“Savaşa hayır” demek uzun süredir suç, “barış” demek suçların suçu yani terör; hiçbir şey yapmazlarsa “sivil ölüm”e mahkûm ederler insanı. Savaşa hayır demek suç çünkü savaş yönetimin elindeki en önemli araç. Erdoğan-Bahçeli ortaklığının temelinde yatan savaş, uzun süredir hem ekonomik hedeflere ulaşma için bir araç hem iktidarını pekiştirme aracı hem de kaybetmeme aracı olarak kullanıyor zaten.
Sadece Suriye değil mesele, işte geçen sene Azerbaycan saflarında Ermenistan’a karşı savaşa girmekte bir beis görmedi, geçen günlerde “Bir gece ansızın gelebiliriz” diyerek paramiliter faşist komando kamplarının yürüyüş sloganını uluslararası ilişkilerin mottosuna çevirdi komşu Yunanistan’ı tehdit etmek amacıyla.
KOMŞUYU TEHDİDE İTİRAZ YOK
Hal böyleyken muhalefet partilerinin kimi yöneticileri ya da sözcüleri ile muhalefete fikir üretme rolünü üstlenmiş kimi şipşakçı fikirbazlar, iktidarın seçimi geciktirmek için savaş çıkarmaya bile kalkabileceğini inançla söylemekten imtina etmiyor. Etmiyor da ne oluyor, bu parlak fikirleri kaygılı ve bilmiş ifadelerle geveleyip duranlar, yeri gelince iktidarı eleştirmek için “Yurtta sulh cihanda sulh” şiarına dört elle sarılanlar, iktidar mesela Yunanistan’ı tehdit ettiğinde ya canlı bomba olarak Atina’ya gitme emri bekliyor ya da tehdidi hafif buluyor. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Yunanistan’a yönelik tehdide eleştirisi ise barışı kerteriz alan bir eleştiri değil, Kıbrıs’ı hatırlatarak “Konuşma, delikanlıysan yap” alt anlamını taşıyan bir Ecevit hatırlatmasından ibaretti. Lideriyle, sözcüleriyle, taraftarlarıyla muhalefet figürleri iktidarın Suriye politikalarına saydırıyor, ‘komşuyduk ne güzel’ filan diyor ama aynı iktidarı Suriye’den gelenleri geri göndermemekle, dahası Suriye’de yeterince iyi savaşmamakla eleştirebiliyor.
VURULAN ERMENİ İSE DEĞME SİYASETİN KEYFİNE
Komşularla bu tehlikeli ilişkiler sürerken, iş Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerine gelince muhalefet, iktidardan daha şahin görünme hummasına tutuluyor. Böylece muhalefet, iktidarın Azerbaycan petrol-doğal gaz oligarşisinin savaş aygıtıyla ortaklaşma gayretinden geri kalmanın hüznünü “Azeri kardeşlerimizin” şehitleri için gözyaşı ve ağıt yarışıyla telafi etmeye çalışıyor.
“Putin Erdoğan’ı destekliyor, bunlardan her şey beklenir” analizleriyle göz doldurmaya çalışan demokrat lafazan, son Karabağ savaşında Putin’in rolünü görmeye yanaşmıyor, bu son savaşta Azerbaycan oligarşisinin saldırganlığı ile bütün bu laflar arasındaki bağlarla ilgilenmiyor, komut almış er gibi selam çakıp savaş marşları söylemeye başlıyor. Konu savaş ve bir taraf da Ermenistan olunca kim muhalefet kim iktidar ayırt etmek imkansız, kim haklı kim haksız o da kimsenin umurunda değil, vurulan Ermeni ise hele vuran da Azerbaycan ise değme siyasetin keyfine!
MASANIN İKTİDARDAN DÜŞME CÜZLERİ VE CHP
Gerçi muhalefetin (yani Altılı Masa’nın) dört cüzü, zaten iktidarın ruh ikizi: MHP’nin izotopu İYİ Parti, AK Parti’nin bazı kusurlarından muzdarip ve eski bir döneminin hayalinin peşindeki klonları Deva ve Gelecek, Ak Parti’nin kök partisi Saadet zaten milliyetçi-mukaddesatçı ve militarist saldırgan politik ağacın dibine düşmüş armutları. DP zaten hepsinin sade suya tirit versiyonu.
Peki CHP? Ben ana muhalefetim diyor, ben sosyal demokratım diyor, enternasyonel üyesiyim ben diyor, ben diktatörlüğe gidişi durduracağım diyor, ben evrensel değerlere inanıyorum diyor, ben ırkçı değilim diyor, ırk esasına dayalı hiçbir işte yokum ben diyor, kimlik bir aldatmacadır, kimlik politikalarına karşıyım diyor, fakat iki komşu ülke arasındaki savaşta, “Savaşa hayır” demiyor, “cihanda sulh” demiyor, savaşın kötülükleriyle ilgilenmiyor, bir tarafın bileğine kuvvet ölüsüne rahmet, diğer tarafın ne hali varsa görsün nutuklarıyla sahne alıyor. Yani iktidarla birlikte savaşın bir tarafının safında olduğunu ilan ediyor.
Sonra da konuşuyoruz, gelecek seçimler var, iktidar bir daha kazanırsa durum çok kötü filan. Sosyal demokratı bile konu savaşken, üstelik o savaşta acı çeken ve çekecek halklar ile seni halkların arasında akrabalıklar, ortaklıklar varsa, savaşın bir an önce bitmesi, meselelerin başka yöntemlerle çözülmesi için ortaya atılacağına “soydaş”lık esası üzerinden nutuk yarışına giriyorsa, iş yapan (savaş çıkaran, savaş çıkaranlara arka çıkan, komşulara gece baskını yapma tehdidi savuran, Aliyev’le bol kahkahalı buluşmalar düzenleyen) iktidara karşı hamasi laf yetiştirme çiftliğinde yaşayan muhalefetin ne şansı olur?
Hadi oldu da kazandı, demokrasi, barış, eşit yurttaşlık, adalet umutları açısından ne değişir?
Yurtta sulh ama Kürtler hariç, dünyada sulh ama Ermeniler hariç mi diyorsunuz yoksa? Azerbaycan yönetimini çok demokrat ve haklı mı buluyorsunuz? O zaman Erdoğan’ın nesine karşısınız tam olarak? Yurtta sulh cihanda sulh diye telaffuz etmeyi sevdiğiniz lafı yurtta militarizm cihanda militarizm diye düzeltti o zaten; ekonomiyi de siyaseti de militarize etme gayretine hiç son vermedi. O yolsuzluk dediğiniz şey, bu türden bir politikanın doğal sonucu, bütün bu meselelerde iktidarın mütemmim cüzü gibi davranıp, yolsuzluğu mu bitireceksiniz? Yolsuzluk dediğiniz şey o politikaların mütemmim cüzü zaten, siz de iktidarın mütemmim cüzü oluyorsunuz böylece.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***