Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Dünya müziğinin Müslüm Baba’sı: Bob Dylan

Dünya müziğinin Müslüm Baba’sı: Bob Dylan


SANAT | M. NEDİM HAZAR

Resmi ismi Robert Allen Zimmerman veya sahne adıyla Bob Dylan, 24 Mayıs 1941’de Minnesota’da dünyaya geldi. Abram Zimmerman ile Beatrice “Beatty” Stone’un oğlu olan Dylan aynı eyaletin Hibbing şehrinde büyüdü.

Ansiklopediler hayatını anlatmaya böyle başlıyor ama devamı için bizzat kendisinin yazdığı kitaba başvurabiliriz. Dylan’ın Büyükbabası Zigman Zimmerman ve babaannesi Anna Zimmerman, aslen Kağızmanlı’dır.

Dylan, hayatını ve 40 yıllık kariyerini kaleme aldığı üç serilik kitabının ilk cildinde büyükannesinin Trabzonlu olduğunu ve Kırgız soyadını taşıdığını belirtiyor.

Yayıncısı David Rosenthal tarafından “sıra dışı ve şaşırtıcı” olarak nitelendirilen ve Bob Dylan’ın hayatındaki önemli dönemleri anlatan 304 sayfalık Kronikler adlı kitabında, büyükannenin Türkiye’den geldiği anlatılıyor. Dylan kitabında büyük annesini anlatırken şu sözlere yer veriyor:

“Büyükannemin yüzünde hep bir umutsuzluk vardı. Büyükannemin zor bir hayat serüveni var. Güney Rusya’da bir liman kenti olan Odessa’dan Amerika’ya gelmişler. Zaten oraya da bir başka Karadeniz liman kenti olan Türkiye’den, Trabzon’dan göç etmişler. Büyükannemin ailesi aslen Ermenistan sınırındaki küçük bir kasaba olan Kağızmanlılar’dan (Kars). Soyadları ‘Kırgız’mış. Büyükbabanın ailesi de aynı bölgeden geliyor. Deri ve kundura işiyle uğraşıyorlarmış. Büyükannemin ataları, İstanbul’dan bu yöreye gelmişler.”

Ne hayat ama…

Devam edelim: Ergenlik yıllarında Ritchie Valens’in “In a Turkish Town” şarkısını dilinden düşürmediğini yazan Bob Dylan, “Annemin Nellie Turk adında bir arkadaşı vardı. Bizim evden çıkmazdı. Ben de o yıllarda herkesin ‘La Bamba’ adlı şarkısını bildiği Ritchie Valens’in gizemli Türkleri ve gökyüzündeki uzak yıldızları anlatan ‘In a Turkish Town’ adlı şarkısını söylerdim” diyor.

10 yaşında gitar çalmaya başlayan küçük Robert, Hibbing Lisesi’nden 1959 yılında mezun olduktan sonra Minnesota Üniversitesine giriyor. Ancak 1960 yılında Üniversiteyi terk ederek otostopla New York’a gidiyor.

Greenwich Village’teki folk kulüplerinde sahne almaya başlayan sanatçı ismini değiştirmeye burada karar veriyor. Gitarla birlikte aynı anda ağız armonikası çalarak ilginç bir stil yakalıyor ve 1961’de Bob Dylan adı folk müzik çevrelerinin dışına taşıyor. Gerde’s Folk City adlı kulüpte çalarken onu dinleyen eleştirmen Robert Shelton, New York Times’ta bu genç yetenekten övgüyle bahsedince artık onu herkes tanıyor.

Tüm zamanların en büyük gitaristi olarak kabul edilen Jimi Hendrix, ‘Sıfırdan Başlamak / Benim Hikâyem’ isimli kitapta Bob Dylan ile karşılaşmasını şu sözlerle anlatıyor: “Dylan’ı ilk dinlediğimde bu kadar detone söyleme cesaretine sahip olduğu için adama hayranlık duymak gerektiğini düşünmüştüm. Fakat sonra sözlere dikkat etmeye başladım. Çarpıldım.”

Bir de Dylan’ın gördüğü her şeyi not etme alışkanlığı onu çok etkilemiş. Sadece onu mu? Bugün 81 yaşında olan yaşayan efsane sadece müzikseverleri değil, şarkıları, şiirleri hayatı ve duruşu ile yüzlerce sanatçıyı da etkiledi elbette. Hakkında onlarca biyografi yazıldı. Yaşarken hayatı filme konu olan nadir müzisyenlerden biri o. Şarkıları ve albümleri hakkında yazılanları toplasak sanırım küçük bir kütüphane oluşur.

