Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Erdoğan’ın ‘çantacı’ları -1 | TR724 ÖZEL

Erdoğan’ın ‘çantacı’ları -1 | TR724 ÖZEL


ÖZEL HABER | ADEM YAVUZ ARSLAN

İki bölüm halinde yayınlayacağım bu dosyada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kurduğu yağma düzenini ve bu rejimin ‘emanetçi-çantacı’larını çok spesifik bir örnek üzerinden anlatacağım.

Hem de öyle bir örnek ki içinde Erdoğan ailesinden Kartal İmam Hatip’e oradan Hollanda’ya, devamında İsviçre’den Moskova’ya ve hatta Kuzey Kore’ye uzanan ‘Ali Cengiz oyunları’ var.

İsim isim, ülke ülke, şirket şirket.

Dosyanın sonuna geldiğinizde eminim siz de Saray ve emanetçilerinin pervasızlıklarına hayret edeceksiniz.

VURGUNUN ADI; KAYYIM

Ama önce ana hatlarıyla sistemi anlatayım çünkü okuyacağınız vurgun tekil ya da istisna değil aksine sistemik ve yaygın.

Bilindiği gibi önceleri HDP’li belediyeleri gasp etmek için kullanılan ‘kayyımlık’ şaibeli 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişiminden sonra yaygınlaştırıldı.

Öyle ki sadece 15 Temmuz sonrası 1289 şirkete el kondu. Buralara yaklaşık 3500 AKP’li kayyım olarak atandı.

Hizmet Hareketiyle iltisaklı olduğu iddiasıyla gasp edilen malların toplam değeri ise 32,2 milyar dolar.

Bu konuda London Advocacy ve Platform for Peace and Justice (PPJ) isimli STK’ların kapsamlı çalışmaları var. Mesela yüzlerce taşınmazı, aracı ve teknik ekipmanı olan bini aşkın dernek, 145 vakıf vardı. Bu vakıfların 2.214 taşınmazı da Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredildi.

KHK ile kapatılan tüzel kişilerin elinde bulunan milyarlarca lira nakit para ve kambiyo senetleri de Hazine’ye geçti.

400 bin öğrenci kapasiteli 1060 okul mal varlıkları ile Hazineye devredilirken 841 öğrenci yurdu da kapatılıp mal varlığına el kondu. Okullar, yurtlar ve dersaneler Bilal Erdoğan’ın yönettiği Türgev ve Tügva gibi yandaşlara peşkeş çekildi.

Piyasa değeri yüzlerce milyon dolar olan 151 medya kurumu kapatılıp ekipmanları yandaş medya arasında pay edildi. Ayrıca piyasa değeri 1,29 milyar dolar olan 47 hastane ve sağlık merkezi ekipmanlarıyla birlikte gasp edilip yağmalandı. El konulan üniversiteler ve irili ufaklı taşınmazların toplamı 32,2 milyar dolar olarak hesaplanıyor

En çaplı vurgun ise özel -ticari şirketlerde yapıldı.

Piyasa değeri 32,2 milyarı bulan 998 şirket ise TMSF’ye devredildi.

ÖNCE YAĞMA SONRA PEŞKEŞ

Hali hazırda piyasa değeri 32,2 milyar dolar olarak tespit edilen yaklaşık 1.300 şirketten 998’i TMSF’nin elinde.

Normal şartlarda TMSF’nin birinci ve asli görevi bankalardaki mevduatın sigortalanması. Ancak kayyımlık uygulamasıyla TMSF şu an itibariyle 84 milyar dolarlık aktif büyüklüğe sahip şirketleri yönetiyor.

Daha doğrusu yönetmiyor, Erdoğan’ın direktifleri doğrultusunda yağmalanmasına aracı oluyor. Yağma önce kayyımlık olarak başlıyor.

