YORUM | M. NEDİM HAZAR
“Cehennem boş, bütün şeytanlar burada,” diyor Shakespeare usta.
İnsanoğlu elbirliğiyle dünyayı perişan etti. Bundan sonraki nesiller atalarının günahlarının bedelini ödeyecek ne yazık ki!
Çok değil, 50 yıl önceki dünyanın ısı haritası ile bugünkü arasındaki farkı gösteren bu tabloya bir bakın.
Masmavi bir gezegeni cehennem ateşine çeviren insandan başkası değil…
Maalesef değil.
Sanırım insan türünden başka hiçbir canlı evine bu kadar zarar veremez, vermemiştir.
Bakınız, basit bir sıcaklıktan bahsetmiyorum.
Önceki gün The New York Times’ta yayınlanan habere göre Çin’de sıcaktan yollar, çatılar erimiş ve insanlar sığınaklara kaçmış.
Haber Reuters’ten kaynak göstererek şöyle diyor: “Chongqing’de Saray Müzesi’nden imparatorluk kalıntılarını sergileyen bir müze kiremitli çatısının bazı bölümlerinin erimesinin ardından onarım için kapatıldı. Güney Jiangxi Eyaletindeki bir kasabada devlet televizyonu, bir yolun ısıdan zarar görmüş bir bölümünü en az altı inç çöktüğünü haber verdi.”
İnsanlar çare olarak yağmurluk giyip içlerine buz ve dondurma koyuyorlarmış!
Yaşanan felaketi anlamak için bu görsel daha çok yardımcı olacaktır:
Şu ise NASA’nın yayınladığı anomali haritası:
Sıcaklık doğal olarak öncelikle kuraklığı tetikliyor. Tarımı öldürüyor ve yangınlar ile cehennemi daha çok hissettiriyor.
Hallac-ı Mansur’a atfedilen bir söz var. Diyor ki, “İnsanlar neden bu cennet dünyayı önce cehenneme çevirir; sonra da cennete gitmek için uğraşırlar?”
Cevap biliniyor aslında…
Para, siyaset, iktidar, makam ve çıkarlar için…
Şekspir’e dönecek olursak, ünlü yazar yeryüzünü cehenneme çevireni net biçimde tanımlar: Kötülük!
Evet, insanın içindeki kötülüğün dışa çıkmasıdır bu cennetasa bir küreyi cehenneme çeviren.
“Isınırdı yerine ka‘r-ı çeh-i dûzahda
Etse Fir‘avnı felek böyle hevâdan gark-âb”
diyor Nef’i de…
Atayi’nin mısralarına rastladım geçen gün.
Hararetle biraz yanıp yakılsa yüzünün bulunduğu, zira temmuzun inciten, yakan narının gülzara biraz ateş verdiğini dile getiren şair, temmuz ateşinin de, gül bahçesini ateşîn renge bürünmesine sebep olduğunu yazmış. Ta ki güneşin ateşi bağda cehennem gibi kızgınlaşmış ve bu haliyle bağ ve gülşen, cehenneme dönmüştür:
”Harâretle biraz yanup yakılsa vechi var zîrâ,
Aceb od virdi gülzâra temûzun nâr-ı âzârı!”
Bir diğer kalem erbabı Fehim-i Kadim ise hava değil, daima kendilerine temas edenin ateş olduğunu ve cehennem âleminin havasının asıl ateş olduğunu söyler. İçinde bulundukları ortamın ateşten manzara sunduğunu ve az da olsa cehenneme benzediğini ifade eder:
“Hava degül bize dâ’im mümâs âteşdür.
Havâ-yı ‘âlem-i dûzah esâs âteşdür!”
Gerek Şekspir gibi batılı yazar ve şairlerin, gerekse doğulu kalem erbaplarının biraz fantastik, biraz septik ve epeyce de distopik olarak kurguladıkları o karanlık gelecek sanırım bize nasip oldu!
İşin acısı, tarihin en acımasız, zalim ve hastalıklı yöneticileri dönemine denk geldi bu süreç.
Ya da, tavuk-yumurta paradoksu gibi, bu yöneticiler bu kaderi hazırladılar!
Cennet rengi bir serinlik tablosu çizemediğim için üzgünüm!
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***