Efsane müzisyen, kariyerinin 50. yılı için düzenlenen gala gecesinde, sesiyle ilgili eleştirilere ilginç bir yanıt veriyor: “Eleştirmenler benim için ‘Artık şarkı söyleyemiyor’ diyor. Kimileri sesimi kurbağaya benzetiyor. Kimileri artık susmam gerektiğini düşünüyor. Neden benzer yorumlar Leonard Cohen veya Tom Waits için yapılmıyor? Lou Reed için de böyle bir şey söylendiğini hiç duymadım. Ben bu sözleri hak edecek ne yaptım ki?”

81 yaşında bir müzisyenin sahnede halen iki saat kalıp şarkı söyleyebilmesi bile kutlanması gerekirken ve mevzubahis Dylan iken bu kadar acımasız olmaya gerek yoktu. Her biri neredeyse bir efsane olan şarkılarının ve geçmiş günlerin hatırına en azından.

“Huzurevinden fazla insanın öldüğü yer” olarak tanımladığı üniversiteden ayrıldığında 18 yaşında olan Dylan, o saatten sonra kendini sadece yazmaya ve söylemeye veriyor. 1962’de yayınladığı ve kendi ile aynı ismi taşıyan albümü her ne kadar beklenen ilgiyi görmese de, bir sonraki yıl çıkan ‘The Freewheelin’ ile efsane olma yolunda ilk adımı atıyor.

Çünkü bu albümünde yer alan öyle bir şarkı var ki, müzik tarihinin unutulmazları arasına giriyor. Bu parça elbette  Blowin’ in the Wind. Duke Ellington, Bobby Darin, Elvis Presley, Stevie Wonder gibi efsane isimler tarafından da seslendirilen parça, onlarca dilde de yorumlandı, halen de yorumlanmaya devam ediyor. Sonrasında albümler ardı ardına geldi ve Bob Dylan ünü Amerika’yı aşıp, tüm dünyanın tanıdığı ve takip ettiği bir sanatçı oldu. Onun bu kadar üretken bir müzisyen olmasının temelinde yatan şey, yazının girişinde belirttiğimiz gibi sürekli yazmasıydı. Özellikle şiire olan merakı ve sürekli bir şeylere kafa yorması ona ilham veriyordu. Çoğu zaman ‘eninin ideal mısra ölçüsü’ olduğunu söylediği kalın tuvalet kâğıtlarına yazmıştı unutulmaz şarkılarının sözlerini. Dylan, beat kuşağının doğuşuna tanıklık etmiş bir figürdü. Beat’in en önemli şairlerinden Allen Ginsberg’le sıkı arkadaştı. Ginsberg, Dylan’la sahneye çıkıp şarkı söylüyor ve Dylan sayesinde kalabalıklarla şiirini buluşturuyordu. Yani o her zaman şiirle ve edebiyatla iç içeydi.

Dylan, ilk başlarda bir Rock’n Roll efsanesiydi. Lakin o bir süre bu tarzdan uzaklaşıp folk müziğe yönelecekti. Folk müziği seçmesinin bir nedeni,  gitarı ve armonikasından başka hiçbir şeye ihtiyaç duymayacak olmasıydı. Diğer bir sebep de bu müzik türünün onu kısıtladığına inanmasıydı. Çünkü başkaları için değil öncelikle kendisi için müzik yapıyordu. Kendisiyle yapılan bir röportajda, “Rock’n Roll ile ilgili şey benim için yeterli değildi. Folk müziğe girdiğimde biliyordum ki bu benim için daha ciddi bir şeydi. Şarkılar daha çok mutsuzluk, umutsuzluk, zafer, inanç gibi pek çok derin duygular üstüneydi,” diyerek bu seçiminin sebebini anlatmıştı.

O, şarkılarında sadece aşktan ve sevgiden değil, evrensel konulardan da bahsetti. Savaşların anlamsızlığından, inançtan, adaletsizlikten… ABD’nin Vietnam işgali sırasında Dylan, kariyerinin en güzel şarkılarını yazıyordu. Bu şarkıların sözlerindeki protest öğeler nedeniyle şarkıları savaş karşıtlığının birer sembolü haline geldi.

Her şarkısı farklı kesimlerden tepki çekse de, kimseye aldırmayıp yazmaya ve söylemeye devam etti. O şarkılarıyla sürekli politik göndermeler yapsa da politika ile aktif olarak ilgilenmedi…

Pek çok kişinin etkilendiği Dylan da elbette birçok kişiden etkilendi. Yukarıda isimlerini saydığımız şairler ve pek çok yazardan başka onu en çok etkileyen isimlerin başında Joen Baez geliyordu. Müzisyenliğinin yanı sıra sivil özgürlük mücadelesinde sıkı bir eylemci olarak da yer alan Joan Baez’le iki yıl süren bir ilişkileri oldu ve Dylan, Baez’den çok etkilendi. Baez de Dylan’dan tabii ki. Baez, Diamonds and Rust şarkısında Dylan’a duyduğu aşkı anlattı. Dylan’ı en çok etkileyen diğer bir kadın da eşi Sara Lownds idi. İlişkileri çok sancılı geçse de Lownds, Dylan’ın hayatındaki en önemli kadınlardan biriydi.

