Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Genelleme ifade eden ayrımcı söylemler

Genelleme ifade eden ayrımcı söylemler


YORUM | AHMET KURUCAN

(Gelecek projeksiyonu Yazıları-19) 

Üçüncü misal genelleme ifade eden ayrımcı söylemler ve/ya eylemler olsun. Anlaşılıyor ne dediğim sanırım. Bir kişinin yapmış olduğu ve gerçekten de ne dinen ne ahlaken ne de hukuken kabullenilebilecek bir davranıştan dolayı onun ait olduğu ırkı, yaratıldığı cinsiyeti, pasaportunu taşıdığı ülkeyi, inandığı dini, içinde büyüdüğü kabileyi, yaşadığı mahalleyi, faaliyetlerine destek verdiği cemaati ya da tarikatı, taraftarı olduğu kulübü kategorik bir yaklaşımla ele alıp, “Zaten zenciler, zaten kadınlar, zaten Almanlar, zaten Hıristiyanlar, zaten cemaatçiler, zaten Mevleviler, zaten Fenerbahçeliler… hep böyle yapar,” demek.

Söylem bu ve bu söylem, hamuru Türkiye’de yoğrulmuş 30’lu yaşlardan sonra bu topraklara gelmiş anne babalar tarafından çok sık tekrar ediliyor. Haksızlar mı? Ortada gerçekten yaşanan bir olumsuzluk var, hatta o olumsuz davranış sizin güvenliğinizi bile tehdit ediyor. Diyelim ki sizin yaşadığınız mahallede bir ay içinde 5 defa hırsızlık vakası oldu ve hırsızların hepsi de zenci çıktı. Şimdi anne baba “Zaten zenciler…” diye söylenmeye başlarsa yanlış mı yapmış olur? Evet, hem yanlış yapmış olur, hem haksızlık etmiş olur hem de kendisinin de kabullendiği suçun şahsiliği ilkesine göre bir söylemde bulunmadığı için çocuğunun nazarında itibar kaybeder.

Şunları unutmamalı: Kimlikler verili ve kazanılmış diye ikiye ayrılır. Bir insanın doğum öncesi anne babasını, ırkını, cinsiyetini seçme şansı yoktur. Bunlar verili kimliklerdir. Dolayısıyla bunlar üzerinde yapılan ve genelleme içeren eleştiri her şeyden önce yanlıştır. Doğru, ortada bir suç, bir hata vardır belki ama bunu o suçu yapan şahsın derisinin rengine, vatandaşı olduğu ülkesine, cinsiyetine atıfla genelleme içinde ele alma ve nihai hüküm ve kanaat ifade eden yargılayıcı sözlerle ifade etme ne kadar adildir, ne kadar doğrudur?

Kazanılmış kimlikler için de aynı şey geçerli. Diyelim ki ortada inkarı gayri kabil olmayan bir suçtan dolayı suçun şahsiliği ilkesini unutup “Zaten Hıristiyanlar, Yahudiler veya Mevleviler, Fenerbahçeliler deme,” tek kelime çağ dışılıktır, insanlık dışıdır, akıl mantık ve muhakemeyi devre dışı bırakmaktır. Eski dönemlerde böyle uygulamalar vardı. Bu uygulamayı destekleyen zihniyet de çok yaygındı. Kolektif cezalandırmadan bahsediyorum. Kan davalarından bahsediyorum. Ama ya günümüzde? Onun için dedim zaten çağdışı diye. Günümüz dünyasında insanlık ailesi bu zihniyet ve uygulamanın artık kabul edilemez olduğu noktasında birleşmiş durumda. Bu zihniyet uluslararası hukuki anlaşmalar, ulusal anayasalar, kanunlar ve yerel mahkemelerdeki hakim içtihatlarına kadar yansımış halde. Tabii ki ve ne yazık ki ülkemiz ve onun gibi bazı ülkeler hariç.

Evet, çağdışı dedim ama ardından ilave ettim, insanlık dışıdır diye. Akıl, mantık ve muhakeme yoksunluğunun göstergesidir diye. Dün de böyleydi bu, bugün de böyle. Dolayısıyla aidiyetleri merkeze konarak verilen kolektif cezalandırılmalar bunların yapıldığı çağlar öncesine geri dönüştür. Daha açık ifade edeyim, bağnazlıktır, barbarlıktır. Hayvanlıktır diyebilirim sözün burasında ama demeyeceğim. Çünkü bu nitelendirmenin hayvanlara hakaret olacağını düşünüyorum. Hayvanlar dünyasında bile bunun aksine örnekler görüyoruz zira.

Şimdi, okulda, sokakta, mahallede, okuduğu kitaplarda, seyrettiği film ve dizilerde, sosyal medyada bu eksende bir öğretim gören, bunun pratiğini de okuldaki zenci sınıf arkadaşıyla, Afgan sevgilisiyle, Hıristiyan öğretmeniyle, Mormon iş arkadaşıyla yaşayan çocuğumuz anne babasından sözünü ettiğimiz türde genelleştirici, ırkçı, ayrımcı bir beyan duyduğunda sarsılıyor. Belki ilk seferde küçük bir sarsıntı yaşıyor fakat ikinci, üçüncü seferlerde zihninde anne babasını bir yere oturtmaya başlıyor. Bununla kalsa iyi, bu sarsılma anne babasının başka söylemlerini de sorgulamasına neden oluyor. Hele bir de o anne babanın ağzından “İnsanlar tarağın dişleri gibi birbirine eşittir, herkes Allah’ın kuludur, yaratılanı Yaradan’dan ötürü severiz, Peygamberimize ilk inananlardan biri olan Bilal hem zenci hem de köle idi” vs. öğretilerini duymuşsa halk tabiriyle “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!” diyor. Eğer çocuğumuz alfa dalga boyunun yoğun olarak yayıldığı 6-12 yaş arasında ise sorgulayıcı sorularla çıkışlar yapıyor. Beta dalga boyu kategorisinde yani 12 yaş üstünde ise karşılıklı tartışmalara bile gidilebiliyor.

