HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY
Birbirine yakın günlerde üç farklı video önüme düştü. Biri İran’dan, biri İsveç’ten biri de Türkiye’den. Üçünün de ortak noktası İslâm idi. Hepsi de dini daha yoğun yaşama üzerine kuruluydu.
Önce İran’dan dünyaya yayılan görüntüleri paylaşmak istiyorum. Mahsa Amini, 22 yaşında bir genç kız. Başörtüsünü kullanma şeklinin İslâm’a aykırı olduğu gerekçesiyle İran ahlak polisleri tarafından durdurulup sorgulandı.
Mahsa, daha sonra İran İslâm Cumhuriyeti’nin polisleri tarafından dövülmeye başlandı. Öldüresiye dövüldü. Bu görüntüler, çevredekiler tarafından görüntülendi.
📌🇮🇷İran’da başörtüsü kullanma şeklinin yanlış olduğu nedeniyle bir kadın ahlak polisleri tarafından dövüldü hastaneye kaldırılan kadın komadayken vefat etti.#Hijab #Iran pic.twitter.com/1YjkHr71EB
— Gündem Ortadoğu🔴 (@GOrtadogu) September 16, 2022
Ahlak polislerinin dövdüğü kadın, kendinden geçmiş halde hastaneye kaldırıldı. Mahsa Amini, girdiği komadan çıkamadı ve 22 yaşında hayata veda etti.
İranlı kadınlar, Mahsa’ya yapılanlara karşı başkaldırdı. O günden bu yana eylemler yapıyorlar, protestolar düzenliyorlar. Adını veremedikleri hayali isme öfke kusuyorlar. “Diktatöre ölüm” sloganları atıp caddelerde yürüyorlar.
Tahran’da kıyafetleri ve başörtüsünün İslami olmadığı gerekçesiyle Ahlak Polisi tarafından gözaltına alınırken dövülen ve komaya giren 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin hayatını yitirmesiyle Tahran sokakları karışmış durumda. Halk öfkeli: “Diktatöre ölüm!” pic.twitter.com/OAzQbSTqVJ
— Dr. Savash Porgham (@Savash_Porgham) September 16, 2022
Kimileriyse, sessiz protestoyu tercih ediyor. Mahsa’nın saçları yüzünden ölüme gönderildiğini bilen hemcinsleri, saçlarını keserken çektikleri videoları sosyal medyadan paylaşma yolunu seçiyor.
Iranian women show their anger by cutting their hair and burning their hijab to protest against the killing of #Mahsa_Amini by hijab police.
From the age of 7 if we don’t cover our hair we won’t be able to go to school or get a job. We are fed up with this gender apartheid regime pic.twitter.com/nqNSYL8dUb
— Masih Alinejad 🏳️ (@AlinejadMasih) September 18, 2022
Türkiye’deki İranlı kadınlarsa, bu ülkede yaşayanlara, “aklınızı başınıza toplayın” diyerek kendilerince uyarı yapmayı seçtiler. Alanya’da Atatürk heykelinin önünde buluşan İranlı kadınlar, Mahsa için mum yaktı, acılarını dile getirdi.
Bir İranlı kadın, toplananlara ağlayarak, “Nasıl birbirimizin acısını kayıtsızca izleyebiliyoruz” diye feryat edip seslendi.
Türkiye’deki İranlılar, İran’da tesettür kuralına uymadığı için ahlak polisi tarafından öldürülen Mahsa Amini’yi anmak için Atatürk heykeli önünde toplandılar.
Orta Doğu çöplüğünde kadınlar Atatürk’e ne kadar çok şey borçlu anlamış ,darısı bizim ülkedeki kıt beyinlilerde! pic.twitter.com/vHd5y7XdhL
— Bircan Yıldırım (@BlrcanYildirim) September 18, 2022
24 Ağustos 2022 tarihli “Şeriatı İran modeliyle mi alırsınız, Suudi modeliyle mi?” yazımda, üniversite yıllarından komünist arkadaşım Nermin Agazade’nin şeriatçılarla birlikte Şah Rıza Pehlevi’yi devirmek için yaptıkları işbirliğini anlatmıştım.
Komünistlerle İslâmcılar kol kola verip Şah’ı devirmişler, ardından da Humeyni rejimi ülkenin üstüne çökmüş ve İslâm Şia versiyonuyla İran’ın başına tebelleş olmuştu.
İranlılar, o tarihten bu yana bir diktatörlükten daha ağırına geçmiş olmanın pişmanlığını yaşıyor.
STOCKHOLM’DE ‘ŞERİAT İSTERİZ’ GÖSTERİSİ
İsveç, demokratik hakların en yüksek düzeyde kullanıldığı ülkeler kategorisinin üst sırasında yer alıyor. Bundan dolayı, başı diktatörlerle derde giren ülkelerden insanlar canlarını kurtarabilmek için aralarında İsveç’in de bulunduğu ülkelere kaçıyorlar.
Bir şekilde canlarını İsveç’e atanlar, başkent Stockholm’de toplandılar. Aralarında Afganistan, Irak ve İran’dan gelen binlerce kişi, taşıdıkları pankart ve attıkları sloganlarla İslâm dini hükümlerinin uygulanmasını istediler.
