Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Ev Zencileri!

Ev Zencileri!


YORUM | M. NEDİM HAZAR

Ev zencisi, Afrika kökenli ev kölelerine verilen tarihi bir addı. Ev zencileri, dışarıdaki çoğunluğu zor işler için çalışan alan zencileri veya alan kölelerinden daha yüksek statüdeydi. İfade, aynı zamanda 2010’lu yıllardan beri siyahilere yönelik bir aşağılama sözü olarak kullanılmaktadır.

Aslında kavramı keşfeden olmasa da, etkin kullanıma sokan rahmetli Malcolm X’ti. 

23 Ocak 1963 tarihinde Michigan State Üniversitesi’nde verdiği konferansta şöyle diyordu: 

“İki tür zenci var; eski tip ve yeni tip. Çoğunuz eski tipi bilirsiniz. Kölelik döneminde onun hakkında bir şeyler okuduğunuzda ona ‘Tom Amca’ deniyordu. O ev zencisiydi. Diğeri ise Tarla Zencisi.

Ev zencisi genellikle efendisine yakın yaşardı. Onun gibi giyinirdi. Efendisinin ikinci el kıyafetlerini giyerdi. Efendisinin masaya bıraktığı yemeği yerdi. Ve efendisinin evinde yaşardı -muhtemelen bodrumda ya da çatı katında- ama yine de efendisinin evinde yaşıyordu.

Bu yüzden ne zaman o ev zencisi kendini tanımlasa, efendisinin kendisini tanımladığı anlamda o da kendini özdeşleştirirdi. Efendisi, “Yemeğimiz iyi” dediğinde, ev zencisi “Evet, bol bol yemeğimiz var” derdi. “Biz” derdi, biz; bir sürü iyi yemeğimiz var Efendim!

 “Burada güzel bir evimiz var” deyince ev zencisi “Evet, burada güzel bir evimiz var” derdi. Efendi hasta olduğunda, ev zencisi efendisiyle o kadar özdeşleşir ki, “Neyimiz var Efendim, biz hasta mıyız?” derdi. Efendisinin acısı onun acısıydı. Ve efendisinin hasta olması, kendisinin hasta olmasından daha çok canını yakıyordu. Ev yanmaya başladığında, bu tip zenciler efendinin evini söndürmek için efendinin kendisinden daha çok savaşırdı.

Ama sonra tarlada başka bir zenci vardı. Ev zencileri azınlıktaydı. Kitleler – tarla zencileri kitlelerdi. Onlar çoğunluktaydı. Efendi hastalandığında ölmesi için dua ettiler. Ve hatta yangın çıksa, bir rüzgar gelsin her yeri yaksın diye dua ederlerdi. 

Eğer birisi eve gelip evdeki zenciye, “hadi başkaldıralım, bizi ezmelerine müsaade etmeyelim”, dese Ev Zencisi, “Nereye gidelim? Patron olmadan ne yapabiliriz? Nerede yaşarız? Ne yeriz, ne içeriz?” diyerek buna şiddetle karşı çıkardı. Ama tarlaya gidip bir Tarla Zencisi’ne “Hadi gidelim” derseniz, nerede ve nasıl diye bile sormadan “hadi gidelim” derdi…” (BKNZ)

Bu görüşünü çok tekrarlardı rahmetli ve Spike Lee ünlü Malcolm X filminde bu sahneyi birebir kullanmıştı. (BKNZ) ama ille de şuraya da (BKNZ) Ayrıca Tarantino’nun ünlü Zincirsiz filmi de şahane bir Ev-tarla Zencisi metaforu kullanır. 

Allah mekanını cennet eylesin. 

Neden Malcolm X ve Ev Zencisi’nden bahsetme ihtiyacı duydum peki?

Anlatayım…

Malum çok acı veren bir facia yaşandı Bartın’da. 41 insanımızı kaybettik. 

Artık dünyanın en geri kalmış ülkesinde bile bu tür facialara rastlanmıyor. Elbette kazalar, özellikle maden kazaları oluyor. Ancak bizim bir kazada kaybettiğimiz insan sayısını elin oğlu 20 yılda kaybetmiyor. 

İnsan hayatının bu kadar ucuz olması öfkelendiriyor bizi. 

Ve üzüyor elbette. 

Tepki gösteriyoruz. 

Ve fakat…

Muktedir, utanmadan, sıkılmadan kaza yerine gidiyor ve bu işin bir kader planı olduğunu söylüyor. 

Hayır, hayır… Bu kader planı değil, siyasal İslamcının halkına verdiği değerin neticesi. 

Yoksa, kendisine bilmem kaç uçaklı, kaç odalı saraylarda hayatında görmediği lüksü yaşatan kader, neden garibana plan olarak ölümü layık görsün ki?

Ancak..

Mesele bu da değil sevgili okur…

Biliyorsunuz bundan önce Soma’da bir facia yaşanmış ve yanlış hatırlamıyorsam 300’den fazla insanımız ölmüştü. 

Kader planı yine garibana ölüm getirmişti. Yetmedi bir de danışman tekmesi eklendi. 

Sonra seçim yapıldığında n’oldu biliyor musunuz?

Soma’da en fazla oyu AKP aldı. 

Somalılar adeta, biz kaderin bu planından çok memnunuz demişlerdi. 

Bartın’daki bir sahne Erdoğan’ın halkı nasıl birer ev zencisine dönüştürdüğünün de ispatıydı adeta. 

Çocuğunun cesedi tanınmaz halde kendilerine teslim edilen aile Erdoğan’a “Allah seni başımızdan eksik etmesin!” dedi. 

Evet, bunu söyledi. 

Tıpkı kölelik zamanındaki ev zencileri gibi. 

Efendisinin artıklarıyla beslenmeyi yaşam tarzına çevirmiş, kendi haklarını, insanca yaşamayı çoktan unutmuş ev zencileri olmuştuk!

Bir önceki yazımızda Dostoyevsky’nin üç köpeğinden bahsetmiştim hatırlarsınız. Sürekli dayak yemeye alışmış olan Belka, sevilince dengesi bozulmuş ve kendisini seven kişiden kaçmıştı. 

Malcolm X, Tarla Zencisi’ni anlattığı bir konuşmasında ise şöyle diyordu: 

“Artık yirminci yüzyıl tipi bir ev zenciniz var. Sadece o modern bir köle. Efendisi ile aynı dili konuşuyor. Misal sahibi, “ordumuz” dediğinizde, “ordumuz” diyor. Onu savunacak kimsesi yok ama ne zaman “biz” dersen o “biz” diyor. “Başkanımız”, “hükümetimiz”, “Senatomuz”, “kongre üyelerimiz”, “bizim bu ve bizim bu.” Ve o “bizim” koltuğuna bile hiçbir zaman oturmayacağını da çok iyi biliyor. O hayatı yaşayamacağını, o evlerde oturamayacağını, o lüksü tadamayacağını! Üstelik bir kabahat işlediğinde sahibi ona merhamet de göstermiyor “Başınız belada” dediğinde utanç verici bir suçluluk ile özür dileyip, “Evet efendim, başımız belada” diyor. Efendisine toz kondurmayan köle, efendisinin kendisine sıvadığı çamuru memnuniyetle kabul ediyor!”

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version