Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Sessizlik içinde acı

Sessizlik içinde acı


YORUM | YÜKSEL DURGUT

12 Mart 2022, Savaş başkent kapılarına dayandı. Kiev sakinleri evlerinde kalarak adres sormayan kurşunlardan korunmanın yollarını bulmaya çalışıyorlar. Marketler, okullar, toplu taşıma araçları artık kapalı ve hayat tamamen durmuş durumda. Ama Vladymyr* halkın tersine insanların kaçındığı tehlikeye doğru gidiyor.

Büyük bir haber kanalının muhabiri olarak, bu tehlikeden uzak durma seçeneği yok. Rus ordusunun ilerleyişi şehrin banliyölerinde şiddetli şekilde hissedilmeye başladı. Artık kameramanlığı da kendisi yapmak zorunda. Belki de bir süre sonra bu haberlerini yayınlayacağı bir haber merkezi bile olmayacak.

Ukrayna ve Rus ordusu şehrin doğusunda şiddetli çatışmaya girmişti. Karşılıklı ağır bombardıman sonrası halk panik içinde sığınaklara, özellikle de metro istasyonlarında yaşama tutunmaya başladı.

Vladymyr ve bir meslektaşı, olayların yaşandığı Velyka Dymerka bölgesine doğru yola çıktı. Geldiklerinde etrafa saçılmış cesetler gördüler. Bazıları hala hayattaydı ama onlara yardım elini uzatabilecek kimse yoktu. Yakınlardaki bir polis karakolunun da kepenkleri indirilmişti.

Bir adam karnında aldığı yara ile yerde yatıyordu. Vladymyr onun hala hayatta olduğunu fark edince yardıma koşmak istedi ancak silahlı bir adam açık hedef olduklarını söyleyerek ona engel oldu.

Gördükleri ve o anda yaşananlar, 45 yaşındaki gazeteciyi çok derinden etkilemeye başladı. Vladymyr, elinden geldiğince çok sayıda insana güvenli bölgelere kaçmalarını yardım ederken, ateş sesleri daha yakından duyulmaya başladı. Meslek hayatı boyunca daha önce hiç böyle bir şey yaşamamıştı. Devamlı elini şakağına götürerek, “İnsanların soğukkanlılıkla öldürülmelerini aklımdan çıkaramıyorum” diyerek mırıldanıyordu.

15 yıllık gazetecilik deneyimine sahip olan Vladymyr için savaş ortamlarında haber kovalaması ilk değildi. Cesetlerin etrafında görüntü çekmek işinin bir parçasıydı. Afganistan, Lübnan, Irak ve Suriye’de bulunmuştu. Ama bu farklıydı. Bu sefer haberin konusu kendi ülkesi Ukrayna’da yaşanıyordu.

Rusya’nın 24 Şubat tarihinde başlattığı işgal ile zaten uyku düzeni herkes gibi bozulmuştu. Bazen günlerce uyuyamıyordu. Yaşananların hayatına yapacağı etkisinden kurtulması belki de yıllarını alacaktı. Eskiden iş stresinden kurtulmak için duşun altına girerdi. Ancak uzun uzun banyo yapmayalı da epey zaman olmuştu. Son 1 aydır gördüklerinden dolayı artık karanlıkta da uyuyamıyor ve her seferinde kâbus görüyordu.

Savaş başlamadan önce mahallerindeki eczanede çalışan eşi Valentyna’a, gördüğü manzaralar için “Beni paramparça etti” diyordu Vladymyr. Yaşadıklarına dair herhangi bir tıbbi değerlendirme yapacak durumda değildi gözü yaşlı eşi, çünkü aynı acıyı kendisi de yaşıyordu. Bu yaşananlar ne ilk ne de son olacaktı. Bir süre sonra da eşini ve 7 yaşındaki kızı Elena’yı Odesa’daki tren istasyonundan bilinmezliğe doğru yolcu etmişti.

Gazeteciler savaşların, şiddetin ve trajedilerin etkilerine karşı güçlü olduklarını kanıtlamaya çalışsalar da gerçekler tamamen farklı. Bazı gazeteciler zaman içinde yaptıkları işin duygusal etkileriyle başa çıkmanın yöntemlerini bulurken, Vladymyr gibi sessizce acı çekenlerin sayısı da az değil.

