Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

CDU’lu Seyran Papo: Türkiye, önemli bir NATO ortağı olsa da Kürtlere her istediğini yapamaz

CDU'lu Seyran Papo: Türkiye, önemli bir NATO ortağı olsa da Kürtlere her istediğini yapamaz


Geride bıraktığımız Mayıs ayında Almanya’nın önemli eyaletlerinde hükümet seçimleri yapıldı. Bunlardan en çok ses getireni ise Schleswig-Holstein eyaletindeki seçimler oldu. Eyaletin başkenti Kiel’in doğusundaki seçim bölgesi her zaman Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) güvenli kalesi olarak kabul edilirken bu kez seçimlerde Hristiyan Demokratlar Birliği (CDU) karşısında hezimete uğradı. İlk defa Şırnaklı Kürt bir aileden olan Seyran Papo hiç kimsenin şimdiye kadar başaramadığını başardı ve SPD’nin kalesi olan bölgede oyların büyük çoğunluğunu alarak CDU’dan direk eyalet mecilisine seçildi. Papo, üstelik SPD’nin eyalet başkanına karşı bu başarıyı elde etti.

34 yaşındaki Seyran Papo, ayrıca Schleswig-Holstein parlamentosuna seçilen ilk göçmen kökenli CDU milletvekili de oldu. Belki de aynı zamanda Sol Parti (DieLINKE) geçmişi olan ilk CDU’lu. Papo, CDU Kiel’in bölge yönetim kurulu üyesi ve buradaki entegrasyon ve göç çalışma grubunun başkanı.

Seyran Papo ile Sol Parti’den CDU’ya giden politik yolunu, elde ettiği başarıyı, kendi göç hikayesinin siyasete bakışını nasıl şekillendirdiğini, güncel siyaseti Artı Gerçek için konuştuk:

Almanya’nın Schleswig-Holstein eyalet meclisi seçimlerinde Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) adayı olarak meclise girmeyi başardınız. Daha önceden Sol Parti üyesiydiniz. Birkaç yıl önce CDU’ya geçtiniz. Birbirinden çizgisi çok farklı iki partiden bahsediyoruz. Bu geçişin sebebi neydi? CDU’da politika yapmayı neden tercih ettiniz? Üstelik CDU’da diğer sol liberal partilere oranla daha az göçmen kökenli siyasetçi var.

Siyasetle ilgilenmeye başladığım sıralarda Sol Parti yoğun bir şekilde göçmen kökenli insanlar için kampanya yürütüyordu. Sol Parti özellikle göçmenlerin çok olduğu bölgelerde aktifti, bu yüzden bu parti özellikle ön plandaydı. Ancak CDU, zamanla göçün getirdiği potansiyelin farkına vardı. Bunu vurgular oldu. Entegrasyonun devlet ve göçmen arasındaki bir etkileşim olduğunun net bir şekilde anlaşılması ve göç konusuna gerçekçi bir bakış açısı oluşturmak benim için önemliydi. Sol Parti’de geçirdiğim zamandan kişisel olarak çok şey öğrendim ve bu deneyimlerimi kullanmak istiyorum -özellikle şehrin ‘sorunlu bölgeleri’ olarak adlandırılan bölgelerinde çalışmak gibi. CDU hayatın her alanında önemli sorulara gerçekçi çözümler sunuyor. Şimdi bizim görevimiz insanları bulundukları hayat koşullarından ileriye taşımak. Ayrıca girişimci olarak çalışmış olmam da bu parti değişikliğine katkıda bulundu.

CDU, Kürtlerin veya diğer göçmen kökenlilerin kendi çatıları altında politika yapmasını kolaylaştıran bir parti olmaya mı karar verdi? Siz Schleswig-Holstein eyalet meclisindeki ilk göçmen kökenli CDU’lu milletvekilisiniz. CDU Almanya’daki Kürt nüfusa nasıl bakıyor? Kürtleri kazanmak gibi bir hedefleri var mı?

Temelde Schleswig-Holstein eyaleti CDU’su, eyaletteki tüm vatandaşlara iyi bir yaşam sürebilmelerini sağlama hedefini sürdürüyor. Partim için Göç ve Entegrasyon çalışma grubunda bir sonraki hükümet için koalisyon anlaşmasının müzakeresine yardımcı oldum. Koalisyon anlaşmasında, vasıflı işçilerin Schleswig-Holstein’a göç etmesini istediğimizi açıkça ifade ettik. Ayrıca entegrasyon (uyum) hakkında çalışmaya devam etmek istiyoruz.

Mayıs ayında yapılan Schleswig-Holstein eyalet meclisi seçimlerinde oyların yüzde 43,4’ünü alarak büyük bir başarı elde ettiniz. Üstelik SPD’nin güçlü olduğu bir yerde SPD’ye karşı kazandınız. Bu kadar çok oyu sadece göçmenlerden almamışsınızdır. Sizi diğer adaylardan daha çok öne çıkaran en büyük fark nedir?

Seçimden sonraki analizde, daha önce CDU’ya oy vermiş olan CDU seçmenlerine ek olarak, seçim bölgelerinde CDU’ya oy vermeyen veya CDU’yu desteklemeyen insanları da ikna edebildiğimizi görmek kolaydı. Bu, göçmen geçmişimden dolayı göçmen seçmelere yaklaşabilmemin yanı sıra, CDU veya diğer partilerin kolayca ulaşamayacağı alanlarda sahada olmamdan kaynaklanıyor. Seçim bölgemdeki birçok kişiye sandığa gitmenin neden önemli olduğunu ve kendi oyuyla neler yapabileceklerini anlattım. Ancak bu, CDU’ya özgü bir sorun değil, genel yapısal bir sorun. Muhtemelen böylece sandığa gitmeyecek çok sayıda seçmene ulaşabildim.

