Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Mevsim tam zamanı gelin, iki ay önce dediğimi şimdi yapın

Mevsim tam zamanı gelin, iki ay önce dediğimi şimdi yapın


HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Bugün rakamlardan söz etmeyeceğim. Çok fazla şeyden de bahsetmeyeceğim. Artık kapısından girdiğimiz bahardan ve baharla birlikte kişisel olarak neler yapılabileceğinden bahsedeceğim. Kısacası sıradan bir yazı olacak.

Rakamdan söz etmeyeceğim dedimse, bunun hiç rakam kullanmayacağım anlamına gelmediğini daha en baştan söyleyeyim.

Bilindiği bizim yakın tarihimize kadar üç takvim kullanılırdı. Biri Hicri, diğeri Rumi, ötekiyse halen yaygın olarak kullanılan Miladi takvim. Hicri takvim, ayın hareketlerini, öteki ikisi ise güneş hareketlerini esas alır.

Doğa olayları Miladi takvimden ziyade Rumi takvime daha çok uyar. Rumi takvim, her ayın 14’ünde başlayıp bir sonraki ayın 13’ünde biter. Yani Mart ayının bitmesine bir gün var. 14 Nisan’da Rumi Nisan ayının ilk gününü yaşayacağız.

Rumi takvime göre Mart ayının son günlerinde ciddi bir soğuk ve yağış yaşanır. Eskiler “Karının kışı” derler ve buna ilişkin bir de buna ilişkin hikâye anlatırlar.

Zamanın birinde yaşlı bir kadın Mart ayının son günlerinde havaların da iyice ısınmaya başladığını görünce önüne kuzularını katar, kırlarda otlatmaya çıkar. Kuzular neşe içinde körpecik otların olduğu yeşilliklerde keyifle otlayıp zıplarken yaşlı kadın, artık geride kaldığını düşündüğü kış günleri hakkında ileri geri konuşur.

Olacak bu ya… hava birden bozmaya başlar. Gökyüzünde bulutlar toplanır, hava soğur ve yağmur bardaktan dökülürcesine inmeye başlar. Ardından dere taşar, kabaran sular kadını ve kuzularını önüne katıp sürükleyip götürür.

“Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır” sözü de Mart ayının iklim adına sürprizler taşıdığını gösteren atasözümüz olarak kullanılır.

Karının kışının bitmesine bir gün kaldı. Bundan sonra havalar hızla ısınmaya başlar.

DÜNYA BANKASI’NIN UYARILARINA KULAK VERMEK GEREK

Hikâyeden şimdi realiteye geçelim.

Dünya Bankası, “Avrupa ve Orta Asya Ekonomik Raporu” Bahar 2022 güncellemesini biraz gecikmeli de olsa yayınladı. Merak edenler linkten raporun başka ülkelerle ilgili bölümlerine bakabilir.

Türkiye, Dünya Bankası Raporu’nun Orta Asya ve Doğu Avrupa’yı inceleyen bölümünde yer alıyor. Ben sadece Türkiye ve biraz da Türkiye’nin yer aldığı gelişmekte olan ülkeler kategorisindeki birkaç ülkeye değineceğim.

Rapora göre Ukrayna ekonomisi bu yıl yüzde 45, Rusya ise yüzde 11,2 oranında küçülecek. Geçen yıl Türkiye ekonomisine ilişkin “güçlü bir toparlanma” öngördüğü için hayli iyimser bulunan rapor, bu yıl en hafif tabiriyle “karamsar” bir içeriğe sahip.

Geçen yıl Türkiye için 2022’de 3.8’lik büyüme öngörüsü açıklayan Dünya Bankası, 2022 ana raporunda büyüme öngörüsünü yüzde 2 olarak revize etmişti. Dünya Bankası, Avrupa ve Orta Asya (ECA) Bölgesi ekonomilerine ilişkin güncelleme raporunda, Türkiye’nin büyüme tahminini yüzde 2’den yüzde 1,4’e düşürdü.

Eylül ayında yapılan faiz indirimiyle ülkenin makro finansal istikrarsızlığa sürüklendiğinin altı çizilen raporda, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle başlayan savaşın bunu daha da derinleştirdiğine dikkat çekildi.

Raporda, savaşın aralarında Türkiye’nin de bulunduğu gelişmekte olan bölge ülkelerinin Covid-19 salgını ardından ikinci büyük şoka maruz kaldığına vurgu yapıldı. Söz konusu ülkelerin bu durumdan pandemiden etkilendiğinden çok daha fazla olumsuzluklar yaşayacağına işaret edildi.

