Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Taş ve cam

Taş ve cam


YORUM | M. NEDİM HAZAR

Yıllar önce Frankfurt’a yaptığım bir ziyaret esnasında yeşilin, bitkinin bolluğu beni inanılmaz şaşırtmıştı. Neredeyse toprak görünmüyordu çayır-çimen, ağaç-çiçekten…

Nasıl mevzu o noktaya geldi bilmiyorum ama ‘Bu Almanlar ayakkabı boyasına hiç ihtiyaç duymazlar’ dediğimi hatırlıyorum. 

Sair Batı ülkeleri için de durum bundan farklı değildi.

Ne zaman bir İsrailli askere sapanla taş atan Filistinli çocuk görsem aklıma hep börtü-böcek, kuş-kelebek, yeşil-çiçek içindeki Batı dünyası gelir bu yüzden.

Doğduğum şehirde komşumuz olan bir teyze vardı, her kış sonrası karlar eriyince eline bir keser alır, toprağı biraz eşeler ve yerdi!

Evet, toprağı yerdi…

Uçağın Urfa semalarından toprağa süzülüşü esnasında en çok fark ediyor insan bunu; uçsuz bucaksız bir kahverengilik ve grilik…

Her taraf taş ve toprak… 

Taşın doğu toplumunda bu sebeple büyük bir etkisi vardır hayata. 

Doğu insanının sertliği biraz da bu taş ve toprakla yakından temastan gelir diye düşünmekteyim. 

Elbette plastiğin olanca iticiliğiyle kaynatılarak birbirine yapıştırılıp üretilmiş günümüz oyun parkı aparatlarını kapsam dışı bırakarak söylüyorum; (bu da ayrı bir yazı konusudur ya neyse) Doğu’nun çocukları için taş ve toprak hayat demek… 

Deniz kenarında küçük kovalarla yapılan kumdan kaleler gibi olmasa da, ilk oyun alanıdır bir çocuğun kahverengi toprak. 

Ve ilk oyuncağıdır taş.

Biz, Mezopotamya’nın çocukları misket nedir bilmezdik mesela. 

Cam misketleri, parlak minik bilyeleri bilmez Doğu’nun çocuğu. 

Taşın kendisiyle oynar küçükken.

Bir dolu çocuk oyunu vardır taşla oynanan. 

Üst üste koyar, yan yana dizer, arka arkaya sıralar ve bir şekilde oyun disiplinine sokar taşları. 

Kocaman taşları üst üste koyup kale yapar örneğin, zamanla sıkıntısı olmadığı için ‘5’te devre 10’da biter’ diye belirler maçın sınırını… 

Şekilsiz taşlarla ‘koza kırık’ oynar, sonra taşa metalle vura vura şekil verip minik ‘gülleler’ yapar ve ‘peste’ oynar mesela.

Eminim “Hamam Puç” diye bir oyunu bugünün Doğu çocukları bile bilmezler. 

Ebenin bulamayacağı yerlere topraktan küçük tepecikler yapardık, ne kadar çok yapabilirsek. 

Belki de bu nedenle, çocukluğu taş ve toprak kültürüyle geçmiş olan benim jenerasyonum şimdilerde bir oyuncakçı dükkânının önünden geçerken kendini kötü hisseder. Şişirilip abuk sabuk renklere bandırılmış plastiklerden yapılmış bir dolu ucubeyi çocuğa oyuncak diye yutturmaya kalkışır modern dünya.

Hani kendime bir pay çıkarmaya çalışmıyorum ama bana daha çok insani ve fıtri gelir bu ilişki. Hatırlayan olacaktır elbette, vaktiyle ‘Cam yanaklı çocuklar’ başlığıyla ifade etmeye çalışmıştım şehirli çocukların sıkıntısını. (Bu yazıyı internette bulmak kolay değil artık. Dolayısıyla yarın tekrar yayınlayabilirim) 

Toprağa basmayan, taşa dokunmayan, çamur-çayır bilmeyen bir kültür biraz zor anlar anlatmaya çalıştıklarımı. Meseleyi anlamadan yapılan çözümlemeler ne kadar iyi niyetli olursa olsun, kalıcı olmaz en azından.

Çok ilginç bir ayrıntı size: Bugün çamur, geri kalmışlığın ve bozuk metropolün simgesi olarak algılanıyor. Ortaokula giderken önce pantolon paçalarımızın ütüsü bozulurdu bizim. Çünkü okula kadar temiz kalabilsin diye yolda yürürken çorabın içine sokardık pantolon paçalarımızı. Çıkarınca temiz kalırdı ama buruş buruş olurdu elbette. Okul girişlerinde ayakkabıların altına yapışa yapışa katmanlar oluşturan çamuru temizlemek için küçük metal bariyerler yapılırdı.

Nedense bana taş ile camın kavgası gibi geliyor bu sosyal çatışma. 

Cam temiz, şeffaf ve göz alıcı gibi gelir herkese ama taş kırıyor camı bir şekilde. 

Sert ve kaba… 

Ama camın ya da plastiğin insana verdiği zarar kadar zararlı mıdır taş, bundan emin değilim açıkçası! İnsan bazen düşünüyor da; ‘taş yok mu taş’ demeye başladığımız gün mü yitirmeye başladık bazı değerleri acaba?

Billie Eilish meşhur şarkısı Lovely’de “Kalbim camdan, aklım taştandır benim” diyor ya öyle… 

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version