Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Diktatörlük pahalıdır!

Diktatörlük pahalıdır!


YORUM | M. NEDİM HAZAR

Verilerin tamamını Voice Of America (VOA) sitesinden (BKZ) aldığımı belirterek başlayayım yazıya.

Aslında ekonomistlerin artık normal olarak gördükleri lakin benim her duyduğumda yadırgadığım bir realite var.

Pek çok iktisatçı borsa, döviz ya da enflasyonu sanki şuurlu bir yaratıkmış gibi anlatır.

İşte efendim şu noktaya sıçrar orada biraz bekler, şurada direnç gösterir, ardından şuraya doğru meyleder filan…

Vaktiyle trafik kazaları için böyle bir heyula üretmişlerdi: Trafik Canavarı…

İnsan kaynaklı kazaların oranı yüzde 90 iken, bütün kabahati hayali bir karaktere yüklemek biz insana has bir çözümdü açıkçası.

Aslında tıpkı trafik kazalarında olduğu gibi, ekonomide, borsada, dövizde ve enflasyonda da insan ve insana dayalı yönetimin, hataları, sevapları, yanlışları, inatları ve ihanetleri söz konusu.

Doların son 20 yıllık seyrine bakıldığında, hayali bir canlıdan ziyade, bir toplumun sosyo-kültürel çözülmesinin diyagrama yansıması söz konusu.

İsterseniz şimdi geriye gidip adım adım günümüze gelelim ve bakalım ne tür siyasi-sosyal değişimler, dönüşümler ve hatalar neticesinde bu duruma düşmüşüz!

21 Şubat 2001…

1 dolar: 1,200,000 TL (1,2 YTL)

Türkiye’de 1990’lı yıllar, siyasi sıkıntılar ve bozulan ekonomik dengeler nedeniyle çalkantılı geçti. 1994’te liranın dolar karşısında yüzde 160’ın üzerinde değer kaybettiği ekonomik krizin ardından 2000 yılına girilirken Türkiye ekonomisinde yeniden kriz çanları çalıyordu.

Çok yüksek seviyelere çıkan enflasyonu düşürmek için Uluslararası Para Fonu’yla (IMF) başlatılan program kapsamında 1999’dan beri “serbest faiz, sabit kur” rejimi uygulanıyordu. Merkez Bankası her gün sabit bir döviz kuru açıklıyordu, faiz oranlarıysa piyasa tarafından belirleniyordu. İlk kriz 22 Kasım 2000’de piyasadaki likidite sorunu nedeniyle patlak verdi. Yaşanan sıkıntıların yabancı yatırımcıyı endişelendirmesiyle yüklü miktarda fon çıkışı yaşandı. Bankalar arası piyasada gecelik faiz oranı yüzde 1000’in üzerine çıktı. Merkez Bankası, IMF desteğiyle piyasayı fonlayarak krizi geçici olarak durdurdu.

19 Şubat 2001’de dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında başlayan tartışmada dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’e anayasa kitapçığı fırlattı ve Ecevit, toplantı çıkışında bekleyen gazetecilere, “Bu bir devlet krizidir” açıklaması yaptı. Ancak buna piyasanın tepkisi sert oldu. Aynı gün 7 milyar doların üzerinde bir döviz talebi ortaya çıktı, bankalar arası piyasada gecelik faizler yüzde 5 bin ila 7 bin 500 aralığını gördü. Yabancı yatırımcıların hızla piyasayı terk etmesiyle yüksek döviz talebini karşılamak mümkün olmayınca, 21 Şubat günü sabit kur rejiminden dalgalı kur rejimine geçildi. Merkez Bankası tarafından karar öncesinde 684 bin TL’ye çıpalanan dolar kuru, dalgalı kura geçilmesiyle birlikte 1,2 milyon TL’ye yükseldi.

