Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Zulm ile abad olanlar!

Zulm ile abad olanlar!


YORUM | M. NEDİM HAZAR

Güç öylesine korkutucu bir iksir ki, en sıradan insanı bile bir süre sonra benzersiz bir canavara çevirebiliyor. Şu söz, meşhur Konfüçyüs’e ait:

“Kaplana kanat takarsan yapamayacağı kötülük yoktur.”

Diktatörler kollarına kanat takılı ruhlarında vahşi bir yaratık gizlenmiş kişilerdir. Doğal habitatlarında son derece insancıl ve normal gibi görünmelerine rağmen, mutlak gücü elde ettiklerinde birer canavara dönüşüverirler. Doğası gereği vahşi olan kaplana kanat takılması gibi korkunç bir şeydir bu.

Kemal Kılıçdaroğlu, dün çok ilginç bir çıkış yaptı ve Erdoğan ile yakın çevresinin kaçış hazırlıkları yaptığını söyledi. Bu satırları kaleme alırken Kılıçdaroğlu’nun elindeki belgeler ve detaylı açıklaması henüz açıklanmamıştı. Ancak CHP liderinin genellikle belgesiz konuşmadığı herkesin malumu.

Kaldı ki, dünya tarihinde hangi diktatöre bakarsak bakalım birkaç final türünden farklı bir sokağa çıkmıyor akıbetleri.

Ya iktidardayken ölüyorlar, ya idam ediliyorlar ya da kaçıyorlar.

İktidarı kendi rızasıyla bırakan yok.

Gelin şimdi tarihe küçük bir seyahat yapıp bazı diktatörler ve sonları hakkında malumat edinelim.

Genel sınıflamalara geçmeden önce birkaç büyük diktatöre yakın plan bakalım.

Bir tür Diktatörler Çağı da denebilecek olan 20. yüzyılın ortaları.

İtalya’dayız.

Avrupa’nın göbeğinde ilk faşist lider olan Benito Mussolini biraz önce bahsini ettiğim gibi mutlak gücü eline geçirir geçirmez başta kendi halkına kan kusturmaya başladı.

Kendi partisi dışındaki partileri kapattı, muhalifleri ya infaz etti ya hapse tıktı. Medyaya sansür uyguladı, kendi sendikası dışındaki sendikaları hain ilan etti. İtalyan halkını canından bezdi, yetmedi diktatör kankası Hitler ile bir olup tüm Avrupa’ya kan kusturdu.

Mussolini, saldırgan iç ve dış politikaları nedeniyle yarım milyondan fazla insanın ölümünden sorumluydu. Çok enteresandır tıpkı Erdoğan’ın Osmanlı’yı, Putin’in Rus Çarlık İmparatorluğu’nu yeniden kurması gibi Roma İmparatorluğu’nu tekrar kurmak gibi bir amacı vardı. Hitler ile beraber başlattığı 2. Dünya Savaşı’nda işler tersine döndüğü anda kendi kurduğu zalim sistem tarafından kıskıvrak yakalandı. 25 Nisan 1945’te komünist partizanlar tarafından ele geçirildi. 28 Nisan’da metresi Clara Petacci ile birlikte kurşuna dizildi. Daha da aşağılayıcı olan ise Mussolini ve sevgilisiyle birkaç yandaşının cesetlerinin Milano’da Loreto Meydanı’ndaki Esso benzin istasyonunun çatısından baş aşağı sallandırılmasıydı.

Bir diktatör için son derece aşağılayıcı ve ibretlik bir finaldi.

Şimdi bu faşist diktatörün kankası olan Adolf Hitler’in ibretlik sonuna bakalım.

Nasyonal Sosyalizm diye bir uyduruk ideoloji üzerine koca Almanya’yı harap eden Hitler, kapasite olarak Mussolini’dan kat be kat daha zalimdi. İşe kendi çalışma arkadaşlarını infaz etmekle başladı. Almanya’da iktidarı ele geçirir geçirmez adına “temizlik” dediği soykırımı hızlandırdı.