Önce şirketlere AKP’li ve MHP’li vasıfsız partililer dolduruldu. Bu kayyımlar da yönetimine geldikleri şirketlerin içini boşaltıp bir kısmını iflasla karşı karşıya bıraktılar. Okul, dershane, yurt gibi kurumları işletecek kapasiteleri olmadığı için çoğu kapandı ve ticaret sicilden terkin edildi, malvarlıkları hazineye devredildi. İpek Holding, Boydak, Dumankaya, Naksan ve Kaynak Holding gibi hala gelir getirebilecek durumda olanların da işlerini, ‘tanıdık’ şirketlere ihale etmek suretiyle içini boşaltılar; yandaşlara ‘sermaye transferi’ yaptılar. Kadrolar şişti, harcamalar arttı… Bunun sayısız örneği var.

Soygun öyle bir hale geldi ki ‘bağış’ adı altında bile TMSF’nin elindeki şirketlerin kaynakları yandaşlara transfer edildi.

Mesela Koza İpek Holding’in kasasından 2022 yılı içinde 484 milyon lira bağış yapmayı planlamışlar. Bu paraların nerelere ‘bağışlanacağını’ tahmin etmeniz zor değil.

Bir de sponsorluk adı altında Havuz medyasının finansmanı var. Koza İpek Holding, Boydak Holding, Naksan ve benzeri şirketlerin kasaları ‘reklam’ adı altında Havuz medyasına aktarıldı. Öyle ki Sabah Gazetesi çalışanlarının maaşlarının Koza İpek kasasından ödendiği, medya koridorlarında konuşuluyor. Bir dönem Boydak Holding’de TMSF adına kayyım olarak görevlendirilen Abdullah Güzeldülger, şimdilerde soygun ve yağmanın detaylarını kanal kanal dolaşıp anlatıyor.

Koza İpek Holding’in esas sahibi Akın İpek’in sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamalara göre, şirketlerinden toplam 6 milyar dolarlık bir kayıp söz konusu.

Bakan Nurettin Canikli’nin koordinesinde yaklaşık 3500 kayyım atandı ve tamamı aynı şekilde şirketlerin içlerini boşalttı. Gazeteci Metin Cihan, Canikli’nin kurduğu vurgun düzeninin detaylarını günlerdir sosyal medya üzerinden belgeleriyle yayınlıyor. Ancak AKP cephesi sus pus; çünkü Canikli’nin kimin adına o yağmayı yaptığını herkes biliyor.

Sadece kasadaki parayı ya da para eden şeyleri yağmalamadılar, fabrikalardaki ekipmanlar bile ‘buharlaştı’.

Mesela Aydınlı Grubun ‘Esenyurt Modern’ projesinde, milyon dolarlık ekipman hurda fiyatına satıldı. Tabi ki kime ve hangi fiyattan satıldığı açıklanmadı. Aynı şekilde Dumankaya Holding’in ekipmanları da kayyımlar marifetiyle satıldı.

28 Ekim 2015’te el konulan Kanaltürk ve Bugün’ün en değerli ekipmanlarının kayyım Hüdai Bal tarafından el altından haraç mezat satıldığı, o dönemde gazetelere yansımıştı. Hüdai Bal İpek Medya’da görevini ‘iyi’ yapmış olmalı ki, 4 ay sonra Zaman’a atanan kayyımlarla beraber aylarca o binada gayri resmi olarak çalıştı, personelle muhatap oldu.

Bu arada bu haberi çalışırken konuştuğum bir iş adamı, Trakya’daki çiftliğinden traktörlerinin hatta ineklerinin bile kayyımlar eliyle satıldığını, izinin bulunamadığını anlattı.

Kayyımlar eliyle AKP teşkilatlarına dağıtılan şirketlere dair sayısız örnek var.Hatta ‘yağmayı kolaylaştırmak için’ 1289 şirketin adının ve detay bilgilerinin yer aldığı 48 sayfalık bir liste hazırlandı ve AKP teşkilatlarına dağıtıldı. Bir nevi ‘seç beğen al’ dendi.