3 Ocak 2005…

1 dolar: 1,34 YTL

Bankalarının yarısı iflas eden, enflasyonu üç haneli rakamlara ulaşan ve para birimi yüzde 100 değer kaybeden Türkiye’de Kasım 2002’de iktidarı AKP devraldı. AKP hükümeti katı bütçe disipliniyle krizle mücadele ederek ekonomiyi büyüttü, tüketim ve yatırımları hızlandırdı, enflasyonu tek haneye düşürdü, reel faizler hızla indi. 31 Aralık 2004 tarihindeyse, Türk lirasına itibar kazandırmak için liradan 6 sıfır atılması ve 1 milyon liranın 1 Yeni Türk Lirasına (YTL) eşitlenmesini öngören ilgili kanun çıkarıldı. Ekonomistler yabancı yatırımcının sıfırları sayamadığı bir para birimine güveni olamayacağını savunuyordu. Bu adımın ardından piyasaların açıldığı ilk gün 3 Ocak 2005 tarihinde dolar 1,34 YTL olarak kayıtlara geçti. Türk lirası 2005 yılında değer kazanmaya devam etti.

4 Ağustos 2008…

1 dolar: 1,15 TL

Ekonominin siyaset ve özelikle özgür demokrasi ile doğru ilintili olduğunun ispatı yaşanıyor. Erdoğan takiyye olarak da olsa Gül ve Babacan ile Avrupa Birliği kapılarını aşındırıyor. Ekonomi şahlanıyor. Türkiye’nin, ilk kez 3 Ekim 2005’te AB’ye tam üyeliği için müzakerelere başlanması kararlaştırıldı. Avrupa yolculuğunda önemli bir kilometre taşı olan bu gelişme, ekonomiye de olumlu yansıdı. Türkiye’nin serbest piyasa ekonomisini tamamen benimsemiş, dinamik ve gelişen bir piyasa olduğu görüşü yabancı yatırımcılar arasında hakim oldu.

Yabancı yatırımcıya uygulanan stopajın da hükümet tarafından sıfırlanmasıyla Türkiye’ye döviz girişi ve yabancı yatırımlar hızlandı. Uzun yıllar yüzde 0,4 ila 0,5 arasında olan doğrudan yabancı yatırımların oranı, adaylık statüsü alınmasının ardından 2006 yılında yüzde 4,9 seviyesine kadar yükseldi. 2009 yılına dek süren yabancı yatırımlardaki artışın etkisiyle lira karşısında değer kaybı trendini sürdüren dolar, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz kurlarına göre 4 Ağustos 2008’de 1,15 TL’ye kadar düştü. 1 dolar neredeyse 1 liraya eşdeğer… Yüzyıl önceden bahsetmiyor, 14 yıl öncesi manzara bu.

9 Mart 2009…

1 dolar: 1,80 TL

Bütün dünya ekonomik buhran yaşıyor. Buna rağmen Türk ekonomisinin durumu fena değil. 2008 yılının sonbaharında ekonomik kriz bu kez tüm dünyayı sardı. Likidite sorunlarının baş gösterdiği ABD, Japonya, İngiltere gibi gelişmiş ülke merkez bankaları bu sorunu çözmek için faizleri tüm zamanların en düşük seviyesine çekerek piyasaya para sürmeye başladı. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, 27 Ekim 2008’de “Kriz Türkiye’yi teğet geçecek” dedi.

Gelişmekte olan ülkeler krizden nispeten daha az etkilense de küresel krizin yansımalarıyla Türkiye’de de ekonomi daraldı, işsizlik arttı. Kriz öncesi 1,20 düzeylerinde seyreden ve “1 dolar 1 TL olur mu” tartışmaları yapılan dolar kuru, 9 Mart 2009 tarihinde Merkez Bankası’nın efektif dolar satış fiyatı olan 1,80 TL’ye çıkarak rekor kırdı! Bugün, bir günde bu kadar arttığı oluyor doların.

4 Kasım 2010…

1 dolar: 1,39 TL

Türkiye coşuyor. Özgürlükler ve demokrasi vaadi özellikle yabancı yatırımcılar açısından ülkeyi cazip hale getirdi. Merkez bankalarının ekonomik kriz sırasındaki parasal genişleme politikaları, kriz sonrasında yatırımcıları gelişmekte olan piyasalara yönlendirdi. Türk lirası da bunun sonucunda değerlendi. 2010 yılında yoğun sıcak para girişinin döviz arzını arttırıp fiyatını düşürmesinin etkisiyle Türk lirasında döviz sepetine karşı yüzde 11 dolayında reel değerlenme yaşandı.