BU İŞİN DOĞASI

Dünyanın başka bir yeri Afganistan. Başkent Kabil’in merkezinde bulunan ‘Basın Kulübü’ her dönem gazetecilere soğuk zemininde minderlerin üzerinde düzinelerce gazetecinin sığınağı haline gelmiş bir yer. Birçok savaş ortamında bulunmuş dünyaca ünlü bir televizyon kanalının kıdemli muhabiri Basın Kulübünün delik deşik olmuş bahçesinde çayını yudumlarken, başımıza gelenler için, “Bu işin doğasında var” diyor. Ülkesinden binlerce kilometre uzaklıkta bu sözü söylemesi, koruması gereken bir ailesinin olmamasından kaynaklanıyor.

Gazetecilerin yaşanan savaşlarda gözlemci oldukları yönünde bir fikir olduğunu söylüyor tecrübeli gazeteci ve ekliyor, “Başkalarının acılarını haber yapmak işimiz. Bunu yaparken de kendi acılarımızı arka planda bırakıyoruz.”

İsrail’in 2006 yılında 34 gün süren Lübnan saldırılarına damgasını vuran Kana katliamının simgesi haline gelen mavi emzikli bebeğin o binadan çıkartılma anındaki feryatlarını hala hatırladığını söylüyor Vladymyr ve yaşanan acılara karşı bağışıklık kazandığını düşündüğünü ancak acıların kendi ülkesinde sürmesinin büyük travma yaşattığının farkında.

CEPHENİN DİĞER TARAFINDAKİ RUS GAZETECİ VLADİMİR

Çoğu gazetecinin sorunun varlığından bile haberdar olmadığını belirtiyor Moskova’da Polis, Adliye muhabirliği yapmış Vladimir (Vladymyr’in Rusça yazılışı). Ukrayna’daki mevkidaşı ve adaşı Vladymyr’in aksine, “Kendimi iyi hissediyorum. Macerayı ve tehlikeyi seviyorum” diye aktarıyor cephenin diğer tarafında Rus ordusunu takip eden 14 yıllık gazeteci Vladimir.

Görev süresi boyunca, “binlerce şiddet olayını” takip ettiğini iddia ediyor ve ekliyor Vladimir, “Bombalı saldırılar ve gösterilerin dışında, bir günde iki veya üç cinayeti haberleştirdim. Bir keresinde Moskova’daki Perovo bölgesindeki bir polis karakol memurunu rüşvet alırken görüntüledim. Beni hücreye tıktı ve dövdü. Jandarmalar tarafından da dövüldüm.”

Vladimir, başına gelen en kötü olayın ise yerel bir din adamının cenazesi sırasında çapraz ateş altında kalarak koluna dört kurşun isabet ettiğini elleri ile o gün yaşadığı acıyı hatırlayarak anlatıyor. Vladimir, “Ailem artık bir insan olmadığımı düşünüyor. Mutlu anlarda mutsuz, bir yakınım öldüğünde ise üzülmüyorum bile. Hiçbir şey hissetmiyorum” diye belirtiyor.

Dünyanın gözleri önünde savaşın soğukluğunu hisseden gazeteciler için, Rus Vladymr’de olduğu gibi soğukkanlı bir cinayete tanık olmak veya Ukraynalı Vladimir’in yaptığı gibi rutin olmaya başlayan ölümlere şahit olmak normal bir durum değil. Muhabirler, editörler, foto muhabirleri, kameramanlar ve haber merkezinin diğer üyeleri, doğal afetler de dahil olmak üzere birçok trajedi ve travmatik olayın haberlerinde yer alıyorlar. Tüm bu olaylar, bir diğerinden daha sarsıcı ve kalıcı hasarlar bırakıyor.

HASARIN TAMİRİ

Gazetecilerin ruh sağlığı üzerindeki etkilerinin araştırılması çok eski değil, 20 yıl önce başladı. Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) teşhisi meslekler arasında, belki de son olarak gazeteciler üzerinde araştırıldı. New York’taki Columbia Üniversitesi, gazetecilik ve travma konusunda bu araştırmanın merkezi oldu.