Enerji ve gıda fiyatlarındaki artışın en çok alt gelir gruplarının hayatını etkileyeceği hatırlatılan raporda, Türkiye’nin savaş bölgesine yakınlığı, enerji ve gıdada bu ülkelere bağımlılığına dikkat çekildi.

Bu rapordan son bir alıntı yapıp bu konuyu noktalayayım.

Raporda, Türkiye ekonomisinin 2018 yılından bu yana özel sektör borcu, kalıcı cari açık, yüksek işsizlik ve bozulan makroekonomik dengeler ile mücadele ettiği vurgulanırken enerji fiyatları ve Türk Lirası’ndaki istikrarsızlıkların sorunları artıracağına dair uyarı yapıldı.

Savaşan iki ülkeden Rusya için yüzde 22, Ukrayna için yüzde 15 enflasyon beklentisinin yer aldığı raporda, Türkiye enflasyonunun savaşan ülkelerden 3-4 kat daha fazla olacağı bilgisi yer aldı: Yüzde 61.

SAKSILARINIZA YİYEBİLECEĞİNİZ ŞEYLER EKİN NE OLUR

Bizim gibi ülkeler için enflasyondan daha büyük bir tehlike var: Cari açık.

Enflasyon bir ülkenin kendi toplumlarını yer bitirir. Cari açık ise iktidarları yer.

Türkiye ikisinde de tehlikeli sularda seyrediyor. Dış ticaret açığı, doğrudan yatırımın yok olması ve rezervlerdeki erime cari açığı tetikledi.

Cari açık, Ocak ayında 7,11 milyar dolar, Şubatta 5,15 milyar dolar olarak hesaplanması üzerine 12 aylık rakam 21,85 milyar dolara çıktı. Son 70-80 yılda en tehlikeli dönemler hep cari açığın patladığı ve dış borcun çevrilemez olduğu dönemlerde yaşandı.

“Bütün bunların yazının başında söz edilen konuyla ne ilgisi var?” demeyin ne olur. “Saksılarınıza çiçek yerine yiyecek ekin” dediğim ilk yazıyı 9 Şubat’ta “Pahalılığı sorgulama yerine pahalılığı protesto edenler sorgulanırsa” başlıklı yazımda tavsiyede bulunmuştum.

Sonra bir iki kez daha benzeri hatırlatmalar yaptığımı biliyorum.

Mevsim tam zamanı, artık doğanın canlanmaya başlamasının en belirgin günlerini yaşıyoruz. Evinizin bir tarafında bir metrekare büyüklüğünde bir açık alan varsa orayı bir şekilde değerlendirin. “Güneş görmüyor. Bir şey yetişmez” demeyin.

Doğrudan güneş görmeden yetişebilen pek çok yenilebilir bitki var. Bahçeniz yoksa mutlaka evinizde birkaç saksı vardır. Yoksa bile saksı yerine kullanabileceğiniz 5 litrelik su damacanalarını bile değerlendirebilirsiniz.

Toprağa da dünya kadar para vermenize gerek yok. Bir torba toprak satın alıp onu bir yerlerden temin edeceğiniz toprakla karıştırarak iki kat, belki üç kat yapabilirsiniz. İçine kolay çürüyecek sebze meyve atıklarını da atıp gübreye dönüştürebilirsiniz.

Kuzeyimizdeki savaşın yayılıp yayılmayacağına ilişkin bir şey söyleyebilme imkânım yok. Ama kısa sürede sona ereceğine ilişkin bir umut ışığı görünmüyor.

Hayatiyetimizi dışarıdan en az ihtiyaç duyarak devam ettirmek durumunda kalmamız gereken günlerin arifesindeyiz.

Endişelerimin çok yersiz olduğunu düşünüyorsanız, söylediklerimi çevrenizdekilerle paylaşın. “Adamın biri böyle endişeler dile getiriyor” diye. Sizin ihtiyacınız yoksa onların olabilir.

Bir dönem Müslümanların adından en çok ürktüğü isimlerden olan Charles Darwin’in bir sözüyle bitireyim.

“Ne türlerin en güçlüsüdür hayatta kalan, ne de en akıllısı. Değişime en çok adapte olabilendir hayatta kalan.”

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version