Yabancıların döviz cinsinden kârı katlanırken, Türkiye hızla büyüyen dış ticaret ve cari işlemler açığıyla karşı karşıya kaldı. İthalatın hızla artmasına neden olan bu durum, ihracattaysa baskılayıcı bir rol oynadı. 4 Kasım 2010 tarihinde 1 dolar 1,39 TL’ye kadar düştü. Temmuz 2013’te Cumhurbaşkanlığı başdanışmanlığına getirilen ekonomi analisti Yiğit Bulut, 2010 yılındaki durum karşısında 1 doların 1 TL seviyesine inebileceğini gündeme getirdi.

8 Şubat 2012…

1 dolar: 1,74 TL

Türkiye çıtayı yükseklere koyuyor. Dönemin Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, 2011 yılında “2012’de Türk Lirası olarak Amerikan Doları’nı yeneriz. Bu çok iddialı bir laf, bunu yazın. Senenin sonunda tekrar konuşalım” demişti. 8 Şubat 2012’de 1 dolar 1,74 TL’ye kadar geriledi. Başçı’nın öngörüsünün gerçekleştiği 2012 yılında, Türk lirası sıcak para girişinin sürmesinin etkisiyle dolar başta olmak üzere döviz sepeti karşısında önemli oranda değer kazandı. Küresel ekonomik kriz sonrası oluşan likidite fazlası, sıcak para akımlarında Türkiye’yi başlıca adreslerden biri haline getirdi. TL’de dolara karşı reel değerlenme yüzde 12 dolayında oldu.

Ancak liranın aşırı değerlendiğini savunan Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi, ihracatçının değerli TL nedeniyle rekabet gücünü kaybettiğini söyledi. Merkez Bankası’na, Türkiye’yi çekim alanı haline getiren yüksek faizlerin indirilmesi çağrısında bulunan Büyükekşi, TL’nin aşırı değerlenmesinin önlenmesine yönelik adımların bir an önce atılmasını istedi.

23 Ağustos 2013…

1 dolar: 2 TL

Dalgalı kur rejimine geçilen 2001 yılından beri geçen 12 yılda 2 TL’nin altında seyreden dolar, ilk kez 2013’te 2 lira sınırını aştı. 2013 yılının başında 1,70-1,80 TL aralığında olan dolar kuru, Mayıs ayında İstanbul Gezi Parkı’nda başlayan ve tüm Türkiye’ye yayılan hükümet karşıtı eylemlerle yükselişe geçti. 23 Ağustos 2013’te 1 dolar 2 TL seviyesini gördü. Dönemin Başbakanı Erdoğan doların yükselişini Gezi Parkı eylemleriyle ilişkilendirerek Türkiye ekonomisinin hedef alındığını savundu. Erdoğan Gezi Parkı eylemlerini, faiz lobisinin başlattığını öne sürdü.

Doların yükselişinde ABD Merkez Bankası’nın (FED) varlık alımlarının hızını yaz boyunca azaltabileceği yönündeki açıklaması etkili oldu. FED’in para musluklarını kısacağı korkusu piyasaları diken üstünde tutmaya devam ederken, bu endişe gelişmekte olan piyasalardan kaçışı da tetikledi. TL de diğer gelişmekte olan ülke para birimleriyle birlikte bundan nasibini aldı. Merkez Bankası’nın kurda yaşanan artış öncesi 8 milyar dolara yakın döviz satışı da doları frenlemeye yetmedi.

17 Aralık 2014…

1 dolar: 2,37 TL

Erdoğan gizli ajandasını devreye sokmaya başladı. Türkiye yavaş yavaş ekseninden çıkarılıyor. Dönemin dört AKP’li bakanının oğulları, Halkbank genel müdürü ile iş adamlarının 17 Aralık 2013’te rüşvet ve yolsuzluk operasyonu kapsamında gözaltına alınması Türkiye’yi sarstı. 25 Aralık 2013’teyse ikinci dalga operasyon için düğmeye basıldı. Bu defa dönemin başbakanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan hakkında da şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrı evrakı hazırlandı. AKP iktidarı operasyonun Fethullah Gülen hareketine mensup savcı ve polisler tarafından başlatıldığını ve hükümete karşı düzenlenmiş bir darbe girişimi olduğunu savundu.

