Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Bakış!

Bakış!


YORUM | M. NEDİM HAZAR

İnsan bedeni aldığı besinler ile doğru orantılı olarak gelişirken, ruhu da hakikat ve yalana dayalı bir besin programı izliyor. Her hakikat dışı unsur insan ruhunda bir hasara yol açarken, yalan ise karanlığı besleyerek karartıyor ruhları. Ve bu kararma bir süre sonra bedensel komplikasyonlara dönüşüp sirete yansıyor.

Bakışlar örneğin… “Onların kalplerini ve gözlerini ters çeviririz.” diyor Kur’an-ı Kerim (6/110). Hakikat ile olan ilişkisi nispetinde samimileşip, etkili olabiliyor. Aksi durumda ilk kaçış bakışlardan başlıyor. Samimiyet önce gözlerden terk ediyor ruh ve beden gemisini. Yalan filikasına atladığı gibi uzaklaşıyor bakışlar. “Kararı verirken yüzümüze bakamayanlar, bakışlarını kaçıranlar” ifadesinden bunu anlıyorum ben.

Türk Tabipleri Birliği vaktiyle şöyle bir açıklama yapmıştı: “Bizler hekimiz. İnsanın bin bir ruh halini, bin bir duygu durumunu biliriz. Başbakan Erdoğan’ın duygu durumundan endişe duyuyoruz. Fevkalade endişe duyuyoruz. Kendisi, çevresi, ülkemiz adına endişe duyuyoruz. Endişemizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.” Hakaret davasıyla yargılanan sinemacı Mustafa Altıoklar ise savunmasında, müştekide narsistik, kişilik bozukluğu olduğunu söylerken ne bir benzetme, ne bir yakıştırma, ne bir aşağılama düşüncesinin olmadığını vurgulayıp şöyle diyordu: “Ben teşbih yapmadım, teşhis koydum.”

Ülke yine seçim sath-ı mailine girdi. Kocaman inşaat duvarlarında, billboardlarda, kısacası hemen her yerde sahte tebessümlerle siyasetçi portrelerine denk geleceğiz. Profesyonellerin kurgulamasıyla üretilmiş bir dolu sentetik bakış. Oysa normal hayatta, yaptığımız işlerde, aldığımız kararlarda, verdiğimiz tepkilerdeki bakışlarımızdır aslolan. Afişlere değil hayatın içindeki bakışlara bakmak lazım bu yüzden. Çünkü bakış, ruhun ve bedenin beslendiği kaynakları ele veriyor bir şekilde. Şu tasvir yeterli değil mi: “Gözleri horluktan aşağı düşmüş bir halde kendilerini zillet bürür.” (68/43)

Stanley Kubrick 1971 yılında çekti A Clockwork Orange’ı. Otomatik Portakal ismiyle çevrildi dilimize. Endüstri devrimi sonrasında Britanya’da yaşanan ahlaki çöküş ve değerlerin tepetaklak oluşunu anlatıyordu film. Toplum öylesi bir dumurizasyon yaşamıştır ki, iyi ile kötü ayırt edilemez hale gelmiştir. Bir grup proje gencin (artık trol mu desek, ne desek) millete uyguladığı şiddeti resmeder Otomatik Portakal. Filmin kahramanı Alex’in tuhaf bakışını süsler afişi. Bu bakış yabancı değildir aslında.

Aynı yönetmenin ünlü gerilim filmi The Shining – Cinnet’in kahramanı Jack Torrence de benzeri bir bakışta bulunur filmin bir noktasından sonra. Aslında aklı başında efendi bir yazar olan Jack’in bozulması önce bakışlarda başlar. Daktilo başında iken karısına öylesine bir bakış atar ki, zavallı kadın gidişatı hisseder. Daha sonra ise, adeta bir canavara dönüşür Jack ve eline geçirdiği baltayla kendi eşi ve çocuğunu öldürmeye kalkışır. Kocaman Overlook Oteli mutlu bir aile için bir anda vahşi ıssız bir av ormanına dönüşür.

Bir başka ‘Bakıştaş’ kahraman ise yine Kubrick’in savaşı ve şiddeti eleştirdiği Full Metal Jacket filminde vardır. Acemi erlere hayatı zindan eden eğitim çavuşuna isyan edip sonunda balatayı sıyıran kilolu, beceriksiz ve zihni ağır işleyen denizci “Gomer Pyle” tuvalette G3’e şarjörü takar. Belli ki niyeti bozmuştur. “Eğitimde her şey mubahtır” zihniyetiyle enva-i çeşit baskı ve şiddeti meşru gören ağzı bozuk eğitim çavuşunun tehditleri işe yaramadığı gibi tetikler psikolojisi bozuk erin şiddete meylini ve önce çavuşa, sonra kendi kafasına sıkar. İşte son nefesinden önce bu meşhur bakışı atar seyirciye Gomer Pyle.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version