Özü şu; 15 Temmuz bahanesiyle çökülen şirketler AKP’liler için geçim kapısı oldu. İlk iş olarak kasadaki nakit paralara sonra da şirketlerin para eden neyi varsa yağmalandı. Bu şirketlerin en değerli olanları ise piyasa değerinin çok altında bedellerle, Saray’ın belirlediği kişilere göstermelik ihalelerle peşkeş çekiliyor. Örneğin Zaman Gazetesi’nin İstanbul merkezindeki kurulum değeri 20 milyon €’dan fazla olan matbaaları 300 bin TL gibi komik bir rakamla ‘Saray’ın Medya İmamı Serhat Albayrak’ın başında olduğu Sabah Gazetesi’ne satıldı.

Erdoğan’ın İstanbul Belediyesi Başkanlığını bilenler o dönem Erdoğan için ‘bay yüzde 10’ dendiğini de biliyordur. İstanbul’da iş yapan şirketler ihale alabilmek için ‘Erdoğan’ın çantacıları’na işin maliyetinin yüzde 10’unu verdiği, iş dünyasında herkesin bildiği bir sır.

Belediye başkanlığından önce Başbakanlığa, sonra da Cumhurbaşkanlığı’na yükselince tarife de yükseldi ve bu oranın yüzde 20’lere kadar çıktığı görüldü. Nitekim 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonu sırasında gördük ki bazı durumlarda yüzde 20 bile kesmemiş ve iş adamını direk kendi tabiriyle ‘kucağa oturtmuş’.

Kamuoyunun 5’li çete diye bildiği iş adamları ki, gerçekte 5 kişiden çok daha fazlalar, dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile gizli toplantılar yapıp ihaleleri kendi aralarında bölüşüyorlardı. İhaleyi kimin alacağından Saray’a ödenecek komisyona kadar her şey o toplantılarda belirleniyordu.

Erdoğan ve ekibi için yağmada sınır yok.

Sadece ihaleler değil, Türkiye’de işletilen tüm madenlerden de pay alıyorlar. Bu işi de eski AA Genel Müdürü de olan Bilal Erdoğan’ın arkadaşı Şenol Kazancı koordine ediyordu. Maden sektöründeki herkes Şenol Kazancı’yı görmek ve ‘komisyonunu’ vermek zorundaydı.

Sonuçta 200 milyar doların üzerinde ihale alan Mehmet Cengiz emanetçiydi, madenlerin asıl sahibi Saray oldu.

Buraya kadar anlattıklarıma bakıp madenlerden dev ihalelere büyük paraların döndüğü her yerde Erdoğan ve ailesinin olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

Sadece büyük ihalelerde değiller, en küçük rant alanında bile varlar. Düşünün, milyar dolarların döndüğü İstanbul Havalimanı’nı yandaş iş adamları arasında dağıttılar.

Oradan yüzlerce milyon dolar rüşvet alıp onunla Havuz medyasını kurdular. Hali hazırda söz konusu şirketlerden komisyonlarını alıyorlar.

Peki bu onlara yetiyor mu? Tabi ki hayır.

Havalimanındaki dükkanlara, restoranlara, taşıma işine kadar her işi de yine kendi aralarında dağıtıyorlar.

Mesela Bilal Erdoğan’ın restoran zincirleri, Sümeyye Erdoğan’ın (emanetçileri Mustafa Esenkal ve Ali Haydar Yeşil’in üzerine kayıtlı) restoranları var. Dahası Cumhurbaşkanının avukatının dükkânı, Mehmet Cengiz’in kızının dükkânı, bakan Nebati’nin kardeşinin dükkânı… Liste böyle uzayıp gidiyor. 100’e yakın iş yeri eş dost aile arasında dağıtılmış halde.

Yani hiçbir rant alanını boş bırakmıyorlar.

SATIŞ ADI ALTINDA TRANSFER

Aradan geçen 6 yılda el konulan şirketlerin her şeyi didik didik edildi ama bu şirketlerin terör ya da herhangi bir illegal faaliyetine rastlanamadı. Hatta Koza İpek örneğinde olduğu gibi ‘ülke şartlarına göre çok mükemmel’ bile kabul edildiler.

