Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Ertuğrul Özkök, İmamoğlu ekibine nasıl dahil oldu?

Ertuğrul Özkök, İmamoğlu ekibine nasıl dahil oldu?


YORUM | TARIK TOROS 

Sedat Peker, Mesut Yılmaz’ın kumarhane macerasından bahsetmiş ama…

Burnunu kim kırdırdı, konusuna girmemiş.

Saldırgan Veysel Özerdim’i kim azmettirdi mesela?

***

Olay, 24 Aralık 1996’da yaşandı.

Ankara’da başbakanlık muhabiriydim.

Erbakan başbakan, Tansu Çiller koalisyon ortağıydı.

Mesut Yılmaz, ana muhalefet lideriydi.

28 Şubat MGK’sına iki ay kadar vardı.

Ülke hayli gergindi.

Böyle bir atmosferde Yılmaz’ın Budapeşte’de bir otel lobisinde saldırıya uğradığı duyuldu ve haber çabuk yayıldı.

Ankara’ya burnu bandajlı olarak döndü.

Saldırı olmasa kimse Yılmaz’ın Macaristan’da kumar molası verdiğini bilmeyecekti.

Yılmaz bunu hiçbir zaman kabul etmedi, konu aile arasında sır olarak kaldı.

***

Sedat Peker’in anlatımından öğreniyoruz ki:

Kumar görüntüleri varmış.

Peker bununla şantaj yapmış.

Yılmaz, Peker’i cezaevinden kurtarmakla kalmayıp 5 milyon dolar da ödeme yapmış.

Aracı Mehmet Cengiz’miş (o yıllarda Yılmaz’ın müteahhidi.)

***

Ertuğrul Özkök, bir yayında Cengiz’le yan yana gelmiş, “Ben size çete denmesine çok üzülüyorum” demişti.

Peker, Mesut Yılmaz’ı deşifre ederken…

Özkök’ün geçmişte ve bugün Cengiz’den prim aldığını iddia etti.

Ertuğrul Özkök, “Aydın Doğan dışında kimseden ücret almadım” demesine rağmen kamuoyunu inandıramadı.

Çünkü rüzgar artık başka türlü esiyor.

***

Peki, Ertuğrul Özkök, İmamoğlu ekibine nasıl dahil oldu?

Soru budur esasen…

Kurban Bayramı haftasındayız.

2 ay önce Ramazan bayramında, Ekrem İmamoğlu Karadeniz’e bir çıkarma yapmış, basın otobüsüne aldığı isimler büyük tartışma koparmıştı.

“Bu tür gezileri sürdüreceğiz” dedi ama arkası gelmedi.

O otobüsteki isimlerin büyük bölümünü tanıyorum.

Kimiyle yan yana çalıştım, kimiyle ailecek görüştüm.

Nagehan Alçı, Murat Ongun ve Abdülkadir Selvi’yi anlatmıştım.

Şimdi yeri geldi, diğerleri ile devam edelim ve listeyi tamamlayalım:

ERTUĞRUL ÖZKÖK: Hacettepe’de sosyoloji doçenti iken 40 yaşında gazeteciliğe Moskova temsilcisi olarak Hürriyet’te başlamış, ardından Ankara temsilcisi olmuş, Çetin Emeç’in öldürülmesiyle gazetenin başına geçmiştir. Medyaya paraşütle inen gazeteciler içerisinde arayı kapatan nadir örneklerdendir. Bir gün biyografisi yazılırsa “efsanevi yayın yönetmeni” denmeyecek. Bana göre Hürriyet’in kuruluş amaçlarına en yakışan genel yayın müdürü olmuştur. Ertuğrul Özkök, devletin resmi yayın organı Hürriyet’i “ana akım kamu gazetesi” olarak şahane ambalajlamıştır. Babıali’de siyasetçilere tepeden bakılan “biz hancıyız, bunlar yolcu” akımının ete kemiğe bürünmüş halidir. Apoletlerinin sökülmesini kaldıramadı, karnı şiş gidecek.

ÖZLEM GÜRSES: ODTÜ Mimarlık mezunu, İngilizcesi çok iyi, bulunduğu noktaya tırnaklarıyla gelmiş biridir Özlem. Cem Uzan birkaç aylık kampanya ile 2002 seçimlerinde yüzde 7’yi aşıp, DYP ve MHP’yi barajın altında bırakırken, yani bir anlamda bugünlerin taşları döşenirken, Genç Parti otobüsünde Star TV adına Uzan’ı izleyen muhabir, Özlem Gürses’ti. Aynı Özlem, 12 yıl sonra cumhurbaşkanlığı seçiminde Ekmelettin İhsanoğlu’nun kampanya ekibindeydi. Şu günlerde ne zaman denk gelsem, ifade ettiği görüşlerine şaşırıyorum. Bana İstanbul’daki son yıllarımda sokakta yürürken yolumu çevirip yanaklarımdan öpen Kemalist teyzeleri hatırlatıyor.

İSMAİL SAYMAZ: Önce iş kazaları haberleri, ardından Alevi mahallelerinde yaşanan kanlı olaylarda iz takibi ile ünlendi. Kaynakları etkin taraması ve tartışırken güçlü argümanlarla muhataplarını iknası göz dolduruyor. Kimi gazeteci kalemi, kimi gazeteci kelamı ile dikkat çeker. Can Dündar’ın kalemi daha güçlüdür mesela. İsmail, hitabetiyle mühim bir taraftar kitlesine sahip. Türkiye standartlarını özümseyip içine sindirmiş, basın yayın borsasında inen çıkanları iyi takip eden biridir. Doğru çubukları çeker. Ülke realitesi budur.

AKİF BEKİ: İslami mahalleden gelir, ailesinde abid ve zahit epey isim vardır. Başından beri Erdoğan’ın yanında oldu, kitabını yazdı. Basın müşavirliğini yaptı, hatta bir dönem sözcülüğünü üstlendi. Başbakanlıkta akreditasyon uyguladı, sarı basın kartı sahibi gazetecileri kapıdan sokmadı, kimini kolluk güçlerine ihbar etti. Gazetecilik sicili bu yönüyle ağır kusurludur. İslami mahallede, ana akım medyaya karşı hep bir zaaf, hatta aşağılık kompleksi olmuştur. Doğan grubunda çalışmak, CNN Türk’te program yapmak, Hürriyet’te yazmak hayaliyle yanıp tutuşurlar. Akif Beki hepsini “Erdoğan kontenjanından” yapan talihli bir İslamcıdır. Ne çare, iktidarla arasına mesafe koymaya çalışınca pozisyonlarını yitirmiş, Davutoğlu medyasında kürkçü dükkanına geri dönmüştür. Ne şimdi ne de sonra, içinden çıktığı sisteme esaslı bir eleştiri beklemek abestir, zaman kaybıdır.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version