Bu merkez 2001-2014 yılları arasında dünyanın farklı ülkelerindeki gazetecilerin bir analizini yayınladı. Araştırmada toplu olarak, gazetecilerin %80 ila %100’ünün travma yaratan olaylara maruz kaldığını gösterdi. Yangınlar, cinayetler, afetler, savaşlar ve toplu kayıpların sonucunda depresyon yaşayan gazetecilerin uzun vadeli psikolojik sorunları da beraberinde yaşadıkları görüldü.

Toronto Üniversitesi’nden Dr. Anthony Feinstein, psikolojik semptomlar ile ilgili olarak, “Travma evrenseldir ve her insanda benzer şekilde tepki gösterir” diyerek gazetecilerin istisna olmadığının altını çiziyor.

KENDİMİ SOKAK KÖPEĞİ GİBİ HİSSETTİM

Gazetecilikte 19 yıllık deneyime sahip olan Pakistanlı gazeteci Fakhar Ali, “Bir muhabirin sağlığı haberden daha önemlidir” diye hatırlatma yapıyor. Sokak çatışmalarının rutin bir hal aldığı Pakistan’ın Afganistan sınırındaki şehir kasabası Peşaver’de Aaj TV’nin büro şefi olan Ali ve ekibi, şiddet olaylarından en çok etkilenen medya mensupları.

2007’den itibaren, bölgede şiddetin artması ile kendilerindeki değişikliğin farkına sonraları vardıklarını ilave ediyor Ali. Sadece görevlerinin ve ekmeklerinin derdinde olduklarını ve bombalı saldırılardan nasıl korunacaklarına dair eğitimleri olmadığının altını çiziyor. Ancak Ali, zaman içinde kafası kesilmiş cesetlere ve önceleri burnunu tıkadığı kan kokusuna karşı artık duyarsızlaştığını belirtiyor.

16 Aralık 2014’te Peşaver’deki Askeri Okul katliamı, Ali ve birçok meslektaşı için bir dönüm noktası olmuş. O gün, çoğu çocuk 144 kişi Taliban tarafından vahşice öldürüldü. “İlk kez insan olduğumuzu ve yaşananlara duygusal bir tepki vermenin ötesinde olmadığını fark ettik” diye tepki gösteriyor Fakhar Ali ve canlı yayın sırasında ilk kez ağladığını ifade ediyor.

Rus gazeteci Vladimir, yakın arkadaşları ve meslektaşları ile yaşadığı travma ile ilgili konuşmak istediğinde herkesin kendisinden kaçtığını, nedeninin de işinden kovulma korkusu olduğunu kaydediyor.

Vladimir, vurulduktan sonra gazete merkezinin kendisine bir psikolog gönderdiğini belirtiyor ve ekliyor: “Danışmanlık vermek için değil, hâlâ çalışabilecek durumda olup olmadığımı değerlendirmek için.” Üç gün sonra psikolog Vladimir’e ‘akıl sağlığı yerindedir’ raporu veriyor. Bu seanslar sırasında Vladimir, psikoloğun kendisine işyerindeki yeterliliği ile ilgili aynı soruları tekrarladığını aktarıyor: “İşini bırakmak istiyor musun? Hala haber yapabilir misin?”

Bu seanslar sonrası Vladimir, “Kendimi sokak köpeği gibi hissettim. Mesleğim adına nihai bedeli ödedikten sonra, işverenlerimin beni reddettiğinin farkına vardım” diyerek isyan ediyor.

Ancak bir ay içinde başka bir şansı olmayan Rus gazeteci Vladimir, Ukrayna’nın Mariupol bölgesinde mesleğine geri dönerek savaşı takip ederken, artık görüntülerinin yayınlanabileceği bir televizyonu dahi olmayan Ukraynalı gazeteci Vladymyr ise cephenin diğer tarafında Ukrayna ordusuna katılmak zorunda kaldı.

*Olaylar ve yerler gerçek, kişiler hayal ürünüdür.

Dünya Basın Özgürlüğü gününüz kutlu olsun!

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version