyledi:

 

AKP’li Eski Enerji Bakanı Taner Yıldız:

“Eğitim seviyesi arttıkça AK Parti’nin hitap ettiği alanın daha da azaldığını görüyoruz” pic.twitter.com/0dLJ6arRNZ

— Aktüeltürk (@aktuelturk) September 16, 2022

“Eğitim seviyesi arttıkça AK Parti’nin hitap ettiği alanın daraldığını görüyoruz. Anketler de buralarda oylarımızın azaldığını söylüyor.”

😡 Dinin kullanılması. Sadece İslâm dini özelinde değil bu. Tarihin gösterdiği bir gerçek var. Dini ve milliyetçiliği kullananlar, toplumlara yön veriyor. AK Parti, ortaya çıktığı günden bu yana topluma din pompalıyor ve bunu yapabildiği oranda da başarı elde ediyor. 

İmam Buhari’nin Sahih-i Buhari ve Müslim’in “Camiü’s-Sahih” eserlerinden “ulu’l-emr” bölümünü okuyan bir dindar, AK Parti ve Erdoğan dışında birine oy verdiğinde dinden çıkacağına inanır. 

İktidarın, Diyanet İşleri Başkanlığı’na 35 milyar TL ile 6 bakanlıktan daha fazla (İçişleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Çevre ve Şehircilik, Ticaret, Dışişleri ile Kültür ve Turizm Bakanlığı) bütçe ayırarak topluma din pompalaması başka neyle izah edilebilir. 

AK Parti topluma din satıyor, karşılığında da oy alıyor. Sistem de gayet verimli çalışıyor.

😡 Medyanın tek sesliliğe dönüştürülmesi. AK Parti yola çıkarken yanında bir tek Yeni Şafak Gazetesi ve Kanal 7 televizyonu vardı. Türkiye’de medya patronları aynı zamanda holding sahibi durumunda. İktidar, her bir yayın organını patronlarının kredi ve borçlarını kullanılarak önce teker teker susturdu, ardından da devşirme yoluyla ele geçirdi.

Şimdi tek sesli bir medya var orta yerde. Kendilerine muhalif süsü verenler de tutarsız politikaları yüzünden iktidara çalışıyor. 28 Eylül 2021 tarihli Sözcü Gazetesi, iktidara Sabah’tan çok hizmet ediyorbaşlıklı yazımda bu konuda daha detaylı bilgi paylaşmıştım.

😡 Partizanlık ve toplumun kutuplaşması. AK Parti iktidarını besleyen ana kaynaklardan birisi de partizanlık. Seçmenin partisini belli kriterlere göre değil, takım tutar gibi ideolojik yelpazedeki konumlanmasına göre belirliyor olması. 

Bunu bilen AK Parti lideri de toplumu sürekli kutuplaştırarak kendisini “dindar” ve “sağcı” görenleri safına çekmeye çalışıyor.

😡 Liderle kurulan bağ. Türk toplumu Batı karşısında II. Viyana Bozgunu (12 Eylül 1683), Rusya karşısında da Küçük Kaynarca Antlaşmasını imzalamak zorunda kaldığı 1787-1792 Osmanlı-Rus savaşı sonrasında derin bir aşağılık kompleksine kapıldı. 

Bu yıllardan itibaren hep kendini bu ülkeler karşısında güçlü kılacak bir lider arayışına girdi. Toplum, Erdoğan’ı bu ezikliğini giderecek biri olarak gördü. İçeride farklı, dışarıda farklı şeyler söylüyor olması, sıradan seçmenin umrunda bile olmadı. 

Bunun en iyi örneğini 2009 Davos zirvesinde yaşadık. Kameralar önünde İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e “one minute” diye çıkışan bir lider vardı. Sonra bunun aslında bir kamera şakası değilse de yıldız parlatma girişimi olduğunu yine Erdoğan’ın kendi sözlerinden anladık. 

 

Recep Tayyip Erdoğan
– Benim tepkim moderatöreydi. İsrail’e, Peres’e veya Musevilere değildi.
Recep Tayyip Erdoğan²
– Davos’ta ‘One minute’ dedik. Kime dedik? İsrail’in başındakine.
#DünyanınLideripic.twitter.com/3wrKp4y4aH

— Arşiv Unutmaz (@ArsivUnutmaz) June 11, 2018

Erdoğan’ın yine aynı platformda, tartışmadan yarım saat sonra “Benim sözlerim İsrail Cumhurbaşkanı ve İsrail halkına değildi” diye özetlenebilecek düzeltme yapmasını kimse görmek istemedi. Erdoğan, sonra AK Parti seçmeninin karşısına her çıktığında, bu yaşananları “Biz İsrail’in başındakine one minute dedik” diye sattı. 

😡 Muhalefetin yaptığı hatalar ve yetersizliği. Bu konu muhalif ve yandaş kesimlerde o kadar dillendiriliyor ki ben ayrıntı paylaşmayı gereksiz buluyorum.

😡 Erdoğan, her krize bir hikaye yazdı. Her defasında yaşanan sıkıntıların bir tür doğum sancısı olduğunu topluma anlattı. Toplumu, kendince yazdığı hikâyeye ikna etmeye çalıştı. 

😡 Son olarak değişimin taşıdığı korku. Sosyolojide toplumun değişim isteği altı çizilen bir gerçek olsa da seçmenin aynı psikolojide olduğundan emin değilim. AK Parti, her ay üretime hiçbir katkısı olmayan 17 milyon insana şu veya bu adla maaş ödüyor. 

Gazeteci Memduh Bayraktaroğlu, muhalefet temsilcilerinin bu 17 milyon kişilik listeyi ele geçirip, onlarla tek tek görüşüp, “Biz iki katını vereceğiz” demekten başka çıkış yolunun olmadığını dillendiriyor.

TOPLUMLA, EKRANLARDAKİ TİPLER ARASINDAKİ FARK

Toplumda büyük değişiklikler yaşanıyor. Ekranda toplumun karşısına çıkan tipler, toplumu yansıtmaktan hayli uzaklar. 

Bu konuyu başka bir yazıda ele almaya çalışacağım. Yazı çok uzadı. Şimdilik hoşça kalın.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇


Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version