Ancak ortada tek bir delil yokken şirketler sahiplerine verilmediği gibi yağmalandıktan sonra da peşlerini bırakmadılar. Bu aşamada çok değerli şirketler ‘yok’ fiyatına AKP’liler arasında pay edildiler.

Bu bölümde bazı örnekleri sıralayalım; Mesela Petro-Kimya devi Naksan Plastik Sedat Peker’in ifşaatları ile gündeme gelen Hasan Yeşildağ’ın yüzde 25 hissesine sahip olduğu YapıEn şirketine peşkeş çekilmişti.

En büyük yağma ve vurgun ise Koza İpek Holding gibi Türkiye’nin gözbebeği şirketlerde yapıldı. Mesela Koza Holding’e ait 6,5 milyar dolarlık rezervi olan Söğüt altın sahası, 3,5 milyon dolara Gübretaş’a devredildi.

Akın İpek’in ödüllü oteli yandaş iş adamına peşkeş çekildi.

Benzeri uygulamalar Dumankaya Holding’de de yapıldı. Şirkete ait fabrikalar, arazi ve arsalar AKP’lilere yok pahasına satıldı. Dumankaya’nın sadece bir fabrikanın satışı nedeniyle uğradığı zarar 80 milyon liradan fazla. Satmadıklarını da ‘hurda’ olarak yandaşlara veriyorlar. Kayyımların 79 milyon dolar artı da teslim aldığı şirket resmen yağmalandı. 90 milyon liralık fabrikayı 8 milyon liraya sattılar. 10 milyon dolarlık plazayı 3,2 milyon dolara sattılar. Tabi ki alan şirketler Saray’ın ‘tanıdık’ları.

Benzeri bir yağma Aydınlı Grubu’nda da var. Türkiye’nin çok değerli şirketleri benzer yöntemlerle yağmalanıp AKP’li isimlere ‘satış’ adı altında ‘peşkeş’ çekildi.

KİMLER BU ‘ÇANTACI’LAR?

Yazının buraya kadar olan kısmında kabaca vurgunun nasıl yapıldığını özetlemeye çalıştım. Tabi ki çok daha detaylandırıp örnekleri çoğaltmak mümkün. Ancak vurgun o kadar organize ve büyük çapta ki, yazı dizisi yapsak beş bin bölümlük Brezilya dizilerine dönecek.

Peki ama kimler var bu yağma ekibinin içinde?

Açıkçası bu liste hayli kabarık. Mehmet Cengiz, İbrahim Çeçen, Ömer Faruk Kalyoncu, Nihat Özdemir gibi isimler yanında ismi Sedat Peker ve Cevheri Güven’in gündeme getirdiği Hasan Yeşildağ, Taha Yasin Öztürk, Talip Öztürk, Zafer Yıldırım, Fuat Tosyalı, Ali Karakaya Enver Çelik gibi onlarca isim daha var.

Dediğim gibi, vurgun o kadar organize ve büyük ki, Erdoğan adına bu ihaleleri-şirketleri alanların isimlerini yazmak bile kolay değil.

YARIN;

– Kim bu Erdoğan’ın ‘Bizim İbrahim’ dediği Halil İbrahim Bacacı?

– Milyar dolarlık şirketi ‘nargileci-çaycı’ birine 17 milyon dolara nasıl verdiler?

– Türkiye’nin en değerli madeninden, en büyük kargo şirketine, en güçlü enerji şirketinden İstanbul’un reklamlarına kadar devasa şirketleri Bilal Erdoğan’ın arkadaşına nasıl ihale ettiler?

– Hollanda ve İsviçre’de kurduğu paravan şirketlerle milyar dolarlık şirketi nasıl ele geçirdi?

– Rus Oligarklar TMSF üzerinden Türk şirketlerini nasıl alıyor?

– Türkiye’nin en kritik şirketlerinden birine ortak olan Rus şirketi ABD yaptırım listesinde mi?

– Akıllara durgunluk veren vurgunun hikayesi…

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version