YORUM | AHMET KURUCAN
En son yayınlanan “Ağacı bırakın artık!” başlıklı yazımdan sonra bir geziye çıktım. Pandemi sürecinde yayınlanan kitaplarımla alakalı olarak konuşmalar yapmak üzere yayınevinin isteği üzerine çıktım bu geziye. Birçok şehirde yüzlerce insanla karşılaştım. Tıpkı zihinlerimizde hala canlılığını ve tatlılığını koruyan eski ama eskimeyen günlerdeki gibi. Gencinden yaşlısına, tanışıklığımız olan ve olmayan, beni yazı ve konuşmalarımdan takip eden insanlardı bunlar. Teşehhüt miktarı konuşmalarımız, çay-kahve içimi esnasındaki muhaverelerimiz, fotoğraf çektirme aralığında ayak üstü tanışmalarımızda hissettiğim candanlık, içtenlik ve samimiyet gerçekten insanı büyüleyecek özelliklere sahipti.
Bir şey fark ettim, özlemişim bu manzaraları. Son 42 yılı cami kürsülerinden konferans salonlarına, ev sohbetlerinden TV ve YouTube konuşmalarına uzanan bir alanda insanlarla iç içe hayat yaşamış birisi olarak son 10 yıla damgasını vuran içe ve eve kapanmanın beni sürüklediği yerden çıkmış olmaktan dolayı büyük haz aldım, mutluluk duydum. Geceleri otel odası, dost evi ya da bir pansiyonun salonunda gündüz yaşadığım manzaraları gözümün önünden geçirdim ve merhum Yaşar Kemal’e itiraz ettim.
BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Ne alakası var diyeceksiniz değil mi? Hemen ifade edeyim. Demirciler Çarşısı Cinayeti romanında Yaşar Kemal şöyle der: “O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler.” Hayır sayın Yaşar Kemal, gitmemişler. Hepsi de yerli yerinde duruyorlar. Dimdik ayaktalar. Dün ne yapıyorlarsa bugün de aynı şeyi yapmaya çalışıyorlar. Yarınlar adına insanlık için “ne yapabiliriz”in hesabı ve kitabı ile oturup kalkıyorlar. Hem de çok daha planlı ve programlı bir şekilde. Hissiyatı yedeğine alıp aklı, mantığı, muhakemeyi önceleyerek, şeffaflığı, kanuniliği, hesap verilebilirliği, öngörülebilirliği, sürdürülebilirliği düşünüp rasyonel temel üzerine kurmuşlar ve kuruyorlar çalışmalarını. Çocuklarımız diyorlar. Geleceğimiz diyorlar. Dil ve kültür diyorlar. Daha düne kadar sözü bile edilmeyen, edilse de altı boş olan “entegrasyon” kavramının altını doldurmaya çalışıyorlar. Dini sabitelerimizden taviz vermeden evrensel insani ve ahlaki değerlerle birlikte bu toplumda bu toplumun insanı ile nasıl birlikte yaşayabiliriz, onu tartışıyorlar. Bu değerlerle çatışmayan kültürel unsurları benimsemenin nasılını konuşuyorlar. Teorik bilgi ve öngörü ile pratik tecrübeleri masaya yatırıyorlar. Yaşadıkları toplumda sorunun değil çözümün bir parçası olmaya gayret ediyorlar.
Yaşlısı ile genci ile gittiğim her yerde böylesi işte bunlarla oturup kalkan dünyalar iyisi insanlar gördüm. Hiçbirini diğerine tercih edemeyeceğim iyi insanlardı bunlar. Onun için itiraz ettim zihin dünyamda Yaşar Kemal’e. Merhum nasıl bir dönemde yaşamıştı, ne türlü vakıalarla karşılaşmıştı da “İyi insanlar güzel atlara binip gittiler” demişti bilemiyorum ama ihtimal o bugün yaşasaydı ve benim gördüklerimi benim gözümle o da görseydi “İyi insanlar hala hayatta ve dimdik ayakta” derdi sanırım. Ya da “İyi insanlar güzel atlara binip gittiler ama arkalarında kendilerini aratmayacak insanlar bıraktılar,” derdi diye düşünüyorum.
Evet, bir Yusuf Bekmezci Ağabey gitti. Nusret Muğlalı gitti. Halime Gülsu gitti. Tek tek, isim isim saymayacağım. Ama gidenlerin her biri kendilerinin yerine nice Yusuf’lar, nice Nusret’ler, nice Halime’ler bırakarak gitmiş. Onu gördüm uzun bir aradan sonra bu seyahatimde. Yakın geçmiş hayatlarında bin bir çile, ıstırap, meşakkat çekmiş, nice acılar ve hüzünler yaşamış olmalarına ve görünebilir yakın gelecekte daha da yaşayacak olmalarına rağmen hayata asılan bu iyi ve güzel insanların her birine tek tek teşekkür etmek istiyorum buradan. İyi ki varsınız diyorum. Hayata anlam katan bu duruşunuzla çoklarına örnek oluyorsunuz sizler. Görebildiğim kadarıyla iyi bir geleceğe doğru adım adım yürüyorsunuz. İnsanlık için belki küçük ama kendiniz adına, çocuklarınız adına, temsilcisi olduğunuz insani, İslami ve kültürel değerler adına büyük kazanımların arefesindesiniz. Cevahir kadrini bilen ve her tarafı cevher fürûşanlarla dolu yaşadığınız yeni ülkelerinizde eskisine nispetle çok daha büyük başarılara imzalar atacağınız ve karşılığını da maddi ve manevi olarak hayallerinizin üzerinde olacak şekilde alacağınız günler yakındır. Yeter ki pes etmeyin. Yeter ki aklını kullanan her insanın yaptığı gibi dünden ders alıp yarını planlayıp bugünü yaşayın.
Allah yar ve yardımcınız olsun. Yüzlerinizdeki gülücükler eksik olmasın. Bahçenizdeki gülleriniz hiç solmasın. Ağacı bırakanlara selam olsun!
NOT: Kitap tanıtımı esnasındaki konuşmalarıma gelen soruları değerlendiren müstakil bir yazı kaleme alacağım inşallah.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***