#Suede des afghans,des irakiens et des iraniens défilent dans les rues de #Stockholm pour imposer la Sharia.Le #Suedistan va devenir le premier caliphat islamique en Europe #Islamisation #GrandRemplacement 😡😱😬pic.twitter.com/XTMfWyMgWS
— clems81 I→ 🗺 (@clemc81) April 29, 2018
İsveç’teki görüntüler, günümüze değil, dört yıl önce yapılan bir yürüyüşe ait. Stockholm’de yaşayan bir arkadaşım gönderdi bu linki.
Arkadaşımın dediğine göre aynı gruplar, şimdi daha büyük bir gösteri yapmaya hazırlanıyorlarmış. Yürüyüşü bu kez Avrupa’nın farklı ülkelerinden gelen katılımcılarla yapmayı planlıyorlarmış.
Bu görüntüler de Türkiye’den. Afganistan’dan geldiği söylenen bir grup, tebliğ için Artvin’in Borçka ilçesinde dolaşıyor. İktidarın hazırladığı ortama sırtının dayayanlar, kendilerince tevil ettikleri İslâm dinini anlatıyorlar.
Güler misin, ağlar mısın?
🗣Afganistan’dan gelmiş, Artvin/Borçka’da şeriat propagandası yapmaya çalışıyor…
📌Tehlikenin farkında mısınız? pic.twitter.com/T0UkbKp1oO
— Seyit Yücel (@SeyitYucel06) September 18, 2022
CÜBBELİ AHMET: TEMİZLİK GEREKEBİLİR
“Cübbeli Ahmet Hoca” namıyla meşhur Ahmet Mahmut Ünlü, yeni yayınladığı videoda, “temizlik yapmaktan” söz ediyor. Bu ülke insanını dolandırmasıyla nam salan Jet Fadıl’ın reklamcılığını yapan bu şahıs, kendisi de cehennem ateşinde “yanmayan kefen” satarak ticaretini yaptı.
Sonradan, “Ben yanmaz kefen” lafı etmedim dese de bu konuşmaları halen internet ortamında bulunuyor.
Bu kefenle gömüleni cehennem ateşinin yakmayacağını bütün detaylarıyla anlatan Cübbeli Ahmet Hoca, sonradan mugalata (yanıltmaca, laf cambazlığı) yapıp, “Ben yanmaz kefen demedim” diyerek kendini savunmaya kalktı.
Aynı Cübbeli Ahmet Hoca, bu kez yeni hükümler veriyor. Memlekette çok din düşmanı bulunduğunu öne süren bu şahıs, oluşacak ortamda “ülkede temizlik” yapılması gerektiğini anlatıyor.
Temizlik derken… 😉 pic.twitter.com/S58KGpozpM
— Akın (@AAkinbas) September 18, 2022
İslâm hoşgörü dini midir değil midir tartışması benim girebileceğim bir konu değil. Ama bildiğim bir şey var; o da İslamcıların asla hoşgörülü olmadığı.
Hoşgörüsüzlük sadece bugüne has değil. Yüzyıllardan bu yana öyle gidiyor. “İslâm hoşgörüsü” denilen nesne sahabeyi bile aynı platformda tutamadı.
Tutmuş olsaydı, Cemel Savaşı, Sıffin Savaşı olmazdı. Kerbelâ’daki soykırım, 683 yılında Emeviler döneminde Medine’deki Harre rezaleti yaşanmazdı. Nedense bu çirkin olayın detayları, yüzyıllardan bu yana olduğu gibi hâlâ Müslümanlardan gizlenmeye çalışılıyor.
Ebrehe’nin fil ordusunun Kâbe’yi tahrip için gelirken, Allah tarafından gönderilen ebabil kuşlarıyla nasıl engellendiği anlatılır ama halife Abdülmelik’in komutanı Haccâc bin Yusuf es-Sekafî tarafından mancınıklarla yıkılması (692) inananlardan gizlenir.
Sonrasında Hz. Muhammed neslinden gelenlere yapılan zulümler, yüzyıllar boyu devam edip gitti. İslâm tarihinin kapağını açtığınızda ne hoşgörü görürsünüz, ne de din kardeşliğine rastlarsınız.
“İslam tarihi, iktidar savaşlarıyla dolu bir tarihten ibarettir” dense abartılı olur ama yanlış olmaz. İktidar/güç savaşı, yüzlerce asırlık İslâm tarihine damgasını vurdu. Bugün de geçmiştekilerden yaşananlar farklı değil.
Tarihteki iktidar savaşlarına “kutsallık” etiketinin yapıştırılması, o dönemin insanlarını ikna etmeye kâfi gelmiş olabilir ama okuyan, araştıran, tarihi kaynaklara ulaşmasını bilen günümüz insanına yeterli gelmiyor.
Savaş kararı verenlere, “içtihat yaptılar” diyerek, “ölen de öldüren de şehittir” hükmü vermek bazı insanları susturmak için yeterli olabilir. Ancak, zihinlerdeki sorulara cevap vermekten çok uzak kalır.
Hele, “Onlar aile içi kavgalardı. Kardeşler arasında yapılan kavgalara bizim karışmamız doğru değil” tarzındaki söylemlerse, insanları ikna etmeye yeterli gelmiyor. 1400 yıl önce yaşananlar, bugün bile bizim toplum hayatımıza yön veriyorsa, insanlar o dönem yaşananlara göre saf tutmak durumunda bırakılıyorsa, “kardeş kavgasıydı” demek, sorgulayan zihinleri ikna etmeye yeterli olmayacak.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***