ŞARKI, KENDİ BAŞINA VAR OLABİLEN HER ŞEYDİR

Yaşayan en iyi şarkı sözü yazarlarından biri olan Bob Dylan, şarkıyı, “Şarkı, kendi başına var olabilen her şeydir,” şeklinde tarif ediyor. Yazdığı hemen her şarkı kendi başına var olabildi hatta bir adım öteye geçerek ölümsüzleşti. Öyle şarkılar yazdı ki hem sözleri hem de müziğiyle müzik tarihinin baş köşesine oturdu. Rolling Stone dergisinin ‘Tüm Zamanların En İyi 500 Şarkısı’ listesinde bir numara olma şerefi, Dylan’ın Like a Rolling Stone şarkısına ait. Desire albümünde yer alan ve eşi Sara için yazdığı ‘One More Cup of Coffee’, Dylan’ın en sevilen ve en çok yorumlanan şarkılarından biri oldu. Ülkemizde de çok sevilen bu şarkıyı hatırlayacak olursak şarkıyı Sertab Erener de yorumlamıştı. Diğer bir Dylan klasiği de hiç kuşkusuz Mr. Tambourine Man. Tüm dünyada çok sevilen ve farklı dillerde söylenen bu parçayı Türkiye’de Müslüm Gürses, Türkçe sözlerle ve ‘Hayat Berbat’ adıyla Aşk Tesadüfleri Sever albümünde seslendirdi. Dylan’ın 1972’de Sam Peckinpah’ın yönettiği Pat Garret and Billy the Kid filmi için yazdığı Knockin’ on Heaven’s Door şarkısı da unutulmazlar arasında. Blowin’ in the Wind, The Times They Are a-Changin’, Rainy Day Women ♯12 & 35, All Along the Watchtower, Lay, Lady, Lay, Tangled Up in Blue, Hurricane, Forever Young, Gotta Serve Somebody, Jokerman, Not Dark Yet, Things Have Changed ve Summer Days Dylan’ın en sevilen şarkılarından sadece birkaçı…

‘BENİ ORADA ARAMA’

Bob Dylan, şarkıları kadar çalkantılı hayatı ile de hep gündemde oldu. Hayatının bir döneminde kullandığı uyuşturucu sebebiyle sıkıntılı günler yaşadı. Birçok seveni bu konuda onu eleştirdi. Hatta onun için bir zamanlar ‘LSD sahnede’ tabiri bile kullanıldı. Müziği ve hayatı ile her dönem gündemde olan Bob Dylan’ın hayatı belgesel ve filmlere de konu oldu. Bunlardan en bilineni ülkemizde de vizyona giren ‘I’m Not There – Beni Orada Arama’ adlı film. Yönetmen Todd Haynes’in çektiği 2007 tarihli filmde müzisyeni kadın oyuncu Cate Blanchett canlandırmıştı. 2007 Venedik Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’nü alan ve Cate Blanchett’a En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandıran filmin müzikleri de usta müzisyenlerden kurulu bir kadro tarafından kotarıldı. Müzisyenin bir tür biyografisi olma özelliğini taşıyan filmin adı da Dylan’ın aynı adlı şarkısından geliyor. Dylan’la ilgili diğer bir çalışma da Eve Dönüş Yok – No Direction Home. Martin Scorsese’nin yönettiği ve Dylan’ın 1966’ya kadar olan hayatını konu alan yaklaşık dört saat uzunluğunda bir belgesel. Belgeselde, sanatçının dostlarıyla yapılan röportajlar ve sahne arkası görüntüleri yer alıyor.

Bob Dylan, sadece her biri sıkı birer şiir olan şarkı sözleriyle Nobel Edebiyat ödülü aldı. Ancak o sadece şarkı sözü yazmadı. Tarantula isimli deneysel romanı tüm dünyada ilgi gördü. Anılarını yazdığı Chronicles isimli kitabı da müzikseverlerin ilgisini çekti. Elbette Bob Dylan, müzik hayatı boyunca yüzlerce başka ödül de aldı. Defalarca Grammy Ödülü ile taçlandırdığı kariyerinde Başkanlık Özgürlük Madalyası, Sanat ve Edebiyat Nişanı gibi birçok ödül bulunuyor.

Bob Dylan, yaşayan en büyük müzik efsanelerinden biri.

Hayatının sıradanlığı kadar, fikirlerinin farklılığı ve derinliği de kitleleri etkiliyor ve tıpkı bizim rahmetli Müslüm Baba gibi çok özel bir kitlesi var Dylan’ın.

Gerçi Müslüm Gürses’in kalemle arası hiç iyi olmadı ama hislerini şarkıları ve nağmeleriyle gönüllere akıtırdı rahmetli.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version