Dikkat etmeliyiz söylemlerimize. Belki o an ağzımızdan kaçtı. Şu an öyle düşünmüyor olabiliriz. Ne kadar güzel. İhtimal, yetiştiğimiz sosyo-kültürel çevrenin bilinçaltımıza depoladığı bilgilerden hareketle böyle bir şey söyledik. Mantık ve muhakeme süzgecinden geçiremedik. Fakat bunlar bizim haklı olduğumuzu göstermiyor.

İkinci bir misal: Aynı türden genelleyici bir başka eylem. Bu defa söylem değil, eylem. “Gavurun malı deniz, yemeyen domuz,” Ben çocukluğumda çok duydum bu lafı. Kimlerden mi? Almanya, Belçika ve Hollanda’da yaşayan bazı gurbetçilerimizden. Dikkat edin, genelleme yapmadım. Almancılardan demedim, aksine bazılarından dedim. Gıpta ile bakardık biz onlara. İzne geldikleri arabalarına, bize göre çok lüks sayılacak harcamalarına, getirdikleri hediyelere bakınca imrenirdik. Kömür madenlerinde çalışıyor ve o günün parası ile aylık 2400 mark alıyorlardı. Fabrikalarda, mezbahalarda, limanlarda çalışanlar vardı. Alınların teri ile kazanmışlardı o harcadıkları paraları. Buna rağmen ağızlarından “Gavurun malı deniz, yemeyen domuz” sözü hiç eksik olmazdı nedense. Belki alınlarının teri değildi. Belki kanuna karşı hile yapıyor ve sosyal devletin imkanlarından haksız bir şekilde yararlanıyorlardı. İhtimal bunu söyleyenler de onlar olabilir. Fakat bu basit bir söz değildir. İnsanın hayat felsefesini, hayat tarzını ve tabii ki davranışlarını belirler.

Neden çocukluk dönemime ait bu hatırayı ve neresinden bakarsanız bakın tutarsız, dini, insanı, ahlaki, hukuki hiçbir yere sığmayan o sözü gündeme getirdim. Acı ama gerçek, o söz artık dillere pelesenk olmasa da toplumsal hayatta hala daha karşılığı olan bir uygulama. Kanuna karşı hile yapma, hak etmediği devlet imkanlarından faydalanma ve bunun üstünü “gavur” kelimesi ile örtme. Bir önceki yazımda ifade ettiğim araç alım satımında vergi vermemek için söylenen yalandan daha büyük bir problem bu. Neden? Bu sorunun iki cevabı var. Bir, “gavur” kelimesinin bagajındaki mana ki Osmanlılar döneminde gayrimüslimlere verilen bir sıfattır “gavur”. İki, bu manadan hareketle Müslüman olarak kendini üstün, Müslüman olmayanları aşağı seviyede görüp onların mal ve mülklerinin kendisine mubah olduğunu düşünme. “Yemeyen domuz” sözüne başka nasıl mana verebilirsiniz ki?

Pekala bu zihniyetin varlığını ve hala devam ettiğini gösteren spesifik örnek nedir? Onlarca örnek verebilirim. Mesela, Korona döneminde işsizlere yapılan devlet yardımından bahsedeyim. ABD’de stimulus check denilen herkese verilen paradan değil haftalık yapılan ve kişi başı 800 dolara kadar çıkan yardımlardan bahsediyorum. Kanun bu parayı alabilmek için belli şartlarınızın olmasını şart koşuyordu. İşte o şartlara haiz olmayanlardan bazıları bir iş yeri sahibi ile anlaşıp çalışmadığı halde kendisini çalışıyor gösterip o yardımları almışlar. Hiç kimse inkara kalkmasın. Ben “Allah Trump’tan razı olsun. Hem kendime hem de hanıma bir iş ayarladık. Toplamda karı koca 53 bin dolar paramız birikti. Alacağımız evin peşinatı çıktı,” diyenler olduğunu biliyorum. Şimdi bu insana sormak isterim, nerede kaldı Müslümanlık? Hani nerede helal ve haram inancı?

Benim sormam değil kendi çocuğu soruyor bunu. Varmak istediğim nokta da zaten burasıydı. Öyle ki şaşkınlıkla izliyor babasını ve annesini. İngilizcesinden istifade için bazı evrakları ona doldurtması yok mu, çocuğu çileden çıkarıyor. Bütün bu yaşanmışlıkları şuuraltına atan, anlam veremeyen, anlam verse de bir şey diyemeyen çileden çıkan çocuk yarın dinden çıkıyor. Yapmamalıyız. Varlığına sebebiyet verdiğimiz çocuklarımızın katili olmamalıyız. Bunun en etkili yollarından biri sözümüz ile eylemimizin bir olmasıdır vesselam.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version