Ardından Ocak 2014’te Milli İstihbarat Teşkilatı’na ait olduğu belirlenen ve içinde Suriye’ye gitmek üzere askeri mühimmat bulunan TIR’ların durdurulması olayı da yeni bir skandal yarattı. TIR’larla Suriye’deki cihatçı yasa dışı örgütlere silah gönderildiği iddia edildi. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, TIR’ların Bayırbucak Türkmenlerine silah taşıdığını söyledi.

17-25 Aralık operasyonunun arefesi olan 14 Aralık 2014’te Gülen hareketine bağlı olduğu iddia edilen medya kuruluşlarına da operasyonlar düzenlendi, birçok kişi gözaltına alındı. Hem muhalefet partileri hem de ABD ve AB, hükümetin tutumuna karşı çıktı. 2013 ve 2014 yıllarında ardı ardına yaşanan siyasetteki huzursuzluğun dolara yansıması sert oldu. 17 Aralık 2014’te 1 dolar 2,37 TL’ye kadar yükselerek rekor kırdı.

20 Ağustos 2015…

1 dolar: 3 TL

Karanlık başlıyor! 7 Haziran 2015’te yapılan Genel Seçimler öncesi ve sonrasında siyasette gerilimin yükselmesi doları da uçurdu. Türkiye 7 Haziran seçimlerine, 5 Haziran’da Diyarbakır’daki HDP mitingine yönelik bombalı saldırının etkisinde girdi. IŞİD tarafından üstlenilen saldırıda 5 kişi yaşamını yitirdi, 400’e yakın kişi de yaralandı. Seçimlerdeyse 2002’den beri tek başına iktidar olan AKP meclisteki çoğunluğunu kaybetti. Türkiye’de yıllar sonra koalisyon hükümeti ihtimali doğdu. Ancak meclise giren partilerin hiçbiri koalisyon seçeneğinde anlaşamayınca hükümet kurulamadı. Dolar 2015 Ağustos’unda ilk kez 3 TL’yi gördü. Cumhurbaşkanı Erdoğan hükümetin kurulamaması üzerine erken seçim kararı aldı.

1 Kasım 2015’te seçimlerin yenilenmesine kadar geçen beş aylık süreçte yaşanan terör saldırılarıysa Türkiye’yi sarstı. 20 Temmuz’da Suruç’ta Kobani’ye yardım götürmek üzere toplanan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyelerinin basın açıklaması yaptığı sırada IŞİD tarafından gerçekleştirilen intihar saldırısında 33 kişi öldü. 22 Temmuz’da Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde iki polis, evlerinde başlarından vurularak öldürüldü. Ceylanpınar saldırısını önce sahiplenen sonra reddeden PKK ateşkesi sona erdirdi. Bu gelişmeyle Kürt sorununda AKP’nin 2009’da temellerini attığı çözüm süreci de rafa kalktı. 6 Eylül’de Dağlıca’daki PKK saldırısında 16 asker yaşamını yitirdi. 8 Eylül’de ülke genelinde HDP binalarına saldırılar gerçekleşti. 10 Ekim’de Ankara’daki barış mitingine yapılan IŞİD saldırısında 102 kişi yaşamını yitirdi. Saldırılar sonucunda piyasada ortaya çıkan belirsizlik ve güvenlik endişesi doların ateşini de yükseltti.

Beş ay boyunca ardı ardına terör kabusu yaşayan Türkiye, 1 Kasım’da yeniden sandık başına gitti. AKP, yüzde 49,5 oy ve 317 milletvekili ile bir kez daha sandıktan tek başına iktidar olarak çıktı. Seçimlerden sonra Rusya Hava Kuvvetleri’ne ait uçağın sınır ihlali yapmasından dolayı Türkiye tarafından düşürülmesiyle iki ülke arasında yaşanan kriz ve 17-25 Aralık operasyonunda adı geçen AKP’li bakanların Yüce Divan’a gönderilmemesi yönündeki meclisteki oylama sonucu da TL karşısında doları yükselten gelişmeler oldu.

2015’te Cumhurbaşkanı Erdoğan, Merkez Bankası’nın faiz politikalarına yönelik eleştirilerinin dozunu da arttırdı. Yüksek faizi ‘vatana ihanet’ olarak nitelendiren Erdoğan, Merkez Bankası’na yönelik olarak “Bize karşı bağımsızlık mücadelesi veriyorsun da başka yerlere karşı bağımlılığın mı var?” çıkışında bulundu. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı ve ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’a da “kendinize çeki düzen verin” sözleriyle seslendi. Merkez Bankası’nın faiz politikasını belirlerken siyasi baskı altında kaldığı yorumları giderek yaygınlaştı.

5 Aralık 2016…

1 dolar: 3,54 TL

15 Temmuz 2016’daki askeri darbe girişimi de kurda sert yükselmeye neden oldu. Siyasi belirsizlikten etkilenen uluslararası piyasalarda darbe girişimi haberleriyle dolar 3,05 TL’ye kadar yükseldi. 15 Temmuz’un sonrasında hükümetin açıklamalarıyla kur yeniden 3 TL seviyesinin altına düştü. Ancak ekonomide cari açık sorunu ve yeniden çift hanelere doğru ilerleyen enflasyonun yanı sıra hükümetin darbe girişimi sonrasında olağanüstü hal ilan ederek tasfiye sürecine başlaması da piyasaları yeniden belirsizliğe sürükledi, yabancı yatırımcıları Türkiye’den uzaklaştırdı.

Bu arada ABD Merkez Bankası’nın 2008 küresel finans krizinde piyasaya sürülen paraları geri çekmeye başlamasıyla Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere giden para miktarı da azaldı. Erdoğan TL’deki değer kaybına karşı vatandaşlardan yastık altındaki dövizlerini bozdurmasını istedi. Erdoğan’ın faizleri indirmesi için sert sözlerle çıkıştığı Merkez Bankası Başkanı Başçı’nın görev süresiyse doldu, yerine yardımcısı Murat Çetinkaya atandı. Dolar 2016 yılını 3,5 TL seviyesinden kapattı.

13 Ağustos 2018…

1 dolar: 6,89 TL

Dolar 2017 yılını 3-4 TL aralığında kapatırken, 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerinin ardından 5 TL sınırını da aştı. Seçimler öncesinde 23 Mayıs’ta döviz kurundaki ani yükseliş karşısında olağanüstü toplanan Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK), faiz artırımına gitti. Kurdaki ani yükseliş ekonomik dengeleri de etkiledi, enflasyon yıllar sonra ilk kez yüzde 20’nin üzerine çıktı. Erdoğan ‘faiz sebep, enflasyon sonuç’ sözleriyle faizin düşürülmesi yönündeki çağrılarını sürdürdü.

Nisan 2017’de gerçekleşen referandum sonucunda parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilen Türkiye’de 2018’deki seçimlerde Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçildi. Erdoğan, “Bu kur filan, bunların hiçbirisi bizim geleceğimizi belirleyen şeyler değil. Bizim geleceğimizi, biz belirleyeceğiz. 24’ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz” sözleriyle, seçimi kazanması halinde doların düşeceğini ifade etmişti. Ancak seçimden iki ay sonra, 2018 Ağustos ayı başında yaşanan gelişme TL’ye ağır darbe vurdu.

Casusluk yaptığı suçlamasıyla 9 Aralık 2016’da tutuklanan ABD’li Rahip Andrew Brunson’ın ev hapsine alınması sonrası, ABD’den peş peşe sert açıklamalar geldi. Brunson’ın serbest bırakılmaması durumunda Türkiye’ye ekonomik yaptırım uygulanacağının duyurulmasıyla Ağustos ayı başında 5 TL olan dolar bir hafta içerisinde 6,5 TL seviyesini geçti. 12 Ağustos gecesi uluslararası piyasalarda 7,20 TL’yi test etti. Ekim 2018’de Brunson’un serbest bırakılmasının ardından dolar yeniden 5 TL seviyesinin üzerine geriledi. Dolar kuru 2018 yılını 5,29 TL’den kapattı.

9 Mayıs 2019…

1 dolar: 6,24 TL

Hiçbir şey olmasa da bir şeyler oldu! 31 Mart 2019’daki yerel seçimlerde AKP en fazla belediye başkanlığı kaybeden parti oldu. Başkent Ankara dahil, birçok kritik il ve büyükşehri rakiplerine kaptırdı. Yüksek Seçim Kurulu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptaline ilişkin AKP’nin yaptığı itirazıysa 36 gün sonra kabul etti, seçimin yenilenmesine karar verdi. YSK’nın açıklamasıyla Türk lirası dolar karşısında son ayların en büyük değer kaybını yaşadı, 9 Mayıs günü 6,24 TL’den işlem gördü.

Bu gelişmeler yaşanırken Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya da görevden alındı. Yardımcısı Murat Uysal bir gece yarısı Cumhurbaşkanı kararıyla yerine atandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çetinkaya’nın görevden alınmasına ilişkin “TCMB (başkanını) görevden alma yetkisini de aldık, laf dinlemiyordu. Yeni arkadaşla devam ettik. Dedik ki faiz oranlarını düşüreceğiz” sözlerini kullandı. Böylece bir yıl sürecek hızlı faiz indirimi süreci de başladı. Uysal, yüzde 24’ten devraldığı faizi 12 ayda 8,25’e kadar indirdi. Türk lirasının çekiciliğini azaltan faiz indirimi sürecine ve yerel seçimlerin doları sert yükseltmesine rağmen, 2019’da dolar 6 TL’nin altında işlem görmeye devam etti. Yaşanan gelişmelere karşın dolarda 6 TL’nin altına hızlı düşüş, piyasalarda TL’nin değer kaybının durdurulabilmesi amacıyla Merkez Bankası ve kamu bankalarının milyarlarca doları bulan satışlar yaptığı şeklinde yorumlandı.

6 Kasım 2020…

1 dolar: 8,58 TL

Merkez Bankası ve kamu bankaları, Türk lirasının korunması için piyasaya döviz sürmeye devam etti. Bu amaçla 2019’dan beri 100 milyar dolardan fazla döviz sürüldüğü iddiası gündeme geldi. Bu müdahaleyle döviz arzının belirginleştiği Haziran ayından itibaren dolar 6,85 TL seviyesine gerileyerek, aylarca bu seviyeden işlem gördü. Merkez Bankası’nın altın ve swap hariç döviz rezervinin hızla eriyerek eksiye düştüğü tartışmaları da böylece ortaya çıktı. Kuru ve faizi baskılamaya yönelik politikalar döviz mevduatına yönelişi de hızlandırdı. 2020 yılı TL’ye güvenin aşınmasıyla döviz mevduatlarının payının, 2001 ekonomik krizinden bu yana en yüksek seviyeye ulaştığı yıl oldu.

9 kez üst üste faiz indirimi yapan Merkez Bankası Başkanı Uysal, çift haneden düşmeyen enflasyon karşısında Eylül ayında ilk kez politika faizinde artırımına gitti. Bu adım Türk lirasını destekledi. Ancak Ekim ayında faizin sabit tutularak piyasadaki artış beklentisinin karşılanamaması liradaki değer kazancını tersine çevirdi. 6 Kasım 2020’de 1 dolar 8,58 TL’den işlem gördü.

8 Kasım’da Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak görevinden istifa ettiğini duyurdu. 30 Kasım’daysa Merkez Bankası başkanı görevinden alınarak yerine Naci Ağbal atandı. Albayrak’ın istifası ve Merkez Bankası’nı yeniden siyasi etkiden bağımsız hale sokacağı yönünde güçlü mesajlar veren Ağbal’ın göreve gelişi doların ateşini de düşürdü. “Acı da olsa doğru reçeteleri uygulayacağız” açıklamasını yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da ‘ekonomide yeni dönem’ ve göreve gelen ekonomi yönetiminin destekleneceği vurgusuyla, Dolar/TL kuru 2020 yılını 7,5 seviyesinin altında kapattı.

21 Ekim 2021…

1 dolar: 9,47 TL

Erdoğan yeni ekonomi yönetimine destek mesajı verse de bu uzun sürmedi, Naci Ağbal da dört ay sonra görevinden alındı. Böylece 20 ayda Merkez Bankası’nın başındaki isim dördüncü kez değişti. Yerine eski milletvekili Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu atandı. Ağbal görevden alınmasından bir gün önce, beklentilerin üzerinde 200 baz puan faiz artışıyla politika faizi oranını yüzde 19’a yükseltmişti. Göreve geldiği tarihte 8,58 TL olan dolar kuru, Ağbal döneminde 7 seviyesinin altına düşmüştü ancak piyasalar başkanlık değişimine sert tepki verdi, dolar 8 TL’nin üzerinde hızla yükselmeye başladı.

Kavcıoğlu, ilk kez 23 Eylül’de politika faizini 100 baz puan düşürerek yüzde 18’e indirdi. Karar öncesi 8,64 seviyelerinde olan kur, kararın açıklanmasının ardından 8,80 seviyesine kadar yükseldi.

Ekim ayında 9 liraya ulaşan kur, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kavcıoğlu’yla görüşmesi ve Merkez Bankası’nın iki başkan yardımcısıyla, bir Para Politikası Kurulu üyesini görevden alması sonrası 9 liranın da üzerine tırmandı. Erdoğan’ın kabine toplantısı sonrası Suriye’yle ilgili sınır ötesi operasyon açıklaması da doların ateşini yükseltti. 18 Ekim’de dolar 9,32 TL’ye yükselerek tarihi rekor kırdı.

21 Ekim’de Merkez Bankası’nın politika faizini sürpriz bir şekilde 200 baz puan indirmesiyle, dolar 9,47 seviyesini görerek bir rekor daha kırdı.

18 Kasım 2021…

1 dolar: 11,25 TL

Merkez Bankası’nın politika faizi kararından bir gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan meclisteki konuşmasında “Anlayan anlar, anlamayan anlamaz biz faize milletimizi ezdirmeyiz” dedi, ‘faiz sebep, enflasyon sonuçtur’ söylemini tekrarladı. Bu sözler, enflasyonun yıllık bazda altı aydır yükselmeye devam ettiği 2021’de üçüncü kez faiz indirimine gidileceği ihtimalini kuvvetlendirdi. Dolar 10,56 liraya kadar yükseldi. 18 Kasım’da Merkez Bankası PPK toplantısı kararında, Eylül ve Ekim ayında olduğu gibi ‘indirime devam’ dedi. Politika faizi 100 baz puan düşürülerek yüzde 15’e çekildi. Dolar/TL faiz kararının açıklanmasıyla haber yayına hazırlandığı sırada 11,25 TL’yi aştı. TCMB, PPK toplantısı kararında faiz indirimine aralık ayında da devam edeceği sinyalini verdi.

23 Kasım 2021…

1 dolar: 13,5 TL

22 Kasım’da Bakanlar Kurulu toplantısının ardından konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir kez daha düşük faizi savundu. Erdoğan, büyüme, istihdam ve yatırım odaklı bir politika izlediklerini belirterek, “Bu politikayla biz ne yaptığımızı, niçin yaptığımızı, nasıl yaptığımızı, hangi risklerle karşı karşıya olduğumuzu gayet iyi biliyoruz” diye konuştu.

23 Kasım’da ise Türk Lirası, Amerikan Doları karşısında tarihinin en sert değer kayıplarından birini yaşadı. 22 Kasım’da piyasa kapanışında 11,83 olan kur, 23 Kasım’da saatler içinde 13,50 seviyesine kadar yükseldi. Önce kur, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin grup konuşmasında ‘‘faiz kamburdur’’ sözlerini kullandığı dakikalarda 11,84 seviyesinden 12,65 seviyesine çıktı. Ardından Merkez Bankası’nın Türk Lirası’nın hızlı değer kaybı karşısında, “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının uygulanmakta olan dalgalı kur rejimi altında kur seviyesine ilişkin bir taahhüdü yoktur. Merkez Bankası belli koşullar altında kalıcı yön amacı taşımadan sadece aşırı oynaklığa müdahale edebilmektedir. Döviz piyasalarında gerçekçi olmayan ve iktisadi temellerden tamamen uzak, sağlıksız fiyat oluşumları gözlemlenmektedir” açıklamasını yapmasıyla dolar yeni tarihi zirvesini gördü. Piyasaların bu açıklamaya sert tepki vermesiyle kur 13,50 liraya kadar çıktı. Dalgalı görünüm 24 Kasım’da da sürdü. Sabah saatlerinde 13 liradan alıcı bulan dolar, gün içinde toparlanarak 11,60 seviyelerine kadar gevşese de ardından 12 liranın üzerine çıktı.

20 Aralık 2021…

1 dolar: 18,35 TL

Gözlerin ah gözlerin! 2 Aralık’ta Lütfi Elvan, Hazine ve Maliye Bakanlığı görevinden istifa etti. Yerine faiz indirimlerini savunan Nureddin Nebati atandı. Elvan görev tesliminde kamu maliyesini en iyi şekilde devrettiğini vurgularken, Nebati “Önceliğimiz yüksek faiz değil, yatırım ve istihdam olacak” dedi. 16 Aralık’ta Merkez Bankası’nın gösterge faizini yüzde 14’e düşürmesi dövizin ateşini daha da yükseltti. 20 Aralık’ta 1 dolar, 18,35 lirayı gördü. Aynı gece Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemine geçileceğini açıkladı. Buna göre vadeli TL hesaplarında eğer döviz fiyatı verilen faizden daha fazla artarsa, aradaki fark tasarruf sahibine ödenecekti. Erdoğan’ın açıklamasının ardından dolar hızla düşerek, 10,6 liraya kadar geriledi.

31 Mayıs 2022…

1 dolar: 16,43 TL

Dolar, 2021 Aralık ayının son haftasında 11,30-11,50 seviyesinde seyretti. Ancak Türkiye yeni yıla başta enerji olmak üzere birçok kalemde büyük zamlarla girdi. TÜİK verilerine göre Ocak 2022’de tüketici enflasyonu yüzde 48,69 oldu. 24 Şubat’ta Rusya’nın Ukrayna’yı işgale başlaması ve Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) Mart 2022’de faiz artırımlarına başlaması doların yeniden TL karşısında yükselmesini de beraberinde getirdi. Şubat ayını 14 liranın altında kapatan dolar mayıs sonunda 16 lirayı geçti.

28 Temmuz 2022…

1 dolar: 17,93 TL

Erdoğan yönetiminin Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’la yeniden yakınlaşması ülkeye istenen ölçüde döviz akışını sağlamadı. İhracatta kırılan rekorlar, ithalatta kırılan rekorların altında kaldı ve mayıs ayında 12 aylık cari işlemler açığı 29 milyar 444 milyon dolara yükseldi.

Enflasyon, tartışmalı TÜİK rakamlarıyla bile Haziran 2022’de yüzde 78,62’ye çıktı. Birçok merkez bankası enflasyonla mücadeleyi merkeze alıp faiz artırımına giderken Bakan Nebati, 6 Haziran’da “Biz bir yol ayrımına gittik. Enflasyonla birlikte büyümeyi tercih ettik. Yoksa enflasyonu düşürmek için çok sert tedbirler alabilirdik” dedi. Merkez Bankası böyle bir ortamda politika faizini yüzde 14’te tutmayı sürdürdü. 40 yılın en yüksek enflasyonuyla karşı karşıya kalan FED ise politika faizini yüzde 2,25-2,50 aralığına yükseltti. Dolar yeniden 18 lira sınırına dayanarak 17,93 TL oldu.

İşte size doların ve ülkenin son yirmi yıllık serüveni. Görüldüğü üzere, para özgürlük, demokrasi, haklar ve diğer medeniyet unsurları ile doğrudan ilişkili. Ülke despot bir yönetime doğru evrildikçe, fakirleşip, daha da batmış durumda. Sözün özü, diktatörlük hiç de ucuz değil!

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version