Yahudiler, çingeneler ve komünistler. Kısacası Hitler taraftarı olmayan herkes ya kovuşturma geçiriyor ya da infaz ediliyordu.

Almanya’nın başına geçince önce iç temizliğe girişerek muhaliflerini vahşice katletti. Geri kalanları da hapishanelere tıktı. Ardından hem 6 milyon Yahudi’nin katledildiği Yahudi Soykırımı’nın hem de on milyonlarca insanın hayatını kaybettiği ikinci dünya savaşının fitilini ateşledi. Tarihin en kanlı faşist diktatörlerinden biriydi. Savaşı kaybettiği kesinleşince ve Sovyet ordusu Berlin’e girince, yeni evlendiği Eva Braun ile birlikte intihar etti. Braun, siyanür kapsülünü ısırarak saniyeler içinde öldü. Hitler ise önce siyanür kapsülünü ısırdı, ardından aynı anda silahıyla intihar etti.

20. yüzyıl diktatörü bol olan bir asır oldu. Bunlardan biri de 1965’te Romanya’nın başına geçen Nikolay Çavuşesku’ydu. Çavuşesku her diktatör gibi önce muhalif fikirlere savaş açtı. Ülkesinde fikir ve düşünce özgürlüğünü tamamen yok etti.

Kendisi ve yakın çevresi lüks içinde yaşarken Romanya’da halk ekmek bile bulamıyordu. Çavuşesku’nun sonunu getiren olaylar Gezi benzeri bir eylem ile başladı. 1989’da başlayan barışçıl gösteriler sırasında eylemcilerin üzerine ateş açılmasıyla olaylar daha da büyüdü ve ordunun da dahil olduğu bir ihtilale dönüştü.

Çavuşesku ve eşi kaçmak istedi ama başaramadı. Yakalanıp kurşuna dizildiler.

Saddam’dan Kaddafi’ye, Tojo’dan Chun Hee’ye, Seko’dan Pol Pot’a ulaşan – maalesef – son derece zengin bir liste var elimizde. Hepsinin ayrıntılı yazılması bir yazı değil kitap konusu olur.

Şimdi küçük bir tasnifle listeye bakalım.

İKTİDARDAYKEN ÖLENLER

Nispeten şanslı olanlar diyebiliriz.

JOSEPH STALİN: 30 yıldan fazla Kremlin’in ev sahibi olan Sovyetlerin bir numaralı ismi Stalin, 5 Mart 1953’te beyin kanamasından öldü.

ANTONIO DE OLIVEIRA SALAZAR: 36 yıl Portekiz’in başında kalan Salazar, 1968’de beyin travması geçirdikten sonra 27 Temmuz 1970’te öldü.

FRANCİSCO FRANCO: İspanyol diktatör Franco, 35 gün süren kalp sorunlarının ardından 83 yaşındayken 20 Kasım 1975’te öldü.

MAO ZEDONG: Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurucusu olan ve ülkeyi 27 yıl yöneten Mao, 9 Eylül 1976’da öldü. Mao, öldüğünde 82 yaşındaydı.

KIM IL-SUNG: Kuzey Kore’nin “ebedi başkanı” Kim il-Sung beyin travması geçirerek öldü. Temmuz 1994’te ölen Kim il-Sung’un yerine oğlu Kim Jong-il geçti.

SÜRGÜNDE ÖLENLER

İkinci derecede şanslı olanlar. Ülkelerini cehenneme çevirdikten sonra kaçmayı başaranların listesi ise şöyle:

İDİ AMİN DADA: Uganda’nın eski diktatörü (1971-1979) 16 Ağustos 2003’te 20 yıldır sürgünde yaşadığı Suudi Arabistan’da, rejimi döneminde işlenen suçlardan yargılanamadan öldü.