Elde ettiğiniz bu başarı Almanya’da büyük ses getirdi. Seçildiğiniz hafta basında hakkınızda çok haber çıktı. Sosyal medyada çok konuşuldunuz. Sizce bu ilginin sebebi neydi?

Hem seçime girdiğim bölge partim CDU tarafından asla kazanılmamıştı, hem de rakibim Sosyal Demokratlar’ın eyalet başkanıydı; yine de doğrudan seçilerek ona karşı galip gelebildim. Bunlar, özellikle Schleswig-Holstein’da heyecan yaratan noktalardı, çünkü birçok sadık SPD destekçisi yukarıdaki iki noktayı seçimin eyalet çapındaki sonucunun belirleyicileri olarak gördü. Ülke çapında bunlar da ilgili görülen noktalardı, ancak benim Kürt kökenli oluşum ve kişisel geçmişim eyalet için daha büyük bir rol oynadı.

Almanya’nın Ukraynalı mültecilere farklı diğer mültecilere farklı davrandığı konusu uzun zamandır gündemde. Bu ayrımcı tutumdan en olumsuz etkilenen mülteci grubu da Orta Doğulular ve Afrikalılar. Hatta geçtiğimiz kış aylarında Polonya- Belarus sınırında çoğunluğu Kürt olmak üzere yüzlerce mülteci dondurucu soğukta ölüme terk edildi. Ukraynalılara haklı olarak açılan kapılar diğer mültecilere aynı hızla açılmıyor. Mülteciler arasındaki yapılan bu ayrımı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Avrupa ve Almanya’daki insanların, sırf Ukrayna’ya coğrafi yakınlıkları nedeniyle de olsa, Ukrayna kökenli mültecilerle çok güçlü bir bağ hissettiklerine ve bu anlamda neredeyse ‘etkilenmiş’ hissettiklerini zannediyorum. Ve sizin de belirttiğiniz gibi, bu mülteciler şu anda -haklı olarak- aldıkları yardımı alıyorlar. Ancak mülteciler söz konusu olduğunda ‘çifte standart uygulamamak’ gerektiği de doğru. İlk Kürt CDU milletvekili olarak Avrupa ve Almanya halkının, özellikle de IŞİD’e karşı mücadelede kendini defalarca kanıtlamış Kürtlerin sempatisini kazanmak istiyorum.

Türkiye’nin kuzey Suriye ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin topraklarına askeri operasyonlar yapmasına başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerinin sessiz kalmalarını Kürt halkı ve Türkiye sol muhalefeti çok eleştiriyor. Siz bu eleştirilere katılıyor musunuz? AB ve Almanya NATO partneri Türkiye’ye karşı bu konuda nasıl bir pozisyon alabilir?

Kürtlerin uluslararası müzakerelerde sürekli piyon olarak kullanılmamasını diliyorum. AB ve Almanya’nın NATO ortağı Türkiye’ye takdirlerini ifade etmeleri önemlidir, ancak bu demek değil ki, Türkiye Kürtlere istediğini yapabilir.

Partinizin mülteciler, göç, entegrasyon, sosyal adalet konularındaki politikalarından memnun musunuz?  Sizce hangi alanlarda daha çok değişmesi gerekiyor?

Almanya’da yasal göçü teşvik edecek ve vasıflı işçi eksiğini etkin şekilde giderecek bir yönlendirme işlevine sahip bir göçmenlik sistemi hala eksik. Bence bu sadece adil değil, aynı zamanda demografik durumumuz ve gelişimimiz açısından da gerekli.

Feminist dış politika iddiasıyla iktidar ortağı olan Yeşiller’in Dışişleri Bakanlığı sırasında Merkel hükümetinden farklı olarak, Türkiye’ye karşı demokrasi ve insan hakları konusunda daha sert bir tutum almasını bekliyor musunuz?

Evet, bu zaten genel olarak feminist dış politika kavramının temelini oluşturur. Koalisyonun ya da Yeşiller’in nihayetinde bu siyaseti uygulayabilip uygulayamayacağı başka bir soru. Angela Merkel’in şansölyeliği sırasında 2016 mülteci krizinde Türkiye ile yapılan mülteci anlaşması gibi bir şey, bu tür isteklerin önünde durabilir. Ancak şimdilik, koalisyonun bu anlaşmayı yürürlükte bırakacağını varsayıyorum.

Ülkede enflasyon, işsizlik, gelir dağılımında eşitsizlik, konut problemi, çocukların ve yaşlıların özellikle daha çok etkilendiği yoksulluk sorunları varken Almanya’nın silahlanmaya 100 milyar euro gibi büyük bir bütçe ayırmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ukrayna’ya karşı saldırı cevapsız kalamaz. Ukrayna’da değerlerimiz, yaşam tarzımız savunuluyor. Her ne kadar diplomatik çözüm istesek de, 24 Şubat 2022’nin bize gösterdiği gibi bu her zaman mümkün olmuyor. Bu nedenle modern donanımlı bir orduya ihtiyacımız var. Tabii bahsettiğiniz noktalar önemli, ancak özellikle mevcut durumda savunma ve sosyal harcamalara yapılan yatırımları birbiriyle karşılaştırmanın yanlış olduğunu düşünüyorum.

 

Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version