MOBUTU SESE SEKO: Zaire’nin eski diktatörü sürgüne gönderildikten birkaç ay sonra 7 Eylül 1997’de Fas’ın başkenti Rabat’taki bir hastanede kanserden öldü.

ALFREDO STROESSNER: 1989’da devrilen Paraguay’ın eski diktatörü, ülkesinde yargıya hesap vermemek için kaçtığı Brasilia’da 16 Ağustos 2006’da öldü. Öldüğünde 93 yaşındaydı.

POL POT: Kıyıcı Kızıl Kmerler rejiminin (1975-1979) bir numaralı ismi Pol Pot, Kamboçya’nın balta girmemiş ormanlarında 16 Nisan 1998’de yaşlılıktan öldü.

MAHKUM EDİLENLER:

Nispeten hak ettiklerinin daha azıyla ceza alanlar bunlar.

AUGUSTO PİNOCHET: Şili’nin eski diktatörü, 10 Aralık’ta, kalp krizi geçirdikten 1 hafta sonra 91 yaşında öldü. Pinochet hakkında birçok dava açılmıştı.

SLOBODAN MİLOSEVİÇ: Lahey’de uluslararası ceza mahkemesince savaş suçu, insanlığa karşı suç işlemek ve soykırımla suçlanan Yugoslavya’nın eski başkanı 11 Mart 2006’da davası sona ermeden hücresinde öldü.

MENGİSTU HAİLE MARİAM: Etiyopya adaletinin, 1977 ile 1978’de soykırım yapmakla suçlanan eski diktatörü Mengistu hakkında 11 Ocak’ta karar vermesi bekleniyor. Mengistu, 1991’den beri Zimbabve’de sürgünde yaşıyor.

CHARLES TAYLOR: Liberya’nın eski devlet başkanı Sierra Leona için kurulan ceza mahkemesi tarafından savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlemekle suçlanıyor. Taylor’ın davası Lahey’e nakledildi ve 2007’de görülmeye başlandı. Nisan 2012’de Özel Mahkeme’de terör, cinayet ve tecavüz dahil on bir suçlamadan suçlu bulundu. Mayıs 2012’de Taylor 50 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Yargıç Richard Lussick, ceza bildirisini okurken, “Sanık, kayıtlı insanlık tarihinin en iğrenç ve acımasız suçlarından bazılarını planlamanın yanı sıra yardım ve yataklıktan sorumlu bulundu,” dedi.

JORGE RAFAEL VİDELA: Arjantin’in eski diktatörü Videla, adam kaçırma, işkence gibi suçlardan yargılandıktan sonra 1985’te ömür boyu hapse mahkum edildi ve 1990’da affa uğradı. Eylül ayında affı iptal edilen diktatör 1998’de, iktidarı sırasında gözaltında kaybolanlar nedeniyle suçlu bulundu ve 28 gün hapiste kaldıktan sonra sağlık gerekçeleriyle cezası ev hapsine çevrildi.

MANUEL NORİEGA: Panama’nın eski lideri Amerikalılar tarafından 1989’da yakalanmış ve uyuşturucu kaçakçılığından 40 yıl hapse mahkum edilmişti. Noriega, Florida’da cezasını çekmeye başladı. Eylül 2007’de ABD’deki hapis cezası sona ererek Fransa’ya gönderildi. Temmuz 2010’da iade koşulu olarak yeniden yargılanması sonrasında suçlu bulundu ve 7 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ancak Eylül 2011 tarihinde Fransız mahkemesi, Noriega’nın Panama’ya iadesine karar verdi. Bir Panama Komisyonu, görüşmeler için Fransa’ya gitti ve Fransa hükûmeti Noriega’nın iadesini resmen Aralık 2011’de gerçekleştirdi. 29 Mayıs 2017’de öldü.

İşte böyle sevgili okur.

Tarih bize gösteriyor ki, zulm ile abad olanın ahiri